Hayvan
Çiftliği Özeti, Hayvan Çiftliği Roman mı? Hayvan Çiftliği Hakkında Bilgi, Hayvan
Çiftliğinin Konusu Nedir?, Hayvan Çiftliği ve Sosyalizm Eleştirisi,
Hayvan Çiftliği’nin Konusu
George Orwell Hayvan Çiftliği romanında yönetenleri
ve romanın karakterlerini hayvanlardan seçmiştir. Sanki normal bir roman gibi
görünen bu eser esasında siyasi bir taşlamadır.
Hayvan Çiftliği romanında zulüm gören
hayvanlar bir gün devrimi gerçekleştirir ve yönetimi ele alır. Eşitlik, adalet
ve barış için devrim yapan hayvanlar içinden domuzlar ön plana çıkar ve
hayvanlar arasındaki yönetimi domuzlar ele alır.
Zamanla insanlardan daha acımasız ve
daha adaletsiz davranan domuzlar kendi savundukları düşüncenin esiri olmuştur.
Artık onlarında diğer acımasız insanlardan bir farkı kalmamıştır. Yine
yönetenler adaletsiz ve kendilerini düşünmektedirler.
Hayvan
Çiftliği Özeti
Koca Reis, çiftliğin en saygın ve
yaşlı domuzu, bir gün Beylik Çiftlik’in tüm hayvanlarını görüşme yapmak için
büyük ağılda toplar. Onlara gördüğü bir rüyasını anlatır; bu rüyada hayvanlar
onlara baskı kuran yahut onları idare eden hiçbir insanoğlu olmaksızın bir
arada yaşarlar. Koca Reis tüm
hayvanlara bu rüyasını gerçekleştirmek için çalışmaları gerektiğini söyler ve
bu rüyasını tarif eden “İngiltere’nin Hayvanları” adlı şarkıyı onlara öğretir.
Hayvanlar Koca Reis’in bu
anlattıklarını büyük bir coşkuyla karşılarlar. Görüşmeden üç gün sonra Koca
Reis ölür ve üç genç domuz “Snowball, Napoléon ve Squealer” onun bu
fikirlerini formüle edip Animalizm adında bir öğretiye dönüştürürler . Ve bir gece
yarısı çiftlik hayvanları Beylik Çiftlik’in sahibi Bay Jones ile savaşır ve
onu çiftliğin dışına atmayı başarırlar. Çiftliğin adını Hayvan Çiftliği olarak
değiştirirler ve kendilerini Koca Reis’in rüyasını gerçekleştirmeye adarlar.
Yük beygiri Boxer kendini zevkle bu işe adar, çiftliğin refahı için bütün
gücünü kullanır ve “Daha çok çalışacağım’’ cümlesini
kendine adeta atasözü edinir .
İlk zamanlar Hayvan Çiftliği’nde her
şey yolunda ilerler. Snowball hayvanlara okumayı öğretmeye çalışırken Napoléon da bir grup
genç köpeği, Animalizm’in ilkelerini öğretmek için eğitir. Çiftliğin eski
sahibi Bay
Jones, çiftliği
tekrar ele geçirmek için sahneye çıkınca “Ağıl Savaşı” olarak anılan kavgada
hayvanlar tarafından ağır bir bozguna uğratılır.
Zaman ilerledikçe, Napoléon ve Snowball
çiftliğin geleceği üzerine ilerleyen kavgalara tutuşmaya başlarlar ve gücü
ellerine geçirip çiftlikteki diğer hayvanları kontrolleri altına almak için
birbirleri ile çatışmaya başlarlar. Snowball elektrik üreten bir yel değirmeni
şeması üzerinde çalışırken Napoléon buna çok sert bir şekilde karşı çıkar. Projenin
uygulamaya konup konmaması hakkında yapılan toplantıda Snowball coşkulu bir
konuşma yapar. Bu konuşmaya Napoléon kısa ve sert bir cevap verir ve çıkardığı garip ses
üzerine dokuz iri köpek içeri girer ki bu köpekler Napoléon’un eğitmek üzere
el koyduğu yavru köpeklerdir, Snowball’un üzerine saldırırlar ve onu çiftlikten
dışarı atarlar. Bundan sonra ise Napoléon Hayvan Çiftliği’nin lideri kabul
edilir ve artık toplantıların olmayacağını açıklar. Tüm hayvanların iyiliği
için bundan böyle kararları tek başına domuzlar alacaktır artık.
Bu olayın hemen ardından Napoléon yel değirmeni
hakkındaki fikrini birden değiştirir ve tüm hayvanlar, özellikle Boxer, tüm güçlerini
bu değirmeni bitirmek için harcarlar. Bir gün, bir fırtına sonrası, hayvanlar
yel değirmenini devrilmiş olarak bulurlar.
Çiftçiler yel değirmeninin duvarının
çok ince olması nedeni ile yıkıldığını söylerken Napoléon bunun Snowball’un bir sabotajı
olduğunu söyler ve Snowball’un bu sabotajında yer alan tüm hayvanları içeren büyük bir
temizliğe başlar, yani kendisinin liderliğine karşı gelen herkesi, yetiştirdiği
azgın köpeklerin dişlerinde oracıkta öldürtüverir. Sorgulanamaz liderliğinin
verdiği hırsla ki bu Boxer için
“Napoléon her zaman
haklıdır”
şeklinde ikinci bir atasözü olmuştur, Napoléon yetkilerini genişletir ve Snowball’u hain göstermek
için tarihi bile yeniden yazar. Artık gitgide bir insan gibi davranmaya
başlayan Napoléon yatakta uyur,
viski içer ve komşu çiftliklerin insan sahipleri ile ticaret yapar. Orijinal Animalist ilkeler bu
hareketleri çok ciddi bir şekilde yasaklaşa da Squealer, Napoléon’un propagandacısı,
Napoléon’un tüm bunları
hayvanların iyiliği için yaptığına tüm çiftliktekileri ikna etmeye çalışır;
oysa domuzlar hariç diğer tüm hayvanlar soğukta, açlık-sefalet içinde ve
gereğinden fazla çalışarak yaşamaktadırlar.
Bay Frederick, komşu çiftliğin
sahibi, bir kereste ticaretinde Napoléon’u aldatır ve çiftliğe saldırarak büyük
masraflarla yapılan yel değirmenini havaya uçurur. Yel değirmeninin yıkılması
üzerine ardı ardına kavgalar başlar ve Boxer tedavisi zor, ağır bir yara alır. Her
ne kadar hayvanlar çiftçileri bozguna uğratsalar da Boxer’ın yarası
ağırlaşmakta ve onu zayıflatmaktadır. Yel değirmeni için çalışmaktayken düşer
ve kalkamaz. Bir süre bakıldıktan sonra üzeri kapalı bir araba gelip onu
götürür ve kimse bir daha Boxer’ı göremez. Herkes tedavi için götürüldüğünü
zannederken Benjamin arabanın üzerinde yazan At Kasabı kelimesini okur.
Squealer, Boxer’ın tedavi için hastaneye
götürüldüğünü ve orda huzur içinde öldüğünü, ölürken ise son nefesinde “devrim”
için haykırdığını söyler. Oysa gerçek, Napoléon’un en sadık ve en çok çalışan
işçisini viski parası için bir at kasabı ve tutkal imalatçısına satmış olmasıdır.
Hayvan çiftliğinde yıllar geçmiş ve domuzlar iyice insan gibi davranmaya başlamışlardır;
iki ayakları üzerinde yürür, kamçı taşır ve elbise giyer olmuşlardır.
Nihayetinde ise ağılın bir köşesinde yazılı duran Yedi Emir olarak bilinen
Animalizmin ilkeleri tek bir ilkeye dönüşerek “Bütün
hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir.” şeklini
almıştır.
Bir akşam yemeğinde Napoléon, Bay Pilkington
adlı çiftçi insanoğlu ile eğlenirken ona diğer insanoğlu çiftçilerle birleşerek
hem insan hem de hayvan işçi sınıflarına karşı birlik olma teklifini açıklar.
Ayrıca Hayvan Çiftliği ismini de tekrar Beylik Çiftlik yapar ve doğru olanın da
bu olduğunu savunur. Bu arada çiftliğin penceresinden içerdeki elitlerin
eğlencelerini izleyen çiftlikteki diğer hayvanlar artık içerdekilerden kimin
domuz yahut kimin insan olduğunu görüntülerinden dahi anlayamaz olmuşlardır.
Kısaca
Hayvan Çiftliği romanındaki karakterlerden kısaca bahsedelim:
Napoléon: Hayvanlar Çiftliği romanının en başından beri Napoléon, adi bir
fırsatçı olarak karşımıza çıkar hep. Ne devrime, ne devrimin ideolojisine, ne
savaşlara ne de kurulmakta olan yeni topluma hiçbir zaman tek başına, kişisel
bir katkısı olmamıştır. Tüm çabasını Hayvan Çiftliği’nin güçlenmesine değil,
sadece kendinin çiftlik üzerindeki gücünü sağlama almaya harcamıştır. Bu
nedenledir ki heyecanla çalıştığı tek proje küçük köpeklerin eğitimi olmuştur.
Bunu ise köpekler için veya çiftlik hayvanları için değil sadece ama sadece
kendisi için yapmıştır; zira kendi özel ordusunu oluşturmuş ve her istediğini
diğerlerine yaptırır olmuştur.
Snowball: İsyandan sonra Napoléon ile Hayvan
Çiftliği’nin kontrolü için savaşan domuzdur. Leon Troçki’yi temsil eden Snowball akıllı,
ihtiraslı, etkileyici ve rakibi Napoléon’a göre daha az zeki ve hilekârdır. Snowball romanda diğer
hayvanların sadakatini kazanıp yerini ve gücünü sağlamlaştırmaya çalışan bir
karakter olarak görünmektedir. Orwell''in İspanya
Sivil Savaşındaki Troçki taburunda olan görevi onun Snowball karakterini
tasvirindeki en önemli etken olmuştur. Tıpkı Troçki gibi, Snowball’da ruhunu ve
yüreğini Animalizm’in dünya çapında yayılmasına ve Hayvan Çiftliği’nin altyapısının
düzeltilmesine adayan tutkulu bir idealist olarak karşımıza çıkar. Ancak, onun
bu idealizmi onun düşüşüne yol açan temel nedendir.
Boxer: Hayvan
Çiftliği’nin ilk zamanlardaki başarısında ve sonra da yel değirmeninin
tamamlanmasında inanılmaz derecede kuvvetli, sadık yük beygirinin büyük payı
vardır. Yardıma her an hazır bir mankafadır. Boxer, Hayvan
Çiftliği’nin ilkelerine körü körüne bağlıdır ancak ne anlama geldikleri
konusunda pek bir fikre sahip değildir. Domuzların her dediklerini yapmak için
onlara safça bir bağlılık göstermektedir. Zira her iki lafından biri “Daha çok
çalışacağım.”
ve “Napoléon her zaman
haklıdırsözleridir.
Sömürülmüş işçi sınıfının en iyi
özelliklerini sergileyen Boxer, romanın en sempatik karakteri olarak çizilmiştir;
kendini adamışlık, sadakat ve tükenmeyen çalışma azmi. Aynı zamanda Orwell, işçi sınıfında
gördüğü en önemli zayıflıkları da yine Boxer karakteriyle resmetmektedir;
aydınlar sınıfına olan safça bağlılık ve politik yozlaşmanın en kötü hallerini bile
hatırlamaktaki becerisizlikleri gibi. Çiftçi Jones’un sömürdüğünden bile daha
fazla, domuzlar tarafından sömürülen Boxer, elitler tarafından meydana getirilen politik dramanın en
çarpıcı örneği durumundadır.
Squealer: Diğer hayvanlar
arasında Napoléon’un propagandasını
yapan domuzdur. Squelar domuzların
kaynaklar üzerindeki tekelleşmelerini sağlayan ve yanlış istatistiklerle
çiftliği başarılı gösterendir. Yönetimdekilerin sosyal ve politik birlikteliği
sağlamak ve kontrol etmek amacıyla gerçekleri çarpıtmak için dili nasıl ustaca
kullandıklarını Orwell, Squelar karakteri ile ustaca resmetmektedir.
Koca Reis: Görüşü devrimin
kaynağı olan domuzdur. Bu görüşünü açıklayıp çiftlikteki hayvanlara
“İngiltere’nin Hayvanları” (Orwell, Hayvan Çiftliği, 2012: 70) şarkısını
öğreten Koca Reis ölür ve Snowball ile Napoleon’u mirası üzerinde kontrol
sağlamak için bir savaşın içine bırakır. Sınıfsız bir toplum hayalini
çiftlikteki hayvanlara resmeden Koca Reis karakterini oluştururken Orwell’ın
Alman politik ekonomisti olan Karl Marks’ı temel aldığı oldukça belirgindir.
Demokratik bir sosyalist olarak Orwell, Karl Marks’a karşı
büyük bir saygı duyuyordu. Zaten Devrimin altında yatan Marksist ideoloji ile
ilgili çok fazla eleştirisi bulunmamaktadır Orwell’ın. Onun eleştirisi daha çok
sonradan gelen liderlerin bu ideolojiyi çarpıtmalarıyla ilgilidir. Marks’ı
resmeden Koca Reis, domuz liderlerinin onlara ihanet etmelerine rağmen,
çiftlikteki hayvanların sürdürdüğü ideolojinin esin kaynağıdır.
Bay Jones: Hayvanların
isyanlarını gerçekleştirip Hayvan Çiftliği’ni kurmadan önce çiftliğin sahibi
olan ve genelde sarhoş gezen çiftçidir. Bay Jones, çiftliğindeki
hayvanların durumlarını umursamayan, onlar aç iken kendisine sürekli ziyafetler
çeken insafsız bir patrondur. Bu nedenledir ki, halkın içinde
bulunduğu durumu ciddiye almayan ve böylece Rus Devriminin patlak vermesine
neden olan II. Çar Nikolay’ı temsil etmektedir diyebiliriz.
Hayvan Çiftliği Romanının Toplumsal Analizi Yönünden Birkaç Cümle:
*Orwell’in toplum anlayışının temelini adalet ve
özgürlüğün oluşturduğunu kabul edersek, Hayvan Çitliği, bu anlayışın açık bir
yansımasıdır diyebiliriz. 1945 yılında yayınlanan bu eser, temelde özgürlük ve
eşitlik adına verilmiş bir mücadelenin, sonunda nasıl bir despotluğa
dönüştüğünü anlatmaktadır.
*Hayvan Çiftliği’nde Orwell, 1900’lü
yılların başından ortasına kadar olan Rusya’daki komünist rejimi eleştirir.
Domuzların önderliğinde özgürlüklerini elde etmeye çalışan hayvanlar, baskıcı
sahipleri Çiftçi Jones’a karşı ayaklanırlar. Ne gariptir ki, ayaklanmanın
ardından Napoléon önderliğindeki
domuzlar daha baskıcı çıkarlar.
*Hayvan Çiftliği, ilerleme ve yeni bir
düzen oluşturma adına, bilinçten yoksun kitlelerin nasıl kolayca
yönlendirilebileceğini açık bir şekilde göstermektedir. Sosyalizmin Sovyet
Rusya modelini, özellikle de Stalin dönemindeki dayatmacı yönetimi, bu
anlamda eleştirmiş ve kitlesel hareketlerin bilinçten yoksun sonuçlarını gözler
önüne sermiştir.
*Orwell’ın Hayvan Çiftliği, daha eşit
ve daha adil koşullar elde etmek adına verilen mücadelenin, farkındalıktan
yoksun kabullenişinin mutlak bir despotluğa gidişini sunmuştur. Bu eser
değişmez olarak kabul edilen kurtuluş ilkelerinin, zamanla nasıl bir yozlaşmaya
uğradığının çarpıcı bir hikâyesidir.
*Hayvan Çiftliği’nde iktidarın nüfusu
kontrolü hileli ve gaddarcadır. Örneğin, diğer hayvanların düşüncelerini
kontrol altında tutmak için domuzlar şarkıları kullanırlar. Domuzlar, diğer
aciz hayvanlara “Dört ayak iyi, iki ayak kötü.” ilkesini
benimsetirler ve bunu çok seven koyunlar, saatlerce bu özdeyiş için buldukları
şarkıyı meler dururlar.