Tutunamayanlar Hakkında Bilgi
Tutunamayanlar Kimin Eseri?
Tutunamayanlar, Oğuz Atay’ın ilk romanıdır. Dört bölüm ve yirmi bir alt bölümden
oluşan yaklaşık yediyüz sayfalık bir romandır.
Tutunamayanlar Ne Zaman Yazıldı?
Tutunamayanlar romanının yazımı bir yıl
sürerek 1969 yılında bitmiştir.
Tutunamayanlar Ödülleri
1969 senesinde biten eserin bazı
bölümlerinin yeniden yazılmasından sonra 1970
TRT-Roman yarışmasında başarı ödülü alır.
Tutunamayanlar Romanının İlk Baskısı
Ödül aldıktan sonra Oğuz Atay, romanını
yayınevlerine götürür. Adının duyulmamış olması, romanın çok kalın olması ve
birtakım kişisel kıskançlıklardan dolayı hiçbir yayınevi romanı basmaya
yanaşmaz. Bazı yayınevi sahipleri, romanı okusalar da dönemine göre kitabı çok
yeni, deneysel bulurlar; böyle bir kitabın satılamayacağını düşünürler. Derken Hayati Asilyazıcı, ticari kaygılar
taşımadan, iyi bir yayıncılık örneği göstererek Tutunamayanlar’ı Sinan Yayınevi’nde iki cilt olarak
basar (1972).
Tutunamayanlar Romanının Önemi
Tutunamayanlar,
zamandizinsel öykü anlatımının montaj kalıplarıyla delinerek ikinci plana
itildiği çokkatmanlı metaforik dokusu, dil oyunları ve çok sayıda biçim
denemeleriyle modernist romanın Türk edebiyatındaki ilk örneğidir.
Tutunamayanlar Romanının Türü Nedir?
Tutunamayanlar romanı tür olarak çok katmanlı bir yöne sahiptir. Tutunamayanlar;
‘’Çağ romanı’’dır, ‘’Aşk romanı’’dır, ‘’Sanatçı romanı’’dır ve aynı zamanda ‘’Polisiye roman’’dır.
Tutunamayanlar Romanının Ana Fikri-Teması
Tutunamayanlar romanı, toplumdaki gidişe
ayak uyduramayan ve ‘özü’nü yaşamak isteyen aydının çığlıklarıyla doludur. Oğuz
Atay çağımız insanının dramını çok çarpıcı bir biçimde sergiler. Atay’ın
eserindeki takındığı eleştirel tavır sadece bireyle sınırlı kalmaz. Bireyi
merkez olarak toplumdaki çarpıklıkları da eleştirir. Topluma yönelik
eleştiriler roman sınırlarını zorlarcasına toplumun bütün alanlarını kapsar. ‘Eğitim sistemindeki bozukluklar.’,
‘küçük burjuva dünyasının sahte
değerleri ve evlilik düzeni’, ‘bürokrasi’,
‘gençlik eylemleri’, ‘tarih ve dil
bilinci’ gibi birçok soruna el atar. Oğuz Atay 1930’lardan 1960 sonrasına
uzanan bir dönemi, ‘ironi’ ve ‘ hiciv’ le yoğurarak ustalıkla anlatır.
Tutunamayanlar Romanının Özeti- Konusu
Tutunamayanlar Türk romanının geleneksel çizgisinden sapan, alışılmışın
dışında bir romandır. Dış yaşantılarının önem taşımadığı romanda, olay yok
denecek kadar azdır. Roman daha çok karakterlerin iç dünyalarında yoğunlaşarak
izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerle
oluşur.
Tutunamayanlar romanının özetlenmesi biraz
geniş olduğundan kitabın ayrıntılı özetine girmedik. Detaylı özete girmek yerine
konuyla beraber kısa özeti vermeyi uygun bulduk.
Turgut Özben adındaki genç bir mühendis, yakın
arkadaşı Selim Işık’ın intihar
ettiğini gazeteden öğrenir. Bu intiharın sebebini araştırmak için Selim’in
arkadaşları (Süleyman Kargı, Esat, Metin)
ve sevgilisi (Günseli) ile
görüşmeler yapar. Yaptığı araştırmalar sonucunda Selim’in hayatının karanlıkta
kalan yönlerini, onu intihara sürükleyen sebepleri öğrenir.
Selim yaşadığı düzenle uyun sağlayamayan, küçük burjuva
değerlerine ve onların ucuz yaşantısına sırtını dönmüş, bu yüzden de toplum
dışına itilmiş, kitaplara sığınmış bir
aydındır. Turgut, Selim hakkında öğrendiği bilgiler ve
araştırmaları sırasında karşılaştığı olaylar sonucunda kendini sorgulamaya
başlar. O da Selim gibi bir
tutunamayandır. Küçük burjuva değerleri arasında sıkışmış bütün yaşamını
gelenekler, alışkanlıklar yönetmiştir. Turgut
Özben, Selim’in ölümünün izinde
derin bir iç hesaplaşmaya girerek romanın sonunda evinden ayrılır. Her şeyini
geride bırakarak bir trene biner ve gözden kaybolur.
Romanda anlatıcı, Turgut Özben’in trende tanıştığı, onun notlarını düzenleyerek
kitabı yayımlayan gazetecidir.
Tutunamayanlar romanını oluşturan metinler, gazetecinin önsözüyle başlar.
Gazetecinin yazdığı önsözün adı “Sonun Başlangıcı”dır.
Gazeteci editörün yazdıklarının aksine Tutunamayanlar romanı tamamlanmamıştır.
Kitabın sonunda Turgut’un gazeteciye
yazdığı mektup yer alır. Tutunamayanlar baştaki “Sonun Başlangıcı” isimli önsözle, Turgut’un mektubu arasında yer alan, Batı edebiyatında çokça
örneğini gördüğümüz kasten yarım bırakılmış bir romandır.
Tutunamayanlar Roman İncelemesi, Tahlili, Analizi, Çözümleme
Tutunamayanlar Roman Karakterleri, Kahramanları, Ana Karakterler, Kişiler, Şahıs Kadrosu
Selim Işık
Tutunamayanlar romanı Selim’in intihan
çerçevesinde gelişir. Romanda diğer tipler (Turgut, Süleyman Kargı, Günseli,
Esat, Metin) Selim’le olan ilişkileri münasebetleriyle ele alınır. Selim Işık,
Tutunamayanlar’ın figürleri içinde en karamsar özelliklere sahip olan ve aynı
zamanda en fazla idealize edilen tiptir.
Oğuz Atay insanın iç dünyasından söz
etmenin, dış görünüşünden her zaman daha ilginç olduğunu bilen bir romancıdır.
. Bu yüzden de Selim’in ruh dünyasını vermekle yetinir, gerisini okuyucunun
hayal dünyasına bırakır.
Turgut Özben
Tutunamayanlar’ın aydın bireylerinden
İkincisi Turgut Özben’dir. Başarılı
bir mühendistir, mutlu bir evliliği vardır. Hayatını küçük burjuva dünyasının
değerleri belirler. Selim’e göre düzenle barışık, dış dünyanın acımasızlığı
karşısında hayatın bir yerinden tutunmayı başarmış bir tiptir. Selim’in
intiharı ile birlikte o da tutunamayanlığı seçer. Selim’in yerini alır. Kata,
arabaya, küçük burjuva nimetlerine boş verip, trene biner ve ortadan kaybolur.
Tutunamayanlar romanında okur, Turgut’un
iç dünyasıyla bakar her şeye. Dış olayların önem taşımadığı romanda, Turgut’un
sır dolu ve karmaşık ruhsal labirentleri, gelişim süreci ve sonunda Selim’le
özdeşleşmesi ön planda işlenir.
Süleyman Kargı
Romanda felsefeci kimliğiyle öne çıkan Süleyman Kargı, Selim’in çocukluk
yıllarını alaycı bir dille anlattığı “Şarkılar”a
felsefi yorumlar getirdiği iddia edilen kişidir.
Süleyman Kargı da Tutunamayanlar romanıdaki diğer aydın
bireyler gibi toplumla uyuşamaz. Zaafları, bir ara intiharı düşünmesiyle o da
bir tutunamayandır. Ancak o Selim gibi çıkış yolu olarak intihar etmez,
mücadele eder. Selim, Süleyman Kargı’nın kendisi gibi toplumla ters düşmesine
rağmen, kendi benliğini koruyabilmesine hayrandır. Onun kişiliğinden övgü ile
söz eder.
Süleyman Kargı, Tutunamayanlar’ın üçüncü aydın
figürüdür. Selim gibi karamsar özellikler taşımaz. Güçlü bir kişiliği vardır.
Selim’in kişiliğindeki duygusal yoğunluğa karşılık, Süleyman Kargı’nın
kişiliğinde akıl ön plandadır.
Metin Kutbay
Tutunamayanlar romanında Atay’ın aydın
figürlerinin (Selim Işık, Turgut Özben ve Süleyman Kargı) dışında kalan o
dünyaya ait olmayan tek karakterdir. Diğer üç karakter, tutunamayanlığın
temsilciliğinde birbirini tamamlamakta,zaman zaman aynı sesle konuşmaktadır.
Metin Kutbay ise romanın diyalektik yapısı içinde maddesel zevkleri
simgeleyerek Selim’in karşıt kutbudur.
Romanda küçük bir burjuva dünyasının sahte
değerleri, toplumdaki çarpıklıklar ve çirkinlikler Metin’in kişiliğinde
simgelenir. Oğuz Atay diğer karakterlerinin aksine Metin’i fiziksel
özellikleriyle vererek, daha başta diğer tutunamayanlar karakterlerinden
ayırır.
Tutunamayanlar Romanında Yapı, Anlatım, Üslûp Ve Dil Özellikleri
Atay’a göre romanın başarısı ayrıntılarda
saklıdır. İlk okuduğunda keyfi, dağınıkmış gibi görünen bu ayrıntıların
Tutunamayanlar romanında titizlikle seçilmiş ve ustaca örülmüş birer malzeme
olduğu görülür.
Oğuz Atay, Tutunamayanlar romanında
doğrudan izleri görülecek derecede Kafka, Joyce, Nabokov, Gonçarov gibi çağdaş
romancılardan etkilenmesine rağmen, yerli, aynı zamanda deneysel bir metin
yazmıştır. Batı edebiyatında 1900’lerin başlarında görünen estetik düzlemdeki
yenilikleri Oğuz Atay 1971’de romanına taşır. Önemli olanın ‘roman yazmak değil, ‘roman kurmak’ olduğunun
bilincindedir. Ve bu bilinçle ‘kurgu mimarisi’ne büyük bir özen gösterir.
Tutunamayanlar Romanında Yapı, Kurgu ve Postmodernizm
Tutunamayanlar romanının en önemli biçim
özelliği ‘atektonik’ bir yapıya sahip
oluşudur. Tutunamayanlar romanının atektonik yapısı, geleneksel/gerçekçi
romanın temel yapısı olan vaka- zaman- mekan zincirini kırar. Oğuz Atay bu yapı
sayesinde konuyu ikinci plana iterek karakterlerinin iç dünya serüvenlerini
aktarır.
Tutunamayanlar romanında ana olay
sayılabilecek olan Selim’in intiharının ardından Turgut’un araştırmaları,
geleneksel/gerçekçi romanlara göre hiçbir gerilim taşımaz. Bu öykü, romanı
oluşturan metinlerin kurgulanabilmesi için yalnızca bir araçtır. Romanda zaman dizinsel (kronolojik) öykü anlatımı,
çağdaş roman tekniklerinden montaj/kolaj kalıplarıyla delinerek metin içi
öykülerin iç içe girmesi sağlanır. Turgut’un öyküsü, Selim’in öyküsüyle
birleşir.
Tutunamayanlar romanında hiçbir gerilim öğesinin
olmaması, romanın hızlı, akıcı bir biçim içinde sürekli değişen planlara göre
yazılmış olması eseri eleştirmenler ve okurlar için karmaşık bir hale sokar. Bu
karmaşıklıkta, eleştirmenler kadar okurların da roman biçiminden
beklentilerinin sınırlı olmasının payı büyüktür.
1.Çokkatmanlılık
Tutunamayanlar roman türleri açısında ele
aldığında ‘çokkatmanlı’ bir doku
gösterir. Tutunamayanlar romanında metni oluşturan tüm öğeler birden çok anlam
katmanına göndermelerde bulunur. Bu çokkatmanlı ilişkiler ağında Oğuz Atay
metin içi öyküleri alttan birbiriyle ilişkiye sokar. Anlam katmanlılığının
zenginliği baraberinde okur farklılığını getirir. Atay anlam belirsizlikleri
sergilediği romanında okuru metnin bir parçası haline getirerek kendi
entelektüel birikimi doğrultusunda yorumlamasını ister.
Roman türleri açısında bir alt
sınıflanmaya inersek çok daha zengin bir yapı ortaya çıkar. Oğuz Atay
Tutunamayanlar’da döneminin aydın portresini çizer. Romanda yer alan gündelik
hayat sahneleri ve toplumun maddesel / tinsel değerleri, yazarın yaşadığı çağı
çarpıcı bir biçimde sergiler. Bu özelliği ile Tutunamayanlar romanı bir ‘çağ romanı’dır.
Tutunamayanlar romanı aynı zamanda bir ‘sanatçı romanı’dır. Turgut’un ve Selim’in kişiliklerinde sanatçı ve
yaratıcılık sorunsalı işlenir. ‘Nasıl yazıyorum?’, ‘Nasıl yaratıyorum?’
soruları konu olarak ele alınırken, sanatçının olşumu, kimliği ve toplum
içindeki yeri irdelenir.
Tutunamayanlar bir ‘aşk romanı’dır. Yıllarca
her türlü sahtelikten, bayağılıktan uzak duran, gerçek bir sevginin açlığını
çeken Selim aradığı aşkı bulur. Tutunamayanlar Selim’in Gürseli’ye olan derin
sevgisinin romanıdır.
Tutunamayanlar romanı bir ‘polisiye roman’ olarak da okunabilir. Turgut’un, Selim’in ölümünden sonra
onun intihar sebebini araştırması, Selim’i tanıyanlarla tıpkı bir dedektif gibi
tek tek görüşmesi, romanı ‘polisiye roman’ çizgisine taşır.
Tutunamayanlarda Türk aydınının
bilinçlenip gelişmesi anlatılır. Bu bağlamda roman - bazı farklarla birlikte -
bir ‘oluşum românı’ olarak da değerlendirilebilir. Metnin çokkatmanlı dokusu,
bu tür sınıflamaları genişletmeye elverişlidir. Tutunamayanlardaki bu çokkatmanlı
organik doku, titiz ve dikkatli bir kurgu / biçim çalışmasının ürünü olup modernist / postmodernist edebiyatın
belirgin özelliklerini yapısında taşır.
2.İsimlerde Simge Kullanımı
Oğuz Atay, isim sembolizasyonundan
başarılı bir şekilde yararlanan romancımızdır. Karakterlerine gelişi güzel
adlar vermez. Tutunamayanlarda figürleri için seçtiği adlar, onların
kimliklerini daha da belirginleştirir. İsimleri karakterlerin en önemli
özelliğini vurgular.
‘Selim’ kusursuzluğu, soyadı olan ‘Işık’
ise aydınlığı ve kutsallığı simgeler. Tutunamayanlar’ın prensi ve yol
göstericisidir. Işık soyadı ile İsa peygamber arasında roman boyunca bir
özdeşlik kurulur. Selim’in tıpkı İsa gibi ikinci kez yeryüzüne geleceği, onun
ışığını takip eden tüm ezilenlerin, çektikleri sıkıntıların sona ereceği
anlatılır.
Romanın ikinci aydın figürü Turgut
Özben’in soyadıyla, özbenliğinin peşindeki arayış teması simgeleştirilir. Murat
Belge, Turgut’un ‘ego’ (soyadı Özben), Selim’in ise ‘üst ego’yu temsil
ettiğini; Selim’in ülküsel, peygamberimsi, Turgut’un ise daha normal, daha
dünyevi bir tutunamayan olduğunu söyleyerek psikolojik düzeyde yapılan
simgeciliğin altını çizer.
Romanda Metin ise Selim’in karşıt kutbu,
yani maddesel değerleri, ucuz yaşantıları temsil edişiyle, her ortama uyum
sağlayabilen, hayata karşı ‘metin’ tavırlarıyla isminin anlamını hak eder.
3.Metinlerarasılık
‘Metinlerarası’
öğe Tutunamayanların önemli bir kurgu eğilimini oluşturur. Metinlerarasılık
postmodemizmin ana kurgu tekniği olarak bu edebiyatın sıkça başvurduğu bir
tekniktir. Daha önce başka yazarlar tarafından üretilmiş metinlere göndermeler
yapılır. Bu durumu roman sanatının meşru zemininde ‘metinlerarası bağlantı’
düzeyinde görenler olduğu gibi, yaratıcılığın girdiği darboğaz, intihal
düzeyinde değerlendirenler de vardır. Hatta kimileri için bu durum edebiyatın
sonudur.
Romandaki bürokrasiyle ilgili eleştiriler
Kafka’nın “Dava” ve “Şato” romanlarındaki bürokrasi
eleştirilerini hatırlatır. “Dönüşüm”
ve “Bir Rüya” adlı hikayeleri Oğuz
Atay tarafından uyarlanır. Toplumla uyuşamayan ve maddeye yenilen insanın
dramını anlatan Kafka’nın ve Kafka’nın izinde yürüyen Batılı yazarların
yapıtlarında görülen ‘kafkaesk’ atmosfer, Tutunamayanlar romanının tümüne
hakimdir.
Gonçorov’un “Oblamov” adlı romanında aynı adı taşıyan kahramanı Tutunamayanlar’da
sıkça anılır. Oblamov, romanda iyi niyetli, ancak karamsar, hiçbir işe
yaramayan pasif insanların bir prototip idir. Oğuz Atay Selim’in karakterini
çizerken Oblamov karakterinden oldukça etkilenmiştir. Selim’de Oblamov gibi
çırpınıp duran ama bir işe yaramayan, sıkıntıları ve coşkularıyla uçta yaşayan
tuhaf bir insandır. Aralarındaki bu benzerlik, karakterlerinin davranış
kalıplarının isimlendirilmesinde de göze çarpar. Oblamov’un tipik davranış
şekilleri edebiyatta “Oblamovluk” kavramıyla tanımlarken, Atay’da Selim’in
davranış kalıbını “selimlik” olarak adlandırılır.
4. Üstkurmaca
Edebiyat biliminde ‘üstkurmaca’, yazarın yazma edimini kurmaca metnin bir parçası
durumuna getirmesi, nasıl yazdığım anlatması ve romanın içinde yazma edimi ile
ilgili sorunlar konusunda düşünce üretmesi şeklinde tanımlanır. Tutunamayanlar
romanı, simgesel kullanımıyla, başka edebiyat ürünlerine yaptığı göndermeler ve
çağrışımlarla ve en önemlisi ‘yazma sorunsalı’na verdiği önemle debiyatımızda
‘üstkurmaca’ özelliğini içinde taşıyan ilk roman olarak kabul edilir.
Tutunamayanlarda kişiler nasıl ve neden
yazdıklarını, yazarken karşılarına çıkan sorunları anlatırlar. Oğuz Atay onları
böyle konuştururken aslında yazma eylemine ilişkin kendi görüşlerini açıklar.
Yazma eylemi, romanda yeniden yazma eylemine dönüşür.
Romanın bir başka yerinde Esat, Selim’in
okuduğu kitaplar yüzünden çok acı çektiğini ve insanlarca anlaşılmamaktan çok
korktuğunu söyler: “Titrek bir sesle: ‘kitaplar yüzünden çok acı çekiyorum Esat
Ağabey’ derdi. ‘Sanki hepsi benim için yazılmış. Bu kadar insanı birden
canlandıramıyorum: hepsini birbirine karıştırıyorum. Gülünç oluyorum.’
Anlaşılmamaktan çok korkardı. ‘Başkalarından ayrı hissettiğimi nasıl belirtsem?
Kimse bilmeyecek.... Hiç olmazsa mezar taşıma yazın: burada insanlara başka
türlü hayran olan biri yatıyor. Ne türlü? Bir bilsem, ah bir bilsem.”
Oğuz Atay, romanın ana kişisinin ardına
gizlenerek roman sanatı üzerine görüşlerini açıklar. Tutunamayanlarla bir çok
kesime tuhaf, alışılmadık gelebilecek bir roman yazdığının farkındadır. Roman
konusunda fazla bir sorgulamanın, tartışmanın yapılmadığı, modern edebiyatın
tanınmadığı bir edebiyat ortamında romanı ile ilgili haklı endişeler taşır.
Tutunamayanlar Romanında Anlatım Özellikleri
Tutunamayanlar romanında bir anlatıcı
figür vardır. Anlatıcı, Turgut Özben’in notlarım düzenleyen gazetecidir.
Romanın anlatım biçimi, metnin sonuna eklenen Turgut Özben’in mektubu dışında
genellikle üçüncü tekil kişi (o) anlatımdır. Romanda Oğuz Atay’ın egemen
anlatım tutumu ise ‘ironik’ bir anlatımdır. Hiciv, taklit, başkasının dilinin
abartılarak taklidine dayanan parodi, yabancılaştırma tekniği olarak alay,
romanda egemen anlatım tutumu olarak ironiyi yaratır.
Tutunamayanlarda olaylar zinciri
bulunmadığından yazar anlatımı bireyin iç dünyasında yoğunlaştırır. İç dünyayı
kesintisiz anlatabilmek için çağdaş roman tekniklerini kullanır. Bu tekniklerin
başında ‘bilinç akımı’ gelir.
Oğuz Atay Tutunamayanlar romanında bilinç
akımı-akışı tekniğiyle çağdaş batı romanının modem anlatım araçlarından ‘Kolaj’
tekniğini de bolca kullanır. İlk bakışta roman dokusuna aykırı gibi gelen ama
ana tematiğin bir parçası olan bir metnin dokuya katılması diyebileceğimiz
kolaj, Tutunamayanlarda özellikle kurmaca şarkıların ve şarkı açıklamalarının
olduğu bölümlerde görülür ve bireyin bilincinin olduğu kadar bilinçaltının da
aydınlığa çıkarılmasında yardımcı bir tekniktir.
Üslûp ve Dil Özellikleri
Tutunamayanlar romanına üslûp ve dil
özellikleri açısından baktığımızda ‘kurgu’
ve ‘anlatım’ düzlemlerinde görülen yenilik denemelerinin burada da söz
konusu olduğunu görürüz. Atay’ın amacı, yazdığı romanla bir dil ustası olduğunu
kanıtlamak değildir. Aksine romanda dil ve söylem karmaşasıyla karşı karşıya
geliriz. Geleneksel bir düzenin bir anlaşma aracı olan dil, Tutunamayanlarda
ise anlaşamama aracına döner. Romanda kimse birbirini dinlemez, her kafadan bir
ses çıkar.
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar da kullandığı
dil, iki özelliği içinde barındırır: Bir yandan kahramanlarıyla özdeşleşen,
onlarla arasında duygusal bağlar kuran, diğer yandan da anlattıklarının gülünç
hale getirilmeden, parçalanıp çarpıtılmadan ciddiye alınamayacağım farkında
olan bir dildir. Tutunamayanların başka dillerin taklidi, parodisi olarak yazılması,
duygunun abartılarak gerçeğin kırılması ve okurun ucuz duygusallık taklidiyle
karşı karşıya bırakılması hep bu yüzdendir.
Oğuz Atay Tutunamayanlarda yeni bir üslûp
denemesine girişerek dille, kelimelerle adeta oyun oynar. Alışılmışın dışında
üslûp ve dil özellikleriyle romanda, postmodernizmin ‘kuralların bozumu’ anlayışı benimsenir. Oğuz Atay eserinin organik
bütünlüğünü bozacak her yöntemi özgürce kullanır. Kelimeler olmadık yerde
birleştirilir, bir cümleye değişik zamanlar sıkıştırılır, paragraflar arası
mantıksal ilişkiler bozulur, değişik satır düzenlemeleri yapılır ve noktalama
işaretleri alt üst edilir. Günseli’nin ağzından Selim’le yaşadıkları aşkın
anlatıldığı 15. Alt bölümde 73 sayfa boyunca hiçbir noktalama işaretinin
kullanılmaması bu bakımdan ilginç bir örnek teşkil eder.
Tutunamayanlar Romanında Mekan
Atay‟ın genel akışa
kapılmadan, Türk insanının meselelerini modernleşme sorunsalı çevresinde ele
alan romancılarımıza benzer bir duyarlıkla özgün bir bakışı birleştirdiğini
söyleyebiliriz.
Modernleşmenin başlayıp
yayıldığı mekan şehir, taşıyıcılarıysa şehir insanıdır ve Türk romanında
1960‟lara özgü saf köylü romantizmi ve köyü modernleştirme heyecanı, Oğuz Atay
romanında yerini modernleşmenin asıl mekanı/kurbanı olan şehirde, değişimin
çelişki, açmaz ve bozgununa bırakmıştır.
Görüşleriniz bizim için değerlidir. Sizler de bu yazı hakkındaki görüşlerinizi yorumlarda belirtebilirsiniz.