Postmodern Romanlarda Çoğulculuk - Edebiyat Araştırmaları
Son Başlıklar
Loading...

19 Nisan 2018 Perşembe

Postmodern Romanlarda Çoğulculuk

Postmodern Romanlarda Çoğulculuk

#Postmodern söylemin eklektik (çoğulcu) yapısı, modern romanlarda da dikkati çekmektedir.

#Küreselleşen dünyada farklılıkları bir arada, yan yana tutmak çok önemli bir hâl almıştır. Bu bağlamda modernin çoğulcu yapısında farklılıklar sistematik bir sıra izlerken, postmodernde hiçbir ayrım gözetmeksizin birlikte durabilirler.

#Bu duruş postmodernin aynı anda, gelenekçi, modern ve modern ötesi olanı yan yana verebilmesini getirmiştir. Bununla beraber ortaya çıkan çelişkili durumlar da kavramın içinde bir ustalık olarak addedilmiştir. Bu yüzden gerçek ve fantastik olan yan yana ama çelişkili olarak işlenmiştir.

#Dolayısıyla bu eserlerin yorumlarının kesinliğinden de söz edilemez. Çünkü anlatıya sindirilen anlam ya belirsizdir ya da birden fazladır. Buna bir de hakikat ve gerçeklik olgularının hayali bir unsurmuş gibi işlenmesi de eklenince eser, iyiden iyiye belirsizleşir.

#Sosyal, politik, kültürel, ekonomik ve edebi alanlar başta olmak üzere oluşan   bütün yapılarda karşılaşılan çoğulculuk postmodernizmin temel ilkelerindendir. Eklektizm hayattaki farklılıkları daha da belirginleştirmiştir.

#Eski çelişkilere değişen şartlar doğrultusunda yenilerini ekleyen bu sistem, günümüzde bireyi yalnızlığa itmiştir. Herkes bütün farklılıklarıyla bir aradadır ancak tektir. Bunun üzerine yalnızlığının farkına varan insan, zamanla içinde bulunduğu çelişkilerle birlikte parçalı bir hayata ram olmaya başlanmıştır. Artık birey “her şey benim olmalı” mantığı ile hareket eder olmuştur.

#Bu durum edebi düzleme ise tamamen parçalılık olarak yansır. Zaten temelinde büyük anlatıların reddiyesi yatan postmodern anlatı, çoğulculuk prensibine bağlı olarak bünyesinde bir sürü parça parça küçük metin barındırır. Bu heterojen yapı da karşımıza eklektik bir sistemi çıkarır.

#Postmodernistler bir metin hakkında sonsuz sayıda yorum yapılabileceğini iddia ederler. Çünkü kişi, yine insan buluşu olan dille ancak sınırlı şeyleri ifade edebilir. Ama geride daha söylenmemiş fakat anlaşılabilecek birçok şey vardır. Bu durumda metinle ilgili tek bir yorum yapılamaz. Kişi sayısı kadar yorum olduğu muhakkaktır.

#Çoğulculuk ögesi postmodern anlatılarda her şeye ayrım gözetmeksizin kucak açmak şeklinde görülür. Aslında Her bütünlüğe karşı çıkan, parçaladığı bütünlüklerin parçalarını birbirine ‘iliştiren’, kendisi için de ilişme ilişkisini tercih eden, ‘montaja, kolaja düşkün olan postmodern insan’ın eklektik olması kendiliğinden açıktır. 

#Modern romanın belirli bir hiyerarşi içerisinde ele aldığı çoklu unsurlar, postmodern anlatıda âdeta demokratik bir ortam içerisinde herhangi bir sıra gözetilmeksizin yan yana durur. Bu yaklaşım da postmodernin en önemli özelliği olan eklektik yapısını ortaya çıkarır. Postmodern anlatılarda çoğulculuk ilkesi şu şekillerde görülür:

Çoklu Okumalar


#Postmodern eserlerde okura mesaj iletmek gibi bir kaygı bulunmadığı için metnin anlamı istenildiği kadar çoğaltılabilir. Bunu zaman zaman yazar, bazen de okur yapar. Bir eserden her okur kendine özgü yorumlar yaparak farklı kurgular çıkarabilir. Bazen de yazar bu kurgulama durumu için okura yardım eder. Bunu da alternatif okumalı metinler ortaya koyarak yapar.

#Örneğin, Güney Dal’ın Kılları Yolunmuş Maymun adlı eserinde alternatif okumaya açık bir kurgu sistemi vardır. Yazar metnini Mehter Marşı’nın iki ileri bir geri biçimindeki ritmik sistemine uyarlamıştır. Bununla beraber Güney Dal eserinde okuru da bu mantıkla esere bakması gerektiği konusunda yönlendirir:

Mehter müziğini ne iş yaparsam yapayım sürekli dinliyorum. Dinlediğim sürece beni rahatlatan garip bir etkisi var ritminin; bir şeylere geç kalmışım ama kendimi hasta edecek aceleye gerek olmadığını anlatan bir ritim bu. Belki de çocukluğumun durağan, berrak günlerini anımsattığı için bana öyle geliyor. Bir yandan ‘Gazete Günleri’ni bizim teypten dinlerken öbür yandan ‘Casusun Notları’ fotokopilerine göz gezdirip, Mehter Müziğinin ‘iki ileri bir geri’ ritmini fona alabilirsiniz. Geç kalmışlık saplantınızı henüz çözümlemiş değiliz; biliyorsunuz zaman korkunuzla iç içe olan bir saplantı bu.”

#Görüldüğü üzere anlatılarda farklı sistemlerde kurgulanmış metinler yazarın yönlendirmesiyle veya onun müdahalesi olmadan alternatifli okuma şekline bürünebilmektedir.

Anlatıcı Çokluğu


#Postmodernist anlatı, modern romandakinin aksine mümkün olduğunca anlatıcıyı ön plana çıkarır. Hatta sadece ön plana çıkarmakla da kalmaz, bazen metnin içerisine birden fazla anlatıcı da yerleştirdiği görülür.

#Postmodernin temelinde var olan çoğulculuk ilkesinin de etkisiyle bu anlatıcı çokluğu, metne parçalı bir yapı sunar ve okurun gerçek algısı tamamen kırılır. Bununla beraber modern romanda yazara güvenen okur, artık postmodern anlatıda yazara şüphe ile bakmaktadır.

#Bu çok anlatıcı sistemini bazı yazarlar, okurun anlayışına bırakırlarken; bazıları da sezdirme yoluna giderler. Örneğin, Pınar Kür, Bir Cinayetin Romanı adlı eserinde anlatıcı değişikliklerini sayfanın sağ üst kısmında isimlerin baş harfini kullanarak haber verir. Ancak burada yazar kısmen de olsa bir örtülü durum oluşturmuştur. Zira isimleri aynı olan figürler çok olduğu için zaman zaman hangi bölümü kimin anlattığı muğlaklaşmıştır.

#Genel olarak bu teknikte anlatıcı çok fazla bilgi vermeden okur tarafından anlaşılmayı ummuştur. Postmodern anlatıların temelinde de bu örtük olma durumu vardır zaten.

Türlerin Bir Arada Oluşu


#Bir anlatı içerisinde birden fazla türün bulunması durumudur. Yani metnin aynı anda hem tarihi, hem aşk konulu, hem de polisiye bir anlatı olma özelliği göstermesidir.

#Bir metnin anlatı olabilmesi için zaten tarihe yaslanması veya polisiye unsurların bulunması gerekmektedir. O halde ikisinin bir arada olması postmodernizmin eklektik yapısının bir sonucu olarak görülmelidir.

#Örneğin, Nedim Gürsel’in Boğazkesen adlı eserinde tarihi bir doku işlenirken, aynı zamanda da dönemin şartları içerisinde gelişen tutkulu bir aşka da yer verilmiştir. Böylelikle eser, hem tarih hem de aşk hususiyetlerini bünyesinde buluşturmuştur.

Zıtlıkların Birlikte Kullanılması


#Postmodernizmin temelinde bulunan “ne olsa gider” mantığı sık sık zıtlıkları yan yana getirmiştir. Çoğu anlatılarda modern ile ilkel, elit ve popüler, dinsel olanla pornografik, Doğu ile Batı birlikte anılmış, işlenmiştir.

#Aslında postmodernin yapısında bulunan demokratik mantık bu farklılıkların bir araya gelmesine ve olabildiğince sınıflandırılmadan kullanılabilmesine imkân sağlamaktadır.

#Bu konudaki en yetkin örneklerden biri de Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı’sıdır. Bu konuda Yıldız Ecevit’e katılmamak mümkün değildir:

Yüksek/sanatsal ve eğlencelik özelliklerin bir arada yer aldığı bu metnin ana kurgu ilkesi çoğulculuktur; çoğunlukla karşıtlıkların oluşturduğu bir yapıdır bu.

Aşk ve cinsellik, somut ve soyut,  resim ve yazı, sanat ve yaşam, Doğu ve Batı, kör ile gören, hümanizma ile teokratizm, yaşam ve ölüm, katil ve maktul, sanat ve cinayet, tanrı ve şeytan, ruh ve madde, köpek/at/ağaç ve insan, Kara ile Şeküre ve Hüsrev ile Şirin, dün ve bugün, özyaşam ve kurmaca, pornografik argo ve Kuran âyetleri,  kırmızı ve mor... Konusal düzlemde içerdiği kanlı çekişmelere karşın, tüm bu karşıtlıkların/bakışımlılıkların bir karnaval         coşkusu     içinde yaşandığı çoğulcu/çokkatmanlı bir metin Benim Adım Kırmızı.

#O halde şunu rahatlıkla ifade edebiliriz, çoklu postmodern metinlerde zıtlıklar hiçbir ayrım gözetilmeden yan yana kullanılabilmektedir.

Postmodernizm ve Çoğulculuk, Postmodern Roman, Postmodern Çoğulculuk Anlayışı, Çoklu Okumalar, Anlatıcı Çokluğu, Türlerin Bİr Arada Oluşu, Zıtlıkların Birlikte Kullanılması, 

Share with your friends

Add your opinion
Disqus comments
Notification
This is just an example, you can fill it later with your own note.
Done