Üstkurmaca Nedir?
Yaklaşık
yirmi yıldır romancılar, romanın kurgusal yapısı ile ilgili teorik konuların
fazlaca farkındadır. Çünkü romancılar kurmaca yazma pratiğiyle kurmacanın
teorisini keşfetmektedir. Özellikle 1980 yılından sonra yazılmış olan
kurmaca metinlerde oldukça fazla rast geldiğimiz postmodern bir uygulama olan
üstkurmaca terimi ilk olarak 1970 yıllarında Amerikalı eleştirmen ve romancı
William H.Gass tarafından kullanılır. Ama üstkurmaca terimi 1960 yıllarından bu
yana insan varlığının nasıl etkilendiği, yapısı, dünyadaki tecrübeleri gibi
daha çok genel kültürel ilgileri veren meta-söylem ve üst-tiyatro benzeri
terimleri hatırlatır. Meta terimleri, kurmaca dışındaki dünya ile kurmaca dünya
arasındaki ilişkiyi keşfetmektir.
Üstkurmaca
teorik anlamda yeni bir kavram olarak değerlendirilse de uygulamadaki yeri
oldukça eskiye dayanır. Üst kurmaca ilk defa modern ve postmodern edebiyatla
ilişkilendirilmiştir. Ama üstkurmaca öğelere Cervantes’in Don
Kişot’u ve 14.yüzyılda yazılan Chaucer’ın Canterburry Tales’inde de
rastlanır. 1960’lı yılların başlarında John Barth, Robert Coover ve
William H.Gass gibi yazarlarda göze çarpar. 1960 yılları özellikle Amerika, ve
Avrupa’da sonsuz kabul edilen doğruların değiştiği , pek çok devrimin gerçekleştiği
bunların sonucunda insanın kendi bilincinde olmaya başladığı çağdır.
Toplumların kültür yapısı değişir. Gruplaşmalar, gençlik kültürü ortaya çıkar.
Irklar kendi seslerini duyurmaya başlar, kadının toplumdaki yeri sosyal
özgürlüklerle yeniden ele alınır. Böylelikle toplumun büyük bir kısmında
‘’özbilinç’’ algısı oluşmaya başlar. Ve birbiriyle ilişkili olarak roman da
kendini ve geçirmiş olduğu süreci inceler.
Üstkurmaca,
roman yazma eylemi sırasında romana kimliğini kazandıran hususların farkına
vardırılması olarak da açıklanabilir. Bunu yapmaktaki gaye, kurmaca ile
gerçeklik arasındaki bağıntıyı sorgulayabilmektir. Üstkurmacanın en tipik
örneklerinden biri , okuyucuya okuduğu metnin bir kurmaca olduğunu hiçbir
şekilde unutturmamasıdır.
Üstkurmaca,
kurmacayı oluşturan anlatıcının anlattığı metne müdahil olduğu, kurmacanın
hikayesini anlattığı postmodern bir anlatım aracıdır. Bu anlatım şeklinde
anlatıcı öykü içinde öykü, kurmaca içinde kurmaca kurgular. Üstkurmacayı,
kurmaca içinde kurmaca, roman içinde roman olarak açıklayabilmemiz, bu anlatım
şeklinin sarmal görünüşü ya da birbiri içine geçen kurmacalar olarak
nitelendirilmesindendir. Anlatı içinde anlatı, kurguyu farklı bir
düzlemdebir düzlemde yeni baştan yazarken, indirgenen örnekçeden ayrılmaz.
Özgün metnin karışıklığı, uzunluğu yalınlaştırır. Böylece özet yolu ile
kurgunun daha iyi anlaşılmasına imkan sağlanır. Bir ikinci gösterge şeklinde
işleyen anlatı içinde anlatı yöntemi, işlevsel açıdan, sadece ilk metnin (yani
onu kapsayan metnin) anlamsal olarak vermek istediği bildiriye daha da açıklık
getirir. Ona anlamsal bakımdan daha zengin bir boyut katar. Bağlamın yeteri
kadar gerçekleştiremediği, anlam alanının genişlemesi onunla gerçekleşmiş olur.
20.yüzyıl
sonrası roman anlayışı, somut dünyayı olduğu gibi yansıtmak değildir. Bunun
yerine soyut dünya ile iç içe geçmiş biçimde yeniden kurgulanır. Postmodern
roman anlayışı ile beraber okuyucu, kendini romandaki kahramanlarla
özdeşleştirmez. ÜStkurmaca bir metinde bilgi okura direk verilmez. Okuyucunun
kendi çabası ve problem çözme yeteneği derecesinde erişmesi arzulanır.
Rosenau’nun da dediği gibi ‘’anlam bir metnin içinde yatmaz, metinle okur
arasında etkileşimde bulunur’’. Yazar belirlemiş olduğu işaretlerle okutun bu
bilgiyi keşfetmesine ve metnin sırrını çözmesini büyük bir ustalık ile
bekler.
Üstkurmaca
anlatıda mekan ve zaman farklı bir boyut alır. Bundan dolayı bazen birkaç saat
yüzlerce sayfada anlatılır. Bazen de çok uzun zaman dilimleri birkaç cümleyle
ifade edilir. Geleneksel roman anlayışı ile beslenen okuyucu, bu yeni
roman anlayışı ile birlikte artık kendini roman kahramanlarıyla bir türlü
özdeşleştiremez. Çünkü modern anlatıyla beraber düş ve geçek, kurmaca ve
somut hayat arasındaki belirgin çizginin ortadan kalktığı, ve hatta
masal, hayal, nit gibi gerçek dışı öğelerin de anlatıya dahil edildiği yeni bir
roman anlayışı meydana getirilir.
Hem
tarih hem de roman, olayları ele alma konusunda bilgi vermeye ve yorum
yapmaya başvurur. Ama bu iki yazını birbirinde ayıran özellik bakış açılarının
farklı olmasıdır. Çünkü roman, gerçeği öznel olarak; tarih ise nesnel olarak
yansıtır. Romanda gerçek ile kurmaca iç içe olduğundan olaylar roman
karakterlerinin her birinin zihin süzgecinde yeniden meydana gelir. Bundan
dolayı roman dil ve üslup ikilisi ile sanatsal bir özellik kazanır.
Tarihlerin, dergilerin, günlüklerin kendilerine ait bir kurmaca dili
vardır. Ama bu kurmaca dil kurgusal düzlemde birbiri ile ilişkilendirilir.
Üstkurmacanın
teorik anlamda yeni bir kavram olmasına rağmen uygulamada oldukça eskilere
dayanması, Tanzimat’tan bu yana hemen her dönemde çeşitli formları ile
karşımıza çıkmasına sebep olur. Waugh da üstkurmacanın tüm romanlarda
görülebilen bir eğiliminin olduğunu dile getirir. Modernizm, postmodernizmin
açık bir şekilde dikkat çeken gösterişli yazar ve okurunun oyun durumunda
olması pek çok temel niteliğini gösterir.
Postmodern
yazında yazmak ve yaşamak eylemi, metnin kurgusunu gerçek olmayan bir dünyaya
iter. Anlatıdaki bir kahraman, hem romanı yazabilmekte hem de eşzamanlı olarak
romanda yaşayabilmektedir. Örneğin Oğuz Atay, ‘’Tehlikeli Oyunlar’’
isimli yapıtında ana kahramanlarından Hikmet’i şöyle konuşturmaktadır: ‘’…
gecekonduya da bu nedenle geldim. Kimsenin eşine rastlamadığı bir roman
yaratacaktım. Yaratıcı kahramanlarıyla birlikte yaşayacaktı’’. Gözüktüğü gibi
bir üstkurmaca metinde hayata ait her şey kurmacadır. Somut gerçek ile kurmaca
eşzamanlı bir düzlemde oyunsu bir anlatımla iç içedir.
''üstkurmaca
nedir, üstkurmaca ne demek, üst kurmaca romanlar nasıl yazılır, edebiyatta
üstkurmaca nedir, romanda üstkurmaca nedir,üstkurmaca tekniği nedir, postmodern
üstkurmaca, üstkurmaca kuramı, üstkurmaca tekniği nedir, üstkurmaca tekniği ne
demektir, üstkurmaca metinlerarasılık, ''