Postmodern Romanlarda
Kurgu
#Postmodern romanda
kurgu oldukça ilginç bir konudur ve postmodern roman en çok bu
yönüyle klasik ve modern tarzdaki romandan ayrılır, denilebilir.
# Kurgu,
kurgulama ya da kurmaca, gerçek dünyadan alınan malzemenin yazarın hayal
dünyasında sanatsal bir biçime dönüşmesi, gerçekliğin hayal gücüyle sanal,
itibarî, saymaca bir âleme dönüştürülmesidir.
#Gerçeklik,
insan zihninden bağımsız olarak dış dünyada var olan olay, olgu, durum ve
varlıktır. Kurmaca ise, sanatçı muhayyilesinin bu gerçekliklerden işine
yaradığına inandığı bazı unsurları alarak soyut düzeyde güzel, estetik, kendi
içinde uyumlu, zihinsel nitelikli bir dünya inşa ve terkip etmesidir. Kurmaca,
uydurmadır ama gerçeklerden kopuk değildir.
#Evet,
kurgunun tanımı budur; ancak postmodern romanlardaki kurgunun bu
genel-geçer tanıma uymadığı görülüyor. Postmodern roman yazarlarının
her konuda olduğu gibi kurgu konusunda da bilindik çerçeveler içerisinde
kalmayı reddettikleri, “üstkurmaca“ adı verilen yeni bir kurgu yöntemi
kullanmayı tercih ettikleri görülüyor.
#Aslında
bu durum postmodernistler açısından kendi içinde tutarlı bir yapı arz ediyor.
Postmodernistlerin “gerçeklik” kavramına bakış açıları farklı olduğundan
bilindik kurgu tekniklerini kullanmamaları oldukça doğal bir tutumdur.
#Postmodern anlayışa
göre “gerçeklik” değişken bir olgudur ve belirsizdir. Bu düşünce biçiminin kökeninde, büyük ölçüde,
bilimin eski gücünü yitirmiş olması yatmaktadır.
#Uzun
bir süredir doğruluğuna büyük bir sadakatle inanılan bilimsel bulguların, yeni
saptamalarla geçerliliğini yitirmiş olması bilime duyulan güveni sarsmıştır.
Einstein’in rölativite kuramı, Kuantum teorisi, Stephan
Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi adlı yapıtında zamanla ilgili ortaya
koyduğu yeni bilimsel buluşlar, “gerçek” olduğu düşünülen şeylerin büyük bir
yanılsamadan ibaret olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla postmodernistlerin
tercihi “gerçeklik” kavramından uzak durmak yönünde olmuştur.
#Postmodernistlere
göre bilimsel bilgi ile diğer alanlardan gelen bilgiler arasında hiçbir fark
yoktur. Hayatın her veçhesine bütünüyle dil aracılık yaptığı için, bilimin
sağladığı şey, gerçekliğin yalnızca bir yorumudur. Pozitivistler, bir iç
içeliği gizlemeye çalışıyorlar ise de, olgular ve değerler bilimde
birbirlerinden ayrılamazlar. Postmodernistlere göre bilim, sadece başka bir
sembolizm türü veya semiyotik şemadır.
#Hakan
Sazyek, "Türk Romanında Postmodernist Yöntemler ve Yönelimler”
başlıklı makalesinde, romanda kurmacadan üstkurmacaya nasıl geçildiğini şöyle
anlatmaktadır:
→Yansıtmacı
yazar tanıdık olduğu hayatın caddelerinde elinde bir ayna ile dolaştırır okuru.
Kısacası hayatı yansıtırken kullandığı ölçütler nesnel gerçekliğin içinde yer
alır.
→Postmodernist yazar
ise yansıtmacı tutumun verilerini nesnel gerçekliğin mümkün olduğu kadar
uzağında kalarak temin etmekle onlardan ayrılır. Gerek dış gerekse iç
gerçekliği yansıtma amacı olmayan postmodernist roman kurmacanın
içinde kalarak bu sanal evreni işlemeyi hedefler.
→Postmodernist anlatıların
yansıttığı, gönderme yaptığı dünyanın özellikleri bu evrenin formatlarıyla
belirlenmiştir. Anlatının kurgu düzeneği oluşturulurken yansıtmacı
ve modernist tarzların başvurduğu araçların tam karşıtı olanlar
seçilir özellikle.
#Sazyek,
Türk romanında postmodernizm konusu irdelenirken oldukça yararlı açılımlar
sağlayan makalesinde üstkurmacanın üç ayrı şekilde uygulanabileceğini
belirtiyor:
a)
Metnin kuruluşunu, yazılış sürecini olgu içerisine konumlandırma, ayrıca diğer
kurmaca metinleri kısmî olarak yerleştirme,
b)
Yansıtmacı tarzda dış gerçekliği olabildiğince inandırıcı bir tutumla kurmaca
yapıya aktarma kaygısının yerine nesnel gerçeklik-kurmaca ilişkisi/çelişkisini
belirginleştirme,
c) Modern
yansıtmacı ve modernist tarzlarda kimliği ve işlevi örtükleştirilen
anlatıcıyı etkin figür olarak belirginleştirme.
Bu üç madde aşağıda detaylı
olarak anlatılmıştır.
#Metnin kuruluşunu, yazılış sürecini olgu içerisine konumlandırma;
→Postmodernist romanda,
her fırsatta, okunan metnin bir kurmaca olduğu okuyucuya hatırlatılır. Bunu
yapmak için kullanılan en yaygın yöntem, romanın yazılış sürecini ana konu
olarak kullanmaktır.
→Romanın
teknik yapısına ilişkin hiçbir bilgi vermemeye özen gösteren yansıtmacı
ve modernist romana karşın postmodernist romanda okuyucu
metnin yazılış sürecini izlemeye davet edilir. Üstkurmaca, iki kurmaca metni iç
içe geçirmek suretiyle de kurulabilir. Okuyucunun elinde tuttuğu roman dışında,
romanın içinde yazılan bir roman daha oluşturur yazar.
→Kurmaca
(dış roman) ile iç kurmaca (iç roman) kaynaştırılır. Okuyucu kimi zaman
hangisinin iç roman hangisinin dış roman olduğu konusunda çelişkiye düşürülür.
Kimi zaman kurmaca ile gerçeğin yazma ile yaşamanın iç içe geçtiği bir süreç
yaşanır.
#Yansıtmacı tarzda dış gerçekliği olabildiğince inandırıcı bir
tutumla kurmaca yapıya aktarma kaygısının yerine nesnel gerçeklik- kurmaca
ilişkisi/çelişkisini belirginleştirme.
→Sazyek
bu maddede, postmodernist anlatı sisteminde kurmaca evrenin de bir
gerçeklik olarak algılandığını belirtiyor. Postmodern romanlarda kimi
zaman realite ile kurmaca ya da mantıkî gerçeklik ile fantastik birlikte
işlenebiliyor. Kimi zaman roman kişilerinin gerçek dünyada mı yoksa kurmaca
dünyada mı yaşadıkları ayırd edilemiyor.
→Yine
bazen romanda anlatılan bölümlerin roman gerçekliği içerisinde yaşanmış olup
olmadığı konusunda okuyucu ikileme düşürülebiliyor. Bu madde bağlamında
fantastik de önemli bir unsurdur. Postmodern roman fantastiği,
fantastik romanlarda olduğu gibi genele yaymaz; onu gerçeklikle sentezleyerek
kullanır.
#Modern yansıtmacı ve modernist tarzlarda kimliği ve
işlevi örtükleştirilen anlatıcıyı etkin figür olarak belirginleştirme.
→Yaşamanın
iç içe geçtiği postmodern romanlarda yazar-anlatıcı etkin bir
figürdür. Sık sık okurla iletişim kurar. Anlatıcının güçlü bir yapıda olması
üstkurmacanın bir getirisidir.
→Üstkurmacanın
hakim olduğu postmodern romanlarda, öngörüleceği üzere, olay örgüsü
bilinen kurallara göre oluşturulmaz; hatta
kimi postmodernist yazarların sağlam bir olay örgüsü oluşturmaya
çalışmak gibi bir kaygılarının dahi olmadığı görülebilir.
#Postmodern
romanlarda kurgudan söz etmeye devam ederken gerilim unsurlarına değinmeden
geçmemek gerekir. Postmodern romanlarda her ne kadar "olay” geri planda
kalmış olsa da gerilim unsurlarından faydalanmak, yani okuyucuda korku, endişe,
merak, gerilim, şüphe, heyecan, sıkıntı, kaygı gibi duyguların depreşmesine yol
açabilmek oldukça önemlidir.
#Zira
yalnızca metin yazma teknikleri hakkında yazan bir yazarın yapıtları
okunmayacaktır. Oysaki postmodernist görüşe göre popüler olma,
popüler olan ile teknik bilgileri birleştirme geçerli olan yöntemdir.
#Bu
bakış açısı yalnızca edebiyat alanında değil, tüm alanlarda geçerlidir. Bir
metni okunur kılabilmek için heyecan unsurunu eklemek
kaçınılmazdır. Postmodern romanlarda bu heyecan unsurunun genellikle
dedektiflik, polisiye, gerilim tekniklerinin yardımıyla oluşturulduğu
görülüyor.
#Çoğu
zaman, okuyucunun elinde tuttuğu romanın "şimdi” yazıldığı belirtildikten
sonra yazım esnasında yaşanan teknik sorunlarla polisiye ya da dedektiflik
romanlarında görülen düğümler birleştirilir ve okuyucunun da içinde bulunduğu
bir kurgu oluşturulur. Bunun dışında postmodern romanlarda gerilim
unsuru olarak bilinen sosyal çatışmanın hiç yer almadığını, iç çatışmanın da
geri planda kısmen görüldüğünü belirtmek gerekir.
#Kurgunun
önemli bir parçası olan "son” postmodern romanlarda çoğunlukla
ucu açık son şeklindedir. Ucu açık sonda olaylar net bir sonuca ulaştırılmaz,
kesik bırakılır.
#Burada
amaç, her okuyucunun kendi muhayyilesinde bir son oluşturabilmesine fırsat
vermek, romanın başlangıcından itibaren kurguya dahil edilen okuyucuyu sonuç
bölümünde pasif konuma düşürmemektir.
#Elbetteki,
metnin yazara değil de okuyuculara ait olduğu, her farklı okumada bir metinden
milyonlarca metin oluşacağı görüşü de ucu açık son oluşturma tekniğinin
nedenlerindendir. Postmodern romanlar sergileme romanlarıdır ve bazı
yaşantılar, olaylar ve durumlar sergilenmekle yetinilir ve sonucu okuyucunun
bağlaması beklenir.
#Postmodern romanların
kurgularındaki önemli yapılardan biri de metinlerarası ilişkilerdir. En genel
tanımıyla metinlerarasılık, bir metni oluştururken başka metinlerden
yaralanmaktır.
#Aslında
yazar, yeni bir metin oluştururken isteyerek ya da istemeden mutlaka geçmişteki
metinlerden bir şeyler taşıyacaktır yazısına. Bu insan beyninin doğal yapısının
bir gereğidir. İnsan, yaratılıştan gelen özellikler ve çevresel etkenlerin
senteziyle varlığını ortaya koyar. Yaşamı süresince öğrendiği her şey zihninde
depo edilir ve gerektiğinde kullanılır. Dolayısıyla yazarın yeni bir metin
oluşturmadan önce okuduğu her metin, o anda kaleme aldığı yeni metnin çıkış
noktası niteliğindedir. Kısacası aslında her metin, metinlerarası ilişkilerin
bir ürünüdür.
#Postmodern romanlarda
metinlerarası ilişkilerin, hem metin ekleme hem de metin dönüştürme yöntemiyle
oluşturulduğu görülüyor. Montaj ya da kolaj isimlendirmeleriyle de anılan metin
ekleme yönteminde yazar, kurguladığı metin içerisine başka bir metni hiç
değiştirmeden yapıştırır. Yapıştırılan metin çok farklı türlerde olabilir:
mektup, şiir, günlük, deneme, epigraf, gazete küpürü, makale, fatura, resmî
evrak, resim, ...
#Metin
dönüştürme yönteminde ise öngörüleceği üzere yaralanılan metinler dönüştürülerek
yeni metnin içine dahil edilirler. Bazı yazarlar geleneksel kültür, sanat,
edebiyat birikimlerini kendi romanlarında yeniden işlemeye, günümüz şartlarına
ve dünyasına uyarlamaya ya da amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışırlar.
#Bu
yazarlar eski hikayeleri, halk edebiyatı ve folklor ürünlerini, masalları,
destanları, efsaneleri, menkıbeleri, mitolojiyi vs. çağdaş roman anlayışı ve
teknikleri doğrultusunda yeniden yazarak üretirler. Metin dönüştürme eylemi, ya
ciddi bağlamda yapılır. Yani dönüştürülen metne saygı duyularak onun önemi,
değeri ve etkisi kabul edilerek, benimsenerek yapılır ya da gayr-ı ciddi
bağlamda yapılır.
#Yani
dönüştürülen metnin şeklini ya da içeriğini alaya, hafife almak, hicvetmek,
gülünç yapmak için yapılır. Bu yöntem beş ayrı şekilde uygulanabilir. Kurgu ve
teknik taklidi, ifade kalıpları taklidi, üslûp taklidi(pastiş), içerik
aktarımı(parodi), çağrışımsal göndermeler.
#Postmodernist
yazarlar kimi zaman romanlarının kurgu ya da teknik unsurlarını oluştururken
geçmiş dönemlerde yazılmış yapıtların teknik ya da kurgu özelliklerinden
yararlanabilirler, onları taklit ederler, dönüştürerek kendi metinlerine
uyarlarlar.
#Yine
aynı şeyi ifade kalıpları bağlamında da yapabilirler. Başka türden metinlere
has ifade kalıplarını çağrıştıracak ifadeler kullanılabilir. Örneğin, "az
gittik, uz gittik dere tepe düz gittik...” diye başlayıp devam eden ve masal
türüne ait olan bir kalıbı bir postmodern romanda "G. az gitti,
uz gitti, metropol, eyalet düz gitti...” şeklinde görmek hiç de zor değildir.
#Üslûp
taklidi ya da pastiş tekniğinde örneksenen metnin yalnızca söyleyiş, anlatış
şekli taklit edilir. Eski dönemlerde bu yöntem çalıntı yapmakla eş değer gibi
görülürken bugün özellikle postmodern romanların vazgeçilmez
tarzlarından biri haline gelmiştir. Pastiş, taklit edilen yapıtın önemine vurgu
yapmak için kullanılabileceği gibi söz konusu olan metinle alay etmek için de
uygulanabilir.
#İçerik
aktarımı bir diğer adıyla parodi, yazarın örneksediği metnin ana konusunu kendi
metnine aktarmasıdır. Dikkat edilmesi gereken nokta parodide diğer metinden
yalnızca konusunun aktarıldığı; kişiler kadrosu, zaman, mekan gibi unsurların
silbaştan yazılması gerektiğidir.
#Parodi
bazı romanlarda metnin tamamına hakim olabileceği gibi bazen örneksenen metnin
bir parçasının, bir cümlesinin kullanılmasıyla da oluşturulabilir.
#Çağrışımsal
gönderme yöntemiyle söz konusu metin, bir roman kişisinin isminin
kullanılmasıyla ya da o metnin çok belirgin bir unsurunun dile getirilmesiyle
anımsattırılır.
Postmodern Romanlarda Kurgu, Postmodern Roman ve Kurgu, Postmodernizm ve Kurgu, Postmodern Roman Kurgusu, Postmodernizm, Edebiyat,