Romanın Özeti
Yaşar Kemal’in bu romanı ağalık düzeninin
hüküm sürdüğü Çukurova’da geçmektedir. Romanın kahramanı İnce Memed aşağı
yukarı on bir yaşındadır. Babası ölmüştür. Abdi Ağa’nın çiftini sürmesine,
işlerini görmesine rağmen Abdi Ağa onu her gün dövmektedir.
Abdi Ağa’nın dayaklarına dayanamayan İnce
Memed, Değirmenoluk köyünden kaçar. Yine Abdi Ağa’nın yanaşması olan Dursun’un
köyüne gidecektir. Ancak misafir kaldığı komşu köyden Koca Süleyman, İnce
Memed’i bırakmaz. İnce Memed onun keçilerini otlatacaktır.
Kesme
köyünden Koca Süleyman, İnce Memed’e çobanı gibi değil oğlu gibi davranır. Onu
sever. İnce Memed keçileri otlatırken köyüne yaklaşır ve ekin biçmekte olan
Pancar Hösük’le görüşür. Ona, kendisini gördüğünü hiç kimseye söylememesini
tembih ederse de Pancar Hösük, İnce Memed’i gördüğünü annesine söyler. Bu haber
hemen köyde yayılır.
Abdi Ağa Kesme köyüne giderek İnce Memed’i
alıp köye getirir. İnce Memedlerin bir göz evleri, bir inekle buzağıları
vardır. Abdi Ağa, ekinin çoğunu alıp azını onlara bırakmıştır. Kışın Memedlerde
olduğu gibi, bütün köy halkı da unu tüketmiş, Abdi Ağa'nm kapısına dayanmıştır.
Ağa, Döne'den başka herkese ekin verir, İnce Memed kaçtığı için onları böyle
cezalandırmaktadır.
Altmış yaşındaki Durmuş Ali, kendi payından
biraz un getirir ve Döne'ye verir. Ancak bu on beş gün idare eder. Çaresiz
kalan Döne, ineğini Abdi Ağa'ya satar. İnce Memed’le Kel Ali’nin oğlu Mustafa, kasabaya
gezmeye giderler. Giderken, yolda bir zamanların ünlü eşkıyası Koca Ahmet’le
karşılaşır ve konuşurlar. Bu kişinin, Koca Ahmet olduğunu kesinlikle bilmezler,
ama konuşmalarından anlarlar. Koca Ahmet onlara, Abdi Ağa’nın çok korkak
olduğunu, karısını eşkıyaların elinden kendisinin kurtardığını söyler.
İki
genç, kasabada bir gece kalarak gezer dolaşırlar. Handa kaldıkları gece Hasan
Onbaşı adında birisiyle tanışırlar. Kasaba ve Hasan Onbaşı Memed’e büyük etki
eder. Kasabanın ağasız olduğunu öğrenmişlerdir. Herkes kendi işinde gücündedir,
zulüm de yoktur. Bu düşüncelerle köye dönerler. Memed çocukluğundan beri âşık
olduğu Hatçe'yle, kasaba dönüşünde buluşur, kaçmaya karar verirler. Bunu
annesine söyler, ancak annesi karşı çıkar. Hatçe, Abdi Ağa'nın köyde oturan
yeğenine nişanlıdır. Nişandan sonra Abdi Ağa, Memed'i evine çağırıp kızın
ardını bırakmasını söyleyip bir de onu döver.
İnce Memed'le Hatçe, kararlaştırdıkları üzere
kaçarlar. Şiddetli yağmurda, ormanın içinde bir kaya kovuğuna sığınırlar. Sabah
olunca Memed’le Hatçe'nin kaçtıkları bütün köyde duyulur. Abdi Ağa ve yeğeni,
Memed'in annesini öldüresiye döverler. Memed'le Hatçe'nin yakalanmasında, iz
sürmekte usta, Topal Ali'nin yardımı istenir. Pancar Hösük, Topal Ali'den,
Memed'e acımasını ve onları yakalatmamasını ister. Ali de kabul eder. Abdi Ağa
ve yanındaki yedi sekiz kişiyi bir süre oyalar. Ama yine de istemediği halde
Memed'le Hatçe'yi gizlendikleri yerde yakalarlar. Memed ateş ederek Abdi Ağa'yı
yaralar, yeğenini öldürür. Hatçe'ye de şimdilik köye dönmesini söyleyerek
karanlıklara karışır.
Kesme köyünde daha önce tanıdığı Koca
Süleyman'ın evine sığınır. Dağa çıkacağını söylemesi üzerine, Koca Süleyman
onu, eşkıya Deli Durdu'nun çetesine götürür, İnce Memed, Deli Durdu ve
adamlarıyla ilk soygununu yapar. Yoldan geçmekte olan insanları donlarına
varıncaya kadar soyarlar. Memed gördüklerinden tiksinir.
Abdi Ağa'nın yeğeni Veli, köye doktor ve
savcı geldikten sonra gömülür. Abdi Ağa, köylülere, Veli'yi Hatçe'nin
öldürdüğünü söylemelerini tembih eder. Bunun üzerine Hatçe tutuklanır. Kasabaya
hapishaneye götürülür. Jandarma, Asım Çavuş'un idaresinde Memed'i takibe çıkar.
Deli Durdu ve çetesini saklandıkları yerde kıstırırlarsa da, çete kurtulmayı
başarır. Memed ve eşkıya Recep Çavuş yaralıdırlar. Memed'le Cabbar yiyecek
bulmaya giderler. Gittikleri çadır, obanın ağası Kerimoğlu'nun çadırıdır.
Kerimoğlu, Cabbar ve Memed'in karınlarını doyurur, yaralarını sarar, onlara
giyecek ve yiyecek verir. Dönüşlerinde, onlardan Kerimoğlu'nun zengin birisi
olduğunu öğrenen Deli Durdu, Kerimoğlu'nu soymayı kafasına koyar. Çetesi ile
birlikte çadıra gelirler.
Kerimoğlu'nun elinde neyi varsa alırlar.
Ayrıca, Deli Durdu, her soygunda yaptığı gibi Kerimoğlu'nun donunu da
çıkarmasını ister. Memed ve Cabbar,
Kerimoğlu'ndan gördükleri iyilik karşısında,
Deli Durdu'nun yaptıklarına dayanamazlar ve ondan ayrılırlar.
Memed, Cabbar ve Recep Çavuş, Abdi Ağa'yı
öldürmek üzere köye inerler. Memed, komşuları Durmuş Ali'den, annesinin
öldüğünü, Abdi'nin köyden kaçtığını ve Hatçe'nin hapishanede olduğunu öğrenir.
Memed, arkadaşlarıyla Abdi'nin evini basar, ama Abdi evde yoktur. Memed, Topal
Ali'yi buldurarak ona iz sürdürmeyi düşünür. Kör Ali, Topal Ali'yi getirmek
için Çağşak köyüne gider ve getirir. Topal Ali kendisinin öldürüleceği düşüncesiyle
çok korkar. Ancak düşündüğü gibi olmaz. Abdi Ağa’nın izini sürmekle
görevlendirilir. Bu işi canla başla yapacaktır. Çünkü evi Abdi Ağa ve adamları
tarafından yakılıp yıkılmıştır,
Topal Ali yerinden yurdundan olmuştur. Hemen
kasabaya iner. Mustafa Efendi adında bir dükkân sahibinden, Abdi Ağa’nın
Aktozlu köyüne gittiğini öğrenir. Gerçekten de Abdi Ağa'yı muhtar Hüseyin'in
evinde bulur. Ev sahibine Abdi Ağa’nın köylüsü olduğunu ve ona bir haber
getirdiğini bildirir. Abdi Ağa'yla böylece görüşür ve orada olduğu haberini
Memed ve arkadaşlarına ulaştırır. Yakın bir köyde, Sarı Ümmet'in evinde
bekleyen Memed ve arkadaşları, Aktozlu'ya gitmek üzere yola çıkarlar. Topal Ali
onlardan ayrılır. Gece muhtar Hüseyin'in evini basarlar. Ev sahibi ve evde bulunanlar
dışarıya çıkarılır. Abdi Ağa içeriden kurşun yağdırmaktadır. Dışarı çıkmayınca
evi ateşe verirler. Bütün köy, rüzgârın da etkisiyle alevler içindedir. Memed
ve arkadaşları yangın devam ederken köyden ayrılırlar. Asım Çavuş, jandarma ve
köylüler peşindedirler. Ancak yakalanmazlar, Anavarza kayalıklarına sığınırlar.
Recep Çavuş ölür. Memed ve Cabbar kaçıp saklanarak Değirmenoluk köyünde, Durmuş
Ali'nin evine giderler.
Durmuş Ali'ye Değirmenoluk ve öteki dört
köyden bazı insanları çağırtırlar. Memed toplanan köylülere, Abdi Ağa’nın
öldüğünü, artık tarlalarının sahibi olduklarını, istedikleri gibi ekip
biçebileceklerini söyler. Çakırköy'e gelen Topal Ali hiç beklenmedik bir haber
getirir: Abdi Ağa sağdır ve kasabaya yerleşecektir. Bu haberin öğrenilmesi üzerine
ortalığı bir sessizlik kaplar. Memed, Çiçeklideresi köyünde gizlenirken,
Hatçe'yi görmek için kılık değiştirip kasabaya gider. Hatçe'yle görüşür. Topal
Ali de kasabadadır. Topal Ali, Hatçe'nin birkaç gün içinde Kozan'a
nakledileceğini Memed'e bildirir. Memed, jandarmaların elinden Hatçe'yi
kaçırmayı tasarlar. Kozan yolunda, jandarmaların geçeceği yerde, sazlığın içine
pusu kurar. Cabbar kendisiyle gelmemiştir. Topal Aji yardımcı olur. Jandarmalar
yaklaştıklarında ikisini yaralar, Topal Ali'nin atını da alarak,
Hatçe ve Iraz'ı Çiçeklideresi'ne kaçırır.
Iraz, Hatçe'nin hapishanede tanıştığı arkadaşıdır. Jandarma, bütün dağ
köylerinde Memed'i arar, halka dayak atar, ama bulamaz. Asım Çavuş emrindeki
jandarmalarla Alidağı'nda çatışırlar. Çatışmadan kurtularak dağın
doruklarındaki kayalıklarda bir mağaraya yerleşirler. Memed, cephane almak için
gittiği Sarıcadüz'de Kara İbrahim tarafından pusuya düşürülür. Omuzundan
yaralanır. Mağaraya bir haftada dönebilir. Köylüler tarlalardan kaldırdıkları
ekinlerden Abdi Ağa'ya hiçbir pay vermezler. Herkes kaldırdığı ürünü evine
götürür. Hatçe doğurmak üzeredir. Memed bazı ihtiyaçları için köye iner. Karda
izini kaybetmek için her zaman arkasından çalı çekerken, bu defa unutur.
Asım Çavuş, Topal Ali'ye iz sürdürerek mağaranın
önüne kadar gelir. Memed omuzundan yaralanır. Kurşunları bitinceye kadar
çarpışırlar. Hatçe tam bu anda doğurmuş ve bir oğlu olmuştur. Çaresiz kalan
Memed teslim olur. Asım Çavuş yanına geldiği zaman, Iraz, Asım Çavuş'a -çocuğu
göstererek- "îşte bu teslim aldı ince Memed'i" der. Bunun üzerine
Asım Çavuş, Memed'e beş tarak fişek verip ayrılır. Jandarmalara da Memed'in bir
oyun yaptığını bildirir. Bir anda kasabada, Memed'in öldürüldüğü ve yakında
dağdan indirileceği haberi yayılır. Abdi Ağa'nın keyfi yerindedir. Sevinçle
köye döneceği sırada Asım Çavuş kasabaya girer ve gerçek öğrenilir: Memed
yaralı olarak Asım Çavuş'un elinden kurtulmuştur. Memed'in takibine Yüzbaşı
Faruk çıkar. Memed, yanındakilerle birlikte Alayarda sarılır. Hatçe vurulur ve
ölür. Af da çıkmıştır. Cabbar, Memed'e haberi getirir. Kendisi teslim
olacaktır. Memed'i bekleyen Vayvay köylüleri ona yüz dönüm tarla ayırmış, bir
de ev yapmışlardır. Memed, Abdi Ağa'yı kasabadaki evinde öldürür. Iraz da küçük
Memed'i alarak Antep köylerine gitmek üzere köyden ayrılır. Memed, Alidağı
tarafına yönelir. Ondan bir daha hiçbir haber alınamaz.
Romanın Bakış Açısı
İnce Memed I
romanında tanrısal bakış açısının kullanıldığını söyleyebiliriz. Bu teknik
sayesinde yazar-anlatıcı, geçmişten ve gelecekten haberdardır ve her şeyi
bilir.
Tanrısal (hâkim) bakış açısıyla anlatıcı, yazara
kahramanın iç dünyasını anlatmak için geniş olanaklar sunar. Bu sınırsız bakış
açısı yazara geniş bir zaman dilimi içindeki olayları anlatma, büyük bir
coğrafya hakkında bilgi sahibi olma ve kahramanları hem yaratıp hem de onlar
hakkında her şeyi bilme özgürlüğünü verir. Yazar, kahramanın içinden geçenleri
bilecek ve iç konuşmaları duyacak kadar anlatıya hâkimdir.
Yaşar Kemal, bu eserinde tanrısal bakış açısının
olanaklarını sınırsız bir şekilde kullanmıştır. Tasvirlerinde tanrısal bakış
açısında kullanılan geçmiş zamanı kimi zaman terk etmiş, geniş zamanı
kullanarak bölge coğrafyasını ne kadar iyi bildiğini göstermiştir; çünkü
romanda tasvir edilen yerler onun doğup büyüdüğü yerlerdir.
Yazar-anlatıcı, okuru muhatap alarak onunla sohbet eder
gibi bölgeyi tanıtmış, kendini gizlemeyerek bazı müdahalelerde bulunmuştur.
1953’de yazılan romanın konusu 1930’larda geçmektedir. Kasabanın girişindeki
bir bölge olan Şabaplı anlatılırken romanda geçen zamanın aksine, romanın
yazıldığı zamanda yaşayan kişilerin adları verilerek bölge tarif edilmeye
çalışılmıştır. Bu durum, Yaşar Kemal’in bölgenin tanıtılmasına yardımcı olmak
amacıyla anlatıya müdahil olduğunu gösterir.
Yazar-anlatıcı, tanrısal (hâkim) bakış açısını dilediği
gibi kullanır. Her şeyden haberdar olan bu anlatıcı romanın bazı yerlerinde
anlatıdan uzaklaşarak sadece gördüklerini anlatmayı yeğler. Başka bir ifadeyle
yazar-anlatıcı, müşahit-anlatıcıya dönüşerek izlenimlerini okura aktarır.
Bununla beraber metinden ne kadar uzak kalırsa kalsın tamamen ortadan
kaybolmadığını kahramanların içsel düşüncelerini anlatarak hissettirir, çünkü
hâlâ tanrısal (hâkim) bakış açısına sahiptir. Yazar-anlatıcı, müşahit- gözlemci
olarak dış gözleme dayalı bir anlatım yaparken anlatıya müdahil olmaz ama
oradadır. Yeri geldiğinde hem içe ait olan bilgilerini aktarmaya, hem de dış
gözlemlerini anlatmaya devam eder.
Romanda Zaman
İnce Memed I’in olay örgüsü Memed’in çocukken evden
kaçmasıyla başlar. Eşkıya olmasıyla devam eder ve Abdi Ağa’yı öldürüp
intikamını almasıyla sona erer. Romandaki zaman kronolojik bir sıraya göre
ilerler; fakat bazen geriye dönüş ve bakış teknikleri uygulanarak, anlatının
eksik kalan kısımları tamamlanır. Böylece okurun kişiler ya da olaylar
hakkındaki merakı giderilir. Roman boyunca olayların hangi zamanda geçtiğine
dair kesin bir tarih belirtilmemiştir.
Romanın konusu yaklaşık on yıllık bir zaman dilimine
yayılmıştır fakat romanın kronolojik ilerleyişinde 6
yıllık bir sıçrama yapılmış, Memed’in 12 yaşından 18 yaşına kadar geçen süre
işlenmemiştir.
Romanın güzün yani sonbaharda başladığını, yapılan şu
tasvirden: Ilık bir güz güneşi
vardı. (...) Bir iki güz çiçeği toprağı yarmış, ha çıktı, ha çıkacak. Çirişler
acı kokuyor, ıslak ıslak da parlıyordu. Dağlar, çiriş kokar güzün. Memed’in bu sırada on bir yaşında olduğunu ise yazarın, On birinde gösteriyordu. ifadesinden anlarız. Romanın dördüncü bölümünde yer alan Yaz geldi çattı. , Kış geldi çattı. Kar diz
boyu. ifadelerinden aradan
yaklaşık bir senenin geçtiği ve Memed’in, on iki yaşına girdiği çıkarımını
yaparız.
Romandaki 6 yıllık sıçrama altıncı bölümden yedinci bölüme geçişte
yapılmıştır. Yazar, yedinci bölümde Memed’in arkadaşı Mustafa’nın yaşını
açıklarken O da bu yıl on
sekizine basmıştı? ifadesini
kullanarak Memed’in yaşını da belli eder. Ayrıca Kerimoğlu, Memed’e daha on altı yaşında
gösteriyorsun dediğinde, Memed gururla on sekiz cevabını vermiştir. Örneklerden
de anlaşılacağı gibi olayların başında 11 yaşında olan Memed, eşkıyalığa
başladığında 18 yaşındadır.
İnce Memed I’in ilk basımının başına konan, 1925-1933 yılları arasında Toros dağlarında
yüzeliden fazla eşkıya dolaşırdı. Hikayesini ettiğimiz İnce Memed bunlardan
biridir, notu bize romanın tarihsel
zamanını birinci ağızdan söylemektedir. Sonraki baskılarda bu not olmadığı
için, romanın hangi yıllar arasında geçtiğini belirlememize yardımcı olacak iki
ipucu vardır. Birincisi, romanın bazı yerlerinde İsmet Paşa’nın adının
geçmesidir fakat bu ipucu sadece olay örgüsünün geçtiği reel zamanı
belirlememize yaradığı için yeterli değildir.
Romanda
Mekân
İnce Memed I, dar bir coğrafyada geçer. Bu coğrafya,
Yaşar Kemal’in coğrafyası olan Toros Dağları ve Çukurova’dır. Kemal’in çizdiği
ya da oluşturduğu bu coğrafyayı Feridun Andaç şöyle anlatır:
Adana ’dan yola çıkıp, Misis Ovası ’nın
ucuna geldiğinizde, onun “anakara ’’sının sınırlarının başladığını görürüz.
Sağda Yılankale... Ceyhan’a uzanınca Toprakkale... Buraya varmadan, yol çatında
ayrılıp kuzeye yönelirsiniz, sizi Kozan/Kadirli yönüne götürecek yolun başlama
noktası ise Anavarza’nın bir ucu, Çukurova’nın hat çizgisidir... Güneyden
kuzeye çıkarken sağda, yani doğuda Hemite Kalesi’ni, hemen ardında Düldül Dağı
’nı görürsünüz. Onun köyü Hemite ’nin önünden akan Ceyhun nehri, kadirli yönüne
gider, kıvrılarak Anavarza ’ya varmadan Savrun Çayı ’yla birleşir, Kale’nin
yükseldiği kayalıkların dibinden geçerek ovayı şenlendirir. Bu çemberin dışına
çıktığınızda; Andırın’a, oradan Göksun’a kadar uzanırsınız. Beri de Maraş,
Antep... Yakınında Osmaniye...
Andaç’ın saydığı bu isimler İnce Memed I’de geçen bazı
yer isimleriyle örtüşmektedir. Çünkü Kemal’in romanda oluşturduğu çevre, kendi
doğup büyüdüğü ve yirmi bir yaşına kadar yaşadığı coğrafyadır. Otuz yedi
bölümden oluşan romanı, olayların gelişimine ve geçtiği zamana göre incelersek,
ikiye ayırabiliriz. Bu sınıflandırmaya göre, birinci bölüm Memed’in çocukluğu,
ikinci bölüm ise eşkıyalık yıllarıdır.
Memed’in çocukluk yılları, eşkıyalık yıllarına nazaran
daha dar bir coğrafyada geçer. Romanın ilk bölümlerinde sadece Memed
anlatıldığı için mekânın genişliği de onunla sınırlı kalmıştır. Romandaki Dikenlidüzü, Toros Dağları’ndaki bir
düzlüğün adıdır ve Memed’in köyü olan Değirmenoluk, bu düzlükteki beş köyden
biridir. Olay örgüsü Memed’in Dikenlidüzü’nden Kesme köyüne kaçması ve Abdi Ağa
tarafından Değirmenoluk’a getirilmesiyle başlar. Romanın ilk bölümü olarak
adlandırdığımız Memed’in çocukluk döneminin geçtiği dış mekânlar
Dikenlidüzü’ndeki köylerden biri olan Değirmenoluk ve yakın çevredeki Kesme
köyünden ibarettir.
Kesme köyü, Memed’in evden kaçtığında evine sığındığı
Süleyman’ın köyüdür. Memed, ilk defa gördüğü bu köy ile kendi köyünü kıyaslamış
ve daha çocukluk yıllarında yaşadığı köyün ne kadar garip bir yer olduğunu
kanıksamıştır. Yazar, köyü teferruatlı bir şekilde anlatmamış, köyün genel
görünüşünü vermekle yetinmiştir.
Yazar, Memed’in kaçtığı bu köyün adını hemen vermez. Bu
köyün ismini daha sonra Hösük ile Memed’in arasında geçen bir diyalogdan
öğreniriz.
Hösük:
“Sana diyorum, Memed! ” dedi, “bu
keçiler kimin? ”
Memed, ağzından dökülürcesine:
“Kesme köyünden Süleymanın. ”
Romanda dar, başka bir ifadeyle kapalı mekânlar, açık
mekânlara oranla daha az teferruatla anlatılmıştır. Örneğin Süleyman’ın evi,
genel özellikleriyle tasvir edilmiştir.
Genel hatlarıyla yapılan bu tasvir, Memed’in bulunduğu
mekânın sıradan bir köy evi olduğunu anlatır niteliktedir.
Yedinci bölümden itibaren altı yıllık bir sıçramayla on
sekiz yaşında olan Memed ile karşılaşırız. Memed, hayatında ilk defa
Dikenlidüzü’nün dışına çıkarak Kadirli kasabasına gitmiştir. Bu gezinti Memed’i
çok etkilemiş, yaşadığı köyün dışında çok büyük bir dünya olduğunu anlamasını
sağlamıştır.
Yazar, kasabaya giden yolun ve kasabanın tasvirini
ayrıntılı bir şekilde yapmıştır. Bunun sebebi, kasabaya ilk defa geldiği için
Memed’in her yeri dikkatli bir şekilde incelemesidir. Bu yolculuk bir bakıma
Memed’in bakış açısıyla tasvir edilmiştir. Böylece okur da onun gördüklerini
görebilecek ve yaptığı kıyaslamaları fark edebilecektir.
Roman, sadece Memed’in bulunduğu mekânlarla sınırlı
değildir. Söz gelimi, romanda kısa hikâyesi anlatılan Sarı Bekir, Karadut köyündendir
ve topraklarını Ali Safa Bey’e kaptırmamak için mücadele etmiş fakat Kalaycı
tarafından öldürülmüştür. Bir başka mekân ise romanda Iraz’ın ismi anılmayan
köyüdür. Ayrıca, Abdi Ağa’da, Memed’in korkusuyla kasabaya yerleşmiş ve kasaba,
romanda olayların geçtiği mekânlardan biri haline gelmiştir.
Romanda geçen kapalı mekânlardan biri de hapishanedir.
Kadirli’de siyasî nedenlerden dolayı hapse atılan Yaşar Kemal, bir süre
jandarma karakolunun altındaki kadınlar koğuşunda tutulduğunu söyler.
Gençliğinde bir süre hapishanede yatan ve hapishane ortamını iyi bilen yazar,
Hatçe’nin bulunduğu hapishaneyi Hatçe’nin o anki ruh haline ve romanın geçtiği
zamanlar olan 1930’lu yıllardaki hapishane şartlarına göre aktarmıştır. Böylece
okurun da hapishane ortamını bütün çıplaklığıyla görmesini sağlayarak roman
karakterinin bu ortamdaki ruh halini ortaya koymaya çalışmıştır.
Yazar sadece Çukurova ve Toroslardaki gerçek mekânlardan
yararlanmamış, farklı bölgelerde bulunan mekânları, oluşturduğu kurgusal
dünyaya taşımıştır. Başka bir ifadeyle gerçek bir mekânı, başka bir gerçek
bölgeye taşıyarak reel ve hayali mekânların bir arada bulunduğu yeni bir
kurgusal dünya oluşturmuştur. Memed’in jandarmalardan kaçarken sığındığı
Alidağı bu şekilde oluşturulmuştur. Alidağı, Yaşar Kemal’in askerliğini yaptığı
Kayseri ilinin Talas ilçesindedir. Bu dağ, olay örgüsünün geçtiği Çukurova’ya
taşınmıştır.
Kişiler
İnce Memed I, geniş bir şahıs kadrosuna sahiptir.
Toplumsal gerçekleri ele alan Yaşar Kemal, toplumu oluşturan ve sosyal
olayların bizzat içinde olan bireyi her yönüyle analiz ederek eserlerinde
kullanmıştır. Üzerinde durduğumuz İnce Memed I’de, işlenen tiplerden biri de
yoksul köylüdür ve romanın kahramanı olan Memed de bu köylülerden biridir.
Fethi Naci, Kemal’i Türk köylüsünü belli başlı nitelikleriyle betimleyen bir
romancı olarak görür. Ona göre Kemal, yaşantısına ve tanıklığına bağlı kalmış,
gerçeklikten sapmamıştır. Marksist görüşe sahip olduğunu vurgulayan Yaşar
Kemal, insanın yüzde yüz bağımsız olduğu inancına sahiptir. Marksizmi düşünce
özgürlüğü yolunda bir kurtuluş olarak görür ve bu düşüncenin kendisi için
dünyaya açılan aydınlık
bir kapı olduğunu belirtir. Kemal’e göre Marks için en
önemli şey bireydir ve o yittiğinde onun yerini
doldurmak mümkün değildir.
Romandaki karakterleri üstlendikleri rollere veya
bulundukları tarafa göre gruplandırırsak:
Olumlu Kahramanlar: İnce Memed, Hatçe, Döne, Süleyman,
Durmuş Ali, Pancar Hösük, Hasan Onbaşı, Topal Ali, Cabbar, Recep Çavuş, Hürü
Ana, Iraz, Sefil Ali, Kerimoğlu, Koca Osman, Sarı Ümmet
Karşı güç: Abdi Ağa, Veli, Deli Durdu, Horali, Kalaycı
Osman, Ali Safa Bey, Asım Çavuş, Yüzbaşı Faruk, Muhtar Hüseyin
Pasif kişiler: Koca Ahmet, Kör Hacı, sarhoş Deli Fahri,
Tevfik, Koca İsmail, Mustafa Ağa
Esas olay örgüsü ile alakalı olmayan kişiler: Rıza, Sarı
Bekir, Ali Saip Bey, Kürt Memo, Ali, Hasan
Kişileri sosyal konumlarına göre sınıflandırırsak:
Yoksul Köylüler: Döne, Hatçe, Süleyman, Durmuş Ali,
Pancar Hösük, Topal Ali, Iraz, Hürü Ana
Varlıklılar (Ağalar ve Beyler): Abdi Ağa, Ali Safa Bey,
Kerimoğlu, Koca Osman
Şakiler: İnce Memed, Deli Durdu, Cabbar, Recep Çavuş,
Kalaycı Osman, Horali, Kara İbrahim, Kürt Reşit
Kolluk kuvvetleri, bürokratlar, memurlar ve yerel
yöneticiler: Jandarmalar, Asım Çavuş, Yüzbaşı Faruk, Doktor, Savcı, Ali Saip
Bey
Esnaf ve Zanaatkârlar: Kulaksız İsmail, Kör Hacı, Sarhoş
Deli Fahri, Süpürgeci Muhacır Murat, Tevfik, Siyasetçi Ahmet, Horoz Remzi
İnce Memed
Roman, ilk başta kendi intikamını almak için dağa çıkıp
eşkıya olan ve daha sonra evrensel bir baskıya başkaldıran yoksul köylü
Memed’in sürükleyici hikâyesini konu alır. Berna Moran’ın deyimiyle Memed, Abdi
Ağa ile arasındaki kişisel sorundan toplumsal bir sorunun çözümüne doğru yürür.
Çektiği sıkıntılara dayanamayarak on bir yaşındayken evden kaçan Memed, farklı
bir kişiliğe sahip olduğunu daha çocuk yaşlarda gösterir. Abdi Ağa’nın zulmüne
ve baskılarına boyun eğen beş köyün insanının yıllardan beri yapamadığını
Memed, çocuk haliyle yapmış ve evden kaçarak Kesme köyünden Süleyman’ın evine
sığınmıştır. Memed’in ikinci başkaldırısı, çektiği sıkıntılara karşı değil,
sevgilisi Hatçe’nin Abdi Ağa’nın yeğeniyle sözlenmesi üzerine Hatçe’yi
kaçırmasıyla olur. Memed bu olaya kadar eşkıya olmak niyetinde değildir fakat
şartlar onu eşkıya olmaya zorlamıştır. Çünkü Memed kendisini öldürmek üzere
olan Abdi Ağa’yı yaralamış, ağanın yeğenini de öldürmek zorunda kalmıştır.
Kendini müdafaa etmek isterken kanun kaçağı durumuna düşen Memed için hapse
düşmemenin tek yolu eşkıyalara katılmaktır. Eşkıyalığa kısa zamanda alışan
Memed, içinde bulunduğu eşkıya grubunun başkanı Deli Durdu’yu, fakir ve masum
insanları soyduğu için bir türlü sevemez. Hatta Durdu’nun yaşlı bir köylüyü
soyarken yaptığı acımasızca davranışları diğer eşkıyalar gülerek seyrederken,
Memed bu olanlara üzülerek şahit olur. O, yazarın idealize etiği tipe göre
davranışlar sergileyecektir. Yazar, bu şekilde erdemli ve haydut eşkıya tipleri
arasındaki farkı göstermiştir.
Süleyman
Yoksul bir köylü olan Süleyman, Memed çocukken evden
kaçtığında Memed’i evine almış, hatta evlat edinmiştir. Süleyman, Memed’in
köyüne yakın olan Kesme köyünde oturmaktadır. Geçimini çiftçilikle sağlayan bu
karakter, romanda yardımcı güç rolündedir. Memed, Abdi Ağa’yı yaralayıp ağanın
yeğeni Veli’yi öldürdükten sonra Süleyman’ın yanına gider, Süleyman da onu
eşkıyaların arasına katılması için eşkıya Deli Durdu’nun yanına götürür. Bu
yüzden Süleyman, Memed’in hayatında dönüm noktası sayılabilecek bir yere
sahiptir. Memed, Süleyman sayesinde eşkıya olmuştur. Ayrıca, Memed’i erdemli
eşkıya olması konusunda yönlendiren kişi de Süleyman’dır. Gençliğinde
eşkıyalarla çokça vakit geçirmiş olan Süleyman, Memed’i Durdu’nun yanına
götürürken ona eşkıyalık hakkında nasihatlerde bulunmuş, her zaman iyi biri
olması gerektiğini, eşkıyalığın mazluma zarar vermek olmadığını söylemiştir.
Abdi Ağa
Abdi Ağa karakteri romandaki karşı güçlerden biridir.
Aralarında Memed’in köyünün de bulunduğu beş köyden oluşan Dikenlidüzü’nün
sahibi olan Abdi Ağa, kötü karakterli tipik bir toprak ağasıdır. İnsanların
sırtından geçinen, dediğim dedik, orta tabakayla arası iyi olan, acımasız bir
ağa portresi çizen Abdi Ağa, çevresindekilerle çıkar ilişkileri içinde
yaşamaktadır. Dienlidüzü’nde sosyal yaşamın neredeyse olmadığı bir çeşit
derebeylik kurmuştur. Köylü kasabaya giderken, evine misafir kabul ederken onun
iznini alır. Memed’i çocuk yaşlarından itibaren dikenlerle dolu bir tarlada çalıştıran
Abdi Ağa, bu yüzden Memed’in ilk defa evden kaçmasına sebep olmuştur. Abdi Ağa
Memed’i Kesme köyündeki Süleyman’ın yanından alıp, köye geri getirdikten sonra
Memed’in bu hareketini cezasız bırakmamış, Memed ile anasının ekinlerden elde
ettikleri hasadın dörtte üçüne el koymuş ve bu durum yıllarca devam etmiştir.
Diğer köylüye de farklı davranmayan Abdi Ağa, onların da hasatlarının üçte
birine el koyarak kış boyunca aç kalmalarına neden olur. Acımasız bir düzen
kurduğu için bütün köylü kışın aç kalarak Abdi Ağa’nın kapısına yığılır.
Aslında ağanın istediği de budur. Çünkü, yiyecekleri bitip ona muhtaç olan
insanların mallarını yiyecek karşılığında yok pahasına alarak servetine servet
katar. Kimi para karşılığı kimi borç karşılığı kimi ise eşya ya da hayvan
karşılığı ondan yiyecek almak zorunda kalır. Memed ile anasını ellerindeki son
inekleri de böyle gitmiştir.
Ali Safa Bey
Romandaki karşı güçlerden biridir. Zamanında çok zengin
iken toprak yasası çıktıktan sonra köylülerin de toprak sahibi olmasıyla fakir
düşen bir ağanın oğlu olan Ali Safa Bey, üniversite eğitimini yarıda bırakarak
Çukurova’ya dönmüş ve babasının kaybettiği toprakları çeşitli yollarla geri
almaya başlar. İlk önce köylüleri birbirine düşürür, taraflardan birini
destekler ve desteklediği tarafın yardımıyla diğer tarafın tarlalarını ele
geçirir. İzlediği bu yolun köylüler tarafından anlaşılması üzerine başka yollar
bularak topraklarını genişletmeye devam eder. Abdi Ağa’dan daha büyük bir
toprak beyidir. Acımasız ve kurnazdır bir kişiliğe sahiptir. Abdi Ağa ile çıkar
ilişkisi içine girdiği için Memed’i kendine düşman edinmiştir. Kasabadaki bütün
üst düzey memurlar onun emrindedir. Herkese sözü geçer, hatta Abdi Ağa’nın
hükümete yolladığı telgrafların hiçbirini, hükümet güçleri kasabaya gelir ve
düzenimi bozar düşüncesiyle, göndertmez. Köylüleri tehdit etmek ve korkutmak
için tutup, beslediği eşkıyaları, işi bittikten sonra hükümete şikâyet ederek
ortadan kaldırtmak düşüncesine sahip olması onun acımasız ve çıkarlarına düşkün
bir kişiliğe sahip olduğunun en bariz göstergesidir. Kim olursa olsun insanlar
onun için hedefe ulaşma yolunda birer araçtır.
Döne
Memed’in fakir ve dul annesidir. Çok acı çekmiş, bir
hayli sıkıntıyla yoğrulmuş yoksul bir köylü kadındır. Kocası İbrahim öldükten
sonra Memed’i yalnız büyütmek zorunda kalmış, her sıkıntıya göğüs germiştir.
Memed’in çocukluğunda Kesme köyüne kaçtığı zaman annesi Döne günlerce hasta
yatmış, gidilecek en uzak mesafelere giderek Memed’i aramıştır. Döne, oğlunu
çok sevdiği için Abdi Ağa’nın her türlü işkencesine katlanmış ve Memed’in
Hatçe’yi nereye kaçırdığını bilmediğini söyleyerek, oğlunu korumak isterken Abdi
Ağa tarafından dövülerek öldürülmüştür.
Pancar Hösük
Romandaki yardımcı güçlerden biridir. Çocukluğunda evden
kaçan Memed’i bularak annesi Döne’ye haber veren, Değirmenoluklu yoksul bir
köylüdür. Sorumsuz, sinirli ve huysuz bir yapıya sahip olmasına rağmen Memed’i
çok sever. Memed, Hatçe’yi kaçırdığında Abdi Ağa iz sürücülüğüyle nam salmış
Topal Ali’yi çağırır. Köylüler, Topal Ali geldikten sonra, Memed’in
bulunacağına kesin gözüyle bakarlar, bunun üzerine Pancar Hösük, eski ahbabı
olan Topal Ali’yi vazgeçirmek için elinden geleni yapar fakat başarılı olamaz.
Topal Ali
Romandaki kilit isimlerden ve yardımcı güçlerden biridir.
İlk başta Memed ile Hatçe’nin izini bularak onu ele veren kişi olarak karşımıza
çıkan Topal Ali, yoksul bir köylüdür ve Dikenlidüzü’ndeki köylerden birinde
oturur. İz sürmek gibi bir saplantısı olan Topal Ali, iz sürme teklifi adlığı
zaman işin sonunun nereye varacağını düşünmeksizin kabul eder. Topal Ali, Memed
ile Hatçe’nin izini, içinde ikilemler yaşayarak sürer fakat egolarına yenik
düşüp doğru izleri takip ederek iki kaçak sevgilinin izini bulur. Memed, Abdi
Ağa’nın eline geçmemek için kendini savunurken ağayı yaralayıp yeğenini de
öldürerek kaçmak zorunda kalır. Hatçe ise ağanın eline düşer. Abdi Ağa, bütün
bu olanlardan kendini sorumlu tutan Topal Ali’den Hatçe hakkında yalancı
şahitlik yapması ister fakat Ali bu teklifi sert bir şekilde geri çevirerek,
ağaya karşı gelir. Abdi Ağa, böyle bir tepki beklemediği Topal Ali’nin evini
yıktırarak onu yerinden yurdundan eder. Topal Ali bütün bu olanlar üzerine Abdi
Ağa’ya kin gütmeye başlar. Kinini belli etmeden, Memed ile ağa arasında ikili
oynayan Topal Ali, Memed’e Abdi Ağa hakkında bilgi sızdırarak hem geçmişte
yaptığı hatasını düzeltmeye hem de ağanın ona yaptığı kötülüklerin intikamını
almaya çalışır. Bu intikam duygusu Topal Ali’yi iyice hırslandırır.
Durmuş Ali
Hürü Ana’nın kocası, Memed’in köylüsü, yoksul bir
çiftçidir. Memed, jandarmadan kaçarak gizlice köyüne geldiği zamanlarda Durmuş
Ali’nin evinde kalır. Abdi Ağa, Memed çocukken evden kaçtığında çok sinirlenir
ve o yıl ki hasatlarının dörtte üçüne el koyar. Kışın ortasında aç kalan Memed
ve annesine hem yiyecek yardımında bulunmaz hem de köylünün onlara yiyecek
vermesini yasaklar. Evde yemek yerken Döne ile oğlunun aç olduğunu düşünen
Durmuş Ali, karısı Hürü’ye yiyecek bir şeyler hazırlatarak, Abdi Ağa’dan gizli
Memedlere yiyecek götürür. Yazar, Durmuş Ali karakteriyle her şeye boyun eğen
köylü tipinin dışına çıkmıştır. Durmuş Ali, ağanın arkasına sığınıp onun her
istediğini yapan köylülerden birisi olmayarak elinden geldiğince Memed’e yardım
etmeye çalışır. İlerlemiş yaşına rağmen jandarmalardan dayak yeme pahasına
Memed’in yerini jandarmalara söylemez ve yediği bu dayak sonucu yatalak kalır.
Hatçe
Memed’in sevgilisidir. Dikenlidüzü’deki köylülerden
Osman’ın kızıdır. Birbirlerini çocukluklarından beri seven Memed ile Hatçe,
gizli gizli görüşürler. Hatçe, Memed’e olan sevgisini, ona ördüğü renk renk
nakışlı çoraplarla anlatır. Bu çorapları hapse düşünce de örmeye devam eder
fakat bu kez acısını anlatan nakışları çoraplara dokur. Abdi Ağa’nın Hatçe’yi
yeğeni Veli ile nişanlaması üzerine Memed, Hatçe’yi kaçırır. Abdi Ağa kaçan
sevgilileri bulur ve Memed, Veli’yi öldürerek kaçar. Abdi Ağa, eline düşen
Hatçe’den intikamını alabilmek için yalancı şahitlerin yardımıyla Veli’yi
Hatçe’nin öldürdüğü konusunda savcıyı ikna eder. Suçsuz yere hapse düşen Hatçe,
hep Memed’i düşünür. Onun hakkında iyi haberler işitince sevinir, kötü haberler
alınca kahrolur. İki sevgilini ayrılıkları Memed’in Hatçe’yi kaçırmasıyla sona
erer; fakat bu sefer de saklandıkları Alidağı’nın zorlu koşulları ve takip eden
jandarmalar mutluluklarına gölge düşürür. Memed ile Hatçe’nin bu zor günlerinde
Memed adını verdikleri oğulları dünyaya gelir. Hatçe, Memed ile jandarmalar
arasında çıkan bir çatışma sırasında ölür. Hatçe’nin ölümüyle, Memed’in toprağa
yerleşip çiftçi olma hayali de sona erer. Hatçe ile Memed’in aşkı romana başka
bir boyut kazandırmış, ağalık düzenine karşı gelen bir köylünün macerası içine
bir de halk hikâyelerinde gördüğümüz iki sevgilinin hikâyesi işlenmiştir. Halk
hikâyelerindeki kavuşamayan birçok sevgili gibi Memed ile Hatçe’yi de
kavuştukları sırada ölüm ayırmıştır.
Koca Ahmet
Memed’in yaşadığı zamandan evvel, dağlarda hüküm sürmüş
bir eşkıyadır. Anneler ağlayan çocuklarını Koca Ahmet geliyor diyerek teselli
ederler, köylüler onun sayesinde sıkıntı çekmezler. O yıllarda çıkan bir aftan
sonra toprağa yerleşerek, çiftçilik yapmaya başlayan Koca Ahmet, kasabaya giden
Memed ile arkadaşı Mustafa’ya rastlar ve hikâyesini kendini gizleyerek onlara
anlatır. Koca Ahmet’in hikâyesinden çok etkilenen Memed, onun Koca Ahmet
olduğunu anlar. Erdemli bir eşkıya olan Koca Ahmet tipi Memed’e model olmuştur.
Yazar, böyle bir karakteri Memed’in önüne Memed eşkıya olmadan evvel çıkararak,
onun bilinçaltına erdemli eşkıya tipini yerleştirmiştir.
Hasan Onbaşı
Hayatında ilk defa kasabaya inen Memed, kasabanın
görünüşünden çok etkilenir. Onu anlattıklarıyla etkileyen ve dünyanın sadece
kasaba ve köyden ibaret olmadığını ona anlatan kişi, köy köy dolaşarak
satıcılık yapan Hasan Onbaşı’dır. Kasabanın hanında tanıştığı Hasan Onbaşı
sayesinde düşünmeye ve fikir yürütmeye başlayan Memed, ağalık düzeninin
kasabada olmadığını da ondan öğrenir.
Hayatı boyunca birçok yer gezen Hasan Onbaşı, bu gördüğü
yerleri Memed ile Mustafa’ya anlatır. Memed bu anlatılanlar karşısında hayrete
düşer ve kafasında ağalık düzenini, yaşadığı dünyanın ne kadar küçük olduğunu
sorgulamaya başlar. Bu yüzden Memed’in hayatında kasaba gezisinin önemli bir
yere sahip olmasının sebebi Hasan Onbaşı’nın anlattıklarıdır. Memed, Hasan
Onbaşı’nın ona yardım edeceğini düşünerek köye dönünce Hatçe’yi ve anasını da
yanına alıp başka yerlere gitmenin hayallerini kurmaya başlar.
Veli
Abdi Ağa’nın yeğeni ve Hatçe’nin zorla nişanlandırıldığı
kişidir. Abdi Ağa, adamları ve Veliyle beraber Memed ile Hatçe’yi yakalar, bu
sırada Veli, silahını çeker, Memed de kendini savunmak için Veli’yi öldürmek
zorunda kalır.
Cabbar
Eşkıya Deli Durdu’nun adamlarından biridir. İlk başta
haydut kişiliğiyle karşımıza çıkan Cabbar, daha sonra çizdiği haydut
karakterini terk ederek Memed’in yanında yer alır. Onun Memed’in tarafına
geçmesinin sebebi, Deli Durdu’nun Kerimoğlu’na yaptığı acımasızca
davranışlardır. Kerimoğlu, jandarmadan kaçan Cabbar ile Mehmed’e çok iyi
davranmış, karınlarını doyurmuş, yeni çamaşırlar vermiş, yaralarını tedavi
etmiştir. Memed, bu kadar iyiliğini gördüğü Kerimoğlu’nun Deli Durdu tarafından
dövülmesine dayanamaz ve Deli Durdu’ya karşı çıkar, bunu gören Cabbar da
Memed’in tarafına geçerek ona destek verir. Cabbar, Memed’e yardım eden
tiplerden biridir. Memed’in Abdi Ağa’yı öldürmesine yardım etmeye çalışmış,
onunla birlikte Aktozlu köyünü basmıştır. Memed ile Cabbar’ın yolları Memed’in
Hatçe’yi kaçırmasıyla ayrılır, çünkü Cabbar bu işin çok tehlikeli olduğunu
düşünerek jandarmayla daha fazla karşı karşıya gelmek istemez. Ayrı olmalarına
rağmen jandarmaların Memed’i sıkıştırdığı bir anda Cabbar yetişerek
jandarmaları kendi üzerine çekip Memed’i kurtarır. Cabbar, af haberini Memed’e
götürdükten sonra teslim olur.
Recep Çavuş
Romandaki yardımcı tiplerden biridir. Deli Durdu’nun bir
diğer adamı da Recep Çavuş’tur. O da Durdu’nun Kerimoğlu’na karşı
davranışlarına dayanamayarak Memed ve Cabbar’ın tarafına geçer. Recep Çavuş,
sinirli, içine kapanık, geçmişi hakkında kimsenin hiçbir şey bilmediği,
hakkında sadece tahminler yürütülen bir eşkıyadır. Acımasız bir eşkıya olan
Recep Çavuş, Memed’in Abdi Ağa yüzünden çektiği sıkıntılardan etkilenerek
Memed’in öcünü almasında ona yardım eder. Memed, Dikenlidüzü’ne gelip Abdi
Ağa’nın evini bastıkları sırada ağanın oğlunu öldürmek isteyen Recep Çavuş’u
engellemekte bir hayli zorlanır. O, usta bir eşkıyadır, Deli Durdu’nun çetesine
katılmadan önce başka çetelerde de bulunmuştur. Hiçbir çetede uzun süre
kalmayan Recep Çavuş, içinde bulunduğu çeteden istediği zaman ayrılıp başka bir
çeteye katılmakta özgürdür. Onun bu huyunu bilen ve ona saygı duyan çete
liderleri de bu konu hakkında ona hesap sormaz, kararına saygı gösterir.
Acımasız olmasına rağmen renkli bir kişiliğe sahiptir ve eşkıyalık konusunda
tecrübelidir. Gençliğinde efsanevî eşkıya Koca Ahmet’in çetesinde de
bulunmuştur. Af çıktıktan sonra çetedekiler aftan yararlanıp teslim olurken
Recep Çavuş teslim olmayarak dağlarda kalmayı tercih etmiştir. Recep Çavuş,
boynundan aldığı bir yaradan ötürü Aktozlu köyü baskınından dönerken yolda
fenalaşarak ölür.
Deli Durdu
Romandaki karşı güçlerden biridir. Haydut sınıfında bir
eşkıyadır. Eşkıyalığa her hangi bir sebepten ya da zorunluluktan dolayı değil,
zevk ve egolarını tatmin etmek için başlamıştır. Memed, Süleyman tarafından
eşkıya olması için Deli Durdu’nun yanına götürülür; ama Memed, acımasız
davranışları yüzünden Durdu’yu bir türlü sevemez. Sinsi, kurnaz, acımasız,
bencil, insanın sahip olabileceği bütün kötü özellikleri üzerinde toplayan bir
karakterdir. Onun için önemli olan para ve namının yürümesidir. Deli Durdu,
insanları soyduğu zaman, soygunu kendisinin yaptığı anlaşılsın diye onları
çırılçıplak bırakır. Bu onun bir çeşit imzasını atar. Kerimoğlu’nu da donuna
kadar soymak isteyen Deli Durdu, Memed, Cabbar ve Recep Çavuş’un karşı çıkması
sonucu bu isteğini gerçekleştiremeyerek onlarla yollarını ayrır. Bununla
beraber Kerimoğlu gibi kuvvetli bir düşmana sahip olur. Romanda onun akıbeti
hakkında dolaylı yolardan bilgi ediniriz. Onun bir köy baskını sırasında
köylüler tarafından linç edildiğini bir zamanlar eşkıyalarından biri olan Horali’den
öğreniriz.
Asım Çavuş
Memed’in peşine düşen jandarma komutanıdır. Memed’le ilk
defa Deli Durdu ile ormanda girdiği çatışmada karşılaşmış, Memed eline fırsat
geçtiği halde Asım Çavuş’u vurmamış, hatta saklanması için uyarmıştır. Asım
Çavuş’un dağda birçok eşkıya varken sadece Memed’in üzerine düşmesinin sebebi,
Abdi Ağa, Ali Safa Bey, Kaymakam ve jandarma komutanının baskısı altında
kalmasıdır. Memed, Hatçe ve Iraz’la birlikte bir mağarada Asım Çavuş tarafından
sıkıştırılır. Cephanesi biten Memed teslim olmak zorundadır, çünkü Hatçe de bu
sırada doğum yapmıştır. Asım Çavuş Memed’i teslim alacakken Iraz’ın söylediği
sözler üzerine vazgeçer ve cephanesi biten Memed’e beş tarak fişek atarak geri
döner. Askerlere de Memed’in tuzak kurduğunu söyleyerek onu korur.
Kerimoğlu
Saçıkaralı aşiretinin reisi olan Kerimoğlu, varlıklı,
yardımsever, misafirperver bir kişidir. Memed’le Cabbar ormanda jandarmalarla
çatıştıktan sonra çeteye yiyecek bir şeyler bulabilmek için çevrede araştırma
yaparlarken Kerimoğlu’nun çadırını görüp oraya giderler. Kerimoğlu, Memed’le
Cabbar’ı en iyi şekilde ağırlar, karınlarını doyurur ve arkadaşlarına
götürmeleri için onlara yiyecek verir. Memed ve Cabbar, çetenin yanına
geldiklerinde Kerimoğlu’nun zenginliğinden ve ne kadar iyi birisi olduğundan
bahsederler fakat Deli Durdu, Kerimoğlu’nun zengin olduğunu duyunca onu soymaya
karar verir. Deli Durdu, Kerimoğlu’nu soymaya gider, ama sadece soymakla kalmaz
onu çocuklarının önünde dövmeye ve ona hakaret etmeye başlar. Kerimoğlu’nun
iyiliğini gören Memed, bu duruma fazla dayanamaz ve Kerimoğlu’nu bırakması için
Durdu’ya silah çeker. Bunun üzerine Durdu, adamlarını da yanına alarak orayı
terk eder. Memed, bu hareketiyle Kerimoğlu gibi güçlü bir dost kazanır.
Özellikle Hatçe’yi hapishaneden kaçırdıktan sonraki jandarmalardan kaçış
sürecinde, Kerimoğlu’nun bir hayli maddi desteğini görür.
Evleri zengin bir köylü ağasının
evinden daha da hoştu. Tabana peryavşan döşemişler, üstüne nakışlı Yörük
kilimleri sermişlerdi. Bahar gibi tüten kilimler. Kilimleri de Saçıkaralı
aşireti ağası Kerimoğlu çeyiz olarak vermişti
Bugünlerde eğer Kerimoğlu olmamış
olsaydı, İnce Memed’in hali dumandı. Nerde olursa olsun mermi, ekmek, para
yetiştiriyordu. Vayvay köyünden gelen paralar da Kerimoğlu yoluyla ulaşıyordu.
Iraz
Kocasını genç yaşta kaybeden ve çocuğunu yalnız başına
büyütmek zorunda kalan fakir bir köylüdür. Kendisiyle evlenmek isteyen
kocasının kardeşini geri çevirdiği için elinden toprakları alınan Iraz,
temizlikçilik yaparak oğlunu büyütür. Oğlu Rıza büyüdüğünde amcalarıyla hukukî
mücadeleye girer ve babasının topraklarını geri alır.
Rıza’nın tarlada çalışırken öldürülmesi üzerine çılgına
dönen Iraz, Rıza’nın amcasının oğlu Ali’yi suçlar. Ali, verdiği ifade ve
şahitler sayesinde serbest kalır. Bunun üzerine Iraz, evini yakmak istediği
Ali’nin şikâyeti üzerine de tutuklanarak hapse konur. Hapishanede Hatçe’nin en
yakın dostu olan Iraz, Memed’i kendi oğlu yerine koyar. İki kadın, Memed’in
dağda paraya ihtiyacı olduğunu düşünerek çorap örmeye ve ördükleri çorapları
satmaya başlarlar. Memed, Hatçe ile beraber Iraz’ı da kaçırır. Iraz,
Alidağı’nda saklandıkları sırada Memed’e Hatçe’den daha çok yardımcı olur.
Yardımsever, cesur ve becerikli bir Anadolu kadınıdır. Zamanla Hatçe’nin annesi
rolünü üstlenmiş ve yeri geldiğinde Hatçe’nin çocukça hareketlerine,
isyanlarına yerinde müdahalelerde bulunarak Memed’i hem korumuş hem de tüm
olumsuzluklara karşı cesaretlendirmiştir. Hatçe’nin bir çatışmada ölmesi
üzerine Iraz, Memed’e oğlu Rıza’nın intikamından vazgeçtiğini bebeği de alıp
Maraş köylerine gitmesine izin vermesi gerektiğini söyler. Bunun üzerine
Memed’den izin alan Iraz, Memed’in oğlunu ölen oğlu Rıza’nın yerine koyarak
ortadan kaybolur. Iraz, serinin diğer ciltlerinde de ortaya çıkmaz.
Horali
Deli Durdu’nun adamlarından biridir. Durdu’nun ölümünden
sonra Kalaycı Osman’ın çetesine katılmıştır. Horali’nin eşkıya olmasının sebebi
de gariptir. Karpuz tarlalarında bekçilik yapan Horali, bir bahar günü bostanı
dikmek için tarlaya geldiğinde tarlayı sel bastığını, ortada tarla diye bir şey
kalmadığını görür. O günden sonra eşkıyalara karışır, fakat insanlar buna
inanmakta zorluk çeker, çünkü bekçilik yaptığı zamanlarda çok cömert ve
konuksever bir insandır.
Hürü Ana
Durmuş Ali’nin karısıdır. İnatçı, konuşkan bir kadındır.
Kimseye güvenmez, hatta Memed’e kocası Durmuş Ali’ye bile güvenmemesi
gerektiğini söyler. Memed’in annesi Döne’nin yakın komşusu ve arkadaşı olan
Hürü Ana, köylüye yaptıklarından dolayı Abdi Ağa’yı hiç sevmez. Kimseye
güvenmediği için Memed’e çok yardımı dokunan Topal Ali’nin bile ölmesi
taraftarıdır ve sürekli Memed’den onu öldürmesini ister. Jandarmalar Memed’i
aramak için köye geldikleri zaman kocası Durmuş Ali’yle birlikte o da dayak yer
ama yine de Memed’in yerini söylemez. Abdi Ağa’yı öldürmesi için Memed’i
sürekli telkin eden Hürü Ana, ağanın Aktozlu köyünde yanarak öldüğünü duyunca
sevincinden deliye döner ve sürekli ağanın çatır çatır yandığını söyleyerek
dolaşır.
Koca İsmail
Koca İsmail eski Çukurova’yı anlatan yaşı doksanı geçmiş
bir Türkmen’dir. İlerlemiş yaşına rağmen avcılığı bırakmayan, tüfeği omzunda
gezen, aşiret kavgalarını, Çukurova’nın eski durumunu ve kendi maceralarını her
fırsatta köylülere anlatan bir adamdır. Aşiret kavgalarını bir destancı
coşkunluğuyla anlatır. Yaşar Kemal, çocukluk ve gençlik yıllarında destancılık
geleneğine yakından şahit olmuş, hatta destancılık yapmıştır. Koca İsmail tipi
de bu geleneğin izlerinin romana yansımasıdır. İnce Memed zamanında yaşayan bu
adam, canlı bir Çukurova tarihidir. Yazar, olay örgüsüyle alakası olmayan bu
karakteri Çukurova’nın tarihini o zamanların canlı bir şahidinin bakış açısıyla
anlatabilmek için bir geçiş karakteri olarak kullanmıştır.
Kalaycı Osman
Romandaki haydut tipi eşkıyalardan biridir. Ali Safa
Bey’in köyleri ele geçirmek için kullandığı bu eşkıya, köylüleri korkutarak ya
da öldürerek Ali Safa Bey’in ele geçirmek istediği toprakları elde etmesine
yardım eder. Kalaycı Osman her zaman çetesinin başında bulunmaz, Ali Safa
Bey’den aldığı talimatlar doğrultusunda çetesiyle irtibata geçer. Ali Safa Bey,
evinin altına Kalaycı için bir oda hazırlatmıştır, Kalaycı, çetesinin yanında
olmadığı zamanlarda bu odada gününü gün eder. Ali Safa Bey’in Karadut köyünü
ele geçirmesine engel olan tek kişi Sarı Bekir’dir. Sarı Bekir, evlendiği
gün amcasının oğlu olan Kalaycı Osman tarafından Ali Safa
Bey’in emriyle öldürülür. Kalaycı Osman kendi yakınlarını katledecek kadar
acımasız bir hayduttur. Abdi Ağa ile Ali Safa Bey’in çıkar ilişkisi, Kalaycı
ile İnce Memed’i karşı karşıya getirmiş, Kalaycı, İnce Memed’e tuzak kurmuş, fakat
başarılı olamamıştır. Kendisine tuzak kurulduğunu anlayan Memed, ateş ederek
Kalaycı’yı yaralamıştır. Kalaycı, aldığı yarayla uzun süre yaşayamamış,
ölmüştür.
Koca Osman
Ali Safa Bey’in ele geçirmek istediği Vayvay köyünün
ileri gelenlerinden biridir. İnce Memed’in Ali Safa Bey’in adamı Kalaycı
Osman’ı yaralaması üzerine ünü her tarafa yayılmıştır. Vayvay köylüleri için de
tehdit unsuru olan Kalaycı’nın Memed karşısında yenilgiye uğraması Vayvay
köylülerini hem cesaretlendirmiş hem de sevindirmiştir. Köyün ileri
gelenlerinden birisi olan Koca Osman Memed’i hemen sahiplenir ve ona “şahinim”
demeye başlar.
Âşık Sefil Ali
Memed ile Cabbar’a sonradan katılan saz şairi bir
eşkıyadır. Memed ile Cabbar bir süre Sefil Ali’nin akrabalarının köyü olan
Çiçeklideresi’nde kalmışlar, onun akrabalarının yardımıyla jandarmalardan
saklanmışlardır. Zararsız bir eşkıya olan Sefil Ali, romandaki pasif
karakterlerden biridir. Bu karakter Yaşar kemal’in âşık yönünün romana
yansımasıdır.
Sarhoş Deli Fahri
Kasabadaki iki arzuhalciden biridir. Hatçe’nin annesi
kızını kurtarmak için ona başvurur. Onun için önemli iki şey vardır, birisi
içki, diğeri de paradır. Para hırsı yüzünden zabıt kâtibiyken rüşvet yemiş ve
işinden atılmıştır fakat arzuhalcilikten kazandığı, kâtiplikten kazandığı
paranın üç katıdır. Gece gündüz içki içtiği için her yanı rakı kokar ve
dilekçeleri de sarhoş kafayla yazar. Umarsız bir kişiliğe sahip olduğu için kimseden
korkmaz. Ali Safa Bey’den korkan Siyasetçi Ahmet, Abdi Ağa’nın hükümete
yollamak istediği dilekçeyi yazmayı kabul etmezken, Deli Fahri onun dilekçesini
yazmayı kabul eder. Yaşar Kemal de gençliğinde bir süre arzuhalcilik yapmış,
hatta İstanbul’da da bu işine devam etmiştir.
Siyasetçi Ahmet
Kasabadaki diğer arzuhalcidir. Ali Safa Bey’in adamıdır.
Lakabından da anlaşılacağı gibi ağalarla iyi geçinen, çıkarcı korkak bir
adamdır. Abdi Ağa’nın şikâyet dilekçelerini o yazar; fakat Ali Safa Bey bu
dilekçeleri göndertmez.
Kulaksız İsmail
Değirmenoluk köyünün değirmencisidir. Memed gizlice köye
geldiği zamanlarda onun yanına gider ve o da Memed’i saklar.
Sarı Ümmet
Memed’e yardımcı olan köylülerden biridir. Topal Ali’nin
akrabasıdır.
Sarı Bekir
Ali Safa Bey’in ele geçirmek istediği Karadut köyündeki
insanları beye karşı örgütleyen ve köylünün hakkını savunan dürüst, çalışkan,
okumuş biridir. Kalaycı Osman tarafından evlendiği gün öldürülür.
Dursun
Abdi Ağa’nın adamlarındandır. Dursun, Memed’e kendi
köyünü bütün güzellikleriyle anlatmış, Memed de bu anlatılanlardan etkilenerek
o köyü bulmak için çocuk yaşta evden kaçmıştır. Ağanın adamı olmasına rağmen
iyi bir insandır.
Hatçe’nin Annesi
Yoksul bir köylüdür. Kızının hapse girmesi üzerine köyle
kasaba arasında gidip gelmeye başlar. İlk başlarda ağanın korkusundan kızı
Hatçe’yi ziyarete gidemez ama Abdi Ağa Memed’in korkusundan kasabaya yerleşince
ziyaretlerini sıklaştırır. Cahil bir kadındır, bu yüzden kızının üstüne atılan
iftiralara o bile inanır.
Yüzbaşı Faruk
Asım Çavuş, Memed’i yakalayamayınca görevi Yüzbaşı Faruk
devralır ve Memed’i bir mağarada sıkıştırır. Yüzbaşı Faruk’la Memed arasında
çıkan çatışmada Hatçe ölür.
Savcı
Abdi Ağa’nın adamıdır. Hatçe’nin davası için köye
geldiğinde Abdi Ağa tarafından en iyi şekilde ağırlanır. Hatçe’nin annesi Deli
Fahri’ye Hatçe için yazdırdığı dilekçeyi savcıya götürdüğünde kızının suçsuz
olduğunu söyler; fakat savcı tarafından terslenir.
Jandarmalar
Devletin kolluk kuvveti olan jandarmalar, kendilerine
verilen görevleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmeye çalışırlar. Üstlerinden
aldıkları emirler doğrultusunda köylülere sert davranmak zorunda kalırlar.
Kaymakam, komutan gibi üst düzey
memurlar ağaların güdümünde oldukları için emirlerinde
olan jandarmayı da ağaların istekleri doğrultuda kullanırlar.
Ali
Para kazanmak için gittiği Çukurova’da altı yıl boyunca
çalışarak para biriktirmiştir. Köyüne dönerken Memed ve Cabbar tarafından önü
kesilmiş; fakat durumunu anlatınca Memed ona acımış ve gitmesine izin
vermiştir. Memed’in bu hareketi onun erdemli bir eşkıya olduğunun
göstergesidir. Romanda olay örgüsü ile doğrudan ilgisi olmayan bir karakterdir.
Yazar bu karakteri erdemli ile haydut tipi eşkıya arasındaki farkı ortaya
koymak için kullanmıştır. Ali yıllarca çalışmış, masum bir kişidir erdemli bir
eşkıya bu durumda olan birini soymaz tam tersi yardım eder. Memed de öyle yapmış,
Deli Durdu’nun Çanaklının düzünde beklediğini söyleyerek Ali ve yanındaki
Hasan’ı o yoldan gitmemeleri konusunda uyarmıştır.
Hasan
Ali gibi Hasan da para kazanmak için Çukurova’ya gitmiş,
orada dört yıl kalmış ve eve dönerken Memed’e rastlamış, Memed de onu soymaktan
vazgeçmiştir.
Romanda yukarda saydığımız kişiler haricinde sahneyi
doldurmak için kullanılan figüratif tipler de vardır.
Sarı Hoca, Zeynep Kadın, Osman, Ali, Kocakarı Cennet,
Elif, İbrahim, Kel Ali, Mustafa, Osman, Nalcı Kör Hacı, Rüstem, Mustuk, Hacı,
Zekeriya, Tomruk Musa, Teke Kadir, Kara Mustan, Zalanın Oğlu, Ala Yusuf,
Güdükoğlu, Hüseyin, Rıza, Dul Eşe, Ali Saip Bey, Durmuş Çocuk, Ali, Zeynep, Kör
Ali, Süpürgeci Muhacır Murat, Kahveci Tevfik, Mustafa Emmi, Muhtar Hüseyin,
Çolak, Kürt Reşit, Kel Mıstık, Kürt Memo, Gül Ali, Göde Duran, Kürt Temir, Horoz
Remzi, Kara İbrahim