Bereketli Topraklar Üzerinde Romanı İnceleme - Edebiyat Araştırmaları
Son Başlıklar
Loading...

28 Ağustos 2020 Cuma

Bereketli Topraklar Üzerinde Romanı İnceleme

Bereketli Topraklar üzerinde Romanı İnceleme, Bereketli Topraklar üzerinde Romanı Tahlili, Bereketli Topraklar üzerinde Romanı Konusu, Bereketli Topraklar üzerinde Romanı Ana Fikri

Kitabın Künyesi

Kitap İsmi : Bereketli Topraklar Üzerinde
Kitap Yazarı: Orhan Kemal
Yayınevi: Remzi Yayınları, Tekin Yayınları, Everest Yayınları
Sayfa Sayısı : 380

Bereketli Topraklar Üzerinde romanının yazarı Orhan Kemal’dir.
Bu içerikte bulabileceğiniz bazı temel bilgiler şunlardır;

Romanın Konusu
Romanın Özeti – Olay Örgüsü
Romanın Bakış Açısı - Anlatıcısı
Romanın Zaman Analizi
Romanın Mekân Analizi
Romanın Kişi-Şahıs Kadrosu Analizi
Romanın Ana Fikri


Bereketli Topraklar Üzerinde Romanının Konusu


Bereketli Topraklar Üzerinde romanı, kent yaşamının ezdiği köylünün “ekmek” kaygısı uğruna yaşadığı çatışmalardan oluşur. Eserde, Türk toplum yapısına ait psikolojik gerçekliğin, dönemsel yansımaları ve maddi kaygılarla şehre göç etmek zorunda kalan insanların trajedisi dile getirilir.

Bereketli Topraklar Üzerinde, Orhan Kemal’in roman türünde yazdığı beşinci eseri ve Çukurova gerçeğini anlatmak gayesi ile yazmayı planladığı 93 romanın ilkidir. Toprak ve fabrika sahiplerinin şehre göç zorunluluğu içindeki köylü/ işçilerin yaşadığı çatışmaların öyküsüdür.

Bereketli Topraklar Üzerinde Romanının Olay Örgüsü

Yazarın rakamla 30 bölüme ayırdığı Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanı üç ana bölümde inceleyebiliriz:

Bölüm 1

Sivas’ın Ç. Köyünden üç arkadaş; îflahsızın Yusuf, Köse Haşan ve Pehlivan Ali’nin, Çukurova’da iş bulma umuduyla yola çıkması
Adana’ya vardıktan sonra açlık ve sıkıntı dolu günler geçiren üç arkadaş’ın, “hemşeri” dedikleri fabrikatörün arabasının önüne Îflahsızın Yusufun atılışıyla dokuma fabrikasında iş bulması
Ahırdan bozma bir barınakta yaşayan işçilerden Köse Hasan’ın çalışma şartlarının olumsuz etkisiyle kısa süre sonra hastalanıp yatağa düşmesi ve daha sonra ölmesi
Irgat başının aldığı rüşvetleri fabrikatöre iletmek isteyen Yusuf ve Ali işten atılması

Bölüm 2

Yusuf ve Ali’nin inşaatta çalışmaya başlaması
Ali’nin birlikte çalıştığı ve kendisine borçlanan Ömer Zorlu’nun barakasına taşınması
Ali, şantiyedeki birçok erkek ile ilişkisi olan Ömer Zorlu’nun karısı Fatma’ya aşık olması
Bütün gücü ile çalışmakta olan Yusufun duvar ustası Kılıç’ın yanında meslek edinmeye, ustalaşmaya gayret etmesi
Ali ve Fatma’nın çiftliğe kaçması
Çiftlikteki Senem Bacı’ya yardım eden Fatma’nın, Ağa’nın yeğeni ve Katip Bilal ile ilişkiye girmesi
Ali’nin tarlada yan yana çalıştığı Aptal kızı ile ilişkiye girmesi
Ali ile Fatma’mn Aptal Kızı yüzünden tartışması
Katip Bilal’in Fatma’dan daha rahat yararlanmak için Ali’yi patoza göndermesi.
Para günü şehre inen Ali’nin ırgatbaşının genelevdeki kızı Selvi’ye aşık olması -Irgatbaşının, Halo Şamdin ve Kürt Zeynel’in işçileri ayaklandırdıkları gerekçesiyle işten attırması

Bölüm 3

- Fatma’dan bıkan Bilal’in onu tarlada çalıştırmaya başlaması
Patoz makinesinde çalışmaya başlayan Ali’nin, Selvi’yi köyüne götürme hayalleri kurması
Dinlenmeksizin çalıştırılan Ali’nin patoz makinesine düşmesi ve ölmesi üzerine Kürt Zeynel ve Halo Şamdin’in harmanı yakması
Ali ve Köse Hasan’ın gurbette ölmesi üzerine îflahsızın Yusufun Ç. köyüne yalnız dönmesi

Bereketli Topraklar Üzerinde Romanında Bakış Açısı ve Anlatıcı

Küçük adam’ın kendini tanımlama çabalarının anlatıldığı serinin ilk kitabı olan Bereketli Topraklar Üzerinde romanı, Tanrısal bakış açısı ile kaleme alınmıştır.

Anlatıcı, olay birimleri, kişiler dünyası, mekan ve zamana ait aynntılan izleksel kurguyla bütünleştirir. Eserde, anlatıcının bakış açısı, “eserin yönünü ve özünü belirleyen” işleve sahiptir. Bereketli Topraklar Üzerinde romanında anlatıcı, her şeyi bilen ve gören konumdadır:

“Güneş, ağır ağır yükseliyordu Doğu ’dan. Güneş ağır ağır yutuyordu sabahın serin nemini. (..) Gecenin birinden beri durup oturmadan didinen toprak yüzlü bu insanlar, zırıl zırıl terlemekten kupkuru kalmışlardı sanki.(..) Mal sahibine göre gördükleri iş, harmandan buğday demetlerini omuzlayıp omuzlayıp, harman makinesine koşturmaktan ibaretti. ’’ (BTÜ, s.220)

Maddi kaygılarla çırpınan bireylerinin, gurbette tüketilişine duyarsız kalamayan anlatıcı, yozlaşmış düzene tavrını, sosyal eleştirel gerçekçi bakış açısıyla netleştirmiş olur. Diyaloglar aracılığıyla sosyal çözümlemeler yapılır. Olay birimlerinin akışının diyaloglar yoluyla yapılışı, Tanrısal anlatıcının zaman ve mekan boyutunda karakter yaratma çabasının sonucudur. Kişilerin bilinçaltı düşünceleri de, anlatıcının niyetine bağlı olarak şekillenir:

“Demek bir insan ‘bacım' dediğine kötü gözle bakabilirdi? Vah şehir diye geçirdi, gözün çıksın şehir. Kırdın kanadımı kolumu şehir, vay şehir, vay kahbe şehir.. ” (BTÜ, s.258)
Anlatıcı, içinden çıktığımız ve ona döndüğümüzü toprak ile simgeleştirerek, ironik bir çürüme öyküsü anlatır. Tasvir, özetleme, geriye dönüş, iç monolog ve diyalog teknikleri ile “küçük adam”ın tutunma öyküsünü olay, kişi, zaman ve mekan yönlerinden aydınlatır.

Bereketli Topraklar Üzerinde Romanında Zaman


Eserde anlatıcı, öykü ve öyküleme zamanını aynı nesnel zamanda birleştirir. Öykü zamanı, sonbaharda başlar ve sıradizimsel olarak anlatılan yaklaşık bir yıllık süreyi kapsar. Orhan Kemal eserlerinde, “olayları zaman sırasına göre düzenleme ilkesine bağlı kalır. Eserde, geriye dönüşler yaşamın gerçekleriyle bağlantılı psikolojik tahliller içerir:

Gözleri daldı. Tosbağa mahallesinin çarpık, eğri sokaklarını, ayı inine benzeyen kerpiç evlerin kapısında güneşe karşı kirli saçlarını tarayan kızları, çocuklarını kapı önlerinde herkese karşı yıkayan kadınları, etekleri sakıldaklı çocukları düşündü. (..) aynı çırçır fabrikasında çalıştıkları yıllarda (..) ağzı var dili yoktu. (..) onunla hendeğe ilk girdikleri geceyi hatırladı." (BTÜ, s.270)

Öykü zamanı; geriye dönüşler, şimdi’ye ait anlatımlar ve gelecek hayalleri ile üç boyutlu nitelik kazanır: bir gazocağı alacağım. ” (BTÜ, s. 9) Öykü zamanın akışı, zamanda atlamalar ve özetlemeler yoluyla sağlanırken diyaloglar üzerine kurulan olay birimleri de birbirini hazırlayıcı niteliktedir. Ayrıca eserde karakterin iç zamanından uzaklaşarak bir iş süresine sıkıştığı ve bireysel zamanın olmadığı görülür. “Para günü”, “düdük sesi”, “işbaşı ve paydos saatleri” ile sınırlanan birey için, zaman bu nesnel göstergeler ile anlam kazanır. Bu göstergeler, yaşamsal her türlü öznelliği silerek kişinin tekdüzeleşerek yığınlara dönüşmesine sebep olur.

Eserde sosyal zamana ait tarihi ve işlevsel ayrıntılar da dikkati çeker: “en bağımsız yazar bile, çelik kancalarla yaşadığı devrin ruhuna bağlıdır. ” Orhan Kemal’in eseri yazma planlan ile belirginleşen öykü zamanı, 1940-1950’li yıllardır: “Bir yandan tarım kesiminde kullanılan teknikler nedeniyle kırsal nüfus topraktan itilmekte, öte yandan endüstrileşme ve hizmet kesimlerindeki gelişmeler nedeniyle köylü nüfusu kentlere akmaktadır. ”Halk Partisi’nin iktidarda olduğu bu dönem ekonomik sorunlarını su yüzüne çıktığı, köyden şehre göçün başladığı ve sosyal çözülüşün ivme kazandığı bir süreçtir. Eserde zaman, göç’ün psikanalizinin yapıldığı sürelerin toplamı halindedir.

Bereketli Topraklar Üzerinde Romanında Mekân

Bereketli Topraklar Üzerinde romanında fiziksel farklılıklara rağmen, işlevsel mekan “gurbet"tir. Fakat, “koyu karanlıklar” (BTÜ, s. 10) ifadesi ile özünde sıkıntı, sömürü ve ayrılığı barındıran gurbet kapalı/ dar niteliklidir:
“Gurbet gibi kötü var mı? Gavurdan beter dinime imanıma. ” (BTÜ, s. 7)

Romanda, büyük umutlarla gelinen şehir/ gurbet, sıkan, boğan bir labirente dönüşür. İlk andan itibaren bütün olumsuzlukların sebebi olan ve “düşman" olarak nitelenen şehir/ gurbet, insanları çözen, koparan, parçalayan bir karşıdeğer olarak kapalı/ dar işlev kazanır. Üç arkadaştan ikisinin (Köse Haşan ve Pehlivan Ali) sonunun gurbette ölüm oluşu ise, özlem, yokluk içinde çırpınan “gurbet kuşları’nın yaşadığı dramı açımlar.

Şehir/ gurbet, umudunu kendisinde arayan kişilerin yaşadığı kimlik bunalımının da merkezi olacaktır. “Fiziki çevreyle birlikte insanı, felsefeyi, yaşamı birbirlerinden yola çıkarak yumak gibi saran”  (şehir, kişileri ‘şey’leştirecektir. Şehrin/ gurbetin kurallarını, yozlaşmış düzenini benimseyen îflahsızın Yusuf ise, bir yıl sonra duvar ustası ve okuma-yazma bilen bir kahraman edasıyla geri döner.

“Bireyin varoluşunun büyük bir kumarda öne sürülen para gibi tehlikede ” (Sartre, 1999: 11) olduğu şehir/ gurbet, ağır iş şartlan, dayak/ küfîir gibi kişiliğe yönelik saldırıların, rüşvet ve haksızlık ile sömürü gibi nitelikleriyle yutan bir labirent halindedir. Eserde mekan, “boş ve masum” değildir; çözük değerler sembolü olarak kişileri tekleşmeye doğru iter. Roman kişileri, gurbette “ahırdan bozma” bir evde yaşamak zorunda kalırlar:

Oturdukları ev, iki mahalle aşağıda, mahalle muhtarının bir zamanlar hayvanlarını bağlıdığı tavanı hâlâ gübre örtülü, genişçe bir ahırdı.at sinekleri vızıltılı daireler çizerek uçuşuyorlardı. Harap kerpiç duvarlar yarı bellerine kadar ıslaktı. (..) oda ekşi ekşi dışkı kokuyordu. ” (BTÜ, s. 70-71)

Mekan- insan benzeşiminin psikolojik çözümleme ile sağlandığı eserde, kişilerin “hayvan” yerine konması ile insan olmanın ayrıcalıklarının bütünüyle yok edilmeye çalışıldığı imlenir.

Romanda fabrika, inşaat, tarla gibi çalışma mekanları, hem fiziksel hem de işlevsel olarak kapalı/ dar niteliklere sahiptir. Rüşvet/ avanta gibi haksızlıklarla emeğin sömürülüşü ve aşağılama ile değerler dünyasına yapılan saldırılar bu mekanlan kuşatmıştır. Cinsel sömürü ile değerler dünyasından uzaklaşıldığı görülür. İnşaat barakalarında, karanlık kuytularda, çukurlarda bedenler, hayvani isteklerle tüketilir. Para veya çaresizlik kadınları pençesine almıştır:

“Dev ağaçların ardındaki koyu karanlıklara götürülüyordu. Gözlerini yumdu, açtı. Aydınlık pencereleriyle uzaklarda Memleket Hastanesi. Alışmıştı Pehlivan Ali'den, Bilal’den, Irgatbaşı, Keloğlan, Hamza, Yusuf’tan.. ” (BTÜ, s.305)

Mekan da kişinin yokluğa sürüklenişine eşlik eder gibidir. Karanlıklara doğru yuvarlanan kişiler için mekan, anlamını yitirir.

Bereketli Topraklar Üzerinde Romanında Kişiler Dünyası

Başkişiler

Roman başkişisi, arkadaşları İflahsızın Yusuf ve Köse Hasan ile birlikte Ç. köyünden Çukurova’ya çalışmak için gelen Pehlivan Ali’dir.
Ali, fiziksel gücüne rağmen, “gurbet korkusu” yüzünden pasif/ edilgendir. O, saldırgan bir tip değildir ve “korku, ürkeklik” nitelikler taşır. Verilen her işi yapan Ali, buna rağmen maruz kaldığı her hakarete/ aşağılanmaya da boyun eğer, sessiz kalır.

Zaman içinde arkadaşı Köse Hasan’ın durumu ile dayakla işten atılışları, Ali’yi sindirir. Gurbette kalacağı sürenin bir an önce bitmesini ve geri dönmeyi ister. Şehir görmüş para kazanmış olmanın gururuyla köyde dolaşmamn hayalini kurar. Onun için şehir, paradır.

Ali saflığı, temizliği ile doğanın temsilcisidir. Cinsellik, onun en büyük zaafıdır. Köy yerindeki kadınlar ile şehirdekiler arasında kıyaslama yapar. Köyde bıraktığı “yavuklusu” bir süre sonra anlamım yitirir; aklına bile gelmez. Şehir gibi, şehir kadınları da onu tutsak eder.

Norm Karakterler

Romanda başkişi ile aynı kaderi paylaşan, maddi sorunların çözümü için umudunu gurbete bağlayan îflahsızın Yusuf norm karakterdir.
İflahsızın Yusuf, iki arkadaşı ile çıktığı “ekmek" mücadelesinden sağ olarak evine dönen tek kişidir. O, tinsel bakımdan şehrin kurallarına uyum sağlamayı başarır. İşinin ustası olmak ve okuma- yazma öğrenmek ister.

îflahsızın Yusuf, şehre ilk geldikleri andan itibaren arkadaşları ile birlikte, tutunma mücadelesi içine girer. Aşağılanmalara, dayaklara aldırış etmez. Kararlıdır, şehir adamının fendine karşı ayakta duracaktır. Fabrika sahibinin yolunu keserek iş buluşu, “avanta’ ya karşı çıkışı, inşatta çakşırken duvar ustalığı öğrenme çabası ve şehrin “gurbet” kuşlarını tüketme yollan olan kumar, içki, kadın gibi şeylerden uzak duruşu onu kurtaracaktır. Arkadaşları Köse Haşan ve Pehlivan Ali için üzülse de, bir şey yapmaz, sadece kendini düşünür. Pehlivan Ali’yi Fatma konusunda uyanr, aldırmadığını görünce kendi işine bakar.

Onun öyküsü, maddeye tutunan, onun kendisini yok etmesine izin vermeyen, ama onun tutsaklığı ile çözük bir yaşantı süren bireyin öyküsüdür. O, Gurbet Kuşlan romanında ise kart karakter olarak karşımıza çıkacaktır.

Kart Karakterler

Eserde cinsel sömürünün hem kurbanı hem de faili olan Fatma; paranın ve gücün verdiği ayrıcalıkları insanları tüketişte kullanan ve sosyal adaletsizliğe zemin hazırlayan Bilal, Irgatbaşı, Küçük ağa; para uğruna insanların yaşamlarını tehlikeye atan ve parası için öldürülen yozlaşmış bir tip olan Topal Ağa; düzene başkaldıran, işçilerin haklarını korumak için mücadele veren ustabaşı Kemal Cesur; arkadaşlan ile geldiği şehre ilk yenik düşen gurbet’in kurbanlarından Köse Haşan; işçilerin yaşadıkları şartlara, iş saatlerine, yemeklerin kötülüğüne ve ücretlerin azlığına karşı baş kaldıran bilinçli işçi protipi Kürt Cemşir ve Halo Şamdin kart karakterler olarak karşımıza çıkar.

Fon Karakterler

Sosyal yozlaşmanın kişi düzeyindeki temsilcisi olan ve değerlerden kopuk bir yaşam süren Hidayetinoğlu, Ömer Zorlu, Taşeron, Şoför ve kansı, işçiler, ırgat pazarındakiler, inşaat işçileri, bekçi, jandarmalar ve cinsel sömürünün kurbanı olan Selvi ve Aptal Kızı fon karakterler olarak karşımıza çıkar.

Bereketli Topraklar Üzerinde Romanının Ana Fikri

Kitabın ismi üzerinden giderek bir ana fikir çıkarırsak; Bereketli Topraklar Üzerinde ismi, topraktaki yaratma ve “yeni”leme gücüne dikkat çeker. Sosyal yaşamın ekonomik yönüne göndermede bulunan “bereketli” kavramı; “toprak”la birleşince “üzerinde” yaşama ve yaşatma özelliği ile canlıyı var eden değerler bütününe dönüşür. Ruhsal ve fiziksel yapılanmanın mekanı olarak toprak, bereketli/ verimli yüzüyle maddi sıkıntılar çeken kişilere umut ışığı olur. Dolayısıyla maddi ve manevi bir bütünlük ile içselleştirilen toprak, sosyal yaşamı kuşatan çelişkiler ağını belirgin kılmak için eserin isim ile içerik arasındaki çatışmalar ile vurgulanır.

Toprağın bereketinden umutlanan birey, “ekmek” uğruna çıktığı yolculukta hep kayıplan yaşar. Emeğin sömürüldüğü, kişisel hakların yok sayıldığı, maddi gücün yok eden bir mekanizmaya dönüştüğü bir zamanda “bereketli topraklar”, kısır ve verimsiz nitelikler kazanır. Toprağın bereketi, yıkılan umutlarla yok olur. Bereketli Topraklar Üzerinde, yaşama tutunamayan bireyler dram yaşar. Yenik, yıkık, çaresiz bireyler umutla geldikleri topraktan kovulurlar.

Share with your friends

Add your opinion
Disqus comments
Notification
This is just an example, you can fill it later with your own note.
Done