# Bu içerikte Mehmet Rauf’un Genç
Kız Kalbi isimli romanı özetlenmiştir. Roman özeti aktarılmadan önce roman
hakkında ön bilgiler verilmiştir. Keyifli okumalar.
Genç Kız Kalbi Romanı
Hakkında Bilgi
# Genç Kız Kalbi, şahısların psikolojik tahlillerine yer
veren, Mehmet Rauf’un Servet-i Fünûn topluluğu dışında kaleme alıp, 1912
yılında Servet-i Fünûn topluluğunun mecmuasında tefrika edilmiş ve aynı yıl
kitap halinde basılmış romanıdır. Romanın başkahramanı Pervin’in günlüklerinden
oluşur.
# Roman hayallerle gerçekliğin çatışmasını ve
bu çatışmanın insan üzerindeki psikolojik etkilerini irdeler. Genç Kız Kalbi, hayallerle oluşan bir beklentinin,
gerçekliğin acı ve yıkıcı yönüyle karşılaşması durumunu anlatır.
# Roman kahramanı, hayal ettiği her şeye
ulaştığını düşündüğü anda gerçekle yüz yüze gelmekte, gerçeğin beklentilerini
karşılamadığından dolayı üzüntü içerisine girmektedir.
# Romanda kişiler ve mekânlar arasındaki, hayalle gerçek, ideal olanla gerçek olanın tezadı vardır. Yazar bu tezatlıklardan yola çıkarak ideal bir aşkı ve ideal bir kadın dünyasını anlatmıştır.
# Romanda kişiler ve mekânlar arasındaki, hayalle gerçek, ideal olanla gerçek olanın tezadı vardır. Yazar bu tezatlıklardan yola çıkarak ideal bir aşkı ve ideal bir kadın dünyasını anlatmıştır.
# Mehmet Rauf, kadını toplumun neresinde ve
nasıl görmek istediği romanın başkahramanı Pervin üzerinden anlatmıştır. Bir
kızın aşk macerasının anlatılmasından ziyade, o dönemin aile, kadın-erkek
ilişkisi, evlilik kurumu ve sosyal hayatın eleştirisi yapılmıştır. Osmanlı’nın,
kentli, zengin aile yapısına büyük eleştiriler getirilmiştir.
# Konaklarda, Ada’da, Boğaz kıyısındaki yalılarda mutlu, huzurlu, birbirine saygı duydukları bilinen ailelerin aslında kendi içlerinde birbirlerine bile tahammüllerinin olmadıklarını, ikiyüzlü davranarak, mutluluk maskesi altında, kendilerinin de belli bir süre sonra ikiyüzlü hayatlarının gerçek olduğuna inandıkları bir düzende yaşadıkları anlatılmıştır.
# Konaklarda, Ada’da, Boğaz kıyısındaki yalılarda mutlu, huzurlu, birbirine saygı duydukları bilinen ailelerin aslında kendi içlerinde birbirlerine bile tahammüllerinin olmadıklarını, ikiyüzlü davranarak, mutluluk maskesi altında, kendilerinin de belli bir süre sonra ikiyüzlü hayatlarının gerçek olduğuna inandıkları bir düzende yaşadıkları anlatılmıştır.
# Yazar, mutlu ve huzurlu evliliklerin
olmasına vesile olarak görünen “görücü usulü” evliliğin aslında çifteler
arasında bir yıkım yarattığını, kadının ne kadar kendini yetiştirse yetiştirsin
bu usulle yapılan evliliğin kadının kendini yetiştirmekle elde ettiği
kazanımları ortadan kaldırdığı düşüncesini savunmuştur. O dönem, erkeğin
egemenliğinde bulunan sosyal hayatın kadını ezdiğini, kadını yok saydığını, en
eğitimli erkeğin bile kendini yetiştirmiş, bakımlı bir kadına tahammül
edemediği gibi ağır bir ithamı dile getirmiştir.
# Alaturka müziğin vızıltı olarak tabir
edildiği, dönemin en gözde mesire yerlerinin ise bataklık olarak gösterildiği
romanda her şeyin en ideali Batı’dadır. Onun müziği ve sosyal hayatı ideal
olandır. Bu bağlamda, Doğulu olarak Pervin’in amcası ve miskin ailesi, Batılı
olarak da Pervin ve ailesinin kıyaslaması vardır. Amca Bey, oldukça kaba,
zevksiz, yalancı, dedikoducu, ailesini baskı altında tutan, sonradan görme ve
bağnaz biri olarak anlatılır, Pervin ve ailesi ise oldukça aydın ve yeniliklere
açıktır.
# Ancak romanda Doğu-Batı çatışmasından
kaynaklanan meseleler anlatılmamakta sadece bunların tezatlıkları göz önüne
serilerek Batı’nın sosyal hayatı ve kadına bakış açısı daha iyidir düşüncesi
okurlara verilmektedir. Romanda olumlu karakterler, Batı medeniyetine
hayrandır, Türklerin sosyal hayatını beğenmez ve eleştirirler.
# Batı hayranı genç şair Mehmet Behiç, her
defasında Türk toplumunu ve medeniyetini eleştirir, onu miskin ve sadece
geçmişiyle övünen, bu sebepten dolayı da gerici bulur. Türk milletinin,
Batılılıktan anladığını sadece yeme, içme ve uyumaktan ibaret olduğunu
düşündüğünü, sanata karşı merakın olmadığına, çalışmaya ve ilerlemeye yönelik
hiçbir şey yapmadığı eleştirisini yapar.
Genç Kız Kalbi
Romanının Özeti
→ İzmir’de yaşayan, ailesi tarafından iyi
eğitim aldırılmış Pervin’in en büyük hayali, kendisini anlayan, sevebileceği ve
kültürlü, modern bir erkekle evlenebilmektir. Aradığı erkeği İzmir’de bulamayan
Pervin, İstanbul’un zevkli, insana mutluluk veren, kültürlü erkeklerin
bulunduğu, sosyal hayatın hareketli olduğunu düşünerek, aradığı erkeği
İstanbul’da bulacağı hayaliyle İstanbul’a gitmeyi çok istemektedir.
→ Babası,
Pervin’in ısrarlarına daha fazla dayanamayarak onu İstanbul’a, çok görüşmediği
ağabeyinin yanına yollamayı kabul eder. Pervin, gemiyle İstanbul’a gider.
İstanbul’u ilk gördüğünde ise büyük bir hayal kırıklığına uğrar. İlk izlenimi
bu hayal kırıklığını ortaya koyar:
‘’hakikat o kadar bed, o kadar çirkin,
o kadar muharrib ki... Evvelâ o insanın ilk ayak attığı yer, rıhtım... İzmir’in Avrupa
şehirlerini andıran muhteşem Kordonuna bedel, buranın rıhtımı dar, siyah,
muhnik bir yer... Vapurlardan çıkarılan un çuvallarıyla sair eşya ile
yüklü, bir tarafı en adî, hatta en sefil gazinolarla ve kahvehanelerle kapalı
birkaç arşın eninde bir rıhtımcık... Sonra yük arabaları, kira faytonları
arasında ezilmeden nasıl gediklerine hayret edilecek karma karışık bir halk,
yani bir Şark şehri... ”
→ Batı hayranı olan ve İstanbul’u hayallerinde
çok farklı hayal eden Pervin için karşılaştığı manzara onu hayal kırıklığına
uğratır.
→ Mayıs ayında
geldiği İstanbul’da amcasının İstinye’deki evinde kalmaktadır. Amcasının karısı
Hediye Hanım, kızı Nigar, oğlu Abdi’den hoşlanmaz. Onların aile yapısını,
amcasının egoist tavrını, geri kafalılığını ve sonradan görmüş tavırlarını hiç
beğenmez. Herkese buyurgan bir tavrı olan amcası aileye hükmetmekte, onların
her şeylerine müdahalelerde bulunmaktadır. Babasından böyle bir davranış
görmeyen Pervin, amcasından ve ailesinden sıkılır. İstanbul ve yanında kaldığı
akrabaları onu ilk günde büyük hayal kırıklıkları yaşatmıştır. İstanbul’u
gezdikçe, insanları tanıdıkça hayalindeki İstanbul’u bulamaz. İstanbul’u ve
insanlarını bayağı bulur. Kadınların en büyük zevk aldığı şey dedikodudur.
Bundan çok rahatsız olur.
→ Yengesinin
akrabası genç şair Mehmed Behiç bir gün amcasına misafirliğe gelir. Mehmed
Behiç sosyal hayattan, sanattan konuştukça ona hayran kalır. Kendi fikirlerini
paylaşan, aynı şeyleri düşündüğü, kültürlü ve tam manasıyla Batılı olduğunu
düşündüğü bu erkeğe âşık olur. O hayalindeki aradığı erkektir. Mehmet Behiç de
Pervin’e karşı ilgisiz değildir. Bir gece evin balkonunda birbirlerine
açılırlar, hatta sevişirler. Pervin ailesine aradıkları damadı bulduğu haberini
mektupla vermek üzereyken Pervin’in amcası Behiç ile Pervin arasındaki
ilişkiden şüphelenerek karısına Behiç’in ne düşündüğünü sormasını ister. Behiç;
“ Zengin olsaydı
belki alırdım, kız fena değil, hoşuma gidiyor... Fakat yaşamak için insana hayat
lâzımdır, hayal değil...” Diyerek Pervinle evliliği düşünmediğini belirtir. Pervin
amcasının kızı Nigar’dan Behiç’in bu düşüncesini öğrenir ve yıkılır. Aradığı
erkeği bulduğunu düşünen Pervin, Behiç’in de aslında diğer erkeklerden farkı
olmadığını, sadece birkaç gün gönül eğlendirmek derdinde olduğunu düşünür ve
hayallerinin her birini yıkan İstanbul’dan ayrılmaya karar verir. Yaşadığı bu
tatsız deneyimden sonra Pervin’in hayattan beklentisi kalmamıştır. Ailesinin
kendisini vermek istedikleri jandarma komutanıyla, mutsuz bir hayat sürmeyi
göze alarak, namus ve ahlâk içinde yaşama düşüncesiyle jandarma komutanıyla
evlenme kararı almıştır.