Matmazel Noraliya’nın Koltuğu
Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu adlı eserin ilk baskısı
1949 senesinde gerçekleşmiştir. Peyami Safa’nın olgun eserlerinden biri olan
Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, psikolojik ve sosyal tahlilleri ile Türk
Edebiyatı’nın önemli eserlerden biri olarak sayılmaktadır.
Tema
# İkinci Dünya
Savaşı sonrasında yayımlanmış olan Matmazel Noraliya’nın Koltuğu romanında,
savaşın son demleri, romanın dış siyasal ve toplumsal atmosferini de
oluşturmaktadır.
Matmazel Noraliya’nın Koltuğu romanında karşılaştığı birtakım olayları, benimsemiş olduğu materyalist düşünce ile açıklamaya çalışan bir gencin bunu başaramayınca şüpheye düşmesi ve bu şüphelerden bazı karakterlerin telkin ve açıklamalarıyla kurtulup ve huzura kavuşması romanın konusunu teşkil etmektedir.
Matmazel Noraliya’nın Koltuğu romanında karşılaştığı birtakım olayları, benimsemiş olduğu materyalist düşünce ile açıklamaya çalışan bir gencin bunu başaramayınca şüpheye düşmesi ve bu şüphelerden bazı karakterlerin telkin ve açıklamalarıyla kurtulup ve huzura kavuşması romanın konusunu teşkil etmektedir.
# Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu romanında arayış içerisinde olan karakterler düşünsel
anlamda ruhçu ve maddeci iki karşıt uç olarak yer almaktadır.
Olay Örgüsü - Özeti
# Ferit, vahim
hadiselerin birbiri ardı sıra gelmesiyle psikolojik olarak bunalıma düşer.
Babasının Avrupa'ya gitmesinden sonra, kendisinden bir haber alamaz. Tıp
Fakültesi’nden ayrılıp felsefe okumaya başlar ancak psikolojik bunalımları
neticesinde felsefe tahsiline de son verir.
# Ferit’in kız
kardeşi Nilüfer’e, teyzesi Necmiye Hanım bakmaktadır. Kendisi de bir pansiyon
odasında kalmaktadır. Kaldığı bu pansiyonda hemen hemen herkesin psikolojik
rahatsızlığı vardır. Ferit’in pansiyonda karşılaştığı olaylar ruh dünyasının
iyice allak bullak olmasına sebep olur. Sokakta siyah bir köpeğin kendisini
takip ettiğini zanneden Ferit, bu vehimle geceleri uyuyamaz.
# Ferit, kaldığı
bu pansiyonda, gece çıplak gezenlerle, gaipten haber verenlerle, uyurgezer ve
hasta tiplerle karşılaşır. Pansiyona girdiği ilk günden itibaren karşılaştığı
bu olaylar, onu ruhen iyice sarsar. Bir gece boğazının sıkıldığını duyarak
haykırır. Oda komşusu olan Zehra'nın önceden haber verdiği olayların dehşetiyle
ürperir. Kaldığı pansiyon kadrosunda bulunanların içinde yalnız Yahya Aziz aklı
başında birisidir. O da odasından dışarı çıkmaz, sandıklar dolusu kitaplarını
okumakla meşgul olur. Kuvvetli kültürü ve dengeli mantığı ile Ferit'in sinirleri
üzerinde yatıştırıcı bir rol oynar.
# Ferit’in
pansiyon dışında görüştüğü kişiler; hasta kız kardeşi Nilüfer, farklı arayışlar
içerisinde olan sevgilisi, sevgilisinin arkadaşı ve biri milliyetçi diğeri
komünist iki arkadaşıdır. Bunlar da çağımızın yetiştirdiği, içgüdülerine düşkün
tiplerdir. Bir başka çevre ise, Seza olan adını Suzy, Cevat olan adını Joe
olarak değiştiren tiplerdir.
# Sevgilisi Selma
ile kavga eden Ferit, ondan ayrılır. Sonrasında bu ayrılığa katlanmanın zor
olacağını anlasa da bir türlü onuruna yedirip ondan özür dilemeye gidemez. Kız
kardeşi Nilüfer ise zaman zaman Ferit’i ziyaret etmekte; teyzesinin kendisine
yaptığı eziyetlerden yakınmaktadır. Teyzesinin kız kardeşine yaptığı eziyetlere
çok kızan Ferit, Nilüfer'e teyzesini öldürebileceğini söyler. Kardeşinin durumundan
çok etkilenmiş olan Ferit, o gece çığlık atarak bütün pansiyon sakinlerinin
uyanmasına sebep olur.
# Yaşanan bu
olaydan birkaç gece sonra bazı olayları önceden haber veren Zehra, birden
çığlık çığlığa uyanır; işaretlerle ve yazıyla o anda birinin bıçaklanarak
öldürüldüğünü, öldürülmekte olduğunu haber verir. Buna Ferit dâhil kimse
inanmaz ama, iki üç saat sonra Necmiye Hanım’ın öldürüldüğü haberi alınır. Aynı
zamanda kadının bütün paraları ve mücevherleri çalınmıştır. Ertesi gün; aslında
profesyonel bir katil olan Tosun, Ferit’i odasına çağırarak, çekmece içindeki
Necmiye Hanım’a ait para ve mücevherleri teslim eder. Necmiye Hanım’ı, Ferit’e
ve kız kardeşine acıdığı için kendisinin öldürdüğünü de itiraf eder.
# Necmiye
teyzenin öldürülmüş olması, sevgilisi ile yaşadığı ayrılık ve en önemlisi
Nilüfer'in hastalığının artarak artık hastanelik olması Ferit'i daha çok
sarsmış, biraz da bunaltmıştır. Şimdi kendisi de odasında birtakım göze
görünmez varlıkların dolaştıklarına, kilitli kapısından bir şeyler söylemek
istediklerine, hatta bazen kendisini çağıranların bulunduğuna inanmaktadır.
Artık son derece vehimli, sinirli, kuşkucu, korkak olmuştur.
# Ferit, Tosun
vasıtasıyla ve zahmetsizce ele geçirdiği para ile Büyükada'da Matmazel
Noraliya’nın evine taşınır. Matmazel Noraliya, aslında babası Türk, annesi
İtalyan olan Nuriye Hanım’dır. Bir kazasker soyundan olan babaannesi ve
mutaassıp bir Katolik olan annesinin birbirine karşıt tesiri altında, fikir
burhanları geçirerek büyür. Ancak babaannesinin telkin ettiği Müslümanlık üstün
gelmiştir. Matmazel Noraliya Müslüman olmasına rağmen hangi dinden olursa olsun
muhtaçlara yardım edilmesi gerektiği düşüncesindedir.
# Ferit yeni
taşındığı bu evde, daha ilk gecesinde korku verici hadiselerle karşılaşır. Gece
kilitli kapısı açılarak birisi “gel” diye kendisini yukarıya, Matmazel
Noraliya'nın odasına çıkarır. Bu odada bir koltuğa oturmuş, koltuğun iki
kolundan iki beyaz el nur damlaları halinde hafif bir duruşla sarkıyordu. Ferit
içinden “Matmazel Noraliya” der. Fakat o, “hayır Nuriye” diye düzeltir.
Noraliya olarak bilinen Nuriye o gece Ferit’e bir şeyler söyler. Bu bir uyku
hali midir, kâbus mudur, Ferit bunu bir türlü çözemez.
# Bu olayın
ertesi günü Ferit, Yahya Aziz’le evin her tarafını dolaşırken, odalardan
birinin kilitli olduğunu görürler. Bu odayı Fotika’ya açtırdıklarında Ferit
hayret ve dehşet içerisinde kalır. Bir gece önce görmüş olduğu dekor aynen
karşısında duruyordu. Ferit, Fotika’dan Matmazel Noraliya hakkında bilgi alır. Onun
anlattığına göre, Matmazel Noraliya çok acı çekmiş, çok mutsuz olmuş, bu yüzden
genç yaşında kendisini dine ve Allah’a adamış birisidir. Son yıllarında ise,
hiç odasından dışarı çıkmamış, geçmişten ve gelecekten haber vermeye
başlamıştır. Hizmetçi, Matmazel Noraliya ile ilgili bildiği her şeyi
anlattıktan sonra, onun özel hatıra defterini de Ferit’e verir. Yahya Aziz’le
birlikte, Matmazel Noraliya’nın hatıra defterini okuyan Ferit, bir inanma ve
bağlanma ihtiyacı içerisine girdiğini hisseder.
# Birkaç gece
sonra Ferit, Matmazel Noraliya’nın ruhu ile konuştuktan sonra büyük bir moral
ve iman gücüne ulaşır. Artık dine karşı saygılı ve inançlıdır. Artık Ferit
ruhunda bir ışığın yandığını hissetmektedir. Ferit’in barıştığı sevgilisi Selma
ve iyileşmeye başlayan kardeşi Nilüfer de bu durumdan oldukça memnundur.
Zaman
# Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu adlı romanda olayların yaşandığı zaman İkinci Dünya
Savaşı’na rastlamaktadır. Eserde doğrudan savaşla ilgili bilgiler verilmemekte,
kahramanların gazete haberleri ile ilgili konuşmalarından zaman tayin
edilebilmektedir. Romandan aldığımız aşağıdaki bölüm zamanı belirlememize
yardımcı olmaktadır.
Günün
askeri ve siyasi hadiseleri ile bir çocuğun kazancı ve kaderi arasındaki
münasebetten ihracın muhtemel neticelerine kadar uzayan bir düşünce
zincirlemesi içinde Ferit, Mussolini’nin bir iddiasını hatırladı: İngilizler
Sicilya’ya çıkabilirler fakat ufkî olarak. Şimdi akıbetine ufkî olarak varmak
tehlikesi Düçe’ye yaklaşıyordu. Sicilya’nın ihracı demek İtalya’nın tasfiyesi
demekti (s.106).
# Gazete
haberinden alınan bu bilgiler vaka zamanını kesin olarak belirlememizi sağlar
ki bu zamanda 1943 yılının ilk yarısına rastlamaktadır.
# Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu romanında gün
içindeki zamandan yararlanma roman kahramanı Ferit’in düşüncelerindeki ve
psikolojisindeki değişime paralel olarak şekillenir. Matmazel Noraliya’nın
Koltuğu romanının başlarında Ferit’in
pansiyonda yaşadığı zamanda günün genellikle gece saatleri seçilir. Romanın
sonlarına doğru yani Ferit’in Matmazel Noraliya’nın evinde yaşadığı zamanda
ise, Ferit’in kaldığı ilk gece gördüğü rüya hariç genellikle gündüz saatleri
seçilir.
# Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu romanında genellike yaşanılan zaman aktarılmaktadır. Ancak
yer yer yapılan geri dönüşlerle okuyucunun anlatıcıya gerek duymadan
kahramanların geçmiş yaşantıları ile ilgili bilgi sahibi olmasını
sağlamaktadır.
Mekân
# Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu romanında mekân, olay örgüsünün şekillenmesinde önemli bir
işleve sahiptir. Yazar, mekân ögesini sadece olayların gerçekleştiği sahne
olarak kullanmamış karakterlerin psikolojik özelliklerini ve genel durumlarını
yansıtmakta da kullanmıştır.
# Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu romanında olaylar birbirlerinden farklı iki ayrı mekânda
gerçekleşmektedir. Bu mekânlardan biri Vafi Bey idaresinde bulunan
Yüksekkaldırım’daki pansiyon diğeri ise adadaki pansiyondur.
# Yüksekkaldırım’daki
pansiyon insana tiksinti verecek bir muhitte bulunmaktadır. İçine bir damla
güneşin girmediği bu pansiyon sarhoşların mesanelerini boşalttığı mundar bir
sokağa bakmaktadır. Pansiyon bu özelliği ile insan ve psikolojisi üzerinde
olumsuz bir tesir bırakmaktadır. Vafi Bey’in ağzından bu muhit okuyucuya şu
şekilde aktarılmıştır:
Sen,
dedi, içine girdiğin bu evin taife-i cin yatağı olduğunu bilesin. Ben buraya
geldim geleli iki bin üç yüz doksan iki ayet-i kürsi okudum ve taifeyi bir
nebze teskine muvaffak oldum. Yedi ay evveline kadar bu ev Kasım’ın
idaresindeydi. Ben o zamana kadar iki sene Fettah’ın karşısındaki odada
oturdum.
Ev dört
senedir Kasım’da imiş. Git ona sor. Dört sene içerisinde kiracılardan ikisine
selamun kavle yani nüzul indi. Birinin ağzı birinin yüzü çarpıldı (Eda
Hanım’ın). Biri çıldırdı. Altı kişiden ikisini bacağından ikisini başından
yaraladılar.
İkisini
öldürdüler. Senin odanda oturan çilingirin karısı Mannik kayboldu. Bir sabah
Hırant baktı karısı yok. Evin her tarafı arandı, akraba ehibbasına koşuldu,
polis İstanbul’un her köşesini mıncıkladı. Mannik bulunamadı. Sekiz aydan beri
de ne olduğu Allahualem bissevap (s.98).
# Bu satırlardan
da anlaşılacağı üzere Yüksekkaldırım’daki bu pansiyon, bir insanın ruh
sağlığını bozabilecek bütün özellikleri barındırmaktadır.
# Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu romanının kahramanı Ferit’in Ada’da kaldığı pansiyon eskisine
kıyasla oldukça farklıdır. Eski kaldığı pansiyonda muhit, insanı hayattan
bıktıracak derecede pis ve köhne iken, yeni pansiyondaki muhit insanı hayata
bağlayacak derecede güzel ve iç açıcıdır. Yine Ferid’in kalmaya başladığı bu
yeni pansiyon eskisine nispeten eşya bakımından zengindir. Ada ferah ve iç
açıcı özelliği ile romanda şu şekilde anlatılmaktadır.
# Ferit hasır
koltuğa oturdu. Çam ve deniz kokan taze ve tertemiz bir sabah havası genzinden
göğsüne kadar açılan büyük bir boşluğu dolduruyormuş gibi ona ferahlık
veriyordu. Bahçeyi yoldan ayıran demir parmaklığın kenarındaki sarı, pembe ve
kırmızı güller, kendilerini kuşatan aydınlık hava halelerini boyayacak kadar
parlak birer küçük renk yangını halinde gözleri aldıktan sonra dikkati yakalayıp
kendilerine çekiyorlardı. Karşıdaki denizin üstüne bir şimşek aydınlığı yapışıp
kalmıştı (s.225).
# Yazar iki
farklı çevrede bulunan pansiyonların özelliklerini anlatarak okuyucunun
Ferit’in ruh halindeki değişimin farkına varmasını sağlamıştır. Eserde mekân
unsuru, hem olayların seyri için bir ortam hazırlamakta hem de Ferit’teki
manevi değişimin başarılı bir şekilde vurgulanmasını sağlamaktadır.
Bakış Açısı ve Anlatıcı
# Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu romanında, olaylar genellikle hâkim bakış açısı ile
anlatılmıştır. Romanda kullanılan üçüncü şahıs anlatıcı yazarın kendisidir.
Yazar bu anlatıcı kimliği ile roman üzerinde tasarrufunu asgari düzeyde tutmuş,
birtakım kısa tanım ve tasvirlerden öteye geçmemiştir.
# Romancı eserde
hakim bakış açısını kullanmasına rağmen eserle kendisi arasındaki bağı en aza
indirerek kişi ve olayların sunulmasını bir veya birkaç roman kahramanına
yaptırmaktadır. Olaylar, başkarakter Ferit’in izlenimleri ve değerlendirmeleri
aracılığıyla sunulmaktadır. Roman boyunca, Ferit’in gözüyle, her biri bir inanç
dünyasını ve yaşama biçimini temsil eden roman kişileri ile tanışırız.
Romandaki karakterlerin hemen hepsi bireysel olarak ya da gruplar hâlinde belli
bir fikri/inancı, temayı ve toplumsal tabakayı simgelemektedir.
# Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu genel olarak hâkim anlatıcı zemininde aktarılmasına
rağmen, zaman zaman da ben anlatıcıya dönerek bizzat Ferit’in ağzından, bir iç
monologa, ya da bir izlenimin aktarımına sahne olmaktadır. Bu anlarda,
neredeyse iradesi dışındaymışçasına yazarın Ferit karakteri “ben”leşerek
romanda yer almaktadır. Bu durum romandan alınan aşağıdaki bölümde açıkça
görülmektedir:
Babam
Londra'da. Ya bombardımanda öldü, ya peşinde koştuğu parayı kazanıp İstanbul'a
milyoner dönecek. Mektup yollamıyor ve sefarethane onu bulamıyor. Oturduğu
mahalle yıkılmış. Kendisi de ölmüş olacak, muhakkak. Anamı ve ablalarımı sorma.
Onlar çoktan sizlere ömür. Benim bir teyzem var, ihtiyar, senden ihtiyar;
cimri, senden cimri; Müslüman senden Müslüman; fakat hain. Onun evine sığınmış
bir kız kardeşim var. Ölen ablaları gibi veremli ve ölen ablaları gibi ölecek
galiba. Yapyalnızım ben. Ve cebimde dört küsur liradan başka üç kat elbisemden,
bir kaç takım çamaşırımdan başka hiç bir şeyim ve hiç kimsem yok. Tahsili
bitirmeye niyetim ve çalışmaya kabiliyetim de yok. Elimden hiç bir iş gelmez.
Kaderim irademe haciz koyuyor ve kaderlerine borçlanan sefih bir ana babadan
alacaklarını benden istiyor. Arada bir, işte böyle, müthiş bir bilanço ile
karşıma dikiliyor. Bak, şunu sana nasıl anlatayım? Anlamasan bile sezeceksin:
Benden evvel kim bilir kaç batnın belki bende son dejenerelik mümessilini
yakaladığı bir tarla mirasının hesabını benden istiyor (s.64).
Şahıs Kadrosu
Başkişi
# Ferit, Tıp Fakültesi’ni yarıda
bıraktıktan sonra felsefe tahsiline başlamıştır. Bu yüzden, insanı psikolojik
ve fizyolojik bakımdan tanıma imkânı olmuştur. Ciğerlerinden rahatsızdır.
Megaloman ve psikopattır. Aynı zamanda temizlik hastalığı vardır. Ferit romanda
kendisini ve ailesini şöyle tarif eder:
Ben Türk
değilim, insan değilim, hayvan değilim, tıbbiyeli değilim felsefeci değilim,
âşık değilim, zengin değilim, fertçi değilim, cemiyetçi değilim, milliyetçi
değilim, Vafi Bey’in ecinnileri arasında oturan, iradesi çarpılmış, bir hafta
sonra ne yapacağını bilmeyen, tembel, hiçbir şeye yaramaz ve ömrünün yarısı
Avrupa'da hariciye memurluklarında geçmiş, ayyaş, zampara, hedonist, ciddiyetin
yalnız hayvanlara yakıştığına inandığı için dünyanın bütün dramlarına kahkahayı
basan ve bunun için "Gülenler" soyadını alan bir baba ile yarı
sanatkâr, yarı deli, erkek düşkünü, veremli ve veremden iki yetişkin kızını
kaybetmiş, ayyaş kokainman, Paris'te okuduğu için kültürlü, genç yaşında ölmüş
bir ananın desencharte, demesuer, desoriente, deracine, degenere bir oğluyum
(s.61).
# Ferit, romanın
ilerleyen kısımlarında çeşitli kişi veya olaylardan gelen etkilerle nihilizmden
sıyrılır ve mistisizme varma eğilimi gösterir (Tekin, 1999: 242). Eserin
başlarında pozitivist olan Ferid, ilerleyen bölümlerde karşılaştığı olayların
çelişmesi sonucu tereddüde düşer, son bölümde de Matmazel Noraliya’nın evinde
yaşadığı mistik tecrübelerin de etkisiyle mistisizme yönelir.
Norm Karakterler
# Yahya Aziz Bey lisede felsefe
öğretmenidir. Odasında sandıklar dolusu kitaplar bulunmaktadır. Gece gündüz
durmadan kitap okumaktadır. İnsanlarla pek konuşmayan Aziz Bey tasavvufa
yabancı değildir. Aziz Bey, Ferit’in mistisizme yönelmesinde etkili olmuştur.
# Matmazel Noraliya’nın
babası Mecit Bey, Sultan Aziz'in
subaylarındandır. Babaannesi kazasker soyundan olan Noraliya (Nuriye), hayatta
çeşitli mutsuzluklarla karşı karşıya kalmış, otuz iki sene aynı koltukta
oturmuş biridir. Babası Mecit Bey, görevli olarak gittiği Paris'ten dönmek
üzere yola çıkar. Bu esnada Matmazel Gianetti'yi tanır. Birbirlerini seven bu
iki insan, bir türlü evlenemezler. Fakat ilişkileri buna rağmen devam
etmektedir. Bu arada çocukları Matmazel Noraliya dünyaya gelmiştir. Önce babası
tarafından adı Nuriye konan Noraliya, annesinin bu ismi telaffuz edememesi
yüzünden, Nurya, daha sonra da Nuralya ve en sonunda Noraliya oluverir.
Ferit’in taşındığı bu evde onun hayatının dönüm noktası olan Matmazel Noraliya,
ufak tefek bir vücut yapısına sahiptir. Anlatıldığına göre geçirdiği dayanılmaz
acı ve buhranlar, onu kendi içine kapanmaya, insanlardan kaçmaya ve özünü dine
ve Allah'a adamasına sebep olmuştur.
# Yüksekkaldırım’daki
pansiyonda odabaşı olan Vafi Bey,
çok titiz bir temizlik hastasıdır. Mevlevi tarikatından olan Vafi Bey, geceleri
üç dört saatten fazla uyumaz, pansiyonun cinlerle dolu olduğuna inanır ve her
gece bir kaç defa Ayet-i Kürsî’yi okur. Vafi Bey, çevresindeki insanları ve
pansiyonda yaşayanları gayet iyi bilmektedir.
# Asıl adı Baha
olan Babuş sekiz yaşlarında olup, gazete satarak ailesinin geçimini
sağlamaktadır. Siyah dağınık saçlı, göz kapakları şişmiş, yüzünde tırmık izleri
vardır. Ortası basık burnu, çıkık elmacık kemikleri ve geniş şakakları, ona
Çinli ile Tatar arası bir özellik vermektedir.
# Ferit’in
sevgilisi Selma, üniversite
öğrencisidir. Babası Türk, annesi ise Selanik dönmesidir. Babası Tahsin Bey
eşinin kendisini aldattığını öğrendikten sonra Selma'yı da yanına alarak ondan
ayrılır. Kısa bir müddet sonra da ölür. Bu yüzden annesinin yanında kalmak
mecburiyetinde olan Selma, onun kötü tesirinden kurtulmaya çalışmaktadır. Bu
yüzden, annesinin ve babasının kötü tesirinden kurtulmaya çalışmaktadır.
# Ferit’in
kızkardeşi Nilüfer ciğerlerinden
rahatsızdır. Anne ve babasına benzeyen Nilüfer kardeşi Ferit gibi, ırsiyetin
tesiri altındadır. Teyzesi Necmiye Hanım’ın yanında kalmaktadır. Kendisine
baskı uyguladığı gerekçesiyle, teyzesine karşı kindar bir tavır içerisindedir.
Kart Karakterler
# Ferit’in
teyzesi olan Necmiye Hanım,
Nilüfer’e bakmaktadır. İhtiyar ve cimri olan Necmiye Hanım’dan Ferid nefret
etmektedir. Oldukça zengin olan Necmiye Hanım, Tosun tarafından öldürülmüştür.
Fon Karakterler
# Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu adlı eserdeki fon karakterler şunlardır: Ahmet Tosun, Fatma, Eda Hanım, Zehra, Tahir Bey, Suzy, Cevat Ferman, Muhtar, Saim, Fotika.