İçimizdeki Şeytan İnceleme
İçimizdeki
Şeytan Romanı Yapı Unsurları, İçimizdeki Şeytan Romanı Tahlili, İçimizdeki
Şeytan Romanı Analizi, İçimizdeki Şeytan Değerlendirme, İçimizdeki Şeytan
Romanı İnceleme
İçimizdeki
Şeytan, roman kahramanı Ömer'in ferdî plandaki tezatları ve buhranları üzerine
kurulmasına rağmen, toplumsal yanı ağır basan eleştirel gerçekçi bir romandır. Sabahattin
Ali, 1940’ların Türkiye'sindeki aydın ve entellektüel kesimin ideolojik açıdan
eleştirisini yapar. Bu yüzden yayınlandığı zaman uyandırdığı geniş etki onun edebî yönününden çok siyasî ve ideolojik
yönüne ait değerlendirmeleri kapsar.
İçimizdeki
Şeytan romanı, hâkim bakış açısı ile
kaleme alınmış olup, iç monologlar halinde geliştirilmiştir. Bu yazımızda İçimizdeki Şeytan romanının tahlilini ele
aldık. Bu tahlilde incelenen başlıca unsurlar
şunlardır; İçimizdeki Şeytan romanının
konusu, teması, olay örgüsü, zaman ve mekan unsurları, Karakter analizi...
İçimizdeki Şeytan Romanı Konusu
İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Alinin toplumsal
sorunlarla aktif olarak ilgilendiği bir dönemde kaleme alındığı için tezli bir
roman niteliği taşımaktadır.
İçimizdeki Şeytan romanı ikinci Dünya Savaşı
öncesinde üniversite çevrelerinin, aydın geçinenlerin toplumsal ve siyasal
görüşlerini irdeleyen bir eserdir. Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan romanındaki karakterlerin bir kısmı yaşadığı
dönemdeki aydın kesimden kişileri andırmaktadır. Nihat karakteri Nihal Atsız'ı
Profesör Hikmet Mükrimin Halil'i, İsmet Şerif Peyami Safa'yı, Hüseyin Bey'in
Abdülkadir İnan veya Zeki Velidi'yi temsil ettiği iddia edilir.
İçimizdeki Şeytan romanında olaylar Ömer ve Macide'nin
aşkı çevresinde gelişir. Macide, Ömer'in arkadaşları ve yakın çevresinin - bunlar romandaki burjuva aydınlarıdır - fikir ve davranışlarından hoşlanmaz. Onlar,
ahlâk değerleri zayıflamış, karaktersiz kişilerdir. Zayıf bir insan olan Ömer
üzerindeki etkileri güçludür.
İçimizdeki Şeytan romanın sonunda Macide iradesizliği ve
yaptığı yanlış davranışlardan dolayı Ömer'i bırakacak, ahlâk değerleri güçlü,
mantıklı ve tutarlı olan, gerçek bir aydını temsil eden Bedri'yle gidecektir.
İçimizdeki Şeytan, roman kahramanı Ömer'in ferdî plandaki
tezatları ve buhranları üzerine kurulmasına rağmen, toplumsal yanı ağır basan
eleştirel gerçekçi bir romandır. Sabahattin Ali, 1940’arın Türkiye'sindeki
aydın ve entellektüel kesimin ideolojik açıdan eleştirisini yapar. Bu yüzden
yayınlandığı zaman uyandırdığı geniş etkiler onun edebî yönünden çok siyasî ve
ideolojik yönüne ait değerlendirmeleri kapsar.
Sonuç olarak İçimizdeki Şeytan romanı II. Dünya Savaşı öncesi
Türkiyesi'nde aydınların durumunu konu alır. Aydınların bu durumunu yansıtması bakımından önemlidir.
İçimizdeki Şeytan Romanı Teması
İçimizdeki Şeytan romanında
yer alan başlıca temalar; aşk, yalnızlık, kaçış, tabiat, sosyal adaletsizlik ve
yozlaşmadır.
Aşk
Teması
İçimizdeki Şeytan romanında
Ömer-Macide ve Bedri-Macide ilişkisi aynı simetrinin parçaları olarak verilir. ilk planda vaka
zamanına ait Ömer-Macide ilişkisinde; "yıldırım aşkı" motifi
hakimdir. Tesadüflerin de yardımıyla bu aşk gelişir ve yine yıldırım hızıyla
"resmi olmayan" bir evliliğe dönüşür.
İçimizdeki Şeytan romanının karakterlerinden Ömer’in
"ilk görüşte âşık oldum, yanıyorum..." (ÎŞ.,s.l7) dediği aşkı;
evliliği de dahil, üç ay kadar ancak sürer. Zira Ömer, ne istediğini bilmeyen,
hayatta insanların gerçekten yapabileceği tek şeyin "ölmek" olduğuna inanan bohem
bir tiptir. Macide ile aralarnıda, temelin değerler üzerine oturtamadıkları bir
aşk vardır ve bu aşk; tutarlı olmaktan çok, duygusal karakterlidir. Macide
Ömer’i "yakınlığı ile beni memnun eden, bana saadet veren ilk insan"
(ÎŞ..S.134) olarak görür.
Yalnızlık
Teması
İçimizdeki Şeytan romanının kadın kahramanı Macide çevresinden
ayrı bir insandır. Yakınları, akrabaları ve okul arkadaşlarıyla fazla bir
yakınlık kuramaz. Yazar, Macidenin okuldaki yalnızlığını ve herkes gibi
olamayışını özellikle belirtir.
İçimizdeki Şeytan romanının Yusuf ve Macide
karakterleri, ailelerinin ilgilerinden uzak kalmış ve bu ilgiyi içinde
yaşadıkları toplumdan da bulamamış insanlardır. Fakat romanda, topluma karşı
biraz da tavır alma niteliği taşıyan bu yalnızlığın "sevgisizlik ’ten
kaynaklandığı açıkça belirtilmez. Ancak biz kahramanların hayatlarını bir bütün
olarak dikkate aldığımızda bu yargıya varabiliyoruz.
Kaçış
Teması
İçimizdeki Şeytan romanının Ömer'i toplumdan kaçarak kendi iç dünyalarına
sığınan pasif, bedbin ve melankolik bir tiptir. . Ömer, her ne kadar madden
kendini çevreden soyutlayamamış ise de, manen bir kaçış ihtiyacı duyar ve bunun
zaruretinden bahseder. Ömer'deki bu kaçış fikri ve toplumdan nefret etme
fobisi; onu hayata bağlayacak değerlerinin altüst olmasından ve dolayısıyla
insanlara duyduğu güveni yitirmesinden kaynaklanır.
Tabiat
Teması
İçimizdeki Şeytan romanının kahramanı Ömer , tabiatla bir bütünlük içine giremediği için ümitsiz,
çekingen ve karamsardır. O, on bin, yirmi bin sene önceki insanın, büyük bir
safiyetle tabiatia saklı duran ruhu bugünden daha iyi kavradığına inanır.
Bugünkü insanın mutsuzluğu işte bu "tabiattan uzaklaşma" ve dolayısı
ile onun ruhunu kavrayamama probleminden kaynaklandığına inanır.
Sosyal
Adaletsizlik Teması
içimizdeki Şeytan romanında, sosyal bünyede görülen
aksamalar ve rahatsızlıklara, aydın yozlaşmasının sebep olduğu üzerinde durulur
ve sosyal adaletsizliğe genelde toplum hayatının sebep olduğu tezi savunulur;
"Birbirinden bir şey anlamayan insanlar"ın, kör bir yarış içinde
kendi tükenişlerini hazırlaması esnasında güçsüzler ve safdiller ezilir. Mesela
Ömer, çalıştığı iş yerinde müdür olan akrabası sayesinde günlerce bazan
haftalarca işe uğramadığı olur ve kimse ona bir şey diyemez.
Yozlaşma Teması
içimizdeki Şeytan romanında yozlaşma, bir yaşama
biçiminin, soylu olandan adî ve soysuz olana; tabiî olandan yapmacık ve iğreti
olana dönüşmesi şeklinde görülür. Bu tür yozlaşmada asıl problem; toplumu
yaşatan ve insanı yücelten değerlerin unutulması veya tamamen ortadan
kaybolmasından kaynaklanır.
İçimizdeki Şeytan romanında yozlaşma ve dejenarasyon
hadisesinin, esasen yarı aydın kesimde yaşandığına işaret edilir. Meselâ;
devrin meşhur bir şairi olarak takdim edilen Emin Kamil;
“(Şair Emin Kamil) İş güç sahibi olmayan bir mirasyedi
idi. (.) Başka işi olmadığı için Budizme merak sarmış, saçlarını kökünden
kestirip çiftlikte yalınayak dolaşarak At imana ya ulaşmak istemiş, sonra (.)
vaz geçerek (..) Çinli Laose'nin hayranı olmuştu.. * (İçimizdeki Şeytan,
s. 3 7)
Emin Kamil’in bu türlü şuursuz bir özentiye dayanan
arayışı, onu komik bir zavallı durumuna düşürür.
İçimizdeki Şeytan romanında Emin Kamil’in diğer
arkadaşları Nihat, Prof. Hikmet, yazar ismet Şerif ve hatta romanın birinci
derecedeki kahramanı Ömer bile yozlaşmış, dejenere olmuş değerleri temsil eden
kişilerdir.
Sonuç olarak; İçimizdeki Şeytan romanında birden fazla
tema bulunur. Romanda ön planda kalan
temaları inceledik. Bu içerik hakkında görüş ve önerilerinizi yorumlarda
bizimle paylaşabilirsiniz.
İçimizdeki Şeytan Romanı Olay Örgüsü
İçimizdeki Şeytan romanında zaman ve mekanı takiben
olay örgüsü de başlamış olur. İki genç arkadaş, Kadıköy'den Köprü'ye hareket
eden vapurun güvertesine konuşmaktadırlar. O sırada Ömer, karşı taraflarında
oturan bir kız görür. Gözlerini ondan ayıramaz. Hipnotize olmuş gibi kızla
konuşmaya ”ilân-ı aşk" etmeye giderken, yanıbaşında birden bir ses duyar
ve tesadüfen Balıkesir’den akrabası olan Emine teyzeyi görür. Onu büyüleyen kız
Macide ise Emine teyzenin yanındadır. Tanıştıklarında Macide ve Ömer tesadüfen
akraba çıkarlar.
Emine teyzenin tanıdık olması iki genç arasındaki duygusal
ilişkinin çok kısa sürede gelişmesine zemin hazırlar.
İçimizdeki Şeytan romanında iki genç arasındaki bu
ilişkiden sonra beraber gezerler. Macide'nin o sırada babası ölmüştür. Emine
teyzeler, gerek babasının ölümü ile Balıkesir'den gelen paranın kesilmesi,
gerekse Ömer'le gezmesinden dolayı eve geç gelen Macide'ye ters davranırlar.
Yine böyle bir tartışmanın olduğu bir gece Macide, gece yarısı bavulunu
toplayarak sokağa fırlar. Ne yapacağını, nereye gideceğini bilmemektedir.
Şaşırmıştır ve yardıma ihtiyacı vardır, işte tam bu sırada, yine tesadüfen
Ömer'i kendisini bekliyor bulur ve birlikte Ömer'in evine giderler.
İçimizdeki Şeytan romanındaki asıl olay örgüsü Ömer'le
Macide'nin üç ay kadar sürer beraberlikleri ve bu üç aylık talihsiz, dengesiz
sergüzeşt üzerine kurulur. Beraberliklerinde, iki ayrı dünyanın insanı
olduklarını anlayan Ömer ve Macide, çevrenin de etkisiyle kendilerinin olmayan
bir hayatı yaşarlar. Bütün hayatları, her şeyleri iğretidir. Bu
arada-tesadüfen- Macide'nin Balıkesir'de öğrenciyken küçük bir gönül macerası
yaşadığı müzik öğretmeni Bedri ile karşılaşırlar. Bedri, yine esadüfen Ömer'in
de yakın arkadaşıdır.
İçimizdeki Şeytan romanındaki Bedri karakteri tutarlı
ve aklcıdır. Macide ile aralarındaki aşk zamanla kendiliğinden su yüzüne çıkar
ve Ömer'in hapse düşmesi ile Macide, Bedri'nin evine taşınır. Birlikte yaşamaya
başlarlar.
İçimizdeki Şeytan romanındaki vak'a birimleri icad
edilirken, uygun ve mantıklı sebeplere bağlanamazlar. Böylece bütün önemli
olaylar, hep "tesadüf eseri" görünümü kazanır ki, bu da romanın
değerini olumsuz yönde etkiler.
İçimizdeki Şeytan, karşılıklı diyaloglar yerine, daha
çok iç monologlardan oluşan bir anlatım tekniğine sahiptir. Bu yüzden vak'anın
gerilimi ile roman kahramanlarının iç çatışmaları arasında doğrudan bir
bağlantı kurmak mümkündür.
İçimizdeki Şeytanda olay örgüsü, Macide ile Ömer
arasındaki aşktan ziyade; Ömer’in kendisi ve dış dünya ile aralarındaki çatışma
üzerine kuruludur. Ömer’in kendini bulma sürecindeki sorularından birisi de;
Macide aracılığı ile görme imkanı bulduğu kendi iradesiz ve iğreti kişiliğine
yönelik değerlendirmeleri ihtiva etmektedir.
“Yahu, ben ne halt ediyorum? (..) Ben ne biçim
insanım? Bugün evlendim ve bugün evli olduğumu unutarak şunun bunun peşine
takılmam. (..)ama niçin?..' (İ.Ş.,s. 150)
Ömer'in bu kendini bulma sürecindeki iç bunalımları ve
çatışmaları; romanın sonuna kadar hep aynı gerilim frekansıyla devam eder.
İçimizdeki Şeytan romanı sona erdiğinde bu
"kendini bulma" süreci hala tamamlanamamıştır. Dolayısıyla olay
örgüsündeki gerilim unsuru, final kısmında, en yüksek noktasında asılı kalır.
İçimizdeki Şeytan Romanı Kişileri
İçimizdeki Şeytan romanının birinci derecedeki kahramanı Ömer'dir. Sabahattin Ali Ömer
karakterini şöyle tarif eder: ’'Ömer'i o bütün karakterini bu bir tek "dayanamadım“ kelimesinde
hülasa etmek mümkündü."
İçimizdeki Şeytan Romanında hayatının üç aylık dönemi anlatılan
Ömer'in, gelecekten hemen hemen planlı hiç bir beklentisi yoktur.
İçimizdeki Şeytanda: Ömer’in melankolik saplantıları
dışındaki gerçek dünyayı objektif olarak gören ve Ömer-Macide İkilisini de
anlatmaya çalışan Bedri Norm Karakterdir.
İçimizdeki Şeytan romanında bazı konuşmaları, uzun tirajlar
halinde vermeyi esas alan Sabahattin Ali, Bedri
aracılığı ile, Ömer’in göremediği şeyleri kendisi söyler. Böylece Bedri,
Ömer’in aşırı melankolik yapısını kontrol altında tutmaya çalışan, zaman zaman
onu yönlendiren 'akıl' ve 'sağduyu' fonksiyonu görevini icra etmiş olur.
İçimizdeki Şeytan
romanının bu norm karakteri de, aşırı subjektivizmden kurtulamadığı için; fazla
bir derinliği olmayan tek boyutlu bir insan olarak kalmıştır. Yazar, karşı güç
grubuna topladığı 'fikir, insan, sembol' ne varsa hepsini, hiç bir müsamaha
göstermeksizin Bedri aracılığı ile eleştiri yağmuruna tutar. Ancak bu
eleştiriler, roman atmosferine has seviyeli bir tutarlılığa sapip olmaktan öte,
özellikle 259-260 ve 308-312. sayfalarda, adeta bir 'sövüş' ve 'kör bir
karalama' halini almıştır.
İçimizdeki Şeytan romanının tezli bir eser niteliği
taşıması da dikkate alınırsa; yazarın, bir norm karakter olan Bedri aracılığı
ile romanda, kendi doğrularını savunduğunu ve yine bu insan aracılığı ile
kavgasını sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Yazarın bu tavrı, karakterlere kendi
hayatlarını yaşama ve yeteneklerini gösterme imkanı vermediğinden, romanın
edebî değerini azaltan olumsuz bir yaklışım niteliği taşımaktadır.
İçimizdeki Şeytan romanında yer alan kart karakterler şunlardır; "kuvvet"in "her şey”
olduğuna iman derecesinde inanan Nihat,
riyakar ve ikiyüzlü bir insan olarak çizilen yazar İsmet Şerif, fikrî bocayışlar içinde yol bulmaya çalışan büyük şâir
görünümündeki Emin Kamil, ilmininin
ciddiyeti ve ağırlığına layık olamayan Profesör
Hikmet.
İçimizdeki Şeytan romanındaki fon karakterler ise şunlardır; Emine
teyze, Galip amca, Hafız efendi, Bedri'nin hasta annesi ve ablası.
İçimizdeki Şeytan Zaman ve Mekan
Zaman
İçimizdeki Şeytan romanında vak’a
ve anlatma zamanları kısaldığından bakışlar dıştan içe yönelir ve derinleşir.
Bu durum, zamana daha çok psikolojik ve ferdî bir boyut kazandırmış olur.
içimizdeki Şeytan’da anlatma
zamanı ile vak'a zamanı aynı sürekliliğe sahiptir. Hâkim bakış açısı ile kaleme
alınan bu romanda yaklaşık 3,5 aylık bir zaman dilimine ait olaylar anlatılır.
Buradaki zaman unsurunun asıl
fonksiyonu; kahramanların iç değişim ve gelişim durumlarını belirlemektir. Bunu
en açık bir şekilde İçimizdeki Şeytan romanının birinci derecedeki kahramanı
olan Ömer’in şahsında görmek mümkündür; üç ay öncesine kadar 'dünyada
insanların yapabileceği tek şeyin "ölmek” olduğu'na (ÎŞ.s.13), hayatın
boşluğuna ve anlamsızlığına inanan ve bütün hatalarına sürekli bir "şeytan"ın
sebep olduğunu sanan (İŞ., s.55) Ömer, romanın sonuç kısmına kadar geçen üç
aylık sürede kısmî bir iç değişim ve bilinçlenme süreci yaşar.
İçimizdeki Şeytan romanının asıl
vak'a zamanı; Macide'nin Ömer'e yazdığı mektupta belirtilen "üç ayı geçen
beraber hayatımız" (İŞ..S.287) ibaresindeki süreyle sınırlıdır. Bu zamanın
asıl fonksiyonu da Ömer'i bir iç değişime hazırlamaktır.
Mekan
İçimizdeki Şeytan romanında
mekân, İstanbul’dur. Asıl vak'a, Kadıköy'den Köprü’ye hareket eden bir vapurda
ve Beyazıt, Babıali ve Şehzadebaşı gibi semtlerde cereyan eder. Yalnız, Macide’nin
geçmişi hakkında bilgi vermek için kısa bir süre Balıkesir'e hayalî bir
yolculuk yapılır.
İçimizdeki Şeytan romanında
'gösterme metodu' yerine 'anlatma metodu' ağırlıkta olduğu için, mekâna has
dikkatlerin doğrudan onu gören kişinin mizacını yansıttığını söyleyebiliriz.
İçimizdeki Şeytan'da Ömer'in,
Macide ile ilk tanıştığı sıralarda Balıkpazarı'na yaptığı gezinti tıpkı bir korku filmi başlamadan önce çalınan
fon müziği gibi, onun iç dünyasını, kişiliğini ve gelecekte onu bekleyen müphem
tehlikeleri sezdirmektedir;
‘’ ... Balıkpazarına yürüdü. Dar
sokaklarda arabalar, hamallar birbirine sürtünerek geçiyordu. Yaz kış çamurlu
olan dar yaya kaldırımında muvazenesini kaybetmemeye çalışarak yürüyordu. Biraz
sonra Yaş iskelesine geldi. Demir kanatlı pencereleri yarı açık duran esmer,
dümdüz taş binalar, ihsanı aralarında ezecek kadar birbirine yakındı. Her
dükkanın önünde sokağın kenarındaki su yoluna doğru uzanan kirli yağ
sızıntıları vardı. İnsanın burun deliklerini yapışkan bir koku sarıyor ve
yakındaki durgun denizden bu sokaklara pis ve rutubetli bir hava katıyordu. (İŞ.,s.
93)
İçimizdeki Şeytan romanından
alınan yukarıdaki metinde görülen "dar sokaklar", "yaz kış
çamurlu dar yaya kaldırımlar ", "demir kanatlı pencereler",
"esmer dümdüz taş binalar", "kirli yağ" sızıntılarının
aktığı su yolu, insanı taciz eden yapışkan koku, "durgun deniz" ve
rutubetli hava ibareleriyle tavsif edilen mekân, gerçekten insanda, onu ezecek,
yutup yok edecek bir vehim uyandırır. Zaten Ömer "hayat beni sıkıyor (..)
Her şey beni sıkıyor" (İŞ.,s.12) diyen ve hayattan hemen hiç bir
beklentisi, ümidi olmayan zavallı bir insandır. Böyle birinin, dış dünyayı daha
farklı görmesi doğrusu pek beklenemez de.. Sabahattin Ai burada, kahramanın ruh
halini doğrudan tasvir etmek yerine, mekâna has ifadelerle dolaylı bir anlatımı
yeğlemiş ve çok az sanatkarda görülen bir ustalıkla mekân-insan ilişkisini yakalamayı başarmıştır.
İçimizdeki Şeytan romanının diğer
bölümlerinde de mekâna ait ifadelere (Ömeri’n kaldığı pansiyon ve bekar odası
tanıtılırken (s. 135-136), Galip amcanın işyeri gezilirken (s.93-94) vs. gibi rastlamak
mümkündür. Fakat karşımıza hep insanı ezen, onun kendisi ve dünya ile
çıkmazlığını yansıtan/simgeleyen labiret
temalı dar mekânlar çıkar.
Bu yüzden İçimizdeki Şeytan romanında
roman kahramanları, bu dar ve ezici mekânlardan kır hayatına, tabii bir hayata
ve daha geniş bir hayata kaçmayı arzu ederler.