Edebiyat Araştırmaları: İçimizdeki Şeytan Romanı Analizi
Son Başlıklar
Loading...
İçimizdeki Şeytan Romanı Analizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İçimizdeki Şeytan Romanı Analizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ağustos 2020 Perşembe

İçimizdeki Şeytan İnceleme

İçimizdeki Şeytan İnceleme

İçimizdeki Şeytan Romanı Yapı Unsurları, İçimizdeki Şeytan Romanı Tahlili, İçimizdeki Şeytan Romanı Analizi, İçimizdeki Şeytan Değerlendirme, İçimizdeki Şeytan Romanı İnceleme
İçimizdeki Şeytan, roman kahramanı Ömer'in ferdî plandaki tezatları ve buhranları üzerine kurulmasına rağmen, toplumsal yanı ağır basan eleştirel gerçekçi bir romandır. Sabahattin Ali, 1940’ların Türkiye'sindeki aydın ve entellektüel kesimin ideolojik açıdan eleştirisini yapar. Bu yüzden yayınlandığı zaman uyandırdığı geniş etki  onun edebî yönününden çok siyasî ve ideolojik yönüne ait değerlendirmeleri kapsar.
İçimizdeki Şeytan romanı, hâkim bakış açısı  ile kaleme alınmış olup, iç monologlar halinde geliştirilmiştir. Bu yazımızda İçimizdeki Şeytan romanının tahlilini ele aldık. Bu tahlilde incelenen  başlıca unsurlar  şunlardır; İçimizdeki Şeytan romanının konusu, teması, olay örgüsü, zaman ve mekan unsurları, Karakter analizi...
İçimizdeki Şeytan Romanı Konusu
İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Alinin toplumsal sorunlarla aktif olarak ilgilendiği bir dönemde kaleme alındığı için tezli bir roman niteliği taşımaktadır.
İçimizdeki Şeytan romanı ikinci Dünya Savaşı öncesinde üniversite çevrelerinin, aydın geçinenlerin toplumsal ve siyasal görüşlerini irdeleyen bir eserdir. Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan romanındaki karakterlerin bir kısmı yaşadığı dönemdeki aydın kesimden kişileri andırmaktadır. Nihat karakteri Nihal Atsız'ı Profesör Hikmet Mükrimin Halil'i, İsmet Şerif Peyami Safa'yı, Hüseyin Bey'in Abdülkadir İnan veya Zeki Velidi'yi temsil ettiği iddia edilir.
İçimizdeki Şeytan romanında olaylar Ömer ve Macide'nin aşkı çevresinde gelişir. Macide, Ömer'in arkadaşları ve yakın çevresinin  -  bunlar romandaki burjuva aydınlarıdır -  fikir ve davranışlarından hoşlanmaz. Onlar, ahlâk değerleri zayıflamış, karaktersiz kişilerdir. Zayıf bir insan olan Ömer üzerindeki etkileri güçludür.
İçimizdeki Şeytan romanın sonunda Macide iradesizliği ve yaptığı yanlış davranışlardan dolayı Ömer'i bırakacak, ahlâk değerleri güçlü, mantıklı ve tutarlı olan, gerçek bir aydını temsil eden Bedri'yle gidecektir.
İçimizdeki Şeytan, roman kahramanı Ömer'in ferdî plandaki tezatları ve buhranları üzerine kurulmasına rağmen, toplumsal yanı ağır basan eleştirel gerçekçi bir romandır. Sabahattin Ali, 1940’arın Türkiye'sindeki aydın ve entellektüel kesimin ideolojik açıdan eleştirisini yapar. Bu yüzden yayınlandığı zaman uyandırdığı geniş etkiler onun edebî yönünden çok siyasî ve ideolojik yönüne ait değerlendirmeleri kapsar.
Sonuç olarak İçimizdeki Şeytan romanı II. Dünya Savaşı öncesi Türkiyesi'nde aydınların durumunu konu alır. Aydınların bu durumunu  yansıtması bakımından önemlidir.
İçimizdeki Şeytan Romanı Teması
İçimizdeki Şeytan romanında yer alan başlıca temalar; aşk, yalnızlık, kaçış, tabiat, sosyal adaletsizlik ve yozlaşmadır.
Aşk Teması
İçimizdeki Şeytan romanında Ömer-Macide ve Bedri-Macide ilişkisi aynı simetrinin parçaları olarak verilir. ilk planda vaka zamanına ait Ömer-Macide ilişkisinde; "yıldırım aşkı" motifi hakimdir. Tesadüflerin de yardımıyla bu aşk gelişir ve yine yıldırım hızıyla "resmi olmayan" bir evliliğe dönüşür.
İçimizdeki Şeytan romanının karakterlerinden Ömer’in "ilk görüşte âşık oldum, yanıyorum..." (ÎŞ.,s.l7) dediği aşkı; evliliği de dahil, üç ay kadar ancak sürer. Zira Ömer, ne istediğini bilmeyen, hayatta insanların gerçekten yapabileceği tek şeyin "ölmek" olduğuna inanan bohem bir tiptir. Macide ile aralarnıda, temelin değerler üzerine oturtamadıkları bir aşk vardır ve bu aşk; tutarlı olmaktan çok, duygusal karakterlidir. Macide Ömer’i "yakınlığı ile beni memnun eden, bana saadet veren ilk insan" (ÎŞ..S.134) olarak görür.
Yalnızlık Teması
İçimizdeki Şeytan romanının kadın kahramanı Macide çevresinden ayrı bir insandır. Yakınları, akrabaları ve okul arkadaşlarıyla fazla bir yakınlık kuramaz. Yazar, Macidenin okuldaki yalnızlığını ve herkes gibi olamayışını özellikle belirtir.
İçimizdeki Şeytan romanının Yusuf ve Macide karakterleri, ailelerinin ilgilerinden uzak kalmış ve bu ilgiyi içinde yaşadıkları toplumdan da bulamamış insanlardır. Fakat romanda, topluma karşı biraz da tavır alma niteliği taşıyan bu yalnızlığın "sevgisizlik ’ten kaynaklandığı açıkça belirtilmez. Ancak biz kahramanların hayatlarını bir bütün olarak dikkate aldığımızda bu yargıya varabiliyoruz.
Kaçış Teması
İçimizdeki Şeytan romanının  Ömer'i toplumdan kaçarak kendi iç dünyalarına sığınan pasif, bedbin ve melankolik bir tiptir. . Ömer, her ne kadar madden kendini çevreden soyutlayamamış ise de, manen bir kaçış ihtiyacı duyar ve bunun zaruretinden bahseder. Ömer'deki bu kaçış fikri ve toplumdan nefret etme fobisi; onu hayata bağlayacak değerlerinin altüst olmasından ve dolayısıyla insanlara duyduğu güveni yitirmesinden kaynaklanır.

Tabiat Teması
İçimizdeki Şeytan romanının kahramanı Ömer , tabiatla  bir bütünlük içine giremediği için ümitsiz, çekingen ve karamsardır. O, on bin, yirmi bin sene önceki insanın, büyük bir safiyetle tabiatia saklı duran ruhu bugünden daha iyi kavradığına inanır. Bugünkü insanın mutsuzluğu işte bu "tabiattan uzaklaşma" ve dolayısı ile onun ruhunu kavrayamama probleminden kaynaklandığına inanır.
Sosyal Adaletsizlik Teması
içimizdeki Şeytan romanında, sosyal bünyede görülen aksamalar ve rahatsızlıklara, aydın yozlaşmasının sebep olduğu üzerinde durulur ve sosyal adaletsizliğe genelde toplum hayatının sebep olduğu tezi savunulur; "Birbirinden bir şey anlamayan insanlar"ın, kör bir yarış içinde kendi tükenişlerini hazırlaması esnasında güçsüzler ve safdiller ezilir. Mesela Ömer, çalıştığı iş yerinde müdür olan akrabası sayesinde günlerce bazan haftalarca işe uğramadığı olur ve kimse ona bir şey diyemez.
Yozlaşma Teması
içimizdeki Şeytan romanında yozlaşma, bir yaşama biçiminin, soylu olandan adî ve soysuz olana; tabiî olandan yapmacık ve iğreti olana dönüşmesi şeklinde görülür. Bu tür yozlaşmada asıl problem; toplumu yaşatan ve insanı yücelten değerlerin unutulması veya tamamen ortadan kaybolmasından kaynaklanır.
İçimizdeki Şeytan romanında yozlaşma ve dejenarasyon hadisesinin, esasen yarı aydın kesimde yaşandığına işaret edilir. Meselâ; devrin meşhur bir şairi olarak takdim edilen Emin Kamil;
“(Şair Emin Kamil) İş güç sahibi olmayan bir mirasyedi idi. (.) Başka işi olmadığı için Budizme merak sarmış, saçlarını kökünden kestirip çiftlikte yalınayak dolaşarak At imana ya ulaşmak istemiş, sonra (.) vaz geçerek (..) Çinli Laose'nin hayranı olmuştu.. * (İçimizdeki Şeytan, s. 3 7)
Emin Kamil’in bu türlü şuursuz bir özentiye dayanan arayışı, onu komik bir zavallı durumuna düşürür.
İçimizdeki Şeytan romanında Emin Kamil’in diğer arkadaşları Nihat, Prof. Hikmet, yazar ismet Şerif ve hatta romanın birinci derecedeki kahramanı Ömer bile yozlaşmış, dejenere olmuş değerleri temsil eden kişilerdir.
Sonuç olarak; İçimizdeki Şeytan romanında birden fazla tema bulunur.  Romanda ön planda kalan temaları inceledik. Bu içerik hakkında görüş ve önerilerinizi yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz.
İçimizdeki Şeytan Romanı Olay Örgüsü
İçimizdeki Şeytan romanında zaman ve mekanı takiben olay örgüsü de başlamış olur. İki genç arkadaş, Kadıköy'den Köprü'ye hareket eden vapurun güvertesine konuşmaktadırlar. O sırada Ömer, karşı taraflarında oturan bir kız görür. Gözlerini ondan ayıramaz. Hipnotize olmuş gibi kızla konuşmaya ”ilân-ı aşk" etmeye giderken, yanıbaşında birden bir ses duyar ve tesadüfen Balıkesir’den akrabası olan Emine teyzeyi görür. Onu büyüleyen kız Macide ise Emine teyzenin yanındadır. Tanıştıklarında Macide ve Ömer tesadüfen akraba çıkarlar.
Emine teyzenin tanıdık olması iki genç arasındaki duygusal ilişkinin çok kısa sürede gelişmesine zemin hazırlar.
İçimizdeki Şeytan romanında iki genç arasındaki bu ilişkiden sonra beraber gezerler. Macide'nin o sırada babası ölmüştür. Emine teyzeler, gerek babasının ölümü ile Balıkesir'den gelen paranın kesilmesi, gerekse Ömer'le gezmesinden dolayı eve geç gelen Macide'ye ters davranırlar. Yine böyle bir tartışmanın olduğu bir gece Macide, gece yarısı bavulunu toplayarak sokağa fırlar. Ne yapacağını, nereye gideceğini bilmemektedir. Şaşırmıştır ve yardıma ihtiyacı vardır, işte tam bu sırada, yine tesadüfen Ömer'i kendisini bekliyor bulur ve birlikte Ömer'in evine giderler.
İçimizdeki Şeytan romanındaki asıl olay örgüsü Ömer'le Macide'nin üç ay kadar sürer beraberlikleri ve bu üç aylık talihsiz, dengesiz sergüzeşt üzerine kurulur. Beraberliklerinde, iki ayrı dünyanın insanı olduklarını anlayan Ömer ve Macide, çevrenin de etkisiyle kendilerinin olmayan bir hayatı yaşarlar. Bütün hayatları, her şeyleri iğretidir. Bu arada-tesadüfen- Macide'nin Balıkesir'de öğrenciyken küçük bir gönül macerası yaşadığı müzik öğretmeni Bedri ile karşılaşırlar. Bedri, yine esadüfen Ömer'in de yakın arkadaşıdır.
İçimizdeki Şeytan romanındaki Bedri karakteri tutarlı ve aklcıdır. Macide ile aralarındaki aşk zamanla kendiliğinden su yüzüne çıkar ve Ömer'in hapse düşmesi ile Macide, Bedri'nin evine taşınır. Birlikte yaşamaya başlarlar.
İçimizdeki Şeytan romanındaki vak'a birimleri icad edilirken, uygun ve mantıklı sebeplere bağlanamazlar. Böylece bütün önemli olaylar, hep "tesadüf eseri" görünümü kazanır ki, bu da romanın değerini olumsuz yönde etkiler.
İçimizdeki Şeytan, karşılıklı diyaloglar yerine, daha çok iç monologlardan oluşan bir anlatım tekniğine sahiptir. Bu yüzden vak'anın gerilimi ile roman kahramanlarının iç çatışmaları arasında doğrudan bir bağlantı kurmak mümkündür.
İçimizdeki Şeytanda olay örgüsü, Macide ile Ömer arasındaki aşktan ziyade; Ömer’in kendisi ve dış dünya ile aralarındaki çatışma üzerine kuruludur. Ömer’in kendini bulma sürecindeki sorularından birisi de; Macide aracılığı ile görme imkanı bulduğu kendi iradesiz ve iğreti kişiliğine yönelik değerlendirmeleri ihtiva etmektedir.
“Yahu, ben ne halt ediyorum? (..) Ben ne biçim insanım? Bugün evlendim ve bugün evli olduğumu unutarak şunun bunun peşine takılmam. (..)ama niçin?..' (İ.Ş.,s. 150)
Ömer'in bu kendini bulma sürecindeki iç bunalımları ve çatışmaları; romanın sonuna kadar hep aynı gerilim frekansıyla devam eder.
İçimizdeki Şeytan romanı sona erdiğinde bu "kendini bulma" süreci hala tamamlanamamıştır. Dolayısıyla olay örgüsündeki gerilim unsuru, final kısmında, en yüksek noktasında asılı kalır.
İçimizdeki Şeytan Romanı Kişileri
İçimizdeki Şeytan romanının birinci derecedeki kahramanı Ömer'dir. Sabahattin Ali Ömer karakterini şöyle tarif eder: 'Ömer'i o bütün karakterini bu bir tek "dayanamadım“ kelimesinde hülasa etmek mümkündü."

İçimizdeki Şeytan Romanında hayatının üç aylık dönemi anlatılan Ömer'in, gelecekten hemen hemen planlı hiç bir beklentisi yoktur.

İçimizdeki Şeytanda: Ömer’in melankolik saplantıları dışındaki gerçek dünyayı objektif olarak gören ve Ömer-Macide İkilisini de anlatmaya çalışan Bedri Norm Karakterdir.

İçimizdeki Şeytan romanında bazı konuşmaları, uzun tirajlar halinde vermeyi esas alan Sabahattin Ali, Bedri aracılığı ile, Ömer’in göremediği şeyleri kendisi söyler. Böylece Bedri, Ömer’in aşırı melankolik yapısını kontrol altında tutmaya çalışan, zaman zaman onu yönlendiren 'akıl' ve 'sağduyu' fonksiyonu görevini icra etmiş olur.

 İçimizdeki Şeytan romanının bu norm karakteri de, aşırı subjektivizmden kurtulamadığı için; fazla bir derinliği olmayan tek boyutlu bir insan olarak kalmıştır. Yazar, karşı güç grubuna topladığı 'fikir, insan, sembol' ne varsa hepsini, hiç bir müsamaha göstermeksizin Bedri aracılığı ile eleştiri yağmuruna tutar. Ancak bu eleştiriler, roman atmosferine has seviyeli bir tutarlılığa sapip olmaktan öte, özellikle 259-260 ve 308-312. sayfalarda, adeta bir 'sövüş' ve 'kör bir karalama' halini almıştır.

İçimizdeki Şeytan romanının tezli bir eser niteliği taşıması da dikkate alınırsa; yazarın, bir norm karakter olan Bedri aracılığı ile romanda, kendi doğrularını savunduğunu ve yine bu insan aracılığı ile kavgasını sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Yazarın bu tavrı, karakterlere kendi hayatlarını yaşama ve yeteneklerini gösterme imkanı vermediğinden, romanın edebî değerini azaltan olumsuz bir yaklışım niteliği taşımaktadır.

İçimizdeki Şeytan romanında yer alan kart karakterler şunlardır; "kuvvet"in "her şey” olduğuna iman derecesinde inanan Nihat, riyakar ve ikiyüzlü bir insan olarak çizilen yazar İsmet Şerif, fikrî bocayışlar içinde yol bulmaya çalışan büyük şâir görünümündeki Emin Kamil, ilmininin ciddiyeti ve ağırlığına layık olamayan Profesör Hikmet.

İçimizdeki Şeytan romanındaki fon karakterler ise şunlardır; Emine teyze, Galip amca, Hafız efendi, Bedri'nin hasta annesi ve ablası.

İçimizdeki Şeytan Zaman ve Mekan
Zaman
İçimizdeki Şeytan romanında vak’a ve anlatma zamanları kısaldığından bakışlar dıştan içe yönelir ve derinleşir. Bu durum, zamana daha çok psikolojik ve ferdî bir boyut kazandırmış olur.
içimizdeki Şeytan’da anlatma zamanı ile vak'a zamanı aynı sürekliliğe sahiptir. Hâkim bakış açısı ile kaleme alınan bu romanda yaklaşık 3,5 aylık bir zaman dilimine ait olaylar anlatılır.
Buradaki zaman unsurunun asıl fonksiyonu; kahramanların iç değişim ve gelişim durumlarını belirlemektir. Bunu en açık bir şekilde İçimizdeki Şeytan romanının birinci derecedeki kahramanı olan Ömer’in şahsında görmek mümkündür; üç ay öncesine kadar 'dünyada insanların yapabileceği tek şeyin "ölmek” olduğu'na (ÎŞ.s.13), hayatın boşluğuna ve anlamsızlığına inanan ve bütün hatalarına sürekli bir "şeytan"ın sebep olduğunu sanan (İŞ., s.55) Ömer, romanın sonuç kısmına kadar geçen üç aylık sürede kısmî bir iç değişim ve bilinçlenme süreci yaşar.
İçimizdeki Şeytan romanının asıl vak'a zamanı; Macide'nin Ömer'e yazdığı mektupta belirtilen "üç ayı geçen beraber hayatımız" (İŞ..S.287) ibaresindeki süreyle sınırlıdır. Bu zamanın asıl fonksiyonu da Ömer'i bir iç değişime hazırlamaktır.
Mekan
İçimizdeki Şeytan romanında mekân, İstanbul’dur. Asıl vak'a, Kadıköy'den Köprü’ye hareket eden bir vapurda ve Beyazıt, Babıali ve Şehzadebaşı gibi semtlerde cereyan eder. Yalnız, Macide’nin geçmişi hakkında bilgi vermek için kısa bir süre Balıkesir'e hayalî bir yolculuk yapılır.
İçimizdeki Şeytan romanında 'gösterme metodu' yerine 'anlatma metodu' ağırlıkta olduğu için, mekâna has dikkatlerin doğrudan onu gören kişinin mizacını yansıttığını söyleyebiliriz.
İçimizdeki Şeytan'da Ömer'in, Macide ile ilk tanıştığı sıralarda Balıkpazarı'na yaptığı gezinti  tıpkı bir korku filmi başlamadan önce çalınan fon müziği gibi, onun iç dünyasını, kişiliğini ve gelecekte onu bekleyen müphem tehlikeleri sezdirmektedir;
‘’ ... Balıkpazarına yürüdü. Dar sokaklarda arabalar, hamallar birbirine sürtünerek geçiyordu. Yaz kış çamurlu olan dar yaya kaldırımında muvazenesini kaybetmemeye çalışarak yürüyordu. Biraz sonra Yaş iskelesine geldi. Demir kanatlı pencereleri yarı açık duran esmer, dümdüz taş binalar, ihsanı aralarında ezecek kadar birbirine yakındı. Her dükkanın önünde sokağın kenarındaki su yoluna doğru uzanan kirli yağ sızıntıları vardı. İnsanın burun deliklerini yapışkan bir koku sarıyor ve yakındaki durgun denizden bu sokaklara pis ve rutubetli bir hava katıyordu. (İŞ.,s. 93)
İçimizdeki Şeytan romanından alınan yukarıdaki metinde görülen "dar sokaklar", "yaz kış çamurlu dar yaya kaldırımlar ", "demir kanatlı pencereler", "esmer dümdüz taş binalar", "kirli yağ" sızıntılarının aktığı su yolu, insanı taciz eden yapışkan koku, "durgun deniz" ve rutubetli hava ibareleriyle tavsif edilen mekân, gerçekten insanda, onu ezecek, yutup yok edecek bir vehim uyandırır. Zaten Ömer "hayat beni sıkıyor (..) Her şey beni sıkıyor" (İŞ.,s.12) diyen ve hayattan hemen hiç bir beklentisi, ümidi olmayan zavallı bir insandır. Böyle birinin, dış dünyayı daha farklı görmesi doğrusu pek beklenemez de.. Sabahattin Ai burada, kahramanın ruh halini doğrudan tasvir etmek yerine, mekâna has ifadelerle dolaylı bir anlatımı yeğlemiş ve çok az sanatkarda görülen bir ustalıkla mekân-insan ilişkisini yakalamayı başarmıştır.
İçimizdeki Şeytan romanının diğer bölümlerinde de mekâna ait ifadelere (Ömeri’n kaldığı pansiyon ve bekar odası tanıtılırken (s. 135-136), Galip amcanın işyeri gezilirken (s.93-94) vs. gibi rastlamak mümkündür. Fakat karşımıza hep insanı ezen, onun kendisi ve dünya ile çıkmazlığını  yansıtan/simgeleyen labiret temalı dar mekânlar çıkar.
Bu yüzden İçimizdeki Şeytan romanında roman kahramanları, bu dar ve ezici mekânlardan kır hayatına, tabii bir hayata ve daha geniş bir hayata kaçmayı arzu ederler.

Featured

[Featured][recentbylabel2]

Featured

[Featured][recentbylabel2]
Notification
This is just an example, you can fill it later with your own note.
Done