Martin Eden Romanı Mekân
Roman
San Francisco- Amerika’da geçmektedir.
Martin Eden Romanı Zaman
1900’lü
yıllardır. Sosyalist ve cumhuriyetçi kavgalarının, sınıf farklılıklarının
olduğu bir dönemdir.
Martin Eden Romanı Bakış Açısı
Yazar
kendi hayatını ve kendi dönemini üçüncü kişi ağzıyla anlatmaktadır.
Martin Eden Romanı Temalar
İyi Her Zaman Ortaya
Çıkar: Martin Eden çok çalışıp
nihayetinde eserlerini editörlere kabul ettirebilir ve hak ettiği ilgi ve
başarıyı kazanır. Çalışan ve yeteri kadar iyi olan, sonunda hak ettiği başarıyı
kazanacaktır.
Ekonomik Durumlara Göre Sınıf Farkları: Martin
Eden yoksul bir gençtir ve zengin bir ailenin eğitimli, güzel kızı olan Ruth’a
âşık olur. Karşılıklı olarak birbirlerini sevmelerine rağmen bir araya
gelemezler. Bunun nedeni de Martin’in başka bir sosyal sınıfa ait olmasıdır.
Martin’in yoksul olduğu dönemlerde ilişkilerine karşı çıkan aile, Martin zengin
olduğunda onların bir araya gelmesi için gayret sarf eder.
İnsan Kendi Kendini Eğitebilir: Roman boyunca asıl işlenen
temalardan biridir. Martin cahil ve kaba bir gençtir fakat kendisindeki
eksikliği fark edince çok çalışarak eğitim seviyesini, davranışlarını bütünüyle
değiştirmiştir. Ruth’lara ilk gittiğinde her şeye hayranlık duyarak bakıp, kaba
hareketler sergileyen Martin, Ruth’a âşık olduktan sonra inanılmaz yoğun bir
çaba ile kendini yetiştirmiş v sonunda gıpta ettiği o insanlardan çok daha
üstün bir hale gelerek onların kendisine saygı duymasını sağlamış ve bu
insanların hayranlığını kazanmıştır.
Martin Eden Romanı Karakterler
Martin Eden: Romanın
ana kahramanıdır. Martin sevgiyi arayan, eleştiriye açık, kendini geliştirmek
isteyen, hisli bir kişiliktir. Yazar, Martin Eden’da kendisini anlatmıştır.
Eğitimsiz bir denizci olan Martin, zengin bir ailenin eğitimli
kızına âşık olunca kendi kendini eğitir ve yazar olarak hayatını kazanır.
Martin, bedenini aşırı derecede zorlayarak çok çalışmış ve sonunda istediği
başarıyı elde etmiş olmasına
rağmen hayatı, beklentileri doğrultusunda
değişmemiştir.
Ruth: Martin’in
sevdiği kızdır. Zengin bir ailenin kızı olan Ruth, Martin’in kendini olumlu
yönde geliştirmesine vesile olur fakat ailesinin etkisinde kalan Ruth’un Martin
ile arası açılır. Ruth zarif, saf ama hırslı bir genç kızdır.
Brissenden: Zengin
bir sosyalisttir. Enteresan ve gizemlidir. Martin’in yakın arkadaşıdır ve
Martin için önemli bir kişidir.
Martin Eden Romanı Olay Örgüsü
Günlerini
gemiler ve meyhanelerde geçiren Martin Eden, çok sık karıştığı çete
kavgalarından birinde Arthur adlı zengin birinin hayatını kurtarır. Arthur bu
iyilik karşısında Martin’i evlerine yemeğe çağırır ve burada Martin, Arthur'un
Ruth adındaki edebiyat öğrencisi kız kardeşi ile tanışır. İlk tanışmalarında
Martin yıllardır aradığı aşkın karşısında olduğuna inanır. Bu genç, kültürlü ve
güzel kadını etkileyebilme yolunun bilgi, kültür ve sanattan geçtiğine karar
verir. O anda büyük bir azimle çalışıp yazar olmaya karar verir ve kim bilir
belki o zaman Ruth ile evlenebilecektir.
Romanda
bir gemi işçisinin yediklerinden, akşam uykusundan, sosyal çevresinden ve en
önemlisi içkisinden feragat ederek, sonu bilinmeyen bir maceraya atılması
anlatılmaktadır. Jack London, Martin Eden’da kendi yaşam hikâyesinden kesitlere
oldukça sık yer vermiştir. Ruth'a olan saf aşkını, sosyal olarak yabancı
bulunduğu bir çevreye ve kendisini yoksulluğundan dolayı aşağılayan insanlara
kabul ettirmeye çalışır. Ruth, onun edebiyata olan tutkusunu, çalışma azmini ve
yeteneklerini bilmesine rağmen, ona inanmayıp, sürekli düzenli ve normal bir iş
bulmasını önerir. Martin ilk başlarda, zenginliklerinin ve bilgilerinin başını
döndürdüğü bu insanlara, sonradan, kendisini geliştirdikçe kuşku ile bakmaya ve
aslında söylediklerinin, hayat anlayışlarının nasıl da çiğ ve özümsenmemiş
olduğunu anlar. Herkes aslında olmadığı insanı oynamakta ve bilmediğini biliyor
gibi görünmektedir. Gerçekte hiç kimsenin parasını ve mevcudunu korumak dışında
bir idealinin olmadığını görür. Bu açıdan eskiden sanatın ve kültürün kaynağı
gibi duran bu insanlar şimdi gözüne birer asalak gibi görünmekte ve onca
imkânlarına, okullara, kitaplara, üniversitelere rağmen nasıl bu kadar cahil
kaldıklarına şaşırmaktadır. Çevresi edebiyatı bilmeden diploma almış
edebiyatçılarla, geometri bilmeyen mühendislerle, ekonomi bilmeyen
siyasetçiler, biyoloji bilmeyen din adamları ile doludur. İşin garibi herkes
aslında hiç haberdar olmadığı ve anlamadığı fikirler üzerinde tartışmakta,
şuradan buradan duydukları klişeleri kullanmakta ve neredeyse bir moda halinde
düşünmektedir. Martin doğal yeteneği ve hayatın içinde geliştirdiği algılama
üstünlüğü sayesinde gerçek bilgiyi ayırt etmesini ve doğal seçkiyle
evrimleştirdiği düşünce gücünü bu boş insanlara karşı kullanmayı öğrenir.
Bu
süre zarfında gemi işçiliğini bırakarak yazarlıkla geçinmeyi dener. Yazdığı ve
yeterince güzel olduğunu düşündüğü birçok eseri, yayımlanmadan geri gelir. Bu
dönemlerde çok güç anlar yaşamış, aç kalmış, meteliğe muhtaç hallere düşmüştür.
Martin tıpkı aydın geçinenler gibi edebiyattan hınçlarını almaya çalıştıklarına
inandığı bir editör ve yayıncı tabakasının varlığını keşfeder. Bu insanlar
adeta yerleşik yazar sınıfının değişmesi ve başka yazarların çıkmasına engel
olmaktadır. Kendince bunun en büyük sebebini, bir zamanlar bütün bu editör ve
yayıncıların yazar olmayı denemiş ve beceriksizlikleri ya da yeteneksizlikleri
yüzünden başarılı olamayışlarına bağlar: Onların kompleks sahibi insanlar
haline dönüşmüş olduklarını düşünmektedir. Yazılarını yayınlayan bir kaç
yayınevi ya da dergi ona parasını göndermez. Martin'in hayatındaki zorluklar ve
parasızlık yetmezmiş gibi bunlara bir de, inanmadığı halde kendisini,
sosyalistmiş gibi gösteren basın eklenir.
En
sonunda kendisini kabul ettiren Martin Eden, artık onların arasında olmaktan
memnun olmaz ve çevresinden kendisini soyutlar hatta bir zamanlar çok sevdiği
Ruth’u bile reddeder. Tek başına çıktığı bir gemi seyahatinde kendini Okyanusun
sularına bırakarak intihar eder.