Çalıkuşu Romanı – Özet, Tahlil, İnceleme - Edebiyat Araştırmaları
Son Başlıklar
Loading...

30 Ağustos 2020 Pazar

Çalıkuşu Romanı – Özet, Tahlil, İnceleme

Çalıkuşu Romanı – Özet, Tahlil, İnceleme

Romanın Kimliği

# Çalıkuşu, roman olarak basılmadan önce Reşat Nuri Güntekin tarafından “İstanbul Kızı” adıyla yazılmış bir piyestir. Fakat Reşat Nuri, hem Darülbedayi’in bazı köy sahnelerin dekorunu zor bulmaları hem de başkişiyi Türkçeyi iyi konuşamayan bir kızın oynamasının gücüne gideceğinden bu piyesi romana çevirmeyi uygun bulur.


# Çalıkuşu romanı Reşat Nuri Güntekin’in romancılığının ilk yıllarında yazdığı bir eser olmasına rağmen Türk edebiyatında büyük yankı uyandırır. Bu durumun temel sebebi Anadolu’ya giderek kendini gerçekleştirme yolunda adımlar atan Feride karakterinin halkın içindeki idealize edilmiş duyguları seslendirmesinden ileri gelir.
# İlk kez Vakit Gazetesinde tefrika halinde yayınlanan Çalıkuşu, kitap halinde 1922 yılında İkbal Kütüphanesi tarafından basılır. Eser İnkılâp Yayınları tarafından 2007 yılında yapılan son baskısı ile 62. baskıya ulaşır.

Bakış Açısı ve Anlatıcı

# Beş kısımdan oluşan Çalıkuşu romanının ilk dört bölümü, Kahraman-anlatıcı (Ben-anlatıcı) bakış açısı ile beşinci bölümü ise hâkim bakış açısı ile yazılır. Bu nedenle romanın karma/çoğulcu bakış açısı ile yazıldığını söylemek mümkündür. İlk dört bölümün anlatıcısı başkişi konumundaki Feride’dir. Onun günlük şeklinde tuttuğu not defterinin birebir aktarılması ilk dört bölümü oluşturur. İlk bölümün başında yer alan “B. Eylül 1” ibaresi ile Feride’nin başından geçen olayları aktarması vaka zamanının öyküleme zamanından önce olduğunu gösterir:
“Dördüncü sınıftaydım. Yaşım on iki adar olmalı. Fransızca muallimimiz Sör Aleksi, bir gün bize bir yazı vazifesi vermişti. ” (s.7)
# Özetleme tekniğinin kullanıldığı bu bölümde kahraman-anlatıcı konumundaki Feride, yaşamındaki önemli gördüğü olayları, “hem vakanın yaşandığı devirdeki hali, hem ferdi geçmişini, hem de anlatma zamanına ait dikkatleri” göz önünde bulundurur ve günlüğüne belirsiz aralıklarla not tutması romanın ana vakasını oluşturur.
# Günlük şeklinde kurgulanan ilk dört bölümde başkişi Feride, düşüncelerini karşısında başka kişiler olduğunu bilerek/varsayarak yazar:
“Ne isterse yapsınlar, sana ne? Diyeceksiniz. “Bana ne olur mu? “Kamran, düşmanın da olsa kuzenim... ister miydim neyin nesi olduğu belli olmayan bir kadın onun ahlâkını bozsun? Ne anlatıyordum?.. Evet, bir ağustos mehtabı gecesiydi. ” (s.38)
# Anlatıcı konumundaki Feride’nin günlüğündeki satırlarda karşısında biri varmış gibi konuşması ya da düşünmesi olayların aktarımındaki samimiyet derecesini de artırır. Günlüğüne itiraf ettiği /yazdığı olayları sanki birisiyle paylaşıyor izlenimi veren başkişi Feride’nin bu düşüncesi, romanın sonlarına doğru defterine yazdığı satırlarda ortaya çıkar:
“Bu okumayacağın defteri ben senin için yazdım Kâmran. Evet, ne söyledim, ne yazdımsa hep senin içindi. ” (s.383)
# Bu defterin yazıldığı/ithaf edildiği kişinin okumayacağı bilinse de anlatıcı konumundaki başkişinin bilinçaltındaki ümit, onu duygularını ve yaşadıklarını tüm gerçekliğiyle yazmak yoluna sevk eder.
# Kahraman anlatıcının ağzından aktarılan ilk dört bölümden sonra beşinci bölümde hâkim anlatıcı devreye girerek sözü emanet ettiği başkişiden devralır. Romanın beşinci bölümü olan ve hâkim anlatıcı bakış açısıyla yazılan bu bölüm kendi içinde Romen rakamlarıyla dokuz (IX) alt başlığa ayrılır.
# Kâmran ve eniştesi Aziz Bey’in konuşmaları ile başlayan son bölümde roman hakim anlatıcı bakış açısıyla sunulur:
“Kâmran bozuk yollarda sarsılan arabanın köşesinde akşam rüzgârına karşı pardösüsünün yakasını kaldırmış, dalgın dalgın Marmara’yı seyrediyordu. Gözlerini zorla denizden ayırarak gülümsedi. ” (s.385)
# Kamran ve Aziz enişte arasında geçen bu diyalog ve daha sonra Feride’nin de Tekirdağ’a gelmesiyle olayların yeni bir boyut kazandığı bölüm, hâkim anlatıcı tarafından sınırsız bir bakış açısıyla sunulur. Romanın ilk bölümlerinde sadece Feride’nin yaşadığı ve başından geçen olaylar, onun kendi ağzından aktarılırken son bölümde hâkim anlatıcı devreye girerek olayları, ben-anlatıcı bakış açısıyla tek taraflı sunmanın sınırlılığından kurtarır.
# Çalıkuşu romanının ilk dört bölümünün Feride’nin günlüğü biçiminde tasarlandığı göz önünde tutulursa burada kullanılan anlatım tekniklerinin de buna uygun olduğu görülecektir. Özellikle bir günlük sayfasına yazılabilecek olayların sınırlandırıldığı, özetlendiği ve her şeyden önemlisi sadece kahramanın sınırlı bakış açısıyla sunulduğu görülür. Beşinci bölümde ise hâkim bakış açısının sunduğu sınırsız imkânlardan yaralanılarak başkişi Feride’nin çevresindeki kişilerin hariçte neler yaptıkları gösterilir. Böylelikle yazar, kahramanlar arasındaki ilişkiyi daha boyutlu bir eksene taşımış olur.

Olay Örgüsü

# Çalıkuşu romanı, yazar tarafından beş bölüme ayrılır. İlk dört bölüm, başkişi Feride’nin günlüğünden oluşmaktadır. Beşinci bölüm ise Tekirdağ’da Feride ile Kâmran’ın evlendiği ve mutlu son ile biten bölümdür. Romanın bu bölümleri başkişi Feride’nin yaşamındaki değişimler üzerine kurgulanır.
# Gerçekte roman kahramanı Feride’nin başından geçen olaylara bağlı olarak olay örgüsünü Feride’nin Anadolu’ya kaçışı ile paralel biçimde sunmak romanın üç vaka halkasına düşmesini sağlayacaktır. Bununla birlikte Feride’nin Anadolu’da geçirdiği uzun zaman diliminde başından geçen vakaları zaman ve mekân değişiklikleri göz önünde tutarak yapmak daha makul olacaktır. Bu nedenle romanın ana vaka halkalarını şu şekilde tespit etmek mümkündür:
Kısım: Feride’nin Anadolu’ya kaçmadan önceki dönemi
Kısım: Feride’nin B. Vilayeti ve çevresindeki öğretmenlik dönemi
Kısım: Feride’nin Ç.’ye tayini ve öğretmenlik yılları
Kısım: Feride’nin İzmir ve Kuşadası’ndaki yılları
Kısım: Anadolu’dan dönüş ve Tekirdağ’da Kâmran’la evlenmesi
Çalıkuşu romanının ana vaka halkalarını oluşturan bu bölümlerin Feride’nin yaşamındaki değişime bağlı olduğu görülmektedir. Bu vaka halkalarının alt vaka birimleri ise şöyledir.
Birinci Bölüm:
Feride’nin annesinin ölümünün ardından İstanbul’da büyükannesinin yanında kalması
Büyükannesinin ölümüyle Feride’nin Sörler Mektebine (Dame de Sion) babası tarafından bırakılması ve on yıllık mektep hayatının başlaması
Yaz tatilinde Feride’nin Tekirdağ’daki teyzesinin yanına gitmesi ve Kamrân’a olan aşkının başlangıcı
Feride’nin teyzesi kızı Müjgan’ın Kamran’a onun sevgisini söylemesi
Feride ile Kâmran’ın nişanlanmaları ve Kâmran’ın Avrupa’ya Madrid’e sefaret kâtibi olarak gitmesi ve dört yıl Avrupa’da kalması
Kâmran’ın Avrupa’dan dönüşü ve düğün hazırlılannın başlaması
Feride’nin Kâmran’ın “Sarı çiçek” lakabını verdiği bir kadına yazdığı aşk mektubunu okuyarak düğün gecesi evden kaçması
İkinci Bölüm:
 Düğünden kaçtığı gece Feride’nin İstanbul’da önce tanıdık bir Sütninenin, ertesi gün ise Gülmisal Kalfa’nın evine sığınması ve ardından Maarif Nezaretine giderek Anadolu’da öğretmenlik yapma isteğini bildirmesi
Feride’nin B. Vilayeti coğrafya ve resim öğretmenliğine atanması üzerine oraya gidip bir otele yerleşmesi ve Hacı Kalfa ile tanışması
Feride’nin kandırılarak Zeyniler köyüne öğretmen olarak gönderilmesi
Zeyniler’deki okulda eski kafalı Hatice Hanımla tanışması ve yeni öğretim tarzı ile ilgili mücadelesi
Zeyniler’de zorlu şartlar ve mahrumiyete rağmen öğrencilerine dini eğitim dışında eğitim vermesi
Feride’nin Zeyniler’deki öğretmenlik günleri ve Munise’yi evlat edinmesi
Doktor Hayrullah’ın bir yaralı askeri tedavi için geldiği köyde Feride ile tanışması
Zeyniler’deki okulun kapatılması ve Feride’nin B. Vilayeti Darülmuallimatına Fransızca öğretmeni olması
Yeni okulundaki musiki muallimi Şeyh Yusuf’un Feride’ye âşık olması ve bunu bütün B. halkının öğrenmesi
Yeni okulunda ve B.’de Feride’nin güzelliği yüzünden “İpekböceği” lakabıyla anılması
 Ölüm döşeğindeki Şeyh Yusuf’un kız kardeşinin Feride’yi onun yanına götürmesi ve Şeyh Yusuf’un ölmesi
Şeyh Yusuf’un ölümü üzerine Feride hakkında dedikodular çıkması üzerine Feride’nin Ç. (Çanakkale) vilayetine kendi isteğiyle tayin edilmesi
Üçüncü Bölüm:
Feride’nin Ç. Rüştiyesine tayin edilmesi ve oradaki görevine başlaması
Feride’nin güzelliği nedeniyle Ç. de “Gülbeşeker” olarak anılması
 Mektepteki öğrencilerden Nadide’nin zengin ve sonradan görme ailesinin Feride’yi oğulları Yüzbaşı İhsan’a istemeleri ve Feride’nin İhsan’ı reddetmesi
Feride’nin komşusu Hafız Kurban’ın karısını göndererek Feride’yi kendisine istemesi
Mektep Müdiresinin Feride’yi havai olmakla ve etrafın dikkatini fazla çekmekle suçlaması
 Mektepteki öğretmenlerden Nazmiye’nin bir gece Feride’yi nişanlısı ile tanıştırmak bahanesiyle götürdüğü bir davette Ç. Vilayetinin zengin ve çapkın Binbaşısı Burhanettin’le tanıştırması
Nazmiye’nin nişanlısı Feridun ile onu kandırarak Feride’nin ayıldıktan sonra Burhanettin’in Feride’ye tuzak kurarak onu davetlilerin karşısına koluna takarak çıkardığı anda Feride’nin bayılması
Feride’nin ayıldıktan sonra Müdire Hanım’ın evine giderek Ç.’den ayrılmak istediğini söylemesi
Müdire’nin tavsiyesi üzerine Feride’nin İzmir’e hareket eden bir vapura binmesi
 Feride’nin vapurda konuşan iki kişiden, İhsan’ın Burhanettin’e tokat attığını öğrenmesi ve kamarasına bırakılan güllerin ondan geldiğini anlaması
Dördüncü Bölüm:
Feride’nin İzmir’e geldikten sonra üç ay boyunca iş bulamamasının ardından Reşit Bey’in kızlarına Fransızca dersi vermek üzere Munise ile beraber onun konağındaki bir odaya taşınması ve Reşit Bey’in oğlu Cemil’in Feride’yi taciz etmesi
Bu taciz üzerine köşkü terk etmek üzere olan Feride’nin yapacak iş bulamayıp aç kalma tehlikesiyle vazgeçmesi
Feride’nin Reşit Bey’in kızları Ferhunde ve Sabahat’in misafirleriyle birlikte baktıkları resim albümünde Kâmran’ın fotoğrafına rastlaması
Feride’nin Kâmran’ın, Ferhunde ve Sabahat’ın teyzeleri Münevver ile evli olduğunu öğrenmesi üzerine köşkten ayrılmak istemesi
 Reşit Bey’in Feride’yi kendine eş olarak istetmesi ve Feride’nin bu teklifi reddederek Kuşadası’na gidişi
 Muharebe’nin başlamasıyla Feride’nin çalıştığı okulun geçici olarak hastane yapılması ve Feride’nin bu hastanede Zeyniler’de karşılaştığı Dr. Hayrullah Bey ile yeniden karşılaşması
Feride’nin Dr. Hayrullah’ın yanında hastabakıcı olarak görev yapması
 İhsan Bey’in harp sırasında yüzünden yaralanarak Feride’nin çalıştığı hastaneye getirilmesi ve İhsan Bey’in ameliyat sonrası iyileşerek hastaneden çıkmak istemesi
Feride’nin Dr. Hayrullah’a Kâmran’dan nefret ettiğini söylemesi ve onunla kavga etmesi
 Feride’nin Kâmran’ı sevmediğini ispat için İhsan Bey’e evlenme teklif etmesi
 İhsan’ın Feride’nin kendisine acıyarak evlenme teklif ettiğini düşünerek onu reddetmesi
Muharebe’nin beş yıl sonra bitmesiyle mektepte yeniden derslerin başlaması
Munise’nin hastalanarak ölmesi ve Feride’nin on yedi gün baygın yatması
 Dr. Hayrullah’ın Feride’ye bir baba şefkati ile yakınlaşması ve onunla kendi çiftliğinde yaşamaya başlaması
Dr. Hayrullah ile aynı evde kalması münasebetiyle Feride’ye iftira atılması üzerine Feride’nin öğretmenliği bırakması
Dr. Hayrullah’ın etraftaki dedikoduları susturmak amacıyla Feride’yle sahte bir evlilik yapması
Beşinci Bölüm:
Kâmran’ın eşi Münevver’in hastalanarak ölmesi üzerine oğlu Necdet ile birlikte Tekirdağ’daki Besime teyzesinin yanına gitmesi
Feride’nin sürpriz bir şekilde Dr. Hayrullah’ın ölümünü gizleyerek Tekirdağ’a gelmesi
Kâmran ile Feride arasındaki aşkın yeniden başlaması
 Feride ile Kâmran’ın oğlu Necdet arasındaki anne oğul yakınlaşması
Feride’nin Tekirdağ’dan gitmeden önceki gece teyzesinin kızı Müjgan’a, Kâmran’a kendi oradan ayrıldıktan sonra verilmek üzere Dr. Hayrullah’ın gönderdiği zarfı vermesi
Müjgan’ın elindeki zarfı vaadinden önce Kâmran’a vermesi ve Dr. Hayrullah’ın mektubu ile Feride’nin günlüğünü okunması
 Feride, Tekirdağ’dan ayrılmak üzere iken Aziz enişte ile Kâmran’ın evlilik merasimi hazırlaması ve Feride ile Kâmran’ın evlenmesi

Zaman

# Zaman, romanın vakasının belirleyen önemli yapı unsurlarındandır.  Çalıkuşu romanında da anlatıcı ve vaka arasındaki bağ, romandaki zamanı belirleyen en önemli unsur olur. Romanın günlük biçiminde düzenlenen bölümlerinde, kahraman- anlatıcı konumundaki Feride’nin yaşadıkları ile yazdıkları arasında zaman farkı bulunmaktadır. Bu nedenle romanda vaka zamanı ile öyküleme zamanı farklı çizgide ilerler.
# Başkişinin günlüğü yazmaya karar verme aşaması ile zamanın nesnel kullanımdan öznel kullanıma geçtiği şu satırlardan anlaşılmaktadır:
“Aradan seneler geçti. Yabancı bir şehirde, yabancı bir otel odasında, sırf bitip tükenmeyecek gibi görünen bir gecenin yalnızlığına karşı koymak için hatıralarımı yazmaya başladığım bu saatte, bir elim yine aynı küçük çocuk tavrıyla saçlarımı çekiştiriyor, gözlerimin üstüne indirmeye uğraşıyor. ” (s.9)
# Feride’nin günlüğündeki zaman kullanımı belirli bir sıra takip etmemekle birlikte sıra dizimseldir. Feride’nin B.’de başlayan ve Kuşadası’nda biten günlüğünün sayfalarında yer alan zaman ibarelerinde yıllar belirtilmez.
Günlükte yer alan ilk “B. Eylül”1 ibaresinden başlayan bölümün bitmesiyle romanın Birinci Bölüm’ü de sona erer. Bu zaman dilimi içinde Feride, kendi geçmişini zamanda geriye dönüş tekniğini kullanarak B.’ye gelinceye kadar yaşadığı dönemi ise özetleme tekniğiyle aktarır. Romanın hemen başlangıcında yer alan Dördüncü sınıftaydım. Yaşım on iki kadar olmalı. ” (s.7) cümlesi bu özetleme tekniğinin ve zamanda geriye dönülerek anlatımın göstergesidir:
# Çalıkuşu romanının ilk cümlesindeki bu zaman ibaresindeki geçmişe dönük anlatım, akronik zaman kullanıldığını ispatı niteliğini taşır. Başkişi Feride’nin mektep yıllarından itibaren öğretmen olmak için Anadolu’ya kaçış süreci akronik karakterli bir özetleme tekniğiyle aktarılır.
# Roman kurgusunun başkişi Feride etrafında şekillendiği göz önünde tutulursa zaman akışının da ona bağlı olarak değişim gösterdiği görülür. Feride’nin yaşamındaki önemli olayların geriye dönük olarak aktarımı ve daha sonraki olayların ana vakaya uygun biçimde sıralanmasıyla vaka zamanı belirlenir.
# Romanın ilk dört bölümündeki Feride’nin günlüğünden aktarılan olayların zaman sırası ve özetlenerek anlatıldıkları gerçeği göz önünde tutulursa Feride’nin çocukluk yıllarından itibaren yaşadıklarıyla birlikte vaka zamanının yirmi yılı aşkın bir süreyi kapsadığı görülür. Roman vakasının son bölümü ise hâkim anlatıcı tarafından aktarılan bir aylık bir zaman diliminden ibarettir ki bu bölüm, Feride ile Kâmran’ın evliliğine giden kısa bir dönemdir. Romanın son bölümündeki zaman ile Feride’nin Tekirdağ’a Kâmran ile nişanlanmadan hemen önce geldiği dönem arasındaki farkın 10 yıl olduğunu ise, “Çalıkuşu bundan on sen evvel Tekirdağ’da kendi yaşında birçok kızla ahbap olmuştu. ” (s.395) cümlesinden öğreniyoruz:
# Zaman, nesnel ve öznel görünümlü olarak değişken yapıya sahiptir. Zamanın nesnel kullanımı, insanlığın ortak kullandıkları ölçüm birimi olarak değerlendirilirken öznel zaman bireyin kendi ruh dünyası ile ilgili zamandır. Çalıkuşu romanında, başkişi konumundaki Feride için de nesnel zaman ve öznel zaman birlikte ilerlemektedir.
# Zamana karşı yaşamaktansa zamanı kendi lehine çevirme çabalarına rağmen roman boyunca zamanın başkişi Feride’nin aleyhine işlediği görülür. Feride’nin “zamanın ağır ama sürekli akışına karşı koyamaması”  yaşadığı umut yitimini yansıtır. Özellikle Feride’nin Zeyniler’de kaldığı dönemde günlüğüne yazdığı satırlar bunun göstergesidir:
Ben Zeyniler’e geleli, aşağı yukarı, bir ay olmuş. Bu bir ay, bana şimdi on yıldan daha uzun görünüyor. Şimdiye kadar defterime bir şey yazmak istemedim. Daha açıkçası bundan korktum. ” (s.178)
# Zamanın kuşatıcı etkisi altında kalan bireyin öznel zamanı, kendi ruh dünyasının gerçekliklerine göre şekil kazanır. Bu nedenle Feride’nin Anadolu’da geçireceği zaman dilimi nesnel anlamda beş yıldan fazla olmakla birlikte öznel zaman algılaması bu olguyu daha fazla hissetmesini sağlar.
# Çalıkuşu romanında vaka zamanı, Meşrutiyetten (1908) başlayarak Çanakkale savaşlarının sonuna (1918) kadar sürer. Bu nedenle romanda sosyal zaman kullanımı oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Başkişi, Feride’nin bir aşk macerası dolayısıyla kaçtığı Anadolu’nun tarihsel görünümü çağının ruhunu yakalamış bir biçimde sunulur. Sosyal zamanın romanın içinde sadece belirli yerlerde kullanılması Feride’nin Anadolu’ya kaçış nedeni olan aşk macerası ile ilgilidir. Romanın temelini oluşturan Feride ve Kâmran arasındaki aşk unsuru, sosyal çevrenin ve zamanı önüne geçmiştir.
# Vakanın dört bölümlük kısmının Feride’nin günlüğü şeklinde kurgulanması zamanda geriye dönüş, zamanda sıçrama ve özetleme tekniklerinin sıkça kullanılmasına neden olur. Feride’nin yaşadığı olayları, sonradan bazen aynı gün bazen de uzun aralıklar sonunda kaleme alarak günlüğe geçirmesi zamanın romandaki yeri bakımından önem taşır:
“Defterime bir aydan beri el sürmemiştim. Yazı yazmaktan, herhalde daha fazla işlerim vardı. Hem de mesut günlerin yazılacak nesi olur ki?” (s.212)
# Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi Feride’nin günlüğüne yazma aralığı, kendi öznel durumu ile yakından ilintilidir. Bu nedenle kendini sosyal yaşamın mücadelesi içinde bulduğu anlarda günlükten uzaklaşırken yaşadığı olayları sonradan defterine zamanda geriye dönüş tekniği ve özetleme tekniği kullanarak aktarır.
# Türk edebiyatında Anadolu’ya yönelen ilk önemli roman olarak gösterilen Çalıkuşu romanının vakası, İstanbul, B. (Bursa), Zeyniler Köyü, Ç. (Çanakkale), İzmir, Kuşadası, Tekirdağ’da geçmektedir. Fiziksel anlamda başkişi Feride’nin yaşadığı bu mekânlar içinde ayrıca yer alan özel mekânlar da bulunmaktadır. Örneğin Feride’nin İstanbul’daki mektebi Dame de Sion, teyzesinin konağı, B.’deki otel, Zeyniler’deki ev ve mektep, Ç.deki ve İzmir’deki mektepler, Dr. Hayrullah’ın çiftlik evi, Tekirdağ’daki Besime teyzesinin evi gibi.
# Çalıkuşu romanının başkişisi için İstanbul’daki en önemli fiziksel mekân mekteptir. Fakat asıl önemli olan romanın vakasının geçtiği dönemlerde atıl durumda görülen Anadolu’dur. Anadolu, İstanbul’dan zorunlu olarak gidilen bir sürgün yeri olarak görülmektedir. Bu nedenle Feride’nin Anadolu’ya öğretmen olarak gitmek istemesi Maarif Vekâletinde garipsenir. Feride ile birlikte Anadolu’nun içinde bulunduğu sosyal durum derinlemesine olmamakla birlikte gözler önüne serilir.
Olgusal Mekânlar:
# Mekân ile insan arasında sürekli ve yoğun bir ilişki söz konusudur. İnsan yaşadığı mekâna uyum sağladığı kadar mekânı kendine dönüştüren bir yapıya da sahiptir. Bu nedenle, “anlam üreten, anıları barındıran, kişinin iç dünyasını yansıtan”  yönüyle Çalıkuşu romanında mekân kullanımı başkişi Feride’nin yaşamı ile ilintili olarak sunulur.
# Feride’nin İstanbul’da evleneceği günün öncesinde romanda genel anlamda daralan mekân unsuru, Feride’nin Anadolu’ya kaçışı ile devam edecektir. Özellikle Feride’nin B. Vilayetine tayin edilmesi üzerine kendi deyimi ile “kafesten” çıkan kuş gibi bocalayacak ne yapacağını bilemeyecektir. B. de yerleştiği otelde Feride’ye oteldeki görevli Hacı Kalfa’nın söylediği sözler bu noktada önemlidir:
“Kafesteki kuş gibi o kadar sıkılıyorsun bu yalnız odada ki... (...) Kafeslerin hepsinden nihayet kurtulduğum bugün de birinin beni, kafeste bir kuş gibi görmesi doğru değil. Sonra kuş kelimesinin eski “Çalıkuşu”nu; kırık kanadı, kapanmış gagasıyla düştüğü yerden kaldırmak gayreti var. ” (s. 119)
# Anadolu’ya kaçtığı için kendini dar mekândan/kafesten kurtulmuş olarak görmesine rağmen Feride için yaşadığı mekân daha da daralmaktadır. Kafes, simgesel boyutta Feride’nin özgürlüğe adım attığını düşündüğü Anadolu’da “yabancı” kaldığını göstermektedir. Yaşamın hangi sürecini kafeste geçirilmiş sayacağının bilincine varamayan Feride, “kırık kanadı” ve “kapanmış gagası” ile sığınak mekanı olarak algıladığı/hayal ettiği Anadolu’da gerçekten bir ""kafes” içine konulmuş gibidir. Anadolu’yu sadece bir kaçış mekanı olarak kurgulayan ve zihninde bu mekan hakkında sadece belirli bir tablo oluşturan Feride, realite ile yüzleştiğinde yanıldığını anlar. Özellikle Zeyniler’de görev yapacağı mektebi ve kalacağı odasını gördüğü andaki mekân tasviri bunun göstergesidir:
“Eskilikten delik deşik olmuş kirli kaplamalar, yağmurdan çürümüş, tahtaları sarkmış simsiyah bir tavan, bir köşede içine kırık dökük konmuş ocak, ötede çarpık bir kerevet. Demek bundan sonra, hayatım bu odada geçecekti! Havasız bir mahzene düşmüş gibi göğsüm tıkanıyor, ellerim, ayaklarım üşüyordu. (...)
Manzarayı görünce tüylerim diken diken oldu. Karşımda korkunç bir mezarlık vardı. ” (s. 175-176)
# Feride, İstanbul’daki şımarık çocukluk devresindeki açık ve geniş mekânın rahatlığından sonra düştüğü “havasız mahzen” içinde adeta boğulacak, karanlık günlerin beklediği geleceğini düşünmekten kendini alamaz. “Delik deşik kirli kaplamalar”, “simsiyah tavan”, “kırık dökük ocak”, “çarpık kerevet” ibareleri ile eski yaşamından yeni yaşamına geçen Feride, evinin karşısındaki “korkunç mezarlık” ile birlikte yeni bir dünyaya adım atar. Mezar, mekanın yutucu bir fenomene dönüşmesini sağlar. İstanbul’da yaşadığı mekan ile Anadolu’daki mekan arasındaki farklılık Feride’nin yeni yaşamı hakkında ipucu niteliğini de taşımaktadır. Kendi isteği ile kaçtığı Anadolu’da umduğundan farklı bir yaşam ile karşılaşan Feride, mekânın kuşatması altında Kâmran’a olan nefretini daha da büyütecektir.
# Mekânın insanı boğan, onu hırpalayan yanları, içine düştüğü durumdan ziyade beklentilerinin gerçekleşmemesinden kaynaklanır. Feride’nin Anadolu köyleri hakkındaki fikri, onun sadece resimlerde gördüğü İsviçre köylerine benzeyen yemyeşil, ferah köy hayallerinden ibarettir. Oysa Zeyniler köyü devrin Anadolu manzarasını yansıtan mahrumiyet içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan insanların barındığı viran olmuş bir mekân olarak dikkati çeker.
# Tüm güçlüklere karşın Anadolu topraklarında mücadele etmeyi artık zorunlu olarak gören Feride’nin sıkıntılı anlarının mekân insan ilişkisi bağlamında önemli bir sorunsalı da mekân değiştirme zorunluluğudur. Romanın kurgusu içerisinde bölümlerin de şekillendiği Feride’nin mekân değişiklikleri, her defasında zorunlu olarak yapılmıştır. Bu da yaşanılan mekânın artık yaşanılmaz hale gelişinden kaynaklanır.
# Çalıkuşu romanında dar mekânlar kaçış izleği ile paralel olarak sunulur. Kaçışını Anadolu’nun çeşitli mekânlarına yapan Feride için buradaki zaman diliminde genellikle mekânlar dar/kapalı iken Kâmran’ın bulunduğu mekânlar açık/geniş mekânlar olarak dikkat çeker.
Açık ve Geniş Mekânlar:
# Çocukluk yıllarından itibaren şen ve yaramaz olan Feride’nin mektep sonrası ve Kâmran ile nişanlanmadan önceki dönemlerinde mekân tamamen geniş/açık olarak görülür. Özellikle, Dame de Sion’da okuduğu yıllarda, tüm okulun göz bebeği konumundaki Çalıkuşu, takma adı gibi daldan dala konar gibi sekerek, ıslık çalarak, türlü yaramazlıklar yaparak geçirdiği günlerinde mekânı da huzur verici ve geniş olarak algılar.
# Mektep yılları ve çocukluğunun büyük bölümünün geçtiği Besime teyzesinin Kozyatağı’ndaki evi, Feride için mutlu günlerin yaşandığı anılarla doludur. Feride’nin yaşadığı mekânın daralması, onun Kâmran’dan/aşktan kaçışıyla birlikte başlayacaktır. Bu nedenle romanın kurgusundaki mekân kullanımını, Feride’nin Kâmran’a olan aşkının belirlediğini söylemek yanlış olmaz. Feride, İstanbul’daki mektep yıllarından itibaren aşkının çekingenliğiyle karışık duygular beslediği Kamran’ın bulunduğu mekânlarda şen şakrak bir kız iken onun ihanetinin ardından tablo tamamen tersine döner.
# Feride’nin Anadolu’ya gitmesinin ardından sürekli daralan bir mekân olgusu görülür. B.’ye atanması ve Zeyniler’de kendisini mahrumiyet içinde bulan başkişiyi, içinde bulunduğu darlıktan ve sıkıntıdan kurtaracak olay Munise’yi evlat edinmesi ile başlar. Anadolu’daki yalnızlığını unutturacak bir yoldaş olan Munise, başkişinin hayatına girdiği andan itibaren mekân açık bir hal alır:
“Bu akşam, gökyüzü bana, batıdan doğuya kadar dallarım uzatmış bir ağaç gibi göründü; yavaş yavaş sallandıkça, üstümüze beyaz çiçeklerini döken kocaman bir yasemin ağacı!" (s.209)
# İçteki genişliğin dışa taşınması ile birlikte mekân da genişlik kazanır. Anadolu’daki yalnızlığını ve Kâmran’dan uzak kaldığı günlerin acısını dindiren Munise’nin Feride’nin hayatına girişi, mekânın genişlemesi anlamına gelmektedir. Feride’nin Anadolu’daki mücadelesinde Munise’nin ölümüyle yeni bir sayfa açılır. Onun desteğinin yitip gitmesiyle adeta kanatsız kalan Çalıkuşu, kendini bir baba şefkati bulduğu Dr. Hayrullah’ın kucağında bulduğu anlarda ancak rahat eder. Munise’nin yokluğu ile anlamını yitiren mekân, Dr. Hayrullah’ın Alacakaya çiftliğindeki desteği ile yeniden anlam kazanır. Doktorun çiftliğinde, Munise’nin yasını tutarken kendini yeni bir hayatın içinde bulan Feride için mekân bir anlamda içten dışa doğru açılan bir dönüşüme uğrar. Fakat romanda mekânın tamamen olumluya doğru bir dönüşümle aydınlanması, Feride’nin Tekirdağ’a gittiği andan itibaren başlar. Feride’nin Anadolu’ya kaçışı ile başlayan mekân daralması onun Kâmran’la buluştuğu Tekirdağ’daki teyzesinin evinde sonsuz bir genişlikle açılır.
“Dar merdivende yuvarlanır gibi, uçar gibi iniyorlardı. (...) Yolda, onlar hemen hemen kucak kucağa yürüyorlardı. Karşıdan iki balıkçının geldiğini görerek ayrıldılar. Hemen hiç konuşmuyorlardı. Yan yana yürümek saadeti onları sarhoş ediyordu." (s.430)
# Kâmran’dan kaçarak Anadolu’ya gittiği anlardan itibaren kendini ruhsal anlamda, sıkıştırılmış bir mekânın içinde bulan başkişi Feride’nin âşık olduğu kişiyi yanında bulmasıyla mekân birdenbire genişleyecektir.
# Çalıkuşu romanının genelinde Feride’nin Anadolu’da Kâmran’dan uzak kaldığı anlarda mekân olgusunun darlaştığı onun sevgisinin yerine koyacak bir sevgi bulduğunda ise genişlediği görülür.

Şahıs Kadrosu

Başkişi
# Çalıkuşu romanının başkişisi Feride, eserin yazıldığı dönem ve şartlar içinde Türk edebiyatında yeni bir genç kız tipi olarak anılır. Dame de Sion’dan mezun olan kültürlü bir genç kızın Anadolu’ya öğretmen olarak gitmesi ve oradaki hayat mücadelesi, bu yeni genç kız tipi oluşumunda etkilidir. Fakat eserin tümünü ilginç kılan özellik ise “Anadolu’nun pek çok meselesiyle, bir yığın cemiyet, çevre ve insan manzarasıyla en geniş ve zengin bir şekilde Türk edebiyatında görünmesidir. ”
# Anadolu’ya kaçışı kendi özel yaşamıyla ilgili olmasına karşın Feride’nin buradaki yaşamı sosyal çevre ile iç içe sunularak roman daha geniş bir görünüş kazandırılır.
# Feride, aslında Reşat Nuri’nin eserlerindeki başkişilerin birçoğunun prototipi niteliğini taşıyan bir kahramandır. Özellikle Servet-i Fünun dönemi edebiyatı kahramanlarındaki kırılgan yapı ve bu özellikten kaynaklanan kaçış ve içe kapanma süreci Feride de görülür. Çocukluk döneminden itibaren hayatının belirli dönemleri roman içinde verilen kahramanı sadece basit bir aşk macerası yaşayan genç kız olarak görmek ve o şekilde değerlendirmek elbette yanılgı olur. Feride ontolojik anlamda kendini gerçekleştirmek üzere yolculuğa/ Anadolu macerasına çıkan bir “yetim arketipi”nin yansıması olarak anlatı dünyasında var olur. “Düş kırıklığına uğramış bir idealist” olan yetim, “masumiyet ve yadsımadan çıkıp ıstırap, acı, yokluk ve ölümün yaşamın bir parçası olduğunu”  öğrenmek üzere kendini gerçekleştirme yolculuğuna çıkar. Bu anlamda o her ne kadar İstanbul’dan ayrılsa da parçalanmışlığını bütünleyen bir kişilik özelliği sergiler.
# Çocukluğunu neredeyse aile sevgisinden (özellikle anne-baba) mahrum bir şekilde yatılı mektepte geçiren kahramanın içsel anlamdaki kapalı dünyasının taşkın bir şekilde dışa yansıdığı görülür. Çocukluğunda anne ve babasını kaybetmeden önce de onların ilgisinden ve şefkatinden mahrum kalan Feride, daha çok dadısı Fatma ve babasının neferi Hüseyin’i hatırlar.
# Çalıkuşu’nun çocukluk yıllarındaki şen ve yaramaz tavırları onun yaşam karşısında takınacağı rolün aslında tersine yansımasıdır. Çünkü o, eksik kalan yanlarını ya da hüzünlü yanlarını yok etmek için kendini başka türlü gösterme psikolojisi çizen bir kişilik yapısına sahiptir. Anne, babanın ilgisi ve kayıtsız tutumu ile “çocuğun öğretmenine, arkadaşlarına ve yakın çevresindeki eşyalara verdiği zarar ve suçluluk davranışı arasında yakın bir ilişki bulunmuştur.”  Feride’nin çocukluk yıllarındaki davranışlarında doğrudan olmasa bile dolaylı olarak çevresine karşı gösterdiği taşkın hareketlerin temelinde de bu durum yatmaktadır.
# Kendisinden beklenen ya da olması gereken çizgisinden uzaklaşan Feride, ruhunda/içinde gizlediği eski Çalıkuşu ile birleşerek yeni bir tip oluşturur. Feride’nin içinde barındırdığı ya da sonradan ortaya çıkan öğretmenlik ideali, kişiliğinin vazgeçilmez bir parçası olur.
# Kaçış psikolojisi içinde kendini bulan ve olgunlaşma sürecini tamamlayan başkişi, çocukluğundan beri eksikliğini duyduğu duyguların da kazanımıyla Anadolu macerasını sonlandırır. Anadolu’ya gitmeden önce Feride’nin eksikliğini hissettiği ya da tadamadığı duygular:
 aşk
anne -baba sevgisi
sorumluluk
idealizm (Kendini Gerçekleştirme)dir.
# Temel anlamda bu dört kazanımı Anadolu’daki olgunlaşma süreci olarak görebileceğimiz dönemde tamamlayan Çalıkuşu, kendisini bekleyen yeni zorlukların çoğunluğunu bir kaçış psikolojisi içinde görünerek başarsa da, Campbel’in belirttiği “erginlenme” sürecini tamamlamış ve olgunlaşmış bir kahraman olarak sevgilisi Kamran’a geri dönecektir. Çünkü “kişisel sınırları aşmanın acısı, ruhsal büyüme acısıdır’’ .Feride de ruhsal anlamda çektiği ıstırapların sonunda kendini tamamlamış bir biçimde asli vatanına geri döner.
# Feride’nin kişiliğinde eksiklik olarak görülen şefkat, aşk, sorumluluk ve idealizm Anadolu’nun kendine özgü insanları ve olayları ile birlikte tümlenir. Bu süreç, Feride’nin kişiliğindeki eksikliğin giderildiği mitolojik anlamda kahramanın “erginlendiği” sınavlar yolunu hatırlatır. Bu anlamda Feride “tuhaf biçimde akışkan, belirsiz biçimlerin düş dünyasında ilerler” ve yabancısı olduğu bir kültürün içinde var olma mücadelesi verir.
# İçinde büyüyen anne sevgisini küçük Munise’ye aktararak ruhundaki büyük boşluğu dolduran Feride, baba sevgisi ve şefkatini ise Dr. Hayrullah’ta bulacaktır. İlk olarak Zeyniler’de gördüğü sonra Kuşadası’nda hastabakıcı olarak yanında çalıştığı Doktor’un tam da Munise’nin ölümü sonrasında Feride’nin hayatına girişi, onun boşlukta yitmesine engel olur. Babasından uzak bir çocukluğun ardından babasının ölüm haberine bile çok fazla tepki ver(e)meyen Feride, Hayrullah Bey’in gösterdiği samimiyet ve şefkatle babalık duygusunun hasretini giderir.
# Feride’nin Anadolu’ya kaçışını/gitmesini tetikleyen temel sorun, Kamran’a olan büyük aşkıdır. Düğün gecesi Kâmran’ın ihanet haberiyle sarsılan Feride, içinde uyanan büyük bir aydınlık ile kendisini Anadolu’ya yönlendirir. Anadolu’da yaşadığı zorluklara karşı direncini artıran “aşk” olgusu Feride’nin aynı zamanda çocukluk yıllarında içinde bir türlü kıpırdanmayan sorumluluk ve idealizm duygularını da harekete geçirir. Feride’yi bir şahıs olmaktan çıkarıp tip olmaya yönlendiren bu duyguların kazanımıdır.
Norm Karakterler
# Çalıkuşu romanında başkişi Feride’nin kişisel gelişiminde eksik kalan yanlarını tamamlayan onu ruhsal anlamda bütünleyen Kâmran, Munise, Doktor Hayrullah ve Müjgan norm karakterleridir. Bu dört karakter ayrı ayrı yönlerden Feride’nin eksikliklerini/kusurlarını tamamlar. Çünkü norm karakterlerin görevlerinden biri de, “pek çok şekilde ve özellikte derinliği olan perspektiflerle, roman başkişisinin kusurlarını yansıtan bir ayna”  görevi görmeleridir. Feride’nin kişisel eksikliklerinin başında anne -baba sevgisinden mahrum olarak yetişmesi ve aşkı tam anlamıyla bil(e)memesi gelir.
# Çalıkuşu romanının ana kurgusunu oluşturan aşk izleği başkişinin olgunlaşmasını sağlayan bir araç-nesne konumundadır. Aşkın karşılık bulduğu nesne ise Kâmran’dır. Feride’nin teyzesinin oğlu olan Kâmran, ondan yaşça büyük olmasına rağmen daha kibar, nazik, uslu bir kişi olarak başlangıçta Feride’nin tepkisini çeker. Kâmran’ın Çalıkuşu’nun aksine davranışları ve onun hem aile hem de çevre tarafından örnek olarak gösterilmesi de bu ilişkinin nefret ve rekabetle başlamasında etkili olur.
# Kamran Feride’nin bir kız çocuğu olarak sahip olmadığı kibar ve nazik yönlerin tamamlayıcısı konumundadır. Feride’nin yaşam karşısındaki duyarsız görünen tavırlarına karşılık Kamran daha romantik ve kibar bir yapı içerisinde görülür.
# Kâmran ve dolayısıyla onun aşkının varlığı, romanda başkişinin Anadolu’ya kaçış sebebi olarak önemli yer tutar. Kaçışın altında yatan ihanetin yangını Feride’yi Anadolu’da sorumluluk sahibi ve idealist bir öğretmen olarak karşımıza çıkarır.
# Küçük Munise, romanda başkişi Feride’nin anne sevgisini ve çocuk yaşta annesiz kalmasının acısını unutturan ve Anadolu’da yanız kaldığı günlerde ona varlığı ile destek veren norm karakterdir. Feride’nin içindeki anne sevgisi eksikliğini tamamlayan bu küçük kız, Zeyniler’deki okulda Feride’nin karşısına çıkar. Öncelikle acıma duygusu ile ona yaklaşan Feride, onun üvey annesinin yanında çocuk yaşına rağmen ağır işlerde çalıştırıldığını görünce üzülür.
# Munise, başkişi Feride’nin içini ısıtan, ona farklı duygular yaşatan bir çocuk olur. Başkişinin çocukluğunda anne sevgisinden uzak kaldığı dönemlere gönderme yapan bu ilişki, Feride’nin içindeki annelik ya da tersine söyleyişle çocukluk özlemini hatırlatır. Feride’nin “yalnız yaşamaya mecbur olduğuma göre, bari böyle bir kızım olsaydı! Yazık, bu, bana nasip olmayacak.” (s. 193) sözleri bu durumun göstergesidir.
# Munise, kendisini seven Feride’nin annelik duygusuna karşı tam anlamıyla bir anne sevgisiyle yaklaşmak yerine onu genç olarak gördüğünü söyleyerek “aba (abla)” diye hitap eder. Munise, Feride’nin evlatlığı olduktan sonra onun yanından ölene kadar ayrılmaz. Munise, Kuşadası’nda hastalanıp öldüğü zaman henüz on dört yaşında bir çocuktur.
# Çalıkuşu romanında Feride’nin eksikliğini tamamlayan üçüncü norm karakter Doktor Hayrullah’tır. Küçük yaştan itibaren annesinden olduğu gibi baba şefkatinden mahrum kalan Feride, Dr. Hayrullah’ı adeta babası yerine koyar. İçindeki eksik yönlerini Anadolu’nun kendine uzak ve alışık olmadığı coğrafyası içinde bütünleyen başkişi için Doktor Hayrullah baba sevgisinin yanı sıra güven, destek ve sığınılacak bir yuva olur.
# Ağırbaşlı ve sabit yapısıyla romanın başından sonuna kadar Feride için aynı duyguları besleyen ve onu daima bir abla gibi savunan Müjgan, genel anlamda düz ve boyutsuz bir karakterdir. Bununla birlikte Müjgan, roman başkişisinin kişisel sırlarını ilk itiraf ettiği biri olması bakımından önemlidir. O, bu büyük abla rolü içersinde küçük kardeşi konumundaki Feride’nin mutluluğu için elinden geleni yapmaktır. Nitekim Müjgan, Feride’nin Kâmran’a olan aşkını bildiği/öğrendiği andan itibaren onun mutluluğu için çaba harcar.
# Müjgan’ın Feride’yle zıt bir karakter yapısına sahip olması, onun roman başkişisinin eksik olan yanlarının gösterilmesi amacıyla ortaya çıkmasına neden olur. Feride ne kadar yaramaz ve şen ise Müjgan o kadar ağırbaşlı ve efendidir. Ailesinin ve yakın çevresinin Feride’den beklediği bu davranışları, çirkinliğiyle dikkati çeken ve kendisine güzellik konusunda rakip olamayacak bir büyük ablaya aktarmak Feride için kolay bir kaçış yoludur.
Kart Karakterler
# Çalıkuşu romanında, başkişi Feride’nin yaşamını tek boyutlu olarak kuşatan birçok karakter bulunur. Bunların en önemlileri B. vilayetindeki otel görevlisi Hacı Kalfa, B. Vilayeti Maarif Müdürü, Zeyniler’deki Hatice Hanım, Şeyh Yusuf Efendi, Nazmiye Hanım, Ç.’deki İhsan ve Binbaşı Burhanettin, İzmir’deki Reşit Paşa’dır.
# Özellikle Çalıkuşu’nun Anadolu macerası sırasında karşılaştığı bu kişiler, ya tamamıyla Feride’nin yanında olup ona iyilik etmek ya da onun güzelliğinden faydalanmak istemişlerdir. Feride’nin Anadolu’da karşılaştığı ilk iyiliksever kişi B.’de kaldığı otelin görevlisi Hacı Kalfa’dır. Ermeni bir ihtiyar olan Hacı Kalfa’nın Nevrik Hanım adlı bir eşi ve On iki yaşında Mirat adlı bir oğlu ve on dört yaşlarında Hayganuş adlı bir kız vardır. Feride’ye geldiği ilk günden itibaren yardım eden Hacı Kalfa, Feride’nin Zeyniler’e gidişinde ailesiyle birlikte onu uğurlamaya gidecek kadar vefakâr biridir. Yardımseverliği ve iyiliğiyle dikkati çeken bu ihtiyar Ermeni’nin hayatı algılayış biçimi, Anadolu insanınınkiyle özdeş derecede sunulur.
Fon Karakterler
# Çalıkuşu romanında, başkişi Feride’nin Anadolu’ya kaçışı ile birlikte başlayan mekân ve sosyal değişikliklerinin de etkisiyle şahıs kadrosu genişler. Bu geniş kadro içinde değişen kahramanlar, romanın sadece genel kurgusuna ve “birinci derecedeki kahramanına ait sosyal ortamın daha somut bir şekilde dikkatlere sunulmasına yardımcı olurlar” .
# Başkişi Feride’nin yaşamım yönlendiren ve roman kurgusuna şekil veren fon karakterlerin başında ailesi, mektepteki öğretmenleri ve arkadaşları gelir. Feride’nin babası Binbaşı Nizamettin Bey’dir. Feride, görevi nedeniyle genellikle İstanbul dışında olan Nizamettin Bey’i ve annesi Güzide’yi çok fazla hatırlamaz.
# Feride’nin İstanbul’daki ve Tekirdağ’daki akrabalarından büyük bir kısmı da sadece figüratif amaçlı karakterler grubuna girerler. Bunların başlıcaları büyükannesi, Besime teyzesi ve onun kızı Necmiye, Tekirdağ’daki Ayşe teyzesi ve Aziz Enişte’dir. Dame de Sion Mektebinde yatılı olarak okuyan Feride’nin buradaki öğretmenlerinden Sör Süperiyör, Sör Matild, ihtiyar Frer Kısavye ve sınıf arkadaşı Mişel başkişinin çocukluk ve mektep yıllarındaki hatıralarını tazeleyen fon karakterlerdir.
# Feride’nin İstanbul’dan ayrılmadan önce yanına gittiği Sütnine ve Gülmisal kalfa, Maarif nezaretinde kendisine yardımcı olan Şahap Efendi ve Müdür-i Umumi de bu şahıslardandır.
# Feride’nin Anadolu macerasının başlaması ile birlikte şahıs kadrosu da zenginleşir fakat bu kadronun rolleri sadece sosyal çevrenin figüranları olmaktan ibarettir. B. Vilayetinde göreve başlayacağı Merkez Rüştiyesi Müdiresi, Feride ile aynı göreve atanan Hayriye Hanım, Feride’nin kaldığı otelde tanıştığı Manastırlı ve kocası, Manastırlı Hanım’ın bahsettiği Arif Hoca, Hacı Kalfa’nın karısı Nevrik, kızı Hayganuş ve oğlu Mirat, Feride’nin B. (Bursa) ilinde göreve başladığı ilk dönemde karşımıza çıkan şahıslardır.
# Feride’nin Zeynilerdeki çevresi ise; Muhtar, Ebe Nazife Molla, öğrencilerden Zehra ve Ayşe adındaki kızlar, Vehbi, Cafer Ağa, Aşur, Hafız Nuri, Çoban Mehmet ve evlendiği Zehra, Bir çatışma sonrası köye Dr. Hayrullah ile gelen Yüzbaşı ve yaralı asker, Maarif Müdürü ile teftişe gelen Raşit Nâzım ve Vilayet Nafia Müdürü Mümtaz Bey, Munise’nin babası ve annesiyle kurduğu ilişkiler ağıyla örülüdür.
# Beş aylık bir süre sonunda Zeyniler’den B.’ye gelen Feride’nin tekrar burada göreve başlamasıyla oluşan şahıs kadrosu ise şunlardır: Maarif Müdürlüğünde karşılaştığı sınıf arkadaşı Kristiyan ve muharrir Piyer For, Darülmuallimat Müdürü Recep Efendi, Mektebin Müdür Muavini Şehnaz Hanım, Din dersi hocası Zahit Bey,
# Coğrafya Hocası Ömer Bey, Hizmetli Ayşe Kadın, öğrencilerden Cemile, okulun öğretmenlerinden Nezihe ve Vasfiye Hanımlar, Şeyh Yusuf’un kız kardeşi.
# Feride’nin B. (Bursa) ilinden Ç.(Çanakkale)’ye gidişinden sonra tanıdığı şahıslar ise şunlardır: Feride’nin Ç.deki komşuları İmam Hafız Kurban ve karısı, Ç. Deki okul Müdiresi, Öğrencilerden Abdürrahim Paşa’nın kızı Nadide Hanım, Paşa’nın büyük kızı Nerime Hanım, Okul kapıcısı Mehmet Ağa, Nazmiye’nin nişanlısı Feridun Bey.
# İzmir ve Kuşadası’na kaçmak zorunda kalan Feride’nin hayatının bu döneminde karşılaştığı kişiler ise; Feride’nin Fransızca dersleri verdiği Reşit Bey’in kızları Ferhunde ve Sabahat, büyük oğlu Cemil, konağın kalfası, Doktor Hayrullah ile gezerken tesadüf ettikleri ihtiyar kadın ve torunu Hüseyin, Doktor Hayrullah’ın emireri Onbaşı’dır.
# Çalıkuşu romanının son bölümünde Feride’nin Tekirdağ’a gelmesiyle karşısına çıkan Kâmran’ın oğlu Necdet, Besime teyzesinin kızı Nermin, Kâmran’ın ölen karısı Münevver de fon karakterler grubunda yer alır.

İzleksel Kurgu

# Çalıkuşu romanında entrik kurguyu oluşturan ve çatışmayı sağlayan değerleri “KORA şemasında” şu şekilde göstermek mümkündür:

Ülkü Değeler
Karşı Değerler

Feride
Binbaşı Burhanettin

Kâmran
Nazmiye Hanım

Munise
Reşit Bey
Kişiler
Doktor Hayrullah
Maarif Müdürü
Düzeyinde
Şeyh Yusuf
Müjgan
İhsan
Hacı Kalfa
Münevver (Sarı Çiçek)

Aşk
İhanet

Kaçış
Yozlaşma

İdealizm
Narsisizm(Kendini
Kavramlar
Kendini Gerçekleştirme
beğenmişlik)
Düzeyinde
Yalnızlık
Ölüm

Sadakat
Karamsarlık

Şefkat
Sefalet
Simgeler
Çalıkuşu
Sarı çiçek
Düzeyinde
Salıncak
İpek Böceği

Diploma
Gülbeşeker

Anadolu
Fındık Kurdu

Günlük
Mektup
Fondan
Ayna


Aşk:
# Çalıkuşu romanının temel izleği aşktır. Romanın başkişisi Feride’nin teyzesinin oğlu Kâmran’a olan aşkının bir ihanet sonrası kesintiye uğrayıp tekrar yenilenmesi romanın entrik kurgusunu şekillendirir.
Çalıkuşu romanının başkişisi Feride’nin eksik ya da içinde bütünlenmeyen aşkı, romanın vakalarının ya da başkişinin erginlenme sürecini tamamlamasıyla ilişkili bir biçimde ele alınır. Feride’nin çocuk yaşlardan itibaren farklı hislerle yaklaştığı teyzesinin oğlu Kâmran’a âşık olma süreci bir oyunla başlar.
# Feride, aşkın nasıl bir duygu olduğunu sorguladığı andan itibaren küçük âşık konumundadır. Bu andan itibaren aşkı duyumsayan Çalıkuşu, adlandıramadığı bu duygudan ve Kâmran’dan kaçmak ile ona yaklaşmak arasındaki kararsızlığı yaşamaya başlayacaktır. Çocukluğun ve yaramazlığının arkasına sığınarak sevgiden kaçmaya çalışan Çalıkuşu’nun Kâmran’a olan aşkını itiraf etmesi ile başlayan nişanlılık süreciyle aşkın yıkıcı etkisi de devreye girecektir. Çocuk kalbinin saf bir aşkla bağlandığı Kâmran’a ve dışarıya yansıtamadığı aşkın neticesinde büyük aşkının kurbanı olacak duruma düşen Feride, ihanet haberi ile yıkılır. Saf aşkın da yıkımı anlamına gelen bu durum, elde etmek üzere iken çok sevdiği bir nesneden vazgeçen ve ondan uzaklaşan Feride’nin kaçışı ile sonlanır.
# Çalıkuşu romanındaFeride’nin aşkının tek boyutlu olarak ele alınması, Kamran’ı kişisel anlamda duyarsız bırakmış gibidir. Fakat aşkın öznesi konumundaki Feride, aşkın nesnesi konumundaki Kâmran’ı kendisinde içselleştirerek daha da üst düzeye ulaştırır. “Kaçış ve içekapanma” ile başlayan aşkın olgunlaşma süreci, Feride’nin Anadolu’da karışlaştığı tacizler ve güzelliğinin farkındalığıyla artar. Burada dikkati çeken bir nokta da Feride’nin aşkını inkâr ettiği anlarda daha da hırçınlaşarak kendisini başkasına yönlendirecek kadar gurur sahibi oluşudur. Bursa’da ve Çanakkale’de iken çevrenin ilgisini üzerinde toplamasına rağmen aşkından vazgeçmeyip çevresine karşı duyarsız davranırken Kuşadası’nda Doktor Hayrullah’ın aşk konusunda üzerine gittiği bir anda İhsan’a gidip evlilik teklif eder.
Kendini Gerçekleştirme:
# Anlatıda başkişi Feride’nin “bilinçsiz bir kaçış ”ın yazar taraından “zorunlu kılınışı” serüveni ile birlikte başlayan kendini gerçekleştirme olgusu, “yetim arketipi”nin ortaya çıkışı ile şekil kazanır. Feride, kırgın âşık olarak kaçtığı Anadolu’da güvenli bir sığınak edinme arar.
# İstanbul’dan Anadolu’ya kaçarak öğretmenlik yapan Feride’nin idealizmi zorunlu bir kaçışın sonucu olarak ortaya çıkar. Kamran’ın ihanetini öğrendiği zaman elindeki sığınak konumunda görülen diploma, Feride’nin ontolojik anlamda kendini gerçekleştirmesini sağlayan ilk adım olur. Yaşamını başkalarına adamak fikrini diplomasından aldığı kuvvete borçlu olan Feride için ilk anlarda Anadolu ve Anadolu’ya hizmet düşüncesi bir teselli bulmak ümidinden kaynaklanır.
# Bir kaçış sürecini tamamlamak isteyen ve kendine yeni bir yaşam oluşturma çabası içine giren Feride, Anadolu’ya gitmeden önce kendisini Kamran’ı düşünmekten uzaklaştıracak bir mekana kavuşma arzusundadır. Bir “aşk kaçağı” olarak Anadolu vilayetlerinin birinde görev alma düşüncesi, başkişi için hayalini kurabileceği bir güzellik olarak kalır. Anadolu’ya gitmeden önce oralar hakkında fazla bilgisi olmayan Feride, yalnızca kendisini adayacağı ve aşk derdini unutturacağı bir alay çocukla uğraşmanın hayalini kurar.
# Öğretmenlik yapma hevesine bir anda kapılan Feride, küçük bir mektep ve bu mektepte kendisine “abla” diyecek öğrencileri geleceğe hazırlamanın sevincini duyumsar. Bu sevinç duygusu Zeyniler köyünde yerini endişeye bırakmakla birlikte yaşama tutunmaya çalışan Feride, Dame dö Sion mezunu olmanın verdiği birikimi bu okula aktarmayı bir görev bilinci ile yerine getirir.
# Feride’nin öğretmenlik yaşamı roman boyunca mekan değişimleri ile birlikte devam etmesine karşın onun idealizmi ya da mesleği ile bilgiler genellikle ikinci planda kalır. Bununla birlikte romanda idealizm kavramını yaşatan bir diğer kahraman ise Doktor Hayrullah Bey’dir. Yıllarca Anadolu’da doktorluk yapan Hayrullah Bey görevine aşık bir adamdır. Onun için doktorluk insanlar ile iç içe olma onlann derdini dinleyip yol göstermenin yanı sıra insan sevgisi anlamını taşımaktadır.
Kaçış:
# Roman başkişisi Feride’nin evleneceği günün gecesi Kâmran’ın ihaneti ile realiteye dönüşen “kaçış” izleği, aslında Feride’nin kişiliğinde var olan gizil yönün ifade biçimi olarak ortaya çıkar. Feride’nin Anadolu’ya gitmeden önceki Kamran’dan kaçışı ile Anadolu’ya kaçışı arasında bu anlamda ontolojik bir bağ olduğu söylenebilir. Tabiatı gereği yaramaz ve sevecen olan Feride, kendisinden beklenmeyecek davranışlar sergilediğinde ya da kendine layık görmediği durumlarda her zaman kaçmayı tercih eder. Onun özellikle Kâmran’a olan aşkını itiraf ettikten ve nişanlılık devresinde ondan ve çevrenin baskısından kaçışı, gelecekteki büyük kaçışın habercisi olur.
# Feride, roman boyunca kendine dert olarak gördüğü sorunlardan kaçarak olgunlaşan bir karakter yapısında karşımıza çıkar. Kendisini gerçeklerle yüzleşmekten uzak gören başkişinin asıl büyük kaçışı Kâmran’ın ihanet ettiği haberini alınca gerçekleşir. Yaşama başladığı andan itibaren sevgi yoksunluğuna maruz kalan Feride’nin genç kızlık döneminde bulduğu sevginin başka birisi tarafından elinden alınmış olması onu bir “gurur narsisizmi” ile baş başa bırakır. Çünkü “özne kendi hakkı olan sevginin rakibi tarafından elinden alındığına ya da alınma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğuna inanıyordur”  Feride tanımadığı bir kadının Kamran’ı elinden almasını on karşı olan sevgisine tercih eder ve kendine başka bir yol çizer.
Bürokratik Çürüme:
# Çalıkuşu romanında, başkişi Feride’nin yaşamı iki farklı yönde kurgulanır. Feride’nin aşk kırgınlığıyla gittiği/kaçtığı Anadolu’da, bürokrasinin ve eğitimin yıpranmış yüzü karşına çıkacaktır. Bu noktadan sonra eserde bir yandan Feride’nin aşkı öte yandan bürokratik tıkanıklıklar gözler önüne serilir.
# Feride’nin bir eğitimci olması münasebetiyle eserde özellikle Anadolu’daki eğitim kurumlan ve idarecilerin sosyal eleştirisi gözler önüne serilir. Osmanlı’nın Meşrutiyet sonrası dönemini konu alan eserde, dönemin aksayan eğitim politikasının ve bunun Anadolu’daki yansımasının Çalıkuşu’nun aşk macerasının önüne geçtiği bölümler bile olur.
# Feride’nin bürokrasinin tıkanıklığı ve yozlaşmışlığı ile karşılaşması Anadolu’ya gitmeden önce karşısına çıkar. “Romanda aydınlara gösterilen hedef, cahil kalmış insanlar, yanlış şekillenmiş sosyal yapı ve hantallaşmış idare anlayışıdır. ”  Feride iyimser bir hayal tablosu içinde kendisini belki hemen “Anadolu’nun en yeşil bir memleketine tayin” edeceklerini beklediği anda karşısında bürokratik engelleri görünce umudu kırılır. Bürokrasinin işleyiş tarzından habersiz olan Feride’yi bu konuda uyaran bir kadın, devlet dairelerindeki işlerin “tanıdık” vasıtasıyla yürütüldüğünü izah eder.
# İstanbul’da yine Nezarette tanıdığı Şahap Efendi’nin yardımlarıyla işlerini takip eder ve B. Vilayetine tayin olur. Henüz öğretmen olmadan bu zorlukları yaşayan Feride B. Vilayetine gidince yine burada da işlerin tanıdıklar aracılığıyla çözümlendiğine tanık olur. Kendisinin yerine başka bir öğretmenin daha atanması üzerine Feride’yi Zeyniler gibi ücra köye gönderen zihniyet, sosyal eleştiri oklarının hedefi olur. Feride’yi B. Vilayeti Merkez Rüştiyesine atamışken özellikle bir hile yoluyla bu göreve daha mağdur birini atadıktan sonra onu Zeyniler’e göndermek için sürdürülen işlemlerin hızı, bürokrasinin hantallığı içinde şaşılacak bir durumdur.
# Eğitim-öğretim yapılan bir sınıfın halinin acınacak bir tablo şeklinde sunulduğu bu tasvir, dışa yönelik eleştiri olmakla birlikte asıl sorun eğitim veren Hatice Hanım’ın çocukları yetiştirme tarzındadır.
# Bürokrasinin ağır işleyişi ve çalışan memurların çıkardığı güçlükler, Feride’nin Zeyniler’den B.’ye geldiği günlerde tekrar gün yüzüne çıkar. Toplumdaki işlerin yürümesini sağlamak amacıyla görevli memurların bu işleri yürütme gayreti ve kendilerini bilgili göstermek adına çıkardıkları güçlükler, anlatıcı tarafından yine üstü kapalı alaylarla dikkatlere sunulur:
“Kirli yakalı başkâtip, beni tam iki saat istintak etti. Evrakı tekrar tekrar gözden geçiriyor:“Müteferrika senetleri”, “evrak-ı müsbite”, “lüzum müzekkeresi”, “beyanname sureti”, falan diye bir çok anlayamadığım şeyler soruyor, ihtiyar heyetinden getirdiğim mazbatalara itiraz ediyordu. (...) Yanlış battal edilmiş bir senet pulu için beni adeta ağlatacaktı. ” (s.236)
Narsisizm:
# Çalıkuşu romanında Feride’nin kendi güzelliğini fark ettiği çocukluktan genç kızlığa geçtiği dönemde çıkan narsistik duyumsamalar Anadolu’ya gittiği yıllarda artarak devam eden bir hastalık biçimini alır. Psikanalistlere göre en genel tanımıyla narsisizm, “aşırı özsevgi, kendini olduğundan büyük görme, benmerkezcilik” anlamına gelir.
# Bireyin kendini çevresinden farklı bir konumda algılaması ve kendi bedenini fark etmesi de narsisizmin temel özelliklerindendir. Çevresinde şen ve yaramaz bir çocuk olarak bilinmekten adeta hoşlanan başkişi, mektep yıllarında arkadaşlarının kendisine Fransızca “gourde” yani “asmakabağı, sukabağı” gibi benzetmeler yapmasıyla güzel bir kız olduğunun bilincine varır ve içindeki kadınlık hisleri uyanmaya başlar. Kendisinin güzel olduğunu etrafından duymasına rağmen pek önemsemeyen Feride’nin çocukluğundan itibaren farklı duygular hissettiği Kâmran’ı bir sevgili rolüne bürümesi de bu yüzdendir. Sınıf arkadaşı Mişel’in onun güzel fakat “gourde” olduğunu söylemesi ile başlayan süreçte Feride, Anadolu’da kendisine çevrenin taktığı güzel benzetmeli adları içselleştirilerek narsistik boyuta taşır.
# Zeyniler’de Munise ile birlikte aynada kendilerini seyrederken Munise, Feride’nin güzelliğini bir çocuk tavrıyla kıskanır. Bu kıskançlık Feride’nin içinde yatan kadının gün ışığına çıkmasının ilk işaretlerini taşımaktadır:
“- Abacığım sen kadife gibisin. Senin yüzünde insan ayna gibi kendini görüyor, diyordu.
Bu münasebetsiz çocuğun saçmalıklarına gülüyor, o kadar emekle düzelttiğim saçlarımı karıştırıyordum. Fakat ne saklayayım, defterimi benden başkası okuyacak değil ya, kendimi güzel zannettiğimden çok güzel buluyor: “Feride, sen kendini bilmiyorsun. Sende, kimseye benzemeyen başka bir şey var!” diyenlere hak verecek gibi oluyordum. ” (s.211)
# Bedensel anlamda kendi güzelliğinin farkına varan/vardırılan Feride, kendini toplumun dışarıdan baktığı biçimde görmeye yönelir. Bu şekilde başlayan narsistik duyuşların etkisine kalan Feride, B. Vilayetinde “ipekböceği”, Ç. İlinde “Gülbeşeker” ve İzmir’de Reşit Bey’in kullandığı “fındıkkurdu” tabirlerine çok büyük bir memnuniyetsizlik duymaz. Başkalarının kendisini güzel görmesinden gizli bir gurur duyan Feride, bunu tam anlamıyla dile getirmez. Fakat kendisine yakıştırılan bu lakapları reddetmemesi ve yalanlamaması bu durumdan hoşlandığının göstergesi sayılabilir.
# Kâmran’ın kendisine olan sevgisinden kuşkusu olmamasına rağmen, kendini daha çok sevdirmek isteyen Feride, dışarıdaki hayran bakışların maddi hazzını yaşamaktadır. Freud’un belirttiği gibi; “sevgi ilişkilerinde sevilmemek kendini beğenme duygularını düşürürken, sevilme bunları artırır. ” Feride de içselleştirdiği sevilme arzusunu daha da ileriye vardırarak toplumdaki sonradan görmelere ders vermek için bu güzelliğini kullanır. Anadolu’ya gelişinden itibaren etraftan hep güzelliği ile ilgili olumlu tepkiler alan Feride, Ç.’de Solakzadeler olarak bilinen İhsan’ın ailesini ziyaretine gideceği gün, aynanın karşısına geçerek kendi güzelliğini hayran hayran seyreder.
# Kendi bedenini aynada seyrederken hayran tavrını gizlemeyen Feride, içselleştirdiği sevgiyi kendisine doğru yönelterek dışa vurur. “İçsel gelişmenin ve aydınlanmanın dolaysız açılımına işaret eden ayna"  Feride’nin dış dünyadan çekilerek kendi ben’ine yönelmesi narsisizm aşamasının simgesidir. Bu aşama, Freud’un en yüksek evre olarak gördüğü âşık olma evresinde ortaya çıkar. “Ben libidosu” olarak adlandırılan bu durumda “Kadınlar, özellikle de güzel olarak büyümüşlerse, nesne seçimlerinde onlara dayatılan toplumsal sınırlamaları telafi edecek bir kendinden memnuniyet geliştirirler. Kesin olarak konuşmak gerekirse bu tür kadınlar, bir erkeğin onlara duyduğu sevgiyle karşılaştırılabilir yoğunlukta yalnızca kendilerini severler."

# Feride’nin kendi güzelliğini fark etmesi sevgisinden çok sevilme arzusuna sahip “nevrotik bir sevgi ihtiyacına” muhtaç bir kadın olduğunu gösterir. Şunu da belirtmek gerekir ki “Nevrotik sevgi ihtiyacı, özellikle güçlü narsizm eğilimlerinin dışavurumu olarak yorumlanabilir" . Bu nedenle roman başkişisinin kaçışı altındaki sebeplerinden birisinin de narsistik yönelimler olduğu anlaşılmaktadır.

Share with your friends

Add your opinion
Disqus comments
Notification
This is just an example, you can fill it later with your own note.
Done