Bereketli
Topraklar üzerinde Romanı İnceleme, Bereketli Topraklar üzerinde Romanı
Tahlili, Bereketli Topraklar üzerinde Romanı Konusu, Bereketli Topraklar
üzerinde Romanı Ana Fikri
Kitabın Künyesi
Kitap
İsmi : Bereketli Topraklar Üzerinde
Kitap
Yazarı: Orhan Kemal
Yayınevi:
Remzi Yayınları, Tekin Yayınları, Everest Yayınları
Sayfa
Sayısı : 380
Bereketli Topraklar Üzerinde romanının yazarı Orhan Kemal’dir.
Bu içerikte bulabileceğiniz bazı temel bilgiler şunlardır;
Romanın Konusu
Romanın Özeti – Olay Örgüsü
Romanın Bakış Açısı - Anlatıcısı
Romanın Zaman Analizi
Romanın Mekân Analizi
Romanın Kişi-Şahıs Kadrosu Analizi
Romanın Ana Fikri
Bereketli Topraklar Üzerinde Romanının Konusu
Bereketli Topraklar
Üzerinde romanı, kent yaşamının ezdiği köylünün “ekmek” kaygısı uğruna yaşadığı
çatışmalardan oluşur. Eserde, Türk toplum yapısına ait psikolojik gerçekliğin,
dönemsel yansımaları ve maddi kaygılarla şehre göç etmek zorunda kalan
insanların trajedisi dile getirilir.
Bereketli Topraklar
Üzerinde, Orhan Kemal’in roman türünde yazdığı beşinci eseri ve Çukurova
gerçeğini anlatmak gayesi ile yazmayı planladığı 93 romanın ilkidir. Toprak ve
fabrika sahiplerinin şehre göç zorunluluğu içindeki köylü/ işçilerin yaşadığı
çatışmaların öyküsüdür.
Yazarın rakamla 30
bölüme ayırdığı Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanı üç ana bölümde
inceleyebiliriz:
Bölüm 1
Sivas’ın Ç. Köyünden
üç arkadaş; îflahsızın Yusuf, Köse Haşan ve Pehlivan Ali’nin, Çukurova’da iş
bulma umuduyla yola çıkması
Adana’ya vardıktan
sonra açlık ve sıkıntı dolu günler geçiren üç arkadaş’ın, “hemşeri” dedikleri
fabrikatörün arabasının önüne Îflahsızın Yusufun atılışıyla dokuma fabrikasında
iş bulması
Ahırdan bozma bir
barınakta yaşayan işçilerden Köse Hasan’ın çalışma şartlarının olumsuz
etkisiyle kısa süre sonra hastalanıp yatağa düşmesi ve daha sonra ölmesi
Irgat başının aldığı
rüşvetleri fabrikatöre iletmek isteyen Yusuf ve Ali işten atılması
Bölüm 2
Yusuf ve Ali’nin
inşaatta çalışmaya başlaması
Ali’nin birlikte
çalıştığı ve kendisine borçlanan Ömer Zorlu’nun barakasına taşınması
Ali, şantiyedeki
birçok erkek ile ilişkisi olan Ömer Zorlu’nun karısı Fatma’ya aşık olması
Bütün gücü ile
çalışmakta olan Yusufun duvar ustası Kılıç’ın yanında meslek edinmeye,
ustalaşmaya gayret etmesi
Ali ve Fatma’nın
çiftliğe kaçması
Çiftlikteki Senem
Bacı’ya yardım eden Fatma’nın, Ağa’nın yeğeni ve Katip Bilal ile ilişkiye
girmesi
Ali’nin tarlada yan
yana çalıştığı Aptal kızı ile ilişkiye girmesi
Ali ile Fatma’mn
Aptal Kızı yüzünden tartışması
Katip Bilal’in
Fatma’dan daha rahat yararlanmak için Ali’yi patoza göndermesi.
Para günü şehre inen
Ali’nin ırgatbaşının genelevdeki kızı Selvi’ye aşık olması -Irgatbaşının, Halo
Şamdin ve Kürt Zeynel’in işçileri ayaklandırdıkları gerekçesiyle işten
attırması
Bölüm 3
- Fatma’dan bıkan
Bilal’in onu tarlada çalıştırmaya başlaması
Patoz makinesinde çalışmaya
başlayan Ali’nin, Selvi’yi köyüne götürme hayalleri kurması
Dinlenmeksizin
çalıştırılan Ali’nin patoz makinesine düşmesi ve ölmesi üzerine Kürt Zeynel ve
Halo Şamdin’in harmanı yakması
Ali ve Köse Hasan’ın
gurbette ölmesi üzerine îflahsızın Yusufun Ç. köyüne yalnız dönmesi
Bereketli Topraklar Üzerinde Romanında Bakış Açısı ve Anlatıcı
Küçük adam’ın kendini
tanımlama çabalarının anlatıldığı serinin ilk kitabı olan Bereketli Topraklar
Üzerinde romanı, Tanrısal bakış açısı ile kaleme alınmıştır.
Anlatıcı, olay
birimleri, kişiler dünyası, mekan ve zamana ait aynntılan izleksel kurguyla
bütünleştirir. Eserde, anlatıcının bakış açısı, “eserin
yönünü ve özünü belirleyen” işleve sahiptir. Bereketli Topraklar
Üzerinde romanında anlatıcı, her şeyi bilen ve gören konumdadır:
“Güneş, ağır ağır
yükseliyordu Doğu ’dan. Güneş ağır ağır yutuyordu sabahın serin nemini. (..)
Gecenin birinden beri durup oturmadan didinen toprak yüzlü bu insanlar, zırıl
zırıl terlemekten kupkuru kalmışlardı sanki.(..) Mal sahibine göre gördükleri
iş, harmandan buğday demetlerini omuzlayıp omuzlayıp, harman makinesine
koşturmaktan ibaretti. ’’ (BTÜ, s.220)
Maddi kaygılarla
çırpınan bireylerinin, gurbette tüketilişine duyarsız kalamayan anlatıcı,
yozlaşmış düzene tavrını, sosyal eleştirel gerçekçi bakış açısıyla netleştirmiş
olur. Diyaloglar aracılığıyla sosyal çözümlemeler yapılır. Olay birimlerinin
akışının diyaloglar yoluyla yapılışı, Tanrısal anlatıcının zaman ve mekan
boyutunda karakter yaratma çabasının sonucudur. Kişilerin bilinçaltı
düşünceleri de, anlatıcının niyetine bağlı olarak şekillenir:
“Demek bir insan
‘bacım' dediğine kötü gözle bakabilirdi? Vah şehir diye geçirdi, gözün çıksın
şehir. Kırdın kanadımı kolumu şehir, vay şehir, vay kahbe şehir.. ” (BTÜ, s.258)
Anlatıcı, içinden
çıktığımız ve ona döndüğümüzü toprak ile simgeleştirerek, ironik bir çürüme
öyküsü anlatır. Tasvir, özetleme, geriye dönüş, iç monolog ve diyalog
teknikleri ile “küçük adam”ın tutunma öyküsünü olay, kişi, zaman ve mekan
yönlerinden aydınlatır.
Bereketli Topraklar Üzerinde Romanında Zaman
Eserde anlatıcı, öykü
ve öyküleme zamanını aynı nesnel zamanda birleştirir. Öykü zamanı, sonbaharda
başlar ve sıradizimsel olarak anlatılan yaklaşık bir yıllık süreyi kapsar.
Orhan Kemal eserlerinde, “olayları zaman sırasına göre düzenleme ilkesine bağlı
kalır. Eserde, geriye dönüşler yaşamın gerçekleriyle bağlantılı psikolojik
tahliller içerir:
“ Gözleri daldı. Tosbağa mahallesinin çarpık, eğri
sokaklarını, ayı inine benzeyen kerpiç evlerin kapısında güneşe karşı kirli
saçlarını tarayan kızları, çocuklarını kapı önlerinde herkese karşı yıkayan
kadınları, etekleri sakıldaklı çocukları düşündü. (..) aynı çırçır fabrikasında
çalıştıkları yıllarda (..) ağzı var dili yoktu. (..) onunla hendeğe ilk
girdikleri geceyi hatırladı." (BTÜ, s.270)
Öykü zamanı; geriye
dönüşler, şimdi’ye ait anlatımlar ve gelecek hayalleri ile üç boyutlu nitelik
kazanır: “bir gazocağı alacağım.
” (BTÜ, s. 9) Öykü zamanın akışı, zamanda atlamalar ve özetlemeler
yoluyla sağlanırken diyaloglar üzerine kurulan olay birimleri de birbirini
hazırlayıcı niteliktedir. Ayrıca eserde karakterin iç zamanından uzaklaşarak
bir iş süresine sıkıştığı ve bireysel zamanın olmadığı görülür. “Para günü”,
“düdük sesi”, “işbaşı ve paydos saatleri” ile sınırlanan birey için, zaman bu
nesnel göstergeler ile anlam kazanır. Bu göstergeler, yaşamsal her türlü
öznelliği silerek kişinin tekdüzeleşerek yığınlara dönüşmesine sebep olur.
Eserde sosyal zamana
ait tarihi ve işlevsel ayrıntılar da dikkati çeker: “en
bağımsız yazar bile, çelik kancalarla yaşadığı devrin ruhuna bağlıdır. ” Orhan Kemal’in eseri
yazma planlan ile belirginleşen öykü zamanı, 1940-1950’li yıllardır: “Bir
yandan tarım kesiminde kullanılan teknikler nedeniyle kırsal nüfus topraktan
itilmekte, öte yandan endüstrileşme ve hizmet kesimlerindeki gelişmeler
nedeniyle köylü nüfusu kentlere akmaktadır. ”Halk Partisi’nin
iktidarda olduğu bu dönem ekonomik sorunlarını su yüzüne çıktığı, köyden şehre
göçün başladığı ve sosyal çözülüşün ivme kazandığı bir süreçtir. Eserde zaman,
göç’ün psikanalizinin yapıldığı sürelerin toplamı halindedir.
Bereketli Topraklar Üzerinde Romanında Mekân
Bereketli Topraklar
Üzerinde romanında fiziksel farklılıklara rağmen, işlevsel mekan “gurbet"tir. Fakat, “koyu
karanlıklar”
(BTÜ, s. 10) ifadesi ile özünde sıkıntı, sömürü ve ayrılığı barındıran gurbet
kapalı/ dar niteliklidir:
“Gurbet gibi kötü var mı? Gavurdan beter dinime
imanıma. ” (BTÜ, s. 7)
Romanda, büyük umutlarla
gelinen şehir/ gurbet, sıkan, boğan bir labirente dönüşür. İlk andan itibaren
bütün olumsuzlukların sebebi olan ve “düşman" olarak nitelenen
şehir/ gurbet, insanları çözen, koparan, parçalayan bir karşıdeğer olarak
kapalı/ dar işlev kazanır. Üç arkadaştan ikisinin (Köse Haşan ve Pehlivan Ali)
sonunun gurbette ölüm oluşu ise, özlem, yokluk içinde çırpınan “gurbet kuşları’nın
yaşadığı dramı açımlar.
Şehir/ gurbet,
umudunu kendisinde arayan kişilerin yaşadığı kimlik bunalımının da merkezi
olacaktır. “Fiziki çevreyle birlikte insanı, felsefeyi, yaşamı
birbirlerinden yola çıkarak yumak gibi saran” (şehir, kişileri ‘şey’leştirecektir. Şehrin/
gurbetin kurallarını, yozlaşmış düzenini benimseyen îflahsızın Yusuf ise, bir
yıl sonra duvar ustası ve okuma-yazma bilen bir kahraman edasıyla geri döner.
“Bireyin varoluşunun büyük bir kumarda öne sürülen para
gibi tehlikede ”
(Sartre, 1999: 11) olduğu şehir/ gurbet, ağır iş şartlan, dayak/ küfîir gibi
kişiliğe yönelik saldırıların, rüşvet ve haksızlık ile sömürü gibi
nitelikleriyle yutan bir labirent halindedir. Eserde mekan, “boş
ve masum”
değildir; çözük değerler sembolü olarak kişileri tekleşmeye doğru iter. Roman
kişileri, gurbette “ahırdan bozma” bir evde yaşamak zorunda kalırlar:
“Oturdukları ev, iki
mahalle aşağıda, mahalle muhtarının bir zamanlar hayvanlarını bağlıdığı tavanı
hâlâ gübre örtülü, genişçe bir ahırdı.at sinekleri vızıltılı daireler çizerek
uçuşuyorlardı. Harap kerpiç duvarlar yarı bellerine kadar ıslaktı. (..) oda
ekşi ekşi dışkı kokuyordu. ” (BTÜ, s. 70-71)
Mekan- insan
benzeşiminin psikolojik çözümleme ile sağlandığı eserde, kişilerin “hayvan” yerine konması ile
insan olmanın ayrıcalıklarının bütünüyle yok edilmeye çalışıldığı imlenir.
Romanda fabrika, inşaat,
tarla gibi çalışma mekanları, hem fiziksel hem de işlevsel olarak kapalı/ dar
niteliklere sahiptir. Rüşvet/ avanta gibi haksızlıklarla emeğin sömürülüşü ve
aşağılama ile değerler dünyasına yapılan saldırılar bu mekanlan kuşatmıştır.
Cinsel sömürü ile değerler dünyasından uzaklaşıldığı görülür. İnşaat
barakalarında, karanlık kuytularda, çukurlarda bedenler, hayvani isteklerle
tüketilir. Para veya çaresizlik kadınları pençesine almıştır:
“Dev ağaçların
ardındaki koyu karanlıklara götürülüyordu. Gözlerini yumdu, açtı. Aydınlık
pencereleriyle uzaklarda Memleket Hastanesi. Alışmıştı Pehlivan Ali'den,
Bilal’den, Irgatbaşı, Keloğlan, Hamza, Yusuf’tan.. ” (BTÜ, s.305)
Mekan da kişinin
yokluğa sürüklenişine eşlik eder gibidir. Karanlıklara doğru yuvarlanan kişiler
için mekan, anlamını yitirir.
Bereketli Topraklar Üzerinde Romanında Kişiler Dünyası
Başkişiler
Roman başkişisi,
arkadaşları İflahsızın Yusuf ve Köse Hasan ile birlikte Ç. köyünden Çukurova’ya
çalışmak için gelen Pehlivan Ali’dir.
Ali, fiziksel gücüne
rağmen, “gurbet korkusu” yüzünden pasif/ edilgendir. O, saldırgan bir
tip değildir ve “korku, ürkeklik” nitelikler taşır. Verilen her işi yapan Ali,
buna rağmen maruz kaldığı her hakarete/ aşağılanmaya da boyun eğer, sessiz
kalır.
Zaman içinde arkadaşı
Köse Hasan’ın durumu ile dayakla işten atılışları, Ali’yi sindirir. Gurbette
kalacağı sürenin bir an önce bitmesini ve geri dönmeyi ister. Şehir görmüş para
kazanmış olmanın gururuyla köyde dolaşmamn hayalini kurar. Onun için şehir, paradır.
Ali saflığı,
temizliği ile doğanın temsilcisidir. Cinsellik, onun en büyük zaafıdır. Köy
yerindeki kadınlar ile şehirdekiler arasında kıyaslama yapar. Köyde bıraktığı
“yavuklusu” bir süre sonra anlamım yitirir; aklına bile gelmez. Şehir gibi,
şehir kadınları da onu tutsak eder.
Norm
Karakterler
Romanda başkişi ile
aynı kaderi paylaşan, maddi sorunların çözümü için umudunu gurbete bağlayan
îflahsızın Yusuf norm karakterdir.
İflahsızın Yusuf, iki
arkadaşı ile çıktığı “ekmek" mücadelesinden sağ olarak evine dönen tek
kişidir. O, tinsel bakımdan şehrin kurallarına uyum sağlamayı başarır. İşinin
ustası olmak ve okuma- yazma öğrenmek ister.
îflahsızın Yusuf,
şehre ilk geldikleri andan itibaren arkadaşları ile birlikte, tutunma mücadelesi
içine girer. Aşağılanmalara, dayaklara aldırış etmez. Kararlıdır, şehir
adamının fendine karşı ayakta duracaktır. Fabrika sahibinin yolunu keserek iş
buluşu, “avanta’ ya karşı çıkışı, inşatta çakşırken duvar
ustalığı öğrenme çabası ve şehrin “gurbet” kuşlarını tüketme
yollan olan kumar, içki, kadın gibi şeylerden uzak duruşu onu kurtaracaktır.
Arkadaşları Köse Haşan ve Pehlivan Ali için üzülse de, bir şey yapmaz, sadece
kendini düşünür. Pehlivan Ali’yi Fatma konusunda uyanr, aldırmadığını görünce kendi
işine bakar.
Onun öyküsü, maddeye
tutunan, onun kendisini yok etmesine izin vermeyen, ama onun tutsaklığı ile
çözük bir yaşantı süren bireyin öyküsüdür. O, Gurbet Kuşlan romanında ise kart
karakter olarak karşımıza çıkacaktır.
Kart
Karakterler
Eserde cinsel
sömürünün hem kurbanı hem de faili olan Fatma; paranın ve gücün verdiği
ayrıcalıkları insanları tüketişte kullanan ve sosyal adaletsizliğe zemin
hazırlayan Bilal, Irgatbaşı, Küçük ağa; para uğruna insanların yaşamlarını
tehlikeye atan ve parası için öldürülen yozlaşmış bir tip olan Topal Ağa; düzene
başkaldıran, işçilerin haklarını korumak için mücadele veren ustabaşı Kemal
Cesur; arkadaşlan ile geldiği şehre ilk yenik düşen gurbet’in kurbanlarından Köse
Haşan; işçilerin yaşadıkları şartlara, iş saatlerine, yemeklerin kötülüğüne ve
ücretlerin azlığına karşı baş kaldıran bilinçli işçi protipi Kürt Cemşir ve
Halo Şamdin kart karakterler olarak karşımıza çıkar.
Fon
Karakterler
Sosyal yozlaşmanın
kişi düzeyindeki temsilcisi olan ve değerlerden kopuk bir yaşam süren
Hidayetinoğlu, Ömer Zorlu, Taşeron, Şoför ve kansı, işçiler, ırgat pazarındakiler,
inşaat işçileri, bekçi, jandarmalar ve cinsel sömürünün kurbanı olan Selvi ve
Aptal Kızı fon karakterler olarak karşımıza çıkar.
Bereketli Topraklar Üzerinde Romanının Ana Fikri
Kitabın ismi üzerinden
giderek bir ana fikir çıkarırsak; Bereketli Topraklar Üzerinde ismi, topraktaki
yaratma ve “yeni”leme gücüne dikkat çeker. Sosyal yaşamın ekonomik yönüne
göndermede bulunan “bereketli” kavramı; “toprak”la birleşince “üzerinde” yaşama ve yaşatma
özelliği ile canlıyı var eden değerler bütününe dönüşür. Ruhsal ve fiziksel
yapılanmanın mekanı olarak toprak, bereketli/ verimli yüzüyle maddi sıkıntılar
çeken kişilere umut ışığı olur. Dolayısıyla maddi ve manevi bir bütünlük ile
içselleştirilen toprak, sosyal yaşamı kuşatan çelişkiler ağını belirgin kılmak
için eserin isim ile içerik arasındaki çatışmalar ile vurgulanır.
Toprağın bereketinden
umutlanan birey, “ekmek” uğruna çıktığı yolculukta hep kayıplan yaşar. Emeğin
sömürüldüğü, kişisel hakların yok sayıldığı, maddi gücün yok eden bir
mekanizmaya dönüştüğü bir zamanda “bereketli topraklar”, kısır ve verimsiz
nitelikler kazanır. Toprağın bereketi, yıkılan umutlarla yok olur. Bereketli
Topraklar Üzerinde, yaşama tutunamayan bireyler dram yaşar. Yenik, yıkık,
çaresiz bireyler umutla geldikleri topraktan kovulurlar.