Üvercinka, Cemal Süreya’nın şiirinin
özelliklerini üzerinde taşıyan, edebî camiada ilk sınavını verdiği, gerek
eleştirmen, gerek şair ve okuyuculardan tam not alan bir kitap olmuştur.
Kendisinin de söylediği gibi, her şairin ilk yapıtı, bir kumaşın ilk metresi
gibidir. Şair bütünüyle o ilk yapıtta, ilk dizelerde saklıdır. Gerisi boş laf.
Lirizmle ve humourun, erotizmle ve toplumsallığın bir şiirde birbirini kucaklamasını
göstererek, yeni şiir ve yeni insanı bize tanıtmıştır.
Üvercinka İsminin Anlamı/Üvercinka Ne Demek?/Üvercinka Nedir?
Türkçe güvercin sözcüğüne dayanan bu ad Slav kadın
adlarına gelen -ka küçültme ekiyle genişletilmiş, böylece güvercin tasarımıyla
birlikte Slav kadınlarını anımsatan tasarımları da yansıtır olmuştur.
Cemal Süreya, bir dergiye
verdiği röportajında “üvercinka” sözcüğü için, “güvercinin barışı ve sevgiyi
simgelediğini, ilk harfinin kaldırıldığında üvercin kadın adlarının bazı
yörelerde aldığı “ka” takısıyla üvercinka halini aldığını belirtiyor.”
Şair başka bir röportajında
da bu sözcüğü şöyle açıklamaktadır: “Üvercinka anılması güvercinle karışık bir
ad. Bir kadın adı. Barışa, aşka, dayatmaya dönük bir kavram.”
Üvercinka Eseri Kimindir? Kime Aittir?Türü Nedir?Fiyatı Ne Kadar?
Üvercinka Cemal Süreya’nın eseridir. Üvercinka, 1959’da Cemal
Süreya’ya Arif Damar’ın İstanbul Bulutu'yla Yedi Tepe şiir ödülünü
kazandırır. Eser şiir türündedir.
Kitapta, tarihten ziyade coğrafî adlara gönderme vardır. İstanbul, bireyin
günlük yaşantısı içinde verilirken, Afrika gibi kara kıta da; zulme, açlığa ve
yoksulluğa maruz kalmasıyla şiire konuk olur. Küçük insanın yaşantısına
değinme, Garip
şiirinin esintilerini yansıtmakla birlikte, modern dünya içerisinde şekillenen
bireyin profilini çizmektedir. Kitabın piyasa fiyatı ise ortalama 5-9 tl
arasında.
Üvercinka Ne Zaman Yazıldı?
Cemal
Süreya’nın bu ilk şiir kitabı, Şubat 1958’de Yeditepe yayınları arasında çıkar.
Kitapta, 1953-1957 yılları arasında yayımladığı şiirlerden sadece yirmi
dokuzuna yer verir. Bunda kendince kusurlu gördüğü şiirlerinin olduğunu
düşünmesi ve edebî sahaya usta bir şiir görgüsüyle çıkmak istemesi etkili
olmuştur. Sonraki baskılarda “Şiir”, “Sürek Avı” ve “Gazel” başlıklı şiirleri
de eklenerek kitapta otuz iki şiir yer edinmiştir.
Üvercinka Şiir Hikayesi /Öyküsü
Üvercinka
adından başlayarak değişik, yeni, şaşırtıcı şiir örnekleriyle doludur. Şair, Üvercinka sözcüğüyle
hem kitabın içeriği, hem de dili hakkında ipuçlarını vermiş olur. “Neden
Üvercinka?” sorusuna şöyle cevap verir: “Üvercinka anılması güvercinle karışık
bir ad. Bir kadın adı. Barışa, aşka, dayatmaya dönük bir kavram: Kitaba ad
olarak seçmeme gelince bunun iki nedeni var. Birisi belli: Günümüz şiiri ve bu
arada benim şiirim kelimeyi zorlayan bir şiir. O adla şiirimi özetlemiş ya da
bir parça belirtmiş oluyorum. Şiirimden ufak, ama anlamlı bir kesit vermiş
oluyorum galiba. İşin ikinci nedeni son derece özel, salt günlük yaşamama
ilişkin bir şey.”
Üvercinka Kitabının İçeriği
Aşk ve
cinselliğin, diğer şiir kitaplarına göre en fazla yer aldığı kitaptır Üvercinka. Aşk;
ruhsal ve bedensel bir bütünleşmeyle yaşanan, mahremiyeti ortadan kalkan,
sınırsız coğrafyalara taşınan duygudur artık. Kadın bedeni parçalara ayrılarak
birey, dış dünyada yaşadığı yalnızlığını, uzuvlara mülkiyet hakkı tanıyarak
gidermeye çalışır.
Beden, ferdî
sığınma yeri olmanın yanı sıra, üzerinden toplumsal konularında konuşulduğu bir
düzlemdir. Kitabın şaşırıcı tarafı, erotik bir görüntünün içinde toplumsal
konulara geçiş yapılmasıdır. Cinsel etkinlik sırasında; Afrika unutulmaz,
toplumsal kurallar masanın üstüne bırakılır, utanç duvara asılır.
Toplumsal
konular, ihmal edilmeden, ama alışılmışın dışında verilir: “Toplumsal ya da toplumcu bir yön var
benim şiirlerimde. Ama doğrudan doğruya değil de dolaylı olarak. “Bun”,
“Kanto”, “Üvercinka”, “Hamza Süiti” gibi şiirlerde bunları daha belirgin olarak
göreceksiniz. Kitabın aşk şiiri yönünün ağır basmasına gelince, o tip
şiirlerimde daha bir başarı sağladığımdan seçmede en çok öyle şiirleri bir
araya getirdim de ondan.”
Şiirlerdeki
lirizm ve humourun yan yana olması da, bu yeniliğin diğer bir kanadıdır.
Değişen tonlar okuyucuda/dinleyicide bir sarsma, bir irkilmeyi oluşturmak üzere
kurulmuştur. Cemal Süreya bunu kasıtlı olarak yaptığını ve Üvercinka'yla Türk
şiirine ne kattığını şöyle dile getirir: “Üvercinka'yı bir kelimeyle özetliyorum: şok.
O kitaptaki çok şiirimde şok etkisi aradım. Sonra dile büyük bir yaslanışım
var. Humour var. Kusurlu şiirler, biliyorum. Kusurlu olmalarını istedim.”
Humour ve lirizmin bir arada verilmesini Üvercinka'yla başlatan Cemal
Süreya, diğer şiir kitaplarında da bunu sürdürmüştür.
Üvercinka Kitap Yorumları
Üvercinka henüz çıkmadan, Muzaffer (İlhan) Erdost Pazar Postasında, Cemal
Süreya’nın okur nezdinde popülarite kazandığına, Nurullah Ataç’ın bu beğeniden
hoşlanmadığına ve okurun çıkacak olan Üvercinka'’da yeni değerleri
bulacağına ve bunları yadırgamayacağına dair görüşlerini belirtir. Çoğu şair ve
eleştirmenlerin beğenisini kazanan kitabın (İkinci Yeni şiirine yöneltilen
eleştirilerin yoğun olduğu bir dönemde) altı ay gibi kısa bir sürede ilk
baskısı tükenir.
İkinci Yeni şiirini eleştiren eleştirmenlerin başında
gelen Asım Bezirci de, bu akımın
isim babası olan Muzaffer (İlhan) Erdost’un Cemal Süreya’yı güçlü bir şair
olarak itham etmesini abartılı bulduğunu, ancak Üvercinka’yı okuduktan sonra
fikrinin değiştiğini belirterek kitabın birkaç kez baskı yapması
üzerine “İkinci Yeni doğuşunun 1967’ye değin de 12 yıl geçmiştir, bu da az bir
zaman değil. Acaba neden, Cemal Süreya bir yana, İkinci Yenilerden hiçbirinin
kitabı bu süre içinde bir basım yapmamıştır.” sözleriyle Cemal Süreya’nın
şiirlerinin okurla buluştuğuna dikkat çeker.
Üvercinka'yı bir kuşağın şiir kitabı
olarak niteleyen Orhan Duru,
şiirlerdeki şaşırtma ve ton değişikliğinin, okurun alışık olmadığı bir tarz
olduğunu belirterek şairin temayla da insanın derinliğine indiği tespitinde
bulunur: “Cemal Süreya bizi
şiirleriyle şaşırtmak istiyor. Bu atlamalar, sıçramalar belki bunun için
kendini aşk şiirine veren okuyucunun rahatını bozmak “dinamik”lemek için. Cemal
Süreya kimseyi kırmak istemeyen bir şairdir. Kavgadan kaçınır görünüşe göre...
Cemal Süreya’nın fantezi düşkünlüğü, alaycı deyişi, okuyucuyu yadırtgamadan
şaşırtmak istediği açıktır. Bunlarda insancıl noktalar bence. içimizdeki
fantezi isteğine karşılık veriyor.”
Orhan
Duru’nun yazısına karşılık olarak Muzaffer
Erdost, Üvercinka'nın
şaşırtıcılığını temadan ziyade kurguyla gerçekleştiğini
düşündüğünden, kitabın yeni şiir anlayışını öne çıkardığını belirtir: “Cemal bir ara aşk şiiri ile çarpışan
toplum şiirini alt alta getirerek okuru şaşırtıyor, böylece iki kutbun alt alta
gelmesiyle -bir bakıma kolaylıkla- şiire kapalı-açık bir hava katıyor... Bütün
bu gelişmeler Orhan Duru’nun dediğinin aksine bir insan anlayışının değil de şiir anlayışından oluyor.”
Orhan Kâhyaoğlu da, Üvercinka’daki şiirlerden
hareketle insanın karmaşık yapısını göz önüne getiren şairin ilk Cemal Süreya
olduğunu belirtir. Ayrıca 1950’lerle birlikte gelişmeye başlayan birey olma
sorununun da en sivil biçimiyle Cemal Süreya’nın şiirinde bir karşılık
bulduğunu düşünür. Ona göre İkinci Yeni’nin simgesi olan bu kitabın önemli
ayrıcalıkları var: “En başta
geniş anlamda bu dönemin şiirinin özelliği olarak algılanan deformasyon,
anlamsızlık ya da gerçeküstücülük imajlarının Süreya’nın şiirinde tam karşılığının bulunmadığı açık.”
Enis Batur kitabı, imge düzleminde
sağladığı başarıdan dolayı İkinci Yeni’nin dört dörtlük bir eseri olarak kabul
eder. Ayrıca Cemal Süreya’nın hem yerli, hem de yabancı kaynakları çok iyi
özümsediğini dile getirerek, köklü bir yeni şiir geleneği kurduğunu söyler. Ona
göre Üvercinka,
Cemal Süreya’nın bütün şiir kitaplarının programını üzerinde taşıyan bir
eserdir: “Üvercinka'nın getirdiği ironiye kuyumcu terazisinde eğilmek
gerekir: Tatlı, bir dem hüzünlü, bir dem savruk, hep zekâ küpü bir bıyıkaltı.
Cemal Süreya, en iyi anahtarı kendi vermiştir: Ölmüş babasını düşünürken
hamamda gözüne sabun kaçar. Orhan Veli’nin gündelik hayata dalışını izler Üvercinka,
ama ondan imgeleri kullanışındaki geometrik örgüyle ayrılır. Aslında, alayın
bütün sıkalasını kateder Cemal Süreya ve kendi altın ayarında karar kılar. Her
ilk kitap gibi, daha doğrusu her “majör” şairin ilk kitabı gibi bütün programı
taşır Üvercinka: Dizin için sonuna beklemeye
gerek kalmamıştır. Ne demeye gelir bu? Cemal Süreya, ilk kitabıyla bir yol açıcı olma ünvanına
hak kazanan seyrek şairler arasına oturur.”
Üvercinka Şiiri
Böylece
bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
en
uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli’den
dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden
nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama
nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek
bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün
kara parçalarında
Afrika dahil
Aydınca
düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta
yatmayı bildiğin kadar
Sayın
tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış
gibi bunca uzaması saçlarının
Ben
böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her
telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün
kara parçaları için
Afrika dahil
Senin
bir havan var beni asıl saran o
Onunla
daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları
acıktığı için haklı
Gününü
kazanıp kurtardı diye güzel
Bir
çok çiçek adları gibi güzel
En
tanınmış kırmızılarla açan
Bütün
kara parçalarında
Afrika dahil
Birlikte
mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun
diyorum, boynunu kimse benim kadar değerlendiremez
Bir
mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki
adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece
bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten
bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün
kara parçalarında
Afrika dahil
Burda
senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık
caddelerde özgürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah
gibi cesaretti o, alımlı, değme kadında yok
Aklıma
kadeh tutuşların geliyor
Çiçek
pasajında akşam üstleri
Asıl
yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün
kara parçalarında
Afrika hariç değil..
Cemal Süreya
Üvercinka Şiir Tahlili / Üvercinka Şiir İnceleme/ Üvercinka Analiz
Cemal
Süreya’nın ilk kitabına adını veren “Üvercinka” adlı şiiri, kadını ve aşkı ön
plana çıkarması bakımından dikkate değer bir yapıdadır. Bu şiirde anlatıcı,
kadının dişiliği ile sosyal kimliğini birleştirir:
“Aydınca
düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma Yatakta yatmayı bildiğin kadar”
Üvercinka’da
kadının bir bütün olarak ele alındığı bölümlerde, anlatıcı aşkının
gerekçelerini de kadının sosyalitesi üzerine kurar. Aşkı sunduğu özne, bu
yönüyle donanımını gerçekleştirmiş, sosyal bir bireydir. Kent yaşamına ayak
uydurmuş ve geçimini emeğiyle sağlayan ancak gücü ve direnciyle anlatıcı
üzerinde olumlu etkiler bırakan şiir öznesi, bu yönleriyle idealize edilmiş bir
tip olarak çıkar karşımıza:
“Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir
değere biniyor soluk almak Sabahları acıktığı için haklı Gününü kazanıp
kurtardı diye güzel Birçok çiçek adları gibi güzel En tanınmış kırmızılarla
açan”
Burada
anlatıcı, kadının üzerinde bıraktığı etkileri sıralar. Aşkı neden- sonuç
ilişkisi içinde gösterir. Anlatıcı aşkın argümanlarını sıralarken kadını kendi
kimliğinden soyutlamaz. Var oluşunu sebeplendirir. Kadın hem içsel hem de
dışsal özellikleri bakımından idealdir. Fiziksel özellikleriyle tinsel
özellikleri birbirine paralel gider.
"Şâir, sevgilisini uzun boynu
ve güzel saçları :
"Boşunaymış
gibi bunca uzaması saçlarının Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde Her telinin
içinde ayrı bir kalp çarpıyor”
yatakta
yatmasını bilmesi ve aydınca düşünmesi:
"Aydınca düşünmeyi iyi
biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle
yatmak günah, daha neler”
hür, serbest ve cesur olması
bakımından değerlendirir:
"Burda senin cesaretinden
laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün
şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı
değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra
başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil”
Burada,
birçok özellikleriyle reel bir varlık olarak gözüken kadının, hüviyet
değiştirerek, bir sembol haline geldiğini görüyoruz. Sonuncu parçada onun
"padişah gibi cesareti” övülüyor, fakat "Çiçek Pasaj”nda kadeh
kaldırırlarken duydukları yoksulluk hissi, diğer kısımlarda olduğu gibi,
Afrika dahil, bütün dünyaya yayılıyor.
Sizler de bu yazı hakkındaki görüşlerinizi yorumlarda
belirtebilirsiniz. Görüşünüz bizim için değerlidir.