Aylak Adam Roman İncelemesi
Aylak
Adam Roman İncelemesi
# Bu içerikte Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam adlı
romanının yazılış süreci ve konusuna değinilmiş, yapısal tahlili (zaman, mekan,
kişi, olay gibi roman unsurları) yapılmıştır.
# Aylak Adam, Yusuf Atılgan’ın
ilk romanıdır. Aylak Adam 1957-1958 Yunus Nadi Roman Armağanı ikincilik ödülüne
layık görülmüştür. 1959 yılında Varlık Yayınları tarafından kitaplaştırman
eser, edebiyat çevrelerinde büyük ilgi görür. Romanla ilgili pek çok makale,
eleştiri dergilerde ve gazetelerde yayımlanır.
# Dost Dergisi, kitabın basıldığı yıl
bir açık oturum düzenler. İlhan Başgöz, Can Yücel, Sunullah Ansoy, Fethi
Naci’nin katılımıyla gerçekleştirilen oturumda romanla ilgili ateşli
tartışmalar yapılır.
# Atılgan, romanın edebiyat
otoritelerinden böyle büyük bir alaka göreceğini beklemez. Onun beklentisi,
Tercüman Gazetesi’nin romanını tefrika etmesi yönündedir. Çünkü birincilik
(Fakir Baykurt’un “Yılanların Öcü” adlı romanı) ve üçüncülük (Ömer Sakıp’ın
“AY Ekersen” adlı romanı) kazanan romanlar tefrika edildiği
halde "Aylak Adam ” tefrika edilmez. Atılgan, Refik Durbaş’la
yaptığı bir konuşmada bu üzüntüsünü şöyle dile getirir;
→ “Gerçi
tefrika edilirse ayrıca bir para almayacaktım. Tefrika edilecek bir roman değil,
diye düşünmüşler galiba. Ama tefrikanın başına 3-4 gün sonra bir özet koyarlar
ya, işte onu hep merak etmişimdir. ”
# Atılgan, geçim sıkıntısı olmayan
birinin de sıkıntısı olabileceğini belirtmek için Aylak Adam romanını yazdığını
söyler. Bir bakıma romanın başkahramanı C., Atılgan’ı yansıtmaktadır.
# Tarlasını arkadaşı Akif Taşçı’ya
bırakarak elini bütün işlerden çeken Atılgan, kendini okumaya ve yazmaya verir.
Ancak entelektüel kişiliğinin ve kendisini ifade edebilecek bir çevreden yoksun
olmasının da etkisiyle derin bir yalnızlık ve özlem yaşar.
# İşte Aylak Adam romanında
işlenen temaların ardındaki asıl sebep, Atılgan’ın yaşadığı çevredeki
insanların onu anlayabilmesinden ve kendi iç dünyasından, çok uzak
olmalarıdır.
# C.’nin arkadaşı Sami, C.’nin bir
portresini yapar. Sami, C.’nin elini kulağına uzanmış bir şekilde çizmiştir.
C., Sami’nin bu ayrıntıyı fark etmesi üzerine çok utanır. Atılgan'ın cezaevi
arkadaşı Nuri İyem de cezaevindeyken onun portresini çizer. Aşağıdaki şu
tespit, bizi romanda kullanılan kulak leitmotifinin kaynağına götürür;
→ “Gidip
gelmelerimde bir tik dikkatimi çekmişti; Yusuf bir eliyle kulağıyla oynardı.
Romanında da vardır bu. Adam hep
kulağıyla oynar. ”
# Aylak Adam romanının baş kahramanı
C., babasından kalan miras sayesinde geçim derdi olmayan “paralı” bir
karakterdir. Onun tek işi aylak aylak sokaklarda gezip insanları gözlemlemek ve
bu insanların arasından kafasında ülküleştirdiği ve bir saplantı (obsesyon)
haline dönüştürdüğü kadını aramaktır.
# C., bütün zamanını hayalindeki
kadını aramaya harcar. Onun yaşamdaki tek gayesidir bu. Kendini başka işlere
vermediği için, gün geçtikçe onu bulamamanın verdiği üzüntü ve bunalım artar.
C.’nin tek işi bu kadını aramaktır; ancak o, gizlendiği yerden inatla
çıkmamaktadır.
# Atılgan’ın da tıpkı C. gibi bir
işte çalışma zorunluluğu yoktur. Ama o, geçim derdi olmayan kişilerin
diğerlerine göre - düşünülenin aksine - daha karmaşık sorunları olduğunu bizzat
yaşayarak bilmektedir. R.Görel ile yaptığı bir konuşmada bu durumu şöyle izah eder;
→ “...Uykudan
arta kalan zamanımı yazmakla, okumakla geçirmeme engel olacak hiçbir şey yok Sanatçı için ideal durum diyeceksiniz. Bir
bakıma çok doğru bir bakıma da yanlış… Ben, içimde büyüyen bir isteksizlikle
yazamadan geçirdiğim günlerde korkunç bir karamsarlığa kapılınca, günlük
ekmeğini- kazanmak zorunda olan sanatçının bugün yazamadım ama Önce ekmek gerek
avuntusundan yoksunum. ”
# Yusuf Atılgan’ın babası Hamdi Bey,
Turgut Atılgan’ın anlattığına göre son derece bilgili, kültürlü ve herkesin
saygı duyduğu biridir. Oğluna Mehmet Hamdi ismini
koyduğuna göre Yusuf Atılgan’ın babasına vefa duygusuyla bağlandığım anlarız.
# Ancak Yusuf Atılgan, babasının eli
sıkılığından oldukça şikâyetçidir. İlk dayağını bayram harçlığını hemen
harcadığı için yemiştir. Üniversiteyken de babası para göndermediğinden
askeriyeye girmek zorunda kalmıştır.
# Romandaki C. karakterinin
oluşumunda babasının etkili olması, Atılgan’ın durumuyla zıtlıkla gösterse de
birbiriyle örtüşür. Atılgan, babasının eli sıkılığına rağmen, babasını sever ve
ona değer verir; oysa C., maddi yönden ona bütün imkanları sağlayan babasından
nefret etmektedir. Çünkü ilgisizliğini ve çocuğuna sevgi göstermeyişini
babasının bu yöntemle ört bas ettiğini düşünmektedir.
# Hamdi Bey’in eli sıkılığı oğlu
Yusuf’ta ters tepki yapmıştır. Yusuf Atılgan için sadece geçimine yetecek kadar
para kazanmak yeterlidir. Romandaki C. karakteri de babası gibi bıyık
bırakmayacağım, komisyoncu olmayacağım tekrarlar durur.
# Bir insanın kişiliğinin oluşumunda
baba fenomenin ne kadar etkili olduğunun üzerinde durulduğu romanda muhakkak ki
Atılgan, kendi babasından yola çıkmıştır. Atılgan’ın ve C.'nin babalarına
verdikleri değer, karşıtlıklar içerir. Ancak her ikisinde de “onun gibi olmama”
mücadelesi vardır. Ayrıca Atılgan da, C. de babalarından kalan miras sayesinde
bir işte çalışmak zorunda değillerdir.
# Atılgan, Aylak Adam’ı
yayımlandıktan sonra yapılan röportajlarda C.’nin boş bir çaba içersinde
olduğunu söyler. Ona göre C.’nin aradığı bu dünyada yoktur; olsa bile (B.,
C.’nin aradığı kadındır.) karşılaşma ihtimali, saçma bir dünyada yaşadığımız
düşüncesinden hareketle oldukça azdır;
→ “Aylak
Adam, boyuna gerçek bir sevgi arıyor. Bence aradığı sevgi dünyada yoktur. Hatta
romandaki ‘Ayşe ’ tipi ile bile tatmin edilemiyor ve aradığını bulamıyor.
Hâlbuki roman kahramanı her türlü değerlerini yitirdiği halde, bu gerçek
sevgiyi Bulacağını sanır ve bu konuda iyimserdir. Ama roman
sonunda bu umudu da kaybolur ve ‘Artık hiç kimseye bahsetmeyeceğim. ’
der. ”
# Kaderin garip cilvesidir ki Yusuf
Atılgan, ömrünün sonuna kadar yaşayacağı kadını Serpil Gence ile yarattığı “B.”
karakteri sayesinde tanışmıştır. B., romanda C. ‘nin aradığı ancak bir türlü
karşılaşamadığı kadını olarak sunulur.
# Romanı okuduğunda henüz 17 yaşında
olan Gence, B. karakteriyle kendini özdeşleştirir ve Yusuf Atılgan’ı merak
eder. Adresini bulur ve ona mektubu yazar. 14 yıl boyunca mektuplaşarak,
Ankara’da ' ve İstanbul’da buluşarak ilişkilerini devam ettirirler. 1976
yılında da evlenirler ve bu evlilik Yusuf Atılgan’ın ölümüne dek sürer.
# Aylak Adam romanını Atılgan;
günlük yaşamın tek düzeliğine karşı çıkmak, gerek bilinçli gerek bilinçsiz
ampirizmi esas olan bireylerin varlıklarının rahatsızlık verici olduğunu
belirtmek amacıyla yazmıştır. Toplumsal kuralları mantığa uyduramamak ve her
şeye karşı durup, inşam ve yaşamı sorgulamak suretiyle karşılaşılan güçlükler,
entelektüel olmanın bir bedeli olarak değerlendirilir. Atılgan bu romanında
kendi yaşamından biriktirdiklerini ve bu birikimlerin zihnindeki çıkarımlarını,
bireysel çıkmazları esas olarak kurgulamıştır.
Aylak Adam Romanının Konusu
# Baş kahraman C., geçim kaygısı
olmayan bir mirasyedidir. Aylaklığı kendine iş olarak seçmiştir. Çünkü
hayalinde yarattığı kadına ulaşabilmek için boş zamana ihtiyaç vardır.
Sokaklarda başıboş gezer ve gözüne kestirdiği kadınların peşinden “O” olduğu
umuduyla gider. C., yirmi sekiz yaşındadır. Entelektüel bir çevresi vardır.
Daha çok ressamlarla iç içedir.
# C., yine aynı yöntemi kullanarak
üniversite öğrencisi Güler ile tanışır. Güler çok güzeldir; teyzesi gibi koyu
mavi gözlüdür, boyasızdır ve topuksuzdur. Fakat C.’nin ülküleştirdiği kişi
değildir. C., bunu Güler”in hayallerinin “üç oda, bir mutfakla” sınırlandırılmış
olmasından anlar.
# Yine de C. ile Güler’in ilişkileri
devam eder. C‘nin evinde başarısızlıkla sonuçlanan bir sevişme girişimi olur.
C., Güler’in üzerine fazla gitmez. Çünkü C.’nin amacı, Güler”i idealleştirmeye
çalışmak değil; idealindeki kadını bulmaktır.
# Aylak Adam romanındaki bir
diğer kahraman B.’dir. B., C’nin aradığı, zaman zaman karşılaştığı ancak bir
türlü tanışamadığı kişidir. B., Güler’in arkadaşı, Sami’nin de ablasıdır.
B.’nin Erhan adındaki biriyle olan ilişkisinden bahsedilir romanda.
# Erhan’ın B.’ye kız olup olmadığını
sorması üzerine B., Erhan’ı terk eder. Çünkü sevdiği insana vermek
istediklerinin yanında kızlığın hiçbir şey olmadığını düşünmektedir. Sırf bu
yüzden bu kızlık denen şeyi hiç tanımadığı bir erkeğe vermeyi planlayacak kadar
basmakalıplıktan ve normlardan nefret etmektedir.
# C., sayfiyede eski sevgilisi Ayşe
ile karşılaşır. Ayşe ile daha çok cinselliğe dayanan bir ilişki yaşamaya
başlar. Bu durum da C.’nin şehvet düşkünü babasını hatırlatır ona.
# Sevgi ve şefkati bulduğu Zehra
Teyzesi ve babasının Zehra Teyzesi’nin bacaklarına olan düşkünlüğü Ayşe ile
olan ilişkisinin kaderini belirler. Ayşe ile seviştiğinde hep Ayşe’nin
bacaklarına dokunur ve öper. Ayşe, C.’ye bunun sebebini sorduğunda, C.,
babasının hayatına nasıl etki ettiğini; Zehra Teyzesi’ne olan düşkünlüğünü
bütün ayrıntılarıyla anlatır.
# Ayşe’nin bunları duyduktan sonra
onu terk edeceğini bile bile, zaaflarını bütün çıplaklığıyla gözler önüne
serer. Nitekim Ayşe’nin günlüğünde yazılı şu satırları okuyunca ilişkilerinin
kopma noktasına geldiğini anlar;
→ “Anamın
babamın varlığına dayanamıyor. Neden her şeyi benden bekliyor? Kendi ölü
babasından bile kurtulamazken?”
# C.. Ayşe ile ayrıldıktan sonra,
şaşı bir fahişeyi evine götürür. Şaşı fahişe tam soyunmaya hazırlanırken, ona
acele etmemesini söyler. Şaşı fahişenin kucağına başını koyup uzanır. Saçlarını
okşatır. Şaşı fahişeye Zehra Teyzesi’nin kendisine söylediği lafları söyletir.
# C., daha sonra hayalinde yarattığı
kadını aramaya devam, eder. Bir tatlıcıda otururken camın önünden geçen bir
kızın arkasından koşar. Ancak kıza yetişemez, kız otobüse binmiştir. Otobüsün
peşinden koşarken, önüne çıktığı taksinin şoförünün göğsüne indirdiği yumrukla
sendeler. C. de taksi şoförünün suratına vurur. Polisin ne olduğunu sorması üzerine
içinden şu düşünceyi geçirir;
→ “Sustu,
konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu;
anlamazlardı. ”
# Aylak Adam romanı böylelikle,
C.’nin muradına erebilme isteğinin boş bir çabadan ibaret olduğu vurgulanarak
biter.
Aylak Adam Romanının Yapısı
# Aylak Adam; kış, ilkyaz, yaz,
güz başlıkları altında dört halkadan oluşmaktadır. Vaka zamanının esas
alındığı bu parçalamada, aynı zamanda C.’nin hayatına giren şahıslar da
değişmektedir. İlk bölümde Ayşe ile olan yakınlaşmasından; ikinci bölümde Güler
ile olan ilişkisinden; yaz adım taşıyan bölümde Ayşe ile tekrar
karşılaşmasıyla birlikte gelişen olaylardan; son bölümde de şaşı fahişe kadına,
Zehra Teyzesi rolünü oynatmak istemesinden bahsedilerek olay örgüsü sıralanır.
# Bu mana birliklerinin gösterge durumundaki unsurları ve bunların arasındaki
ilişki ağının iyi kavranabilmesi gereklidir ki; gönderme birliğine ulaşılsın.
# Roman, her ne kadar dört uzun
öyküden oluşuyormuş gibi gözükse de bu bölümlerin birleşmesiyle sağlanan
üst-dilin işaret ettiği göndergeler, romanın sadece mana birliği seviyesinde
düşünülmemesi gerektiğini hissettirir.
# Parçadan bütüne gidildiğinde
algılanan mesajların içeriği gelişerek okuyucunun zihnindeki “aylak adam’ın
portresi iyice belirginleştirilmiş olur. Kişinin kendi doğrularının toplumun
normlarıyla çatışması sonucu oluşan iletişimsizlik ve bu iletişimsizliğin
bireyin içrek dünyasındaki etkileri anlatılır. Dış dünyadaki gerçekliğe karşı
bireyin geliştirdiği savunma mekanizmaları olay örgüsüne sindirilir.
# Çevresindeki tanıdığı, tanımadığı
insanlarla alay etmek, bu insanların davranışlarının saçmalığını keşfetmeye
çalışmak, C.nin hayat felsefesini yansıtması bakımından önemlidir. C.;
tekdüzeliğe, sıradanlığa, lapacılığa, kalıplara tahammül edemez.
# Aylak Adam romanı, olaydan çok
durumlar üzerine kurulmuştur. C.nin çocukluğunda yaşadıkları, bütün hayatını etkileyen;
onda bir takım psikolojik sorunlara yol açan birer fenomen durumundadır. C.’nin
içsel çatışması, olayların gelişmesine yön veren tek unsur gibidir.
Başkaldırının kişiliğinin de etkisiyle hiç kimseyle uzun süre ilişki kuramaz.
# Aylak Adam romanındaki mekânlar
seçilirken, kurguya ters düşülmemesine özen gösterilmiştir. C., entelektüel bir
kişidir ve gezdiği mekânlar ona en çok hitap edebilecek yerlerdir: İstanbul’un
Nişantaşı, Harbiye, Taksim, Beyoğlu, Karaköy, Tünel gibi semtleri ile tatil
amacıyla gittiği sayfiye dış mekanlar; pastaneler, lokantalar, sinemalar, bar,
C.nin evi, arkadaşı Sadık’ın atölyesi, pansiyon, üç odalı bir mutfaklı evler
ise iç mekanlar olarak sunulur.
# Aylak Adam romanının şahıs
kadrosunun pek zengin olduğu söylenemez. Çünkü romanın asıl amacı, bireyin iç
dünyasının ayrıntılarına inilmesidir. Başkarakter C.’dir. C.’nin kişiliğini ve
bu kişiliğin oluşumunda etki eden unsurları, durumlar karşısında verdiği
tepkilerden anlarız daha çok.
# Romandaki şahısları sıralarsak:
Üniversitede okuyan Güler, Ressam Ayşe, Güler’in arkadaşı aynı zamanda Sami”nin
ablası B., şaşı fahişe, Zehra Teyze, C.’nin babası, arkadaşları Sami ve Sadık,
pansiyondakiler, B.’nin sevgilisi Erhan, avukatı, aktör...
# Aylak Adam romanında Tanrısal
bakış açısı kullanılarak C.’nin geçmişinden ve geleceğinden haber verilir.
C.’nin, B.’nin kafasından geçenler bilinç akışı tekniğine başvurularak sunulur.
Güler’in B.’ye yazmış olduğu mektuplardan Güler’in düşüncelerini; Ayşe’nin de
günlüğünden Ayşe’nin fikirlerini öğrenme imkânım buluruz. Ayrıca C., yer yer
kahraman anlatıcı pozisyonundadır. Değişik anlatım teknikleri ve bakış açıları
kullanılarak, okuyucuyla karakterler arasındaki aynileşmenin sağlanması
amaçlanmıştır.
# Romanda kişilerden çok kavramlar ve
C.’nin bütün hayatına etki eden simge durumundaki unsurlar önemlidir.
Çocukluğunda yaşadığı olayların etkisiyle nesnelere anlamlar yüklemiştir.
# Örneğin “bıyık ve kulak” onun
zihninde kötülüğe ve şiddete işaret
eden
birer imgedir. Romanda simgeler ve kavramlar sayıca çok olmasa da bunlar C.’nin
takıntılarına kaynaklık eder.
# Romanı KORA Şeması’na göre
değerlendirecek olursak şöyle bir tablo elde
ederiz;
ÜLKÜ DEĞER
|
KARŞI DEĞER
|
|
KİŞİ
|
-C.
-B.
-C’nin Annesi
-Zehra Teyze
|
-Güler
-Ayşe
-Laura
-Erhan
-C’nin Babası
-Bıyıklı Terziler
|
KAVRAM
|
-Sevgi
-Şefkat
-Sıradışılık
-Aylaklık
-Başkaldırı
-Adako
-Korunma
-Boyasızlık,Topuksuzluk
|
-Nefret
-Şiddet
-Şehvet
-Tekdüzelik
-Kabulleniş/Boyun Eğme
-İtilip Kakılma/Horlanma
|
SİMGE
|
-Koyu mavi göz
-Reçel kıvamı
-Kucak
-‘’Çıplak’’ Tablosu
-‘’İkindi Kahvaltısı’’ tablosu
|
-Bıyık
-Kulak
-Bacak
-Üç oda bir mutfak
-Eli paketliler
|
# Görüldüğü gibi Atılgan,
romanını kişiler düzleminden kavram ve simge düzlemine taşımıştır. Hatta
romandaki kişiler bile “görünen eylemler dizgesi” olmaktan çok bir yaşam
felsefesinin simgesel ifadesine dönüştürülmüştür.
# C.’de temsil edilen alışılmışa
ve sıradanlığa başkaldırı; Güler’de sıradan, sakin bir hayatın özleminin
duyulması şeklindedir.
# Aylak Adam romanının roman
tekniği ve üslup bakımından başarılı bir eser olmasını sağlayan etmen de budur.
Atılgan, daha çok çağrışım ve muhakeme yoluyla oluşturduğu simgesel değerleri,
tutarlı bir şekilde ve sarsıcı ifadelerle zaman ve mekân ötesine
taşıyabilmiştir.
Aylak Adam Alıntı, Aylak Adam İnceleme, Aylak Adam Konusu, Aylak Adam Özet, Aylak Adam Özeti, Aylak Adam Romanı Özet, Aylak Adam Romanı Tahlili, Aylak Adam Tahlili, Aylak Adam Yapısı, edebiyat, Roman Tahlili.