Aylak Adam Roman İncelemesi - Edebiyat Araştırmaları
Son Başlıklar
Loading...

26 Ağustos 2020 Çarşamba

Aylak Adam Roman İncelemesi


Aylak Adam Roman İncelemesi

#  Bu içerikte Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam adlı romanının yazılış süreci ve konusuna değinilmiş, yapısal tahlili (zaman, mekan, kişi, olay gibi roman unsurları) yapılmıştır.

# Aylak Adam, Yusuf Atılgan’ın  ilk romanıdır. Aylak Adam 1957-1958 Yunus Nadi Roman Armağanı ikincilik ödülüne layık görülmüştür. 1959 yılında Varlık Yayınları tarafından kitaplaştırman eser, edebiyat çevrelerinde büyük ilgi görür. Romanla ilgili pek çok makale, eleştiri dergilerde ve gazetelerde yayımlanır.

# Dost Dergisi, kitabın basıldığı yıl bir açık oturum düzenler. İlhan Başgöz, Can Yücel, Sunullah Ansoy, Fethi Naci’nin katılımıyla gerçekleştirilen oturumda romanla ilgili ateşli tartışmalar yapılır.

# Atılgan, romanın edebiyat otoritelerinden böyle büyük bir alaka göreceğini beklemez. Onun beklentisi, Tercüman Gazetesi’nin romanını tefrika etmesi yönündedir. Çünkü birincilik (Fakir Baykurt’un “Yılanların Öcü” adlı romanı) ve üçüncülük (Ömer Sakıp’ın “AY Ekersen” adlı romanı) kazanan romanlar tefrika edildiği halde "Aylak Adam ” tefrika edilmez. Atılgan, Refik Durbaş’la yaptığı bir konuşmada bu üzüntüsünü şöyle dile getirir;

“Gerçi tefrika edilirse ayrıca bir para almayacaktım. Tefrika edilecek bir roman değil, diye düşünmüşler galiba. Ama tefrikanın başına 3-4 gün sonra bir özet koyarlar ya, işte onu hep merak etmişimdir. ”

# Atılgan, geçim sıkıntısı olmayan birinin de sıkıntısı olabileceğini belirtmek için Aylak Adam romanını yazdığını söyler. Bir bakıma romanın başkahramanı C., Atılgan’ı yansıtmaktadır.

# Tarlasını arkadaşı Akif Taşçı’ya bırakarak elini bütün işlerden çeken Atılgan, kendini okumaya ve yazmaya verir. Ancak entelektüel kişiliğinin ve kendisini ifade edebilecek bir çevreden yoksun olmasının da etkisiyle derin bir yalnızlık ve özlem yaşar.

# İşte Aylak Adam romanında işlenen temaların ardındaki asıl sebep, Atılgan’ın yaşadığı çevredeki insanların onu anlayabilmesinden ve kendi iç dünyasından, çok uzak olmalarıdır.       

# C.’nin arkadaşı Sami, C.’nin bir portresini yapar. Sami, C.’nin elini kulağına uzanmış bir şekilde çizmiştir. C., Sami’nin bu ayrıntıyı fark etmesi üzerine çok utanır. Atılgan'ın cezaevi arkadaşı Nuri İyem de cezaevindeyken onun portresini çizer. Aşağıdaki şu tespit, bizi romanda kullanılan kulak leitmotifinin kaynağına götürür;

“Gidip gelmelerimde bir tik dikkatimi çekmişti; Yusuf bir eliyle kulağıyla oynardı. Romanında da vardır bu.  Adam hep kulağıyla oynar. ”

# Aylak Adam romanının baş kahramanı C., babasından kalan miras sayesinde geçim derdi olmayan “paralı” bir karakterdir. Onun tek işi aylak aylak sokaklarda gezip insanları gözlemlemek ve bu insanların arasından kafasında ülküleştirdiği ve bir saplantı (obsesyon) haline dönüştürdüğü kadını aramaktır.

# C., bütün zamanını hayalindeki kadını aramaya harcar. Onun yaşamdaki tek gayesidir bu. Kendini başka işlere vermediği için, gün geçtikçe onu bulamamanın verdiği üzüntü ve bunalım artar. C.’nin tek işi bu kadını aramaktır; ancak o, gizlendiği yerden inatla çıkmamaktadır.

# Atılgan’ın da tıpkı C. gibi bir işte çalışma zorunluluğu yoktur. Ama o, geçim derdi olmayan kişilerin diğerlerine göre - düşünülenin aksine - daha karmaşık sorunları olduğunu bizzat yaşayarak bilmektedir. R.Görel ile yaptığı bir konuşmada bu durumu şöyle izah eder;

“...Uykudan arta kalan zamanımı yazmakla, okumakla geçirmeme engel olacak hiçbir şey yok  Sanatçı için ideal durum diyeceksiniz. Bir bakıma çok doğru bir bakıma da yanlış… Ben, içimde büyüyen bir isteksizlikle yazamadan geçirdiğim günlerde korkunç bir karamsarlığa kapılınca, günlük ekmeğini- kazanmak zorunda olan sanatçının bugün yazamadım ama Önce ekmek gerek avuntusundan yoksunum. ”

# Yusuf Atılgan’ın babası Hamdi Bey, Turgut Atılgan’ın anlattığına göre son derece bilgili, kültürlü ve herkesin saygı duyduğu biridir.  Oğluna Mehmet Hamdi ismini koyduğuna göre Yusuf Atılgan’ın babasına vefa duygusuyla bağlandığım anlarız.

# Ancak Yusuf Atılgan, babasının eli sıkılığından oldukça şikâyetçidir. İlk dayağını bayram harçlığını hemen harcadığı için yemiştir. Üniversiteyken de babası para göndermediğinden askeriyeye girmek zorunda kalmıştır.

# Romandaki C. karakterinin oluşumunda babasının etkili olması, Atılgan’ın durumuyla zıtlıkla gösterse de birbiriyle örtüşür. Atılgan, babasının eli sıkılığına rağmen, babasını sever ve ona değer verir; oysa C., maddi yönden ona bütün imkanları sağlayan babasından nefret etmektedir. Çünkü ilgisizliğini ve çocuğuna sevgi göstermeyişini babasının bu yöntemle ört bas ettiğini düşünmektedir.

# Hamdi Bey’in eli sıkılığı oğlu Yusuf’ta ters tepki yapmıştır. Yusuf Atılgan için sadece geçimine yetecek kadar para kazanmak yeterlidir. Romandaki C. karakteri de babası gibi bıyık bırakmayacağım, komisyoncu olmayacağım tekrarlar durur.

# Bir insanın kişiliğinin oluşumunda baba fenomenin ne kadar etkili olduğunun üzerinde durulduğu romanda muhakkak ki Atılgan, kendi babasından yola çıkmıştır. Atılgan’ın ve C.'nin babalarına verdikleri değer, karşıtlıklar içerir. Ancak her ikisinde de “onun gibi olmama” mücadelesi vardır. Ayrıca Atılgan da, C. de babalarından kalan miras sayesinde bir işte çalışmak zorunda değillerdir.

# Atılgan, Aylak Adam’ı yayımlandıktan sonra yapılan röportajlarda C.’nin boş bir çaba içersinde olduğunu söyler. Ona göre C.’nin aradığı bu dünyada yoktur; olsa bile (B., C.’nin aradığı kadındır.) karşılaşma ihtimali, saçma bir dünyada yaşadığımız düşüncesinden hareketle oldukça azdır;

“Aylak Adam, boyuna gerçek bir sevgi arıyor. Bence aradığı sevgi dünyada yoktur. Hatta romandaki ‘Ayşe ’ tipi ile bile tatmin edilemiyor ve aradığını bulamıyor. Hâlbuki roman kahramanı her türlü değerlerini yitirdiği halde, bu gerçek sevgiyi Bulacağını sanır ve bu konuda iyimserdir. Ama roman sonunda bu umudu da kaybolur ve ‘Artık hiç kimseye bahsetmeyeceğim. ’ der. ”

# Kaderin garip cilvesidir ki Yusuf Atılgan, ömrünün sonuna kadar yaşayacağı kadını Serpil Gence ile yarattığı “B.” karakteri sayesinde tanışmıştır. B., romanda C. ‘nin aradığı ancak bir türlü karşılaşamadığı kadını olarak sunulur.

# Romanı okuduğunda henüz 17 yaşında olan Gence, B. karakteriyle kendini özdeşleştirir ve Yusuf Atılgan’ı merak eder. Adresini bulur ve ona mektubu yazar. 14 yıl boyunca mektuplaşarak, Ankara’da ' ve İstanbul’da buluşarak ilişkilerini devam ettirirler. 1976 yılında da evlenirler ve bu evlilik Yusuf Atılgan’ın ölümüne dek sürer.

# Aylak Adam romanını Atılgan; günlük yaşamın tek düzeliğine karşı çıkmak, gerek bilinçli gerek bilinçsiz ampirizmi esas olan bireylerin varlıklarının rahatsızlık verici olduğunu belirtmek amacıyla yazmıştır. Toplumsal kuralları mantığa uyduramamak ve her şeye karşı durup, inşam ve yaşamı sorgulamak suretiyle karşılaşılan güçlükler, entelektüel olmanın bir bedeli olarak değerlendirilir. Atılgan bu romanında kendi yaşamından biriktirdiklerini ve bu birikimlerin zihnindeki çıkarımlarını, bireysel çıkmazları esas olarak kurgulamıştır.


Aylak Adam Romanının Konusu 


# Baş kahraman C., geçim kaygısı olmayan bir mirasyedidir. Aylaklığı kendine iş olarak seçmiştir. Çünkü hayalinde yarattığı kadına ulaşabilmek için boş zamana ihtiyaç vardır. Sokaklarda başıboş gezer ve gözüne kestirdiği kadınların peşinden “O” olduğu umuduyla gider. C., yirmi sekiz yaşındadır. Entelektüel bir çevresi vardır. Daha çok ressamlarla iç içedir.

 # C., yine aynı yöntemi kullanarak üniversite öğrencisi Güler ile tanışır. Güler çok güzeldir; teyzesi gibi koyu mavi gözlüdür, boyasızdır ve topuksuzdur. Fakat C.’nin ülküleştirdiği kişi değildir. C., bunu Güler”in hayallerinin “üç oda, bir mutfakla” sınırlandırılmış olmasından anlar.

# Yine de C. ile Güler’in ilişkileri devam eder. C‘nin evinde başarısızlıkla sonuçlanan bir sevişme girişimi olur. C., Güler’in üzerine fazla gitmez. Çünkü C.’nin amacı, Güler”i idealleştirmeye çalışmak değil; idealindeki kadını bulmaktır.

# Aylak Adam romanındaki  bir diğer kahraman B.’dir. B., C’nin aradığı, zaman zaman karşılaştığı ancak bir türlü tanışamadığı kişidir. B., Güler’in arkadaşı, Sami’nin de ablasıdır. B.’nin Erhan adındaki biriyle olan ilişkisinden bahsedilir romanda.

# Erhan’ın B.’ye kız olup olmadığını sorması üzerine B., Erhan’ı terk eder. Çünkü sevdiği insana vermek istediklerinin yanında kızlığın hiçbir şey olmadığını düşünmektedir. Sırf bu yüzden bu kızlık denen şeyi hiç tanımadığı bir erkeğe vermeyi planlayacak kadar basmakalıplıktan ve normlardan nefret etmektedir.

# C., sayfiyede eski sevgilisi Ayşe ile karşılaşır. Ayşe ile daha çok cinselliğe dayanan bir ilişki yaşamaya başlar. Bu durum da C.’nin şehvet düşkünü babasını hatırlatır ona.

# Sevgi ve şefkati bulduğu Zehra Teyzesi ve babasının Zehra Teyzesi’nin bacaklarına olan düşkünlüğü Ayşe ile olan ilişkisinin kaderini belirler. Ayşe ile seviştiğinde hep Ayşe’nin bacaklarına dokunur ve öper. Ayşe, C.’ye bunun sebebini sorduğunda, C., babasının hayatına nasıl etki ettiğini; Zehra Teyzesi’ne olan düşkünlüğünü bütün ayrıntılarıyla anlatır.

# Ayşe’nin bunları duyduktan sonra onu terk edeceğini bile bile, zaaflarını bütün çıplaklığıyla gözler önüne serer. Nitekim Ayşe’nin günlüğünde yazılı şu satırları okuyunca ilişkilerinin kopma noktasına geldiğini anlar;

“Anamın babamın varlığına dayanamıyor. Neden her şeyi benden bekliyor? Kendi ölü babasından bile kurtulamazken?”

# C.. Ayşe ile ayrıldıktan sonra, şaşı bir fahişeyi evine götürür. Şaşı fahişe tam soyunmaya hazırlanırken, ona acele etmemesini söyler. Şaşı fahişenin kucağına başını koyup uzanır. Saçlarını okşatır. Şaşı fahişeye Zehra Teyzesi’nin kendisine söylediği lafları söyletir.

# C., daha sonra hayalinde yarattığı kadını aramaya devam, eder. Bir tatlıcıda otururken camın önünden geçen bir kızın arkasından koşar. Ancak kıza yetişemez, kız otobüse binmiştir. Otobüsün peşinden koşarken, önüne çıktığı taksinin şoförünün göğsüne indirdiği yumrukla sendeler. C. de taksi şoförünün suratına vurur. Polisin ne olduğunu sorması üzerine içinden şu düşünceyi geçirir;

  “Sustu, konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı. ”

# Aylak Adam romanı böylelikle, C.’nin muradına erebilme isteğinin boş bir çabadan ibaret olduğu vurgulanarak biter.

Aylak Adam Romanının Yapısı


# Aylak Adam; kış, ilkyaz, yaz, güz başlıkları altında dört halkadan  oluşmaktadır. Vaka zamanının  esas alındığı bu parçalamada, aynı zamanda C.’nin hayatına giren şahıslar da değişmektedir. İlk bölümde Ayşe ile olan yakınlaşmasından; ikinci bölümde Güler ile olan ilişkisinden; yaz adım taşıyan bölümde Ayşe ile tekrar karşılaşmasıyla birlikte gelişen olaylardan; son bölümde de şaşı fahişe kadına, Zehra Teyzesi rolünü oynatmak istemesinden bahsedilerek olay örgüsü sıralanır.

# Bu mana birliklerinin gösterge  durumundaki unsurları ve bunların arasındaki ilişki ağının iyi kavranabilmesi gereklidir ki; gönderme birliğine  ulaşılsın.

# Roman, her ne kadar dört uzun öyküden oluşuyormuş gibi gözükse de bu bölümlerin birleşmesiyle sağlanan üst-dilin işaret ettiği göndergeler, romanın sadece mana birliği seviyesinde düşünülmemesi gerektiğini hissettirir.

# Parçadan bütüne gidildiğinde algılanan mesajların içeriği gelişerek okuyucunun zihnindeki “aylak adam’ın portresi iyice belirginleştirilmiş olur. Kişinin kendi doğrularının toplumun normlarıyla çatışması sonucu oluşan iletişimsizlik ve bu iletişimsizliğin bireyin içrek dünyasındaki etkileri anlatılır. Dış dünyadaki gerçekliğe karşı bireyin geliştirdiği savunma mekanizmaları olay örgüsüne sindirilir.

# Çevresindeki tanıdığı, tanımadığı insanlarla alay etmek, bu insanların davranışlarının saçmalığını keşfetmeye çalışmak, C.nin hayat felsefesini yansıtması bakımından önemlidir. C.; tekdüzeliğe, sıradanlığa, lapacılığa, kalıplara  tahammül edemez.

# Aylak Adam romanı, olaydan çok durumlar üzerine kurulmuştur. C.nin çocukluğunda yaşadıkları, bütün hayatını etkileyen; onda bir takım psikolojik sorunlara yol açan birer fenomen durumundadır. C.’nin içsel çatışması, olayların gelişmesine yön veren tek unsur gibidir. Başkaldırının kişiliğinin de etkisiyle hiç kimseyle uzun süre ilişki kuramaz.

# Aylak Adam romanındaki mekânlar seçilirken, kurguya ters düşülmemesine özen gösterilmiştir. C., entelektüel bir kişidir ve gezdiği mekânlar ona en çok hitap edebilecek yerlerdir: İstanbul’un Nişantaşı, Harbiye, Taksim, Beyoğlu, Karaköy, Tünel gibi semtleri ile tatil amacıyla gittiği sayfiye dış mekanlar; pastaneler, lokantalar, sinemalar, bar, C.nin evi, arkadaşı Sadık’ın atölyesi, pansiyon, üç odalı bir mutfaklı evler ise iç mekanlar olarak sunulur.

# Aylak Adam romanının şahıs kadrosunun pek zengin olduğu söylenemez. Çünkü romanın asıl amacı, bireyin iç dünyasının ayrıntılarına inilmesidir. Başkarakter C.’dir. C.’nin kişiliğini ve bu kişiliğin oluşumunda etki eden unsurları, durumlar karşısında verdiği tepkilerden anlarız daha çok.

# Romandaki şahısları sıralarsak: Üniversitede okuyan Güler, Ressam Ayşe, Güler’in arkadaşı aynı zamanda Sami”nin ablası B., şaşı fahişe, Zehra Teyze, C.’nin babası, arkadaşları Sami ve Sadık, pansiyondakiler, B.’nin sevgilisi Erhan, avukatı, aktör...

# Aylak Adam  romanında Tanrısal bakış açısı kullanılarak C.’nin geçmişinden ve geleceğinden haber verilir. C.’nin, B.’nin kafasından geçenler bilinç akışı tekniğine başvurularak sunulur. Güler’in B.’ye yazmış olduğu mektuplardan Güler’in düşüncelerini; Ayşe’nin de günlüğünden Ayşe’nin fikirlerini öğrenme imkânım buluruz. Ayrıca C., yer yer kahraman anlatıcı pozisyonundadır. Değişik anlatım teknikleri ve bakış açıları kullanılarak, okuyucuyla karakterler arasındaki aynileşmenin sağlanması amaçlanmıştır.

# Romanda kişilerden çok kavramlar ve C.’nin bütün hayatına etki eden simge durumundaki unsurlar önemlidir. Çocukluğunda yaşadığı olayların etkisiyle nesnelere anlamlar yüklemiştir.

# Örneğin “bıyık ve kulak” onun zihninde kötülüğe ve şiddete işaret
eden birer imgedir. Romanda simgeler ve kavramlar sayıca çok olmasa da bunlar C.’nin takıntılarına kaynaklık eder.

# Romanı KORA Şeması’na göre değerlendirecek olursak şöyle bir tablo elde
ederiz;


ÜLKÜ DEĞER
KARŞI DEĞER
KİŞİ
-C.
-B.
-C’nin Annesi
-Zehra Teyze

-Güler
-Ayşe
-Laura
-Erhan
-C’nin Babası
-Bıyıklı Terziler
KAVRAM
-Sevgi
-Şefkat
-Sıradışılık
-Aylaklık
-Başkaldırı
-Adako
-Korunma
-Boyasızlık,Topuksuzluk

-Nefret
-Şiddet
-Şehvet
-Tekdüzelik
-Kabulleniş/Boyun Eğme
-İtilip Kakılma/Horlanma
SİMGE
-Koyu mavi göz
-Reçel kıvamı
-Kucak
-‘’Çıplak’’ Tablosu
-‘’İkindi Kahvaltısı’’ tablosu
-Bıyık
-Kulak
-Bacak
-Üç oda bir mutfak
-Eli paketliler

# Görüldüğü gibi Atılgan, romanını kişiler düzleminden kavram ve simge düzlemine taşımıştır. Hatta romandaki kişiler bile “görünen eylemler dizgesi” olmaktan çok bir yaşam felsefesinin simgesel ifadesine dönüştürülmüştür.

# C.’de temsil edilen alışılmışa ve sıradanlığa başkaldırı; Güler’de sıradan, sakin bir hayatın özleminin duyulması şeklindedir.

# Aylak Adam romanının roman tekniği ve üslup bakımından başarılı bir eser olmasını sağlayan etmen de budur. Atılgan, daha çok çağrışım ve muhakeme yoluyla oluşturduğu simgesel değerleri, tutarlı bir şekilde ve sarsıcı ifadelerle zaman ve mekân ötesine taşıyabilmiştir.

Aylak Adam Alıntı, Aylak Adam İnceleme, Aylak Adam Konusu, Aylak Adam Özet, Aylak Adam Özeti, Aylak Adam Romanı Özet, Aylak Adam Romanı Tahlili, Aylak Adam Tahlili, Aylak Adam Yapısı, edebiyat, Roman Tahlili.

Share with your friends

Notification
This is just an example, you can fill it later with your own note.
Done