Yeşil Gece Romanı – Özet, Tahlil, İnceleme - Edebiyat Araştırmaları
Son Başlıklar
Loading...

29 Ağustos 2020 Cumartesi

Yeşil Gece Romanı – Özet, Tahlil, İnceleme

 Yeşil Gece Romanı – Özet, Tahlil, İnceleme
Romanın Kimliği
# Türk romanında Cumhuriyet sonrası işlenen konular göz önüne alındığında “Yeşil Gece”, bu romanların birçoğundan farklı bir yere konulmak zorundadır. Dönemin romancıları eserlerinde genellikle “Milli Mücadele”yi işlemeyi tercih ederek Milli Mücadele sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyetinin dayanacağı temel ilke ve inkılâplar üzerine fazlaca yer vermezler.


# Yeşil Gece romanı ise Milli Mücadele’nin yanı sıra yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleşecek temel ilke olan laiklik konusunu irdeler. Özellikle “din” gibi halkın en hassas olduğu noktada, yozlaşan ve asıl amacının çok dışına çıkan İslam dinini, yobazlığın/bağnazlığın elinden kurtarmak amacıyla Atatürk, Reşat Nuri Güntekin’e “bana softalığı yeren bir roman yaz” der. İşte Yeşil Gece romanının ortaya çıkış öyküsü budur. Bununla birlikte eserin yazıldığı dönemde, Reşat Nuri’nin Emile Zola’nın “Gerçek (Hakikat)” adlı eserini Türkçe’ye çeviriyor olması da, eserin gelişimini yakından etkiler. Çünkü Gerçek (Hakikat) romanı da temelde laiklik konusunu işlemektedir.
# Eserin ilk basımı 1928 yılında Suhulet Kütüphanesi tarafından son basımı ise İnkılap Yayınları tarafından 2007 yılında otuz ikinci defa yapılır.
# Tezli bir roman yazarken bakış açısı seçmek ve anlatıcının roman üzerindeki tesirini belirlemek önemli bir unsurdur. Reşat Nuri, Yeşil Gece gibi bir tezli romanda, özellikle de büyük bir çatışma ortamı sağladığı kahramanların öznel tavırlarını kendi üzerine almaktansa, kendi nesnel tavrını kahramanlara yüklemeyi tercih ederek “hâkim bakış açısı”nı kullanır.
# Romandaki çatışma unsurunu hazırlamak ve kişiler düzleminde yaşayan kahramanların düşünsel zeminlerini oluşturmak hâkim anlatıcı bakış açısını benimseyen yazarın görevidir. “Geriden bakış açısını benimseyen yazar, bir kahramanla özdeşleşme yerine, bu kahramandan uzak kalmayı tercih eder; bunun da sebebi, sadece bu kahramanın kendisini ve davranışlarını dışardan görmek ve konuşmalarını duymak için değil, aynı zamanda objektif olarak ve doğrudan doğruya bu kahramanın ruhi durumunu gözleyebilmek içindir.”  Yeşil Gece romanında da anlatıcı, geriden bakış açısını tercih ederek, objektif bir tutum sergiler.
# İlk bölümden itibaren anlatıcı, hâkim bakış açısının gereği olarak olayları üçüncü tekil şahsın ağzından aktarır. Hâkim- anlatıcı; romanın girişinde, başkişi Ali Şahin’in idealini ve çatışacağı güçleri ironik bir tarzda oluşturduğu sahne ile tanıtır:
“Maarif Nezareti Tedrisat-ı İptidaiye Birinci Şube Müdürü Basri Bey, koskoca bir idadi müdürünün bu cehaletini aklına sığdıramadı. (...) Başını ve omuzlarını kaldırıp iki elinin parmaklarını piyano çalacak gibi bir vaziyette yazıhanenin kenarına koyarak bağıra bağıra söylenmeye başladı. ” (s.5)
# Hâkim anlatıcı, başkişinin roman dünyasında okurla buluştuğu anı ise şu şekilde aktanr:
“Titrek bir el kapının kenarına iki defa tereddütle vurdu ve içeriye eski redingotlu, sarı meşin potinli mavi atlas gömlekli yirmi beş otuz yaşlarında zayıf bir adam girdi” (s.6)
# Roman başkişisi Ali Şahin’in kısaca tanıtıldığı bu ibareler, anlatıcının, vaka kuruluşunda izleyeceği yolun da göstergesi olur. Vakanın fiziksel olarak geçtiği ana mekân Sarıova öncesi ve sonrası, başkişi Ali Şahin’in yaşamındaki gelişim ve değişim süreci, hâkim anlatıcının sınırsızlık ilkesi ile dikkatlere sunulur.
# Roman başkişisi hem medresede geçirdiği bunalımlı yıllar hem de cephe aldığı softalık ve softalar karşısındaki mücadelesinin etkisiyle hâkim anlatıcının oluşturduğu fiktif/kurmaca dünyada “taraf” olarak yerini alır.
# Hâkim anlatıcı, Ali Şahin’in fikirlerini kendi fikirleriyle özdeşleştirerek tezini ortaya koyar. Şahin Efendi’nin tekke yıllarındaki bunalımlı ruh hali ve ileride girişeceği mücadelenin tohumlarının atıldığı şu ibarelerden anlaşılmaktadır:
“Şahin Hoca, üç aylar gelince omuzlarında heybeleriyle Anadolu yollarına dökülen cer hocalarını kimi beyaz kimi yeşil başlı sürü sürü baykuşlara benzetiyordu..
Evet zavallı memleket, asırlardan beri yeşil bir gece içinde yaşıyordu. Halk dünyayı, hep bu karanlığın arasında görüyordu.
Anadolu’da fikirlerin geri, insanların sefil kalması, işlerin fena gitmesi hep bu yüzdendi. ” (s. 43)
# Anlatıcı, Ali Şahin’in zihninden geçen fikirleri ortaya çıkarırken kendi tezini de ileri sürmektedir. Roman boyunca Ali Şahin’in idealleri ve savunduğu tez kesin bir zafer elde edemez.
# Romanda hâkim anlatıcı, başkişinin içinde bulunduğu durumu okura daha gerçekçi aktarabilmek amacıyla zaman zaman içmonolog tekniğini kullanır:
“- Ne olur, ne olmaz, acele etmemeli. Birkaç gün etrafı dinlemeli diyordu, manasız bir istical ile eserimi tehlikeye koyarsam ömrümün sonuna kadar yanarım. ” (s.103)
# Sınırsız bir görüş ve bilişe sahip olan hâkim anlatıcı, başkişinin karşısında olduğu değerlere karşı takındığı tavrı belirlemesinde ona yol gösterir. Hâkim anlatıcı kendi biliş gücünü başkişiye sezgi gücü olarak verir ve kendi fikirlerini savunan başkişiyi kurmaca dünya içerisinde donanımlı bir hale getirir.
# Yazar tarafından iki kısım ve netice bölümlerine ayrılan Yeşil Gece romanının Birinci kısım XXV, İkinci Kısım ise V bölüm halinde kurgulanır. Roman, başkişi Ali Şahin’in yaşamı ve idealleri doğrultusunda üç vaka halkasına ayrılabilir.
Birinci Bölüm:
Şahin’in, babasının ölümünden sonra onun isteği olan Yeşil Ordunun bir neferi olmak üzere İstanbul Somuncuoğlu medresesine gönderilmesi
 Şahin’in Medresede kendini yetiştirmek amacıyla gece gündüz demeden çalışması
 Şahin’in içinden çıkamadığı karanlık konular karşısındaki endişelenerek kendini suçlaması
Medresedeki softaların zaafları ve dini istedikleri şekilde yorumlamaları karşısında şaşkınlığa düşmesi
-Şahin’in içindeki inanç karşısında şüpheye düşmesi ve bu şüpheyi yok edecek hiçbir tatmin edici cevap bulamaması
Şahin’in inancını yitirerek Darülmuallim’e geçiş yapması ve kafasındaki sarığı çıkararak fes giymesi
 Darülmuallim’i başarı ile bitiren Şahin’in İstanbul’a tayin edildiği halde Anadolu’ya gidip softalıkla mücadele etmek için Maarif Nezaretine başvurması
İkinci Bölüm:
 Ali Şahin’in Emir Dede Baş muallimi olarak göreve başlaması
Şahin Efendi’nin medrese ve softalarla mücadele etmek için kendine yandaş araması
Şahin Efendi’nin karşısındaki gücün ‘kasabanın gizli ruhu’ olarak nitelendirdiği Hafız Eyüp olduğunu öğrenmesi
 Şahin Efendi’nin kasabada kendi yandaşı olan muallim Rasim ve mühendis Necip ile dost olması
Şahin Efendi’nin yeni bir okul yaptırmaya girişmesi
Yeni yapılacak mektep planının halk tarafından İslamî mimariye aykırı olduğu gerekçesiyle reddedilmesi
Mühendis Necip’in aynı planı aldatmaca yöntemiyle herkese kabul ettirmesi
Okulun yapılacağı arsanın kenarında eski bir medrese olması nedeniyle halkın mektep yapılmasına karşı oluşu
Eski medresede eski bir evliyanın mezarı olduğu dedikodusunun halk tarafından yayılması
Deli lakaplı mühendis Necip’in kaza süsü vererek eski medreseyi yıkması
 Hafız Eyüp’ün Şahin Efendi’yi dünya işleriyle meşgul ederek mağlup etmek için önce Sarıova’nın en zengin medreselerinden olan Sipahizade’ye müderris yapma isteği bunu reddedince bir kız bulup evlendirmeye çalışması bunu da reddedince son çare olarak çok uygun bir fiyata bağ satmaya çalışması
Müderris Zühtü Efendi’nin Sarıova gazetesindeki “sarığa hürmet vecibesi” yazısının ardından Şahin’in Zühtü Efendi’yi oyuna getirerek mektepteki oyun oynayan ve yaramazlık yapan çocukların sarığa hürmet edememesini bahane ederek sarıklarını çıkarttırması
Hafız Rahim’in talebelerinden küçük Remzi’nin ölümü ve annesinin bu duruma isyanı
Küçük Remzi’nin ölümünün ardından Emir Dede mektebinde okuyan küçük kardeşi Bedri’yi babasının okuldan alarak hafız yapmak istemesi ve Şahin Efendi’nin itiraz etmesi
Küçük Bedri’nin okuldan alınarak hafızlığa çalıştırılması
Şahin Efendi’nin okulda tek olduğu bir gece, başkaları tarafından ayarlanan bir kadının oraya gönderilmesi ve Şahin Efendi’ye leke sürülmek istenmesi
Emir Dede Mektebinin sarıklı muallimlerinden olan Afif Efendi’nin mektebe gelerek işin gerçeğini anlatması ve kadını mektepten kovarak Şahin’i kurtarması
Kelami Baba türbesinin yanması ve yangını, Sarıova İdadisi hesap ve Fransızca muallimi Nihat Efendi’nin çıkardığının iddia edilmesi üzerine Nihat Efendi’nin tutuklanması
Şahin ve Necip’in Nihat’ı kurtarmak amacıyla bir avukat bulup çalışmaları
Kelami Baba Türbesi yangınını Alber Efendi adlı bir antikacının türbedeki kıymetli eşyaları çalmak amacıyla Türbedarın büyük oğluyla anlaşıp çıkardıklarının anlaşılması ve Nihat Efendi’nin kurtulması
 Birinci Dünya savaşının başlaması üzerine Yeşil Ordu gönüllülerinin askerden kaçma girişimleri ve savaşın başlaması
Üçüncü Bölüm:
Yunanlıların Sanova’yı işgal etmesi
Şahin Efendi’nin kasabada yapılacak iş kalmadı düşüncesi ile Sarıova’yı terk edecekken yolda fikrini değiştirip geri dönmesi
Rumların bir sütçü ile oğlunu öldürmesi sonucu Rumların Müslüman mahalleleri basıp herkesi öldüreceği dedikodusunun yayılması
Rumların silahlandığı dedikodusu üzerine Şahin’in ayaklanan Müslüman ahaliyi yatıştırması
Yunanlılar’ın Şahin’e Müslüman halkın ayaklanmasını önlemek amacıyla camilerde vaaz verdirmesi
Rasim ve Komiser Kazım Efendi’nin Yunanlılara karşı küçük bir gurup ile yaptıkları baskında ölmeler
Deli Necip’in Sarıova’mn geleceğine yönelik projelerive zafere olan inancı
Yunanlılar’ın kahvede silah aradıkları sırada, halka karşı sert davranan Yunan askerlerine Deli Necip’in itiraz etmesi ve Yunanlı askerlerin Necip’i öldürmeleri
Deli Necip’in ölümünden sonra Şahin Efendi’nin işgal zamanında Sarıova’dan çıkamayan yedi sekiz zabiti sahte imamlık belgeleriyle dışarı çıkarması
Dördüncü Bölüm:
-Şahin’in sürgün dönüşü Sarıova’ya Emir Dede mektebine uğraması ve orada rakibi Eyüp Hoca’yı görmesi
-Kendisi hakkında söylenen “işgal zamanında Yunan hizmetine girdiği” iftirasını duyması
Şahin Bey’in inkılâbın bir günde gerçekleşmeyeceğini anlayarak Sarıova’yı terk etmesi
# Yeşil Gece romanının ilk sayfasının başında “Mart-Eylül 1926” zaman ibaresi yer alır. Romanın yazılış tarihini belirten bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonraya tesadüf eder.
# Başkişi Ali Şahin’in Sarıova kasabasına gidişi üzerine odaklanan romandaki vaka zamanı akronik/ geriye dönüşlü olarak verilir. Ali Şahin’in İstanbul’a gelişi ve ardından öğretmen olarak Sanova’ya gidişi ve Milli Mücadele sonrasında sürgün edildiği Yunan adasından Sarıova’ya tekrar dönüşünde Cumhuriyet kurulmuş, hilafet kaldırılmış, medreseler ve tekkeler kapanmıştır. Bu da demek oluyor ki romanın vaka zamanı yaklaşık 15 beş yıllık bir süreci kapsamaktadır.
# Romanda, başkişinin ideallerine erişme sürecinde aldığı yol, özetleme tekniği ile verilir. Ali Şahin’in Darülmuallim’den mezun olduktan sonra İstanbul’a atanması ve ideallerini gerçekleştirmek uğruna Anadolu’ya gitmek için Maarif Vekâletine başvurduğu süreç bu teknik ile kurgulanır. Anlatıcı, başkişinin bu noktaya nasıl geldiğini, Sarıova’ya hareket etmeden önce hatıralarıyla baş başa bırakarak aktarır:
"O vakte kadar memleketinin medresesine devam eden Şahin, anasını beslemek için birkaç ay çobanlık etmişti. Fakat çocukta büyük istidat gören hocalar, onun yok yere ziyan olmasını istememişler, yetişip eli ekmek tutuncaya kadar ihtiyar kadına bakmayı vaat etmişlerdi. (■■■)” (s. 13)
# Görüldüğü gibi, roman başkişisi Ali Şahin’in Sanova’ya gidişi öncesinde, onun İstanbul’a geliş süreci zamanda geriye dönülerek özetlenir. Ali Şahin’in hatıraları vasıtasıyla sunulan/özetlenen İstanbul Somuncuoğlu Medresesindeki yıllar ve Darülmuallim’den mezun olduğu süreç, IV. Bölüme kadar devam eder. Bu bölümden itibaren ise vaka zamanı Netice bölümüne kadar sıradizimsel olarak ilerler.
# Zamanın geriye dönüşlü olarak kullanılmasındaki amaç başkişinin yetiştiği muhiti ve geçirdiği aşamayı okura göstermektir. Bu nedenle ilk bölümde özellikle Somuncuoğlu Medresesinde yaşadığı sıkıntılı günlere odaklanılır.
# Zaman unsuru romanda psikolojik anlamda geçmiş yaşamla ilintili olarak kullanıldığında karamsar ve karanlık bir biçimde yansıtılırken şimdi ve geleceğe yönelik anlatımlarda başkişinin ideallerini gerçekleştirme tutkusuna bağlı olarak karamsarlığın yerini umut alır. Bu nedenle Sanova’ya gidişinden itibaren Şahin’in softalarla ve medreselerle mücadelesinde sıradizimsel bir zaman kullanılarak gelecekteki günlere umutla baktığı gösterilir.
# Yeşil Gece romanı, konusu itibariyle tarihi gerçeklikleri de içinde barındırır. Eser, özellikle bir dönemin tarihine ayna tutmuştur. Osmanlı’nın son döneminde içinde bulunduğu sıkıntılı süreç ve Milli Mücadele’den sonraki dönem, romandaki vaka ile iç içe girmiş olarak karşımıza çıkar. Otuzbir Mart vakası sonrası Anadolu’daki durum, Ali Şahin’in gözlemleri ve düşünceleriyle aktarılır:
“Ahalinin yarıdan ziyadesi sarıklıydı. Otuzbir Mart vakasından sonra İstanbul'da birdenbire miskinleşen softalar, burada meydan kahvelerinde, medrese önlerinde çarşı sokaklarında azgın oğul arıları gibi kaynaşıyorlardı. ” (s. 55-56)
# Anadolu’nun o günkü görünümünü yansıtan bu durum, sosyal zamanın da bir sunumudur. Milli Mücadele döneminde başına geçirdiği bir sarık ile camilerde vaazlar vererek halkı aydınlatmaya çalışan Ali Şahin’in bir Yunan adasına sürgün edilip tekrar Sarıova’ya dönüşünün özetlendiği/aktarıldığı bölümde sosyal zaman dikkat çeker:
“Ortalık çok karışıktı. Sonra esir ve siyasi mahkûm vaziyetindeydi. Fazla olarak da ağır bir hastalık geçirmiş, beş buçuk ay hastanede kalmıştı.
O bu pürüzleri temizleyip yola çıkıncaya kadar hilafet kaldırılmış, medreseler, tekkeler kapanmıştı. Sarıova’daki türbe kandilleriyle beraber Yeşil Gece de müebbeden sönmüştü. ” (s.249)
# Cumhuriyet sonrasında Sarıova’ya dönen Ali Şahin, türbelerin kapatıldığına, hilafetin kaldırıldığına tanık olarak gösterilir. Bu durum romandaki sosyal zamanın hilafetin kaldırıldığı dönemin sonrasına uzandığının da kanıtı niteliğini taşır.
#  Milli Mücadele döneminin cephe gerisini Sarıoava’da Ali Şahin ve yanında yer alanların mücadelesi ile sunulur. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan süreçte Ali Şahin’in idealleri ile doğru orantılı olarak kullanılan vaka zamanı sosyal zamanla birlikte ele alınır.
# Yeşil Gece romanında, fiziksel mekân İstanbul ve Sarıova kasabasıdır. İstanbul’da sadece Somuncuoğlu Medresesi üzerinde durulmuştur. Somuncuoğlu Medresesi, Maarif Vekâletinde bir oda ve Galata rıhtımı gibi sınırlı sayıda mekân kullanılmıştır. Bu mekânlar içerisinde özellikle Somuncuoğlu Medresesi üzerine yoğunlaşılır. Sarıova kasabasında ise, Ali Şahin’in başmuallimlik yaptığı Emir Dede Mektebi başta olmak üzere birçok mekân kullanılmıştır. Bu mekânlar, romanda İstanbul’daki mekânlardan daha fazla yer tutar.
# Mekân, sadece içinde yaşanılan var olunan bir fiziksel çevre değil, insanın ruhsal anlamda kendine kurduğu dünyadır. Yeşil Gece romanında, başkişi Ali Şahin’in değişim ve gelişim sürecini etkileyen Somuncuoğlu Medresesi bu bağlamda dar ve kapalı mekândır. Ali Şahin’in henüz çocuk yaşta köyünden, “Yeşil Ordu”nun bir neferi olmak üzere büyük umutlarla geldiği bu mekân, onun çocuk zihnindeki karanlık soruların daha da belirsiz bir hal almasına neden olacaktır. Somuncuoğlu Medresesindeki günleri hatırlarken Anadolu’da kendisi gibi buraya gelip yerleşenler için de aynı duyguları beslediğini bu mekânın insana yansımasını şu şekilde tasvir ederek netleştirir:
“Açlığın, sefaletin Anadolu köylerinden başlarında bir yırtık sarık, sırtlarında birer meşin heybe ile sürüp getirildiği alil ebleh mütereddi, yarı meczup çocuklar, karlı havalarda yiyecek aramak için şehirlere inen aç kurtlara benzeyen yalnız sıhhatten, iştihadan ve hayvani sevk-i tabiilerinden ibaret birçok iptidai mahlûklar. İsimler, çehreleri karışmış korkunç bir heyula sürüsü halinde- boş hücrelerde, rutubetten taşları yosun bağlamış avluda her günkü hayatlarını yaşıyorlardı." (s.27-28)
# Şahin’in gözüyle aktarılan bu tablo, onun ve Anadolu’ya gelmiş diğer çocukların yaşadığı mekândaki bunaltıcı halini örneklendirmektedir. İdeallerini gerçekleştirmek üzere geldiği medresede,“yiyecek aramak için şehirlere inen aç kurtlara benzeyen" çocukların “boş hücrelerde, rutubetten taşları yosun bağlamış avluda" boğaz kavgası içerisinde ideallerden uzak bir yaşam içerisinde sürüklendiklerini görmesiyle mekan idealize edilen özelliğinden uzaklaşır. Bu mekânın genel anlamda onu daraltması, ruhunu karanlık iklimlere götürmesi sadece sefaletin ve çıplak taş duvarların arasında oluşundan kaynaklanmaz. Bu mekâna Ali Şahin’in babası tarafından yüklenilen ideal “Yeşil Gece” neferlerinin gerçek yüzlerinin görünmesiyle değerini yitirir.
# Somuncuoğlu Medresesindeki softaların gerçek yüzünü fark eden Şahin için bu mekân yaşanılmaz bir hal alır. Özellikle zihnindeki “ahiret” kavramı ve “ölümden sonraki yaşam” olgusunun belirsizliği karşısında, onu dışlayan ya da küçümseyen softaların tavrı mekânın daralmasına neden olacaktır.
 # Medrese eğitimi alan softaların cehennemi algılayışını benimseyen Anadolu halkı cehennem algısıyla birlikte dünya algısını da değiştirecektir. Zihinlerde korku verici bir mekan olarak uyandırılan cehennemin; “derileri yüzülen", “ağızlara kaynar katran akıtılan", “kızdırılmış şişlerle göz oyulan" insanların toplanma merkezi olarak canlandırılması ütopik anlamda da olsa dünyadaki yaşamını da etkiler. Bu bağlamda anlatıda dinî yaşamı benimseyen softaların cehennem tasvirleri ile halkı sindirmeleri de eleştirilir. Cehennem ve cenneti algılayış biçimiyle bile dünyayı karanlık bir geceye çeviren softaların bu düşünceleri, Şahin’in ruh dünyasının da karanlığa gömülmesini sağlayacaktır. İnancını şüphe ile sorgulayan kahramanın Somuncuoğlu’ndaki bunalımlı günleri ancak Darülmuallim’e geçince dinecektir.
# Yeşil Gece romanında dar ve kapalı mekân kullanımı, hem başkişi Ali Şahin’in hem de genel anlamda toplumun duyarsızlaştırılmış ve yozlaştırılmış inanç kurumlan etrafında biçimlenir. Romanın ilk bölümünde, Şahin’in “Yeşil Ordu”ya katılmak için geldiği Somuncuoğlu medresesi ile ikinci bölümde Sarıova kasabasındaki genel görünümü oluşturan türbeler, tekkeler ve medreseler kapalı mekânlardır.
# Sarıova Kasabası’nın sefil durumu; “eğri büğrü sokaklar(ı)” “ortalarında akan çirkef sular(ı)”, “penceresiz kulübeler(i)”pis kokulu dumanlar(ı)” ve “eski hasır parçaları” (s.52) ile Anadolu insanının mekana yansıyan yüzü olarak tanıtılır. Kaderine terk edilmiş Anadolu insanı, başkalarının belirlediği yaşam çizgisinde yaşamı sorgulamazlar. Penceresiz kulübelerinde dış yaşama adeta küsen insanlar, sefalet içerisinde olduklarının da bilincinde görünmezler. Osmanlının her tarafına yayılan dışa kapalılık bireysel anlamda yalnızlaşmanın ötesinde dünya gerçeklerini algılayamama biçimine dönüşerek Anadolu insanının kaderine boyun eğmesini sağlar. Bu nedenle kendilerinden vazgeçen insanlar sefalet bahanesi altında yaşadıkları mekanları da kendilerine dönüştürürler.
# Hurafelerin peşinden koşan ve türbelerden, evliyalardan medet uman fakir Anadolu halkının Sarıova’daki görünümü Şahin tarafından bilinmektedir. “Yeşil Gece”nin karanlığına boğulan halk, kendi emelleri/çıkarları doğrultusunda bir sürü halinde kendilerini yönlendiren softaların peşinden sürüklenmektedir. Sarıova’nın bu karanlık tablosu içinde mekânın kapalı ve dar olmasını sağlayan softalar, karanlığı aydınlatmak isteyen Ali Şahin ile çatışma halindedir.
# Sarıova Kasabasındaki Ali Şahin’in ideallerini engelleyen kapalı mekânların başında Kelami Baba türbesi gelmektedir. Bu mekân, tüm kasaba halkının kutsal saydığı bütün dert ve sıkıntılarının çözüm kaynağı olarak görüldüğü bir yerdir:
“Kelami Baba’nın Sarıovalılar gözünde öyle bir ehemmiyeti vardı ki bulunduğu tarafa yataklarının ayakucunu çevirmezlerdi. (...) Davalarını kazananlar, hapisaneden çıkanlar, bir kazadan sağlam kurtulanlar ellerinde mum desteleriyle ona koşarlardı. Hâsılı, Kelami Baba türbesi hükümetin üstünde bir hükümetti.” (s.162)
# Kelami Baba türbesi, halkın içinde bulunduğu karanlığın simgesidir. Yozlaşmış bir inançla, dini yaşadığını zanneden Anadolu halkı, saflığını teslim ettiği medrese eğitimi ve softaların karanlık deryası içinde yitip gider. Kelami Baba türbesi gibi kasabada bulunan medreseler de dar ve kapalı mekânlardır.
# Romandaki mekân kullanımı, genel anlamda başkişi Şahin’in ruh haline göre kapalı ya da açık olmasına rağmen, son bölümde Yunanlılar’ın işgali ile tüm Anadolu kapalı ve dar mekân olur. Düşman işgaline uğrayan Sarıova’da her şey alt üst edilir.
# Yeşil Gece romanında dar mekan kullanımı genel anlamda yozlaşan dini kurumlar ve çevreler ile birlikte ele alınır. Ali Şahin’in çocuk yaşta geldiği Somuncuoğlu Medresesi ve öğretmen olarak atandığı Sarıova kasabasında softaların hakimiyeti altındaki mekanlar başkişinin ruhunu daraltan ve boğucu bir biçimde tasvir edilen mekanlardır.
# Açık ve geniş mekânlar insanın ruhsal anlamda içindeki aşkınlığı dışa taşıdığı mekânlardır. “Bu mekânlarda karakter, kendisiyle, çevresi ve bütün evrenle uyuşum içindedir.”  Bu anlamda kahramanın kendini gerçekleştirdiği ve huzurlu olduğu mekânlar açık ve geniştir.
# Yeşil Gece romanında, başkişi Ali Şahin’in ideallerini gerçekleştirdiği ve kendisi olma yolunda adımlar attığı geniş mekânlardan ilki Darülmuallim’dir. Somuncuoğlu Medresesinden ayrılarak Darülmuallim’e geçiş ile birlikte başkişinin hem maddi hem de manevi sefaleti giderilmiş buna bağlı olarak da mekân genişlemiştir.
“Darülmuallimine pek kolay alıştı.
-Nasılsın ? diye soranlara:
-Hazır yemek, hazır yatak... Çamaşırım yıkanır, söküklerim dikilir. Kendimi
saraya damat olduğumu sanıyorum, diye cevap verirdi. ” (s.46
# Şahin’in Darülmuallimde, “saraya damat olduğunu” hissetmesi maddi ve manevi anlamda huzur bulduğunun göstergesidir. Çünkü bu mekân onun içindeki idealleri ortaya çıkaran ve bireyselliğini sürdürebileceği bir yer olma özelliği gösterir. O, beyninde buhranlara sebep olan inanç şüphesini bir kenara iterek yalnızca karanlıkta kalmış nesilleri aydınlığa çıkarmak amacıyla Darülmuallimden mezun olur.
# Romanda Şahin’in ideallerini gerçekleştireceği Sarıova kasabasındaki kendi cephesi sayılabilecek Emir Dede Mektebi, onun ruhunun özgürce kanatlandığı ikinci önemli mekândır. Dış dünyanın baskılarım Emir Dede mektebinde öğrencilerine sunduğu pozitif bilimlerle yok eden Şahin, bu mekânda kendine yakın bulduğu muallim arkadaşı Rasim ile ideallerini yeşertmenin gururunu paylaşır.
# Emir Dede, Şahin için yalnızca taş duvarlardan oluşan bir bina değildir. Aynı zamanda evi olarak da kullandığı bu mektep, onun dış dünyaya, yaşama ve geleceğe umutla bakmasını sağlayan bir mekândır. Mektepte Rasim ile birlikte kalan Şahin’in mutluluğu mücadelesindeki kuvvete de yansır.
# Özellikle, mektepte geceleri uyumadan önce arkadaşı Rasim ile sohbet eden, kitap okuyan Şahin’in mutluluğu bu mekânın daha da ferahlamasını sağlar:
“Mezattan iki eski demir karyola alarak karşı karşıya kurmuşlardı. İki arkadaş, geceleri uyumadan evvel sırtüstü bu karyolalara uzanırlar, saatlerce kitap okurlar, ertesi günkü derslerini hazırlarlardı. Bazen de yan dönerler, dirseklerini yastığa, başlarını avuçlarına dayayarak dertleşirlerdi. (s.69)
# Emir Dede mektebi, Şahin’in ideallerini yaşama açımlayan bir mekândır. Şahin Efendi’nin softalığa ve medreselere karşı açtığı savaşın cephesi konumundaki Emir Dede mektebindeki her olumlu gelişme onu mutlu etmektedir. Bu nedenle, kahramanın yaşamını adadığı bu mekân onun “içtenlik düşleri”nin de büyüdüğü yerdir.
# Romanda Ali Şahin’in softalığa ve softalara karşı açtığı mücadelede kendini gerçekleştirme yolunda adım attığı Darülmuallim ve Sarıova’daki Emir Dede Mektebi geniş mekanlardır. İdealleri doğrultusunda kendini güvende hissettiği ve ülkenin geleceğini Yeşil Gecenin karanlığından kurtarma çabaları bu mekanlarda filizlenip büyüyecektir.
# Mekan, romanın kurgusunda başkişinin yaşamı ve idealleri doğrultusunda biçim kazanır. Çocukluk yıllarında yeşil ordu neferi olmak üzere geldiği Somuncuoğlu medresesi başkişinin içine düştüğü inanç şüphesi ile birlikte kapalı bir hal alır. Kendini sorgulayan ve softalıkla mücadeleye karar veren Ali Şahin Darülmuallim’e girdikten sonra bu mekan onun için bir sığınak olur. Sanova’da ise Ali Şahin’in göre yaptığı Emir Dede mektebi haricindeki mekan kapalı/dar olarak kullanılır. Mekanı özellikle başkişi Ali Şahin’in softalıkla mücadelesi ve mücadeleyi yürüttüğü yerler belirler.
# Yeşil Gece romanının başkişisi Ali Şahin, idealler uğruna yaşam serüvevine atılmış “savaşçı arketipi”nin  özelliklerini taşıyan bir karakterdir. Anlatı, başkişi Şahin’in kendisi olma ve idealleri uğruna savaşmayı seçmesi sürecinde yaşadığı değişim ve gelişim sürecine göre biçim kazanır. Romanın başlangıcında Darülmuallim mezunu bir öğretmen olarak karşımıza çıkan Ali Şahin, çocuk yaşta Anadolu’daki köyünden İstanbul’daki Somuncuoğlu Medresesi’ne “Yeşil Ordu” neferi olması için gönderilir. Çocukluğu Anadolu’daki köyünde geçen Şahin, şu şekilde tanıtılır:
“Bir köylü çocuğuydu. Sağlam bir vücudu, sağlam bir kafası vardı. Kendi haline bırakılsaydı, hayatından memnun bir çiftçi veya çoban; büyük vakalar ve meseleler karşısında birçok ilim ve idare adamlarından daha sağlam hükümler verdiğini görüp şaştığımız halk adamlarından biri olurdu. Fakat ilmiyeden olan babası onu kendisine bir hayrülhalef yapmak, bir gün bütün dünyayı gölgesi altına alacak yeşil bayrağın bir gönüllüsü olarak yetiştirmek istemişti. Çocuğunun ilk tahsilini bitirmesine bile lüzum görmüyor; başına bir yeşil sarık sararak memleketinin medresesine gönderiyordu. ” (s.17-18)
# Çocukluk dönemindeki kişilik özelliklerine ait yukarıdaki satırlarda, başkişinin ilerideki yaşam mücadelesine dair ipuçları bulmak mümkündür. Anlatıcının, sağlam hükümler veren büyük halk adamı olabileceğini sezdiği/ifade ettiği başkişinin statik bir yapı içerisinde pasif kal-a-mayacağının işareti verilir.
# Başkişi, yapısı itibariyle aktif bir kişiliğe sahiptir. Pozitif düşüncenin temellerini oluşturan “varoluşu sorgulama” biçimi onda henüz çocuk yaşta kendini göstermiştir. Bu sorgulayışla birlikte, dış dünyada kökten bir değişiklik yapma arzusunu gerçekleştirmek isteyen başkişi, önce kendi iç gerçekliğinden emin olmak zorunda olduğunun bilincindedir. Bireyin “çevresini kendi yaşantısına elverişli biçimde değiştirme yeteneği varsa, bu dünyanın kendisine düşüncelerine dalmak için verdiği her andan yararlanmış, kendi benliğine dönüp o dünya ve kendisinin onunla ilişkisi üstüne fikirler oluşturmuş, ortam koşullarını alt etmek için bir tasarı yapmış özetle kendisine bir iç dünya yaratmış bulunduğundandır. O iç dünyasından çıkar ve dış dünyaya döner.”  İşte Şahin de benliğini sorgulamanın ardından, dış dünya da değişiklik yapma arzusu ile ideallerini büyütür. Özünde taşıdığı ideale ulaşma tutkusu Ali Şahin’in kendini gerçekleştirme serüveninde bir kıvılcım olur.
# Şahin’in yaşamındaki önemli değişim, Somuncuoğlu Medresesi’ne gelişinden sonradır. Burada kaldığı dönem boyunca diğer çocukların aksine öğrendiklerini sorgulayan kahraman, kendisini tatmin edecek cevaplar bulamaz. Ölümden sonraki yaşama karşı zihninde büyük soru işaretleri taşıyan Şahin, buhranlar içinde sıkıntılı bir dönem geçirir.
# Ali Şahin, çağdaşlaşma sürecinde değişimin dinin gerekçe gösterilerek engellenmesi için uğraşanlara karşı sergilediği tutumla son dönem yenilikçi Osmanlı aydın tipine örnektir. Bu yeniliğe açık zihniyetin karşısında ise dine sığınarak çıkarlarını korumaya çalışan softalar vardır. Bu anlamda, Şahin ve onun gibi “değişme yanlısı ya da değişme aracı olan kişiler bunlara din giysisinden arınmış kişiler olarak gözükür” ve yoğun bir tepkinin muhatabı olurlar.
# Şahin, aslında yıllardır uyuyan Anadolu halkının uyanan bilincini simgelemektedir. Savaşçı arketipini temsil eden Şahin sadece kendisi için değil çevresinde yitip giden ve kendiliklerinden uzaklaşan insanları değiştirmek gayesi için çaba gösterir. “Savaşçılar insanları değiştir(mek)”  uğruna yola çıkarlar. Bu nedenle, kendisine verilen her şeyi sorgulamadan kabullenen insanımızın, bu zaafını bir inançsızlık buhranı neticesinde fark ederek kendisi gibi düşünen ve sorgulayan nesiller yetiştirmek amacıyla medrese eğitimini yarıda bırakıp Darülmuallim’e gider. Bu gidiş/geçiş süreci içerisinde artık başkalarının şekillendirdiği herhangi bir insan olmaktan çıkıp kendisi şekil veren bir insan olmak ister:
“Medrese tahsili gerçi ondaki itikadı söndürmüş, gaye-i hayali yıkılmıştı. Fakat uzun müddet bir büyük emelin ateşiyle yanmış ruhunda yaşadığı müddetçe silinmeyecek bir iz bırakmıştı. Mutlaka yine bir şey bulup inanarak büyük bir emele gönül bağlayarak, hayatını bir maksada vakfetmek ihtiyaç ve istidadı...” (s.42)
# Bu idealist tavır, onun dünya ve inanç meselesine yaklaşımını da etkiler. Pozitivist düşüncenin gereğini fark ederek, onu uygulamaya girişir. Başkişinin, öğretmen olduktan sonra İstanbul’a tayin olduğu halde Anadolu’ya gidişi de bu uygulamanın kanıtı niteliğindedir.
# Romanın başkişisi, Şahin’in Sarıova’da öğretmen oluşuyla birlikte içinde unutulmuş/bastırılmış idealist ve sorgulayan kişilik yapısı ortaya çıkar. “- Ben ne âlimim, ne de bir siyaset adamıyım, dedi, sadece bir iptidai hocasıyım... Ne istediğimi, ne yapacağımı artık biliyorum...” (s.64) diyerek kendini gerçekleştirir ve bu gerçekleştirmeyi başkalarında devam ettirme ideali ile yaşam çizgisini biçimlendirir.      
 #  Fakat onun karşısında yer alan karanlık güçlerin savaş sonrası Türkiye’sinde bile kılık değiştirerek varlığını sürdürmesi Şahin’i endişelendirir. İdeallerinin tam anlamıyla gerçekleşmediğini görünce; “İnkılâp denilen şey bir günde olmuyor” diyerek acı gerçeği vurgular.
# Başkişi Şahin’in olgunlaşma süreci olarak görebileceğimiz Sarıova macerası ne tam bir zafer ne de mağlubiyet ile biter. Şahin’in roman sonunda dört yol ağzında, inkılâp yolunu tutması, ideallerini ve umutlarını geleceğe sakladığı anlamına gelir.
# Yeşil Gece romanında başkişi Şahin’in Sarıova’da softalıkla mücadelesi sırasında sürekli yanında olan Rasim ve Necip norm karakterlerdir. Romandaki konumları itibariyle bu norm karakterler “kahramanın yaşadığı tecrübenin bir benzerini daha basit bir şekilde yaşayan” karakterlerdir. Şahin’le aynı okulda ve aynı odada kalan Rasim ve Sarıova’da “Deli Necip” olarak tanınan mühendis Necip de başkişi gibi softalarla ve medreselerle çatışma halindedir.
# Şahin’in kasabada güvendiği kişi olan Rasim, Emir Dede mektebinde öğretmendir. Sarıova’da başkişi gelmeden önce softalıkla kendi çabalarıyla mücadele eden Rasim başkişinin Emir Dede mektebinde yalnızlığını paylaşarak onunla aynı idealler uğruna çarpışır.
# Romanda başkahramanın sürekli yanında bulunan Rasim, başkişi Şahin’in Sarıova’daki her mücadelesinde yanında sarsılmaz bir destek olarak yer alır.
# Başkişinin Sarıova’daki her mücadelesinde sürekli yanında yer alan bir diğer roman karakteri ise Mühendis Necip’tir. Rasim, roman boyunca başkişinin yanında bir gölge gibi varlığını sürdürürken Necip, hareketleriyle ve fikirleriyle Şahin’i daha aktif bir biçimde desteklemektedir.
# Mühendis Necip derin ve akıllı politika izleyen Ali Şahin’in aksine daha gür sesli ve ateşli bir yenilik taraftarı olarak başkişinin pasif yönlerini aktif kişilik yapısıyla tamamlar:
“Kasabada Necip isminde bir belediye mühendisi vardı. Atak ve taşkın bir adam olduğu için “Deli" diye maruftu.
Şahin Efendi onun bu “Deli" şöhretini kısmen de yüksek ve açık fikirlerine, dürüst zevkine borçlu olduğunu çabucak anlamıştı." (s.77)
# Açık sözlü ve dürüst oluşu ile kendisini Şahin’e kabul ettiren Necip, onun her hareketinde yanında yer almıştır. Hatta Şahin’in yeni mektep binasını, ahaliye hileli yollarla kabul ettirmiş ve Kelami Baba türbesi yangınında suçlanan Fransızca öğretmenini kurtarmak için büyük çaba harcamıştır.
# Necip’in Sarıova’yı düşman işgal ettiğinde savaşın iki ordu arasında değil, iki millet arasında olduğunu söyleyen Necip, milli iradenin üstün geleceğine inanarak, ileride gerçekleşecek inkılâpların hayaliyle, Sarıova’nın genç kent planını çizmektedir. Necip karakteri, devrin Türkiyesin’de pozitif bilimleri kendisine dayanak noktası olarak alan ve yüzünü batıya çeviren milliyetçi bir kişilik olarak varlığını ortaya koyar.
# Romanda, Şahin’in yanında yer alarak onun resmi sıkıntılarım bertaraf eden Komiser Kazım da norm karakterdir. Şahin, başlangıçta haşin, hissiz ve anlayışsız zannettiği Komiser Kazım’ın temiz ve zeki biri olduğunu anlar. Kazım Efendi, bu romanda aslında Anadolu insanının genel anlamdaki temsilcisidir. Doğruları algılama yolunda gayret eden, dürüst bir insandır:
“Kâzım Efendi öyle bir adam ki birçok yalanlar arasında hakikati görecek olursa derhal tanıyor. (...) Demek ki istidatlı bir milletin çocuklarına “doğru"yu buldurmak için onları mutlaka yüksek ilim ve muhakeme yollarından geçirmek şart değil. İyi bir rehber, basit, fakat müspet bir iptidai tahsiliyle de onu hak ve hakikati görecek hale getirebilir, zamanının adamı yapar." (s.95)
# Şahin, Anadolu halkının aslında Kazım Efendi gibi doğru yolu bulacağı inancındadır. Bu nedenle Kazım Efendi, Şahin’in anlattığı gerçekleri mantıklı bularak, onu ideallerinin savunucusu durumuna geçer.
# Kart karakterler roman dünyasında sabitliğin ve aynılığın simgesi konumundadırlar. Roman boyunca; “bu karakterlerin moral ve fiziki tanımları en çok bir defa yapılır ve romanda, temsil ettikleri duygu değerleri söz konusu olunca hemen devreye sokularak okuyucu zihnindeki hazır imajın harekete geçmesi sağlanır."
# Yeşil Gece romanında da Somuncuoğlu medresesindeki softalar, Sarıova kasabasındaki Hafız Eyüp ve Müderris Zühtü Bey bu karakterin temsilcileridir.
# Özellikle isimlerinden bahsedilen Hafız Remzi, Zeynel Hoca ve Macit Molla Somuncuoğlu Medresesindeki softaların genel anlamdaki temsilcileridir. Hafız Remzi yanık sesiyle Kuran okurken herkesi ağlatır, fakat kavga edip küfretmeye başladığında insanı utandırır. Güzel bir yüze sahip olan Hafız, çapkınlığıyla ün yapmış ve birçok kadının gönlünü çaldıktan sonra zengin bir paşanın ölümüyle dul kalan karısını kandırıp evlenmiştir. Zeynel Hoca ise uzun boylu, haşin, dik kafalı, geçimsiz, mutaassıp bir softadır. Ahiret hayatını yalnızca cehennemden ibaret gören bu adam, “tam bir ham ve kaba softa tipidir."  Macit Molla ise görüntü itibariyle kibar ve terbiyeli bir İstanbul çocuğudur. Fakat saray imamlarından birinin oğlu olması sebebiyle ondan herkes korkar. Çünkü Macit Molla’nın babası aracılığıyla Abdülhamit’e jurnalcilik yaptığı herkes tarafından bilinmektedir. Romanda özellikle üzerinde durulan bu üç kişi ve çevresindekiler medrese eğitimini yürütenlerin iç yüzünü göstermeleri bakımından önemlidir. Softalığı ve yobazlığı kalın bir zırh gibi üzerine giyen bu üç karakterden Hafız Remzi çapkınlığıyla, Zeynel Hoca dik kafalılığı ve geçimsizliğiyle, Macit Molla ise kibarlığı ve jurnalciliği ile kart karakter özelliği gösterirler.
# Şahin’in Sarıova kasabasına gelmesinin ardından belirginleşen mektep-medrese çatışması etrafındaki kişiler, tarafları oluştururlar. Ali Şahin’in karşısında yer alan medrese taraflarından Hafız Eyüp ve Müderris Zühtü Bey kart karakterler olarak dikkat çekerler.
# Hafız Eyüp, Sarıova kasabasındaki softalığın, yobazlığın görünüşteki savunucularından değil halkı yönlendiren gizli bir güçtür. Sarıova kasabasındaki çatışma ve gerilimde sahnenin her zaman gerisinde duran bir yönetmen gibidir. Hafız Eyüp, tam anlamıyla ham ve duygusal bir yobaz değildir. O, yobazlığı kendi çıkarları için kullanan bundan kâr sağlayan zeki bir adamdır. Ali Şahin, kasabaya geldiği ilk gün Maarif Müdürü’nün odasında karşılaştığı Hafız Eyüp’ün kasaba üzerindeki gizli etkisini hissetmiştir.
# Romandaki olay örgüsünü genişletmek ve başkişinin ve diğer ana karakterlerin içinde yaşadıkları sosyal ortamı göstermek bakımından fon/figüratif karakterlere ihtiyaç duyulur. Bu karakterler, genel anlamda romanın olay örgüsünü değiştirip şekillendirecek kadar etkili değillerdir.
# Başkişi Ali Şahin’in adı verilmeyen annesi ve babası, köylerindeki müderris Hacı Fettah Efendi, Şube Müdürü Basri Bey, Somuncuoğlu Medresesindeki talebeler romanın ilk vaka halkasında karşımıza çıkan fon karakterlerdir. Romanın başkişisinin Sarıova’ya gidişinin ardından olayların gelişimine katkı sağlayan, Hafız Rahim Efendi, adı verilmeyen bir mahalle imamı ve ailesi, Hacı Emin Efendi, Resai Molla, Şeyh Naki Efendi, Maarif Müdürü, idadi Müdürü Talip Bey, Franzsıca öğretmeni Nihat Bey, Dolmacı Hoca, Afif Efendi, Mutasarrıf Müfit Bey, Ubeyt Bey, Hacı Reşit Efendi, Tikveşli Cabir Bey, Dr. Kani Bey, Rüsuhi Bey, Avukat İhsan Bey fon karakterler olarak romana girmişlerdir.
# Yeşil Gece romanında entrik kurguyu oluşturan ve çatışmayı sağlayan değerleri “KORA şemasında” şu şekilde göstermek mümkündür:

Ülkü (Tematik) Değerler
Karşı Değerler
Kişiler
Düzeyinde
Ali Şahin
Rasim
Necip
Komiser Kazım
Hafız Eyüp Müderris Zühtü Zeynel Hoca Hafız Rasim Macit Molla
Kavramlar
Düzeyinde
Kendini Gerçekleştirme Başkaldırı
İdealizm/ İnkılapçılık
Bilimsellik/pozitivizm
Milli Mücadele
Umut
Dürüstlük
Yozlaşma
Sömürü
Softalık
Çıkar
Cehalet
Karamsarlık
Hurafe




Esaret
Simgeler
Düzeyinde
Fes
Darülmuallim Emir Dede Mektebi
Y eşil Gece Sarık
Somuncuoğlu Medresesi
Türbe
Medrese
Cehennem


Başkaldırı ve Uyanış:
# Yeşil Gece anlatısı, dini öğretinin amaçlarının dışına çıktığını fark eden başkişi Ali Şahin’in bu duruma karşı başkaldırısı üzerine kurgulanır. Duyarsızlaştırılan ve inançları sömürülen halkın içinden yetişen ve idealleri de bu doğrultuda geliş(tiril)en Ali Şahin, sorgulayıcı tavrı ile “kendi olma” yolunda adımlar atar. “Bir insan kutsal olanla ilişkide bulunmadan başkaldıracağı gibi, kutsala girdikten sonra da, değerlerle ilgili bütün cevapların insani olduğu bir düzen istemeye başladığı an, başkaldırabilir. ” “Yeşil Gece” ideali ile halkın saf inancını sömürenlerin gerçek yüzlerini görmek Ali Şahin’in içindeki ideali şüphe buhranlarına dönüştürür. Bu dönüşüm aslında kendilik değerlerini sorgulayan ve kendini yaşam içerisinde bir noktaya yerleştirme kaygısı güden bireyin davranış biçimidir.
# Kanıksanmış ve sorgulanmamış her doğruyu şüphe içerisinde sorgulayan başkişi Ali Şahin’in başkaldırısını anlamlı hale getiren ise aradığı cevapları verecek kimseyi bulamayarak kendi içine yönelmesi olur. İçi boşaltılmış sözcüklerle halkı çıkarları uğruna kullananları yakından tanıyan Ali Şahin, kurtuluş yolunu sömürü düzenine karşı özgür ve akılcı bireyler yetiştirmek olduğunu fark eder. Bu fark ediş ve dönüşüm süreci kendini adadığı “Yeşil Gece” neferliğinin umutlarını boşa çıkarmasının ardından gerçekleşir:
“Genç softada bütün olgun fikirler ve kanaatler mutlaka inkılap etmek ihtiyacını duyardı. Bu zamanlarda Abdülhamit’e karşı bir isyan hareketi başlamış olsaydı, Şahin, mutlaka önde yürür ve yeşil bayrağın gölgesinde şehit olurdu. (...)
Meşrutiyet inkılâbı olunca medresedeki en uyuşuk bir ebleh arkadaşı kadar bile heyecan göstermedi. Hele Otuz Bir Mart İsyanına büsbütün lâkayt kaldı. Çünkü aradan geçen birkaç sene beklenilmez fikir ve itikat inkılaplarıyla onu büsbütün başka bir adam yapmıştı. ” (s.32)
# Bireysel amaçlarından yalıtılarak bir sürü içerisinde eridiğini fark eden Ali Şahin, dini alet ederek kendi çıkarları doğrultusunda insanları uyuşturanlara karşı kendi varlığını ortaya koyar. Kendisini kurban olarak adadığı “Yeşil Gece” ordusunun idealindeki değerler sisteminden uzak oluşu başkişinin başkaldırı serüvenini başlatır. Birey, kendini ve geleceğini anlamlı kılacak bir kitle içerisinde yer alma eğilimindedir. Bununla birlikte kendini ifade edecek fırsatı bulamayarak sindirilen ve kitlenin uyuşuk bir parçası olduğunu fark ettiğinde bocalar. Bu bocalayış, bireyin iradi tutumuna bağlı olarak ya içe kapanma ya da dışa dönük başkaldırı olarak kendini gösteriri. Yeşil Gece anlatısında Ali Şahin, kitlesel bir uyuşmanın farkına vardığında eyleme dönük bir başkaldırıya yönelir.
# Başkaldırı düşünsel amacını Ali Şahin’in varlığını sorguladığı andan itibaren değişim gösterir. İdealini kurduğu düzen karşısında hayal kırıklığına uğrayan başkişi artık bu düzeni yıkmak için başkaldırır. Medrese eğitiminden umduğunu bulamayan Ali Şahin, Darülmuallim’e girerek sadece kendini değil kendisi gibi bir ideal uğruna sömürülecek gelecek nesilleri de kurtarmayı amaçlar.
# Kendini gerçekleştirme, izleksel anlamda yozlaşmanın ve sömürünün karşısında yer alan değerdir. Romanın başkişisi Ali Şahin, Anadolu’daki halkını din kisvesi adı altında büründüğü karanlık geceden kurtarma uğruna kendilik değerlerini kurgular. Eserin yazıldığı dönem itibariyle, Atatürk ilke ve inkılâplarının uygulanmaya başlandığı Cumhuriyet sonrasına rastlaması da bu konunun güncel olmasını sağlar. Bu nedenle özellikle laik eğitim anlayışını savunan inkılâp fikrini işleyen eser, sosyal ve tarihi gerçekliklere de ayna tutar.
# Kendini gerçekleştirme, başkişinin kişilik yapısını ortaya çıkaran bir değer olarak sunulur. Eserin başlangıcında “yeşil ordunun neferi” olmak ideali ile Somuncuoğlu Medresesine gelen başkişi, inanç boşluğu içinde çırpındıktan sonra kendi yolunu çizerek laik eğitime hizmet verme idealine ulaşır. Çünkü “kahraman, kendini kendinden daha büyük bir şeye adar.” Ali Şahin’in idealist kişiliği, medresede gördüğü/aldığı dini eğitimin içi boşaltılmış kaideleri arasında sorgulayıcı bir tavır ile ilerleyip aradığı soruların cevapsız kalışıyla farklı yöne kayar. Yeşil ordunun sıradan bir neferi olarak Anadolu halkını içinde bulunduğu karanlığa katılmaktansa onları asırlardır bu karanlık içine bilinçli olarak iten softalara ve softalığa karşı savaş açar.
# Ali Şahin’in softalık karşısında başlattığı mücadelenin ve idealizmin altında yatan temel fikir inkılâpçılıktır. Ali Şahin, Darülmuallim’i bitirdikten sonra geçmişindeki karanlık günleri unutur. Fakat onun yaşama bağlanması, kendini başka ideallere adaması gereken bir ruh yapısı vardır. Bu nedenle Anadolu’daki köylerini dolaştığı sıralarda mektepteki çocukların da halini görüp onlara acır ve ülkenin geleceğini teminat altına almak üzere idealini belirler:
“Güneşli sokaklardan, serin dere kenarlarından alınarak buraya hapsedilen çocuklara acımaya başladı. Bu tahsilden sonra ne olacaklarını düşündü. Bunların en canlıları tehditlere, dayaklara rağmen bu sevimsiz izbelerden kaçacaklar, toprağa döneceklerdi. “Ebcet” gibi ne ölüye, ne diriye yaramayacak öyle şeyler belleyeceklerdi ki kendilerine ve etrafındakilere zarardan başka bir şey temin etmeyecekti. Sonra, bu çocuklar büyüyecek, babalarının büyük kardeşlerinin yerlerini alacaklardı. (...) Ve nihayet bir gün yeşil ordunun ateşli bir gönüllüsü doğdu: İlkmektep hocası. ” (s.43)
# Yeşil ordunun neferi olmak üzere yaşam ideali başkaları tarafından belirlenen Ali Şahin, kendi idealini İlk mektep hocalığı olarak değiştirir. Şahin, yaşam çizgisini bir kitle/sürü psikolojisiyle kendilerine tahakküm edenlerin/dayatanların boyunduruğuna bırakan Anadolu’daki çocukların gelecekteki hallerini tahmin ederek bu kararını alır. Onun ilk mektep hocası olma isteği, kendi ruhundaki inkılâbı daha geniş kitlelere, bu ülkenin geleceği olarak gördüğü çocuklara yayma arzusundan kaynaklanır. Bu nedenle ilk ideal, inkılâbı temelden yapmaktır. Ancak Ali Şahin, toplumsal amaçlarla bireylerin kendi çıkarlarının çatışmasında arada kalır. Çünkü “Toplumsal amaçlarla insansal amaçlar arasındaki çatışma büyüdükçe birey bu iki tehlikeli yalnız kalma kutbu arasında daha çok hırpalanır”
#  Nitekim Ali Şahin de toplumsal fayda için çabaladığı sırada bu yalnızlaşmayı derinden hisseder. Toplumun sürü psikolojisi içerisinde duyarsızlaştırılmış bilincini uyarmaya çalışan başkişi ideallerini gerçekleştirme yolunda yalnız kalacağının farkındadır. Bununla birlikte başkişi, şimdiki zamanın değil gelecek zamanın hesabını yapmaktadır. Gelecek nesilde kendi idealini çoğaltarak büyütecek yeni nesiller Ali Şahin’in verdiği mücadeleyi anlamlı kılacaktır:
“-Benim yerime bana benzeyen, benim gibi düşünen, benim gibi duyan ve söyleyen insanlar bırakırsam bu, beni acaba bir dereceye kadar müteselli etmez mi? Yüz sene sonra bu sokakta yine benim dilim konuşulur, karşıdaki denizde yine benim bayrağımı taşıyan gemiler dolaşırsa kendimi daha az mahvolmuş sayamaz mıyım?” (s.50)
# Ali Şahin’in ideali ilk aşamada, Sarıova’daki medreseler karşısında mektepleri kuvvetli hale getirmektir. Bu nedenle özellikle medreselerde çocukluk dönemini geçirmiş bir yarı softa olarak onlara karşı nasıl davranacağının da bilincindedir. Bu bilinç ile öncelikle kasabada kendi tarafında olanlar ile karşı tarafta olanları belirler. Ali Şahin’in amacı kasabada görevli olduğu Emir Dede Mektebindeki öğrencilerin gelecekte birer inkılâp gönüllüsü olarak halkı aydınlatmalarını sağlamaktır:
“Talebeye gelince, bu üç yüz çocuk içinden her yıl istediğim gibi on tane çıkarabilsem; sekiz on yıl içinde, hak ve hakikatin kuvvetiyle, Sarıova’da şöyle böyle ses çıkaracak, Müderris Zühtü efendi’nin yıldızını az çok karartacak bir nesil yetiştiririm. ” (s.71)
# Ali Şahin temel eğitim sürecindeki çocukları hedef kitlesi olarak görür. Çünkü o, geçmişin ve şimdinin ancak gelecek nesilleri softalığa karşı mücadele azmi ile yetiştirilerek telafi edeceğinin farkındadır.
# İdealizm fikri Yeşil Gece romanında başkişi Ali Şahin’in kendilik değerlerini kurgulayan temel ilke olarak görülür. Anadolu’da sıradan bir insan olarak yeşil ordu saflarına katılmayı ve babasının idealini gerçekleştirmeye çalışan Ali Şahin, Somuncuoğlu Medresesine geldikten sonra bu idealin yanlışlığının farkına varır. İnanç şüphelerinin sonunda dini algılayış biçimi değişen Ali Şahin mayasında var olan idealizmi yeşil ordu için değil Anadoluda Yeşil Gecenin karanlığında kaybolan nesilleri aydınlatmak için kullanmaya karar verir.
# Anlatıda sömürü izleği Anadolu halkının cahilliği ile doğru orantılı olarak aktarılır. Somuncuoğlu Medresesindeki çocukların dini algılayış biçiminden başlayarak ham softalara kadar herkes cahildir. Anlatıda vurgulanan cahillik temelde kitap okumamak değil yaşamı sorgulamamaktır. Yaşadıkları dünyada neden varolduğunu sorgulamayan ve başkalarının çıkarları doğrultusunda yaşayan herkes Ali Şahin’in gözünde cahildir. Yozlaşmanın temelini oluşturan cehalet olgusu da Anadolu halkına dini ve resmi kurumlar aracılığıyla bulaşır. Eserde toplumsal yapının çöküşünü hazırlayan cehaletin hem kavramsal hem de kuramsal yüzüyle karşılaşılır.
“Sömürgeleştirilen insanın kendine yabancılaşması öncelikle sömürgecinin tanzim ettiği toplumsal düzeni kabullenmesyle ortaya çıkar.”
# Cehaletin genel anlamda insanlığı bireysellikten çıkanp tek tip insan modeline ya da “başkalarının fikrini yaşama"ya mahkûm insanlar ordusuna dönüştürdüğü gerçeği de başkişi Ali Şahin’in “Cahil insan her zaman, her yerde ya kendi vehimlerine, batıl fikirlerine yahut da başkalarının hasis hırslarına ve menfaatlerine kurban oluyor... " (s. 48) şeklindeki sözleriyle verilir.
# Doğu toplumlarının temelde eksik olan okuma ve bilgiyi sorgulama sorunu Yeşil Gece’de Anadolu halkının softalık dayatması karşısındaki çözümsüzlüğüne indirgenir. Yaşam kaygısını bir kenara bırakarak “vaad edilen cennet" hayali içerisinde miskinliğe alışan toplum, dini kaynakları bilmediği gibi diğer ilimlere de “öcü” gözüyle bakmaktadır. Okumadığı için sorgulamayan, sorgulamadığı için başkalarının fikirlerini kendi fikri olarak algılayan toplum, kendi geleceğini ve kaderini değil başkalarının geleceğini ve kaderini yaşar.
# Somuncuoğlu Medresesinde yaşamı ve kendinin yaşamdaki yerini inanç bağlamında sorgulamaya başladıktan sonra çevresindeki softalardan yardım bekleyen Ali Şahin, “Medrese âlimlerinden, günden güne kuvvetlenen şüphelerini def edecek bir cevap almaktan ümidini kesince kitaplara sarı(ır). " (s.35-36)
# Yaşadığı inanç şüphesinden kurtulmak amacıyla sarıldığı kitaplardan da umduğunu bulamayan Ali Şahin asıl sorunun temelde olduğunu görür. Yaşadığı inancı sorgulayıcı değil taklidi bir yöntemle uygulayan softaların dini bir çıkar aracı olarak kullandıkları gerçeği cehalet kavramıyla birleşerek eserde eleştirel bir tutumla sergilenir.
# Softaların Anadolu halkına vaad ettiği Yeşil Gecenin aslında cehaletin karanlığı olduğu ve halkın asırlarca bu karanlık perdenin arkasında yaşattığı Ali Şahin’in tespiti ile sunulur. Başkişi, Anadolu halkının sefil kalmasının temelini de cehalet ile ilişkilendirmektedir. Softalar dayatılan her şeyi kabul eden halkı tembelliğe ve sorgulamamaya yönlendirir. Böylelikle aklı geri planda tutan bir nesil yetişmektedir.
“Medreselerin Yeşil Gecesi yalnız kendi içlerini karanlığa boğmakla kalmamış; memleketin her yanına yayılmış, her köşesini kaplamış. Zaten bunun başka türlü olmasına da imkân yoktu. Akıllara, vicdanlara şimdiye kadar hep bu medreseden yetişenler rehberlik ediyorlardı. Bu adamlar, memlekete karanlıktan gayrı ne götürebilirlerdi ki?... (...) Anadolu’da fikirlerin geri, insanların sefil kalması, işlerin fena gitmesi hep bu yüzdendi." (s.43)
# Anadolu halkına rehberlik eden softaların kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeleri cehaleti hazırlayan etken olarak görülür. Kendi yaşam kaygısı içinde varlığını sürdürmeye çalışan Anadolu halkı ise sorgulamayı inançsızlık sayacak kadar cehalet içerisindedir.
# Anadolu halkının cehaleti hem softaların hem de Osmanlı’nın son dönem eğitim sisteminin bozukluğundan kaynaklanmaktadır. Yozlaşan ve pozitif bilimlerden uzak kalan eğitim kurumlan asıl amacının dışına çıkmıştır. Medreselerin temelindeki dini eğitimin bir son dönemlerdeki yozlaşması doğal olarak devletin diğer kurumlarına ve bireylere de sıçrar. Osmanlı’nın son dönemlerinde “canlılığım yitirip zamanla yozlaşan medreseler; skolastik ve mistik düşüncenin etkisi altında, yaşamla olan bağlarını kopararak ahret ülküsüyle varlıklarını sürdürme geleneğinin dar kalıpları içine sıkışıp kalmışlardı
# Kapalı bir dünya içerisinde gerek yaşamdan kaçarak gelecek nesilleri sadece dini ilimlerle ahret hayatına hazırlamaya çalışan müderrisler doğal olarak kendi iç dünyalarına dönük asosyal bireyler olurlar. Pozitif ilimleri kendilerinden uzaklaştıran ve halkın da düşünmesine ve sorgulamasına sınır getiren müderrisler önce kendilerini sonra da halkı cehalete sürükler.
# Medresedeki eğitim sisteminin bozulmasının temelinde kendi içine kapanarak pozitif bilimleri reddetmesi yatmaktadır. “Tüm yeniliklere küfür ve Batı uygarlığına da kâfir buluşu gözüyle bakan medrese, doğal olarak İmparatorluğun karmaşık ve çözümü o derece uzmanlık isteyen öncelikle sosyo-ekonomik sorunlarına seçenek getirecek ve onları çözümleyecek beyinleri yetiştirme olanağından yoksundu(r).”
# Medresenin ve dolayısıyla müderrislerin bu yetersizliği doğal olarak halka da yansır. Halkı eğitmekle görevli olan kurumun dünyaya kapılarını kapatmasının ardından Osmanlı eğitimi pozitif alanlara yaymak amacıyla Darülfünun ve Darülmuallim gibi başka eğitim kurumlan açar. Yeşil Gece romanında başkişi Ali Şahin’in sınava girerek ikinci olduğu Darülmuallim bunlardan biridir. Fakat bu kurumlarında Osmanlı eğitim sistemini ileriye götürmediği gerçeği yine başkişinin gözlemlerine dayandırılarak aktarılır.
# Yeşil Gece romanında cehalet temelde yozlaşma gibi devletin en üstünden başlayarak halka kadar iner. Osmanlı toplumunun genel anlamda ruhuna işleyen tembellik kendi dünyası içinde yaşayan ve ışıktan korkar hale gelmiş bireyler ortaya çıkarır. Aklın ve bilginin uzağında kalan Osmanlı insanı, kendini geliştiremeyerek gelecek nesillerin cehalet içersinde kalmalarına seyirci kalır.
# Yeşil Gece romanında yozlaşma, genel anlamda hem bireysel hem de kurumsal anlamda işler. Osmanlı Devletinin son dönemindeki eğitim ve öğretim karmaşasının Anadolu halkını cehaletle yüz yüze getirdiği gerçeği romanın savunduğu temel fikirdir.
# Osmanlı Devletinin son yüzyılında yaşadığı büyük şoklar ve gerilemenin sebeplerinden biri de şüphesiz kurumlar içindeki yozlaşmadır. “18. yüzyılda taassubun ve cehaletin medreseye girmesiyle”  dini eğitim sistemi halkı bağnazlığa ve cehalete sürükler. Özellikle bu yüzyılda Ulemanın Osmanlı Devletinin gerilemesine karşı takındığı tavrı Mardin şu şekilde dile getirmektedir: “Osmanlılar dünya işlerini ihmal ettiklerinden dolayı değil, din işlerini ihmal ettikleri için gerilemişlerdi. Böyle gittikçe nüfuzlu olan Ulema ideolojik planda da nüfuzunu kuvvetlendirmek istiyordu”
#  Yeşil Gece romanında Ali Şahin’in çocuk yaşta geldiği Somuncuoğlu medresesi de ideolojik nüfuz artışının kaynaklığını yürüten bir kurumdur. Özellikle burada kaldığı süre içerisinde tanıdığı softaların yaşama bakış tarzları ve dini algılayış biçimleri Ali Şahin’in din anlayışını sarsar ve memleketi bu durumdan kurtarmak için mücadeleye başlar.
# Anlatıda yozlaşma, bireysel ve kurumsal anlamda toplumun her kademesine yayılmış bir biçimde örneklendirilerek verilir. Dini, temel dayanak noktası olarak alan medreselerdeki bireylerin tutumları ve bu tutumların topluma yayılması bu nedenle anlatıda eleştirel olarak ele alınır. Yeşil Gece romanında özellikle Somuncuoğlu medresesinde karşımıza çıkan müderrisler, bireysel çıkarlarını tatmin için yaşayan ve dini de bu çıkarlara alet eden küçük düşünceli ve dar çerçeveli kişilerdir. Ali Şahin’in içinde yanan inanç ateşinin şüphe buhranı halini aldıktan sonra sorgulamaya başladığı Somuncuoğlu medresesindeki insanların dini sadece görüntü amaçlı kullandıkları gerçeği üzerinde durulur. Medreselerdeki yozlaşmanın temelinde din adamlarının miskinlikleri ve dar çerçeveli düşünce yapıları yatmaktadır. Bu temel sorunu medreselerdeki hiyerarşi ile ilişkilendirerek aktaran başkişi, yeşil ordunun gönüllü neferi olmak arzusuyla yanıp tutuştuğu ordunun gerçek yüzünü algılamasıyla daha açık biçimde ifade eder:
“Çeşit çeşit yüzler...Kimi açlıktan, beden sefaletinden yıpranmış, yeşilimsi bir renk bağlamış, kimi damızlık boğalar gibi kaygısızlıktan, gamsız, kasavetsiz yiyip içip uyumaktan cilalanmış gibi parlak kırmızı... (...) hepsinde kenarları tıraşlı çember sakallar, bu sahneyi zekadan değil, hırs ve iştihadan seyreden gözler, hazzından soluyor gibi açılmış ağızlar...” (s.24)
# Medreselerin görünen yüzü ile görünmeyen yüzü arasındaki farkı içindeki inanç şüphesiyle birlikte daha iyi fark eden Ali Şahin, Somuncuoğlu’nda yaşayanların memlekete nasıl kötülük edeceklerinin de bilincine varır. Menfaatleri doğrultusunda yaşayan ve toplumsal katmanlardaki inanç dengesini de kendi iradeleri doğrultusunda düzenlemeye çalışan ulemanın üst kısmı miskinlik alt kısmı ise cehalet içerisindedir. Medreselerdeki yozlaşma kendi içerisinde sınırlı kalmayarak Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar yayılır. Akılcı bir düşünce yapısından uzaklaştırılarak eğitilen Anadolu halkı, kendisine din ve inanç adı altında sunulan her fikri sahiplenerek “Yeşil Gece”nin karanlığı altında yaşar.
“Medreselerin Yeşil Gecesi yalnız kendi içlerini karanlığa boğmakla kalmamış; memleketin her yanına yayılmış, her köşesini kaplamışf...) Akıllara, vicdanlara şimdiye kadar hep bu medreseden yetişenler rehberlik ediyorlardı. Bu adamlar, memlekete karanlıktan gayri ne götürebilirlerdi ki?.. ” (s.43)
# Anadolu’nun geleceğinin de tehlike altında olduğu ve asırlardır süren Yeşil Gecenin karanlığının devam edeceği Ali Şahin’in ilkokullardaki gözlemleriyle sabitlenir. Anadolu halkına rehberlik eden medrese hocalarının karanlık dünya görüşlerinin kendi haline düşen ve geçim sıkıntısı içerisinde kalan halkın tüm benliğini esaret altına alması kaçınılmazdır. Halk, bir sürü psiklojisi ile hareket eden ve kendisine dayatılan değerleri benimser. “Sürünün geçerlikte olan morale boyun eğmesi çoğu zaman tenbellik ve korkudan ileri gelir” Bununla birlikte halkı kendi çıkarları doğrultusunda yönlendiren güçler, anlatıda suçun sorumlusu olarak gösterilirler. Devlet yönetiminden başlayarak kademe kademe halka kadar inen yozlaşan değer yargıları Ali Şahin’in anlatı içerisindeki ekseni etrafında bir bir yerilir.
# Darülmuallimde Medrese ile mektep arasında çıkan çatışmalara tanık olan başkişi Ali Şahin, düz liselerden gelenlerin cehaletine tanıklık ederek bu kurumlardaki yozlaşmanın da farkına varmış olur:
“Softalarda medreselerine karşı hiç olmazsa körü körüne bir itimat vardı; kafalarını elleri arasında sıkarak gözlerini yumdukları gibi bir yığın şey ezberlerlerdi.
Bunlar, fazla olarak ukalâ ve tembeldi. Bir kısmı sırf tesadüf ve vakaların şevkiyle darülmuallimine girmişti. Mektep hocalığını adi bir geçim vasıtası sayıyor, daha kârlı bir iş bularak meslek değiştirmeye can atıyorlardı. ” (s.47)
# Fesliler ile sarıklılar arasındaki cehaletin pek farklı boyutta olmadığını gören Ali Şahin, ülkenin kurumlarının tümünün cehalet batağı içerisinde olduğunu düşünür. Bireylerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek ben merkezli bir dünya oluşturma çabası toplumsal bir cehalet olgusunu hazırlar. Medreselerdeki softaların sürü psikolojisi ile hareket etmelerine karşın mekteplerde pozitif bilimleri öğrenen feslilerin dar dünya görüşleri de bu kurumların işlemez olduğunun göstergesidir.
# Mektep ve medrese arasındaki çatışmanın özünde laik eğitim ile dini eğitim arasındaki çatışma yer alır. Bu çatışmanın temel nedeni ise dini kurumların ve dini eğitimin yozlaşmış olmasıdır. Romanda özellikle vurgulanan ve cephe alınan düşünce, yozlaşmanın kuramlardan başlayarak halka kadar inmesidir. Anadolu halkındaki inanma ihtiyacının sosyal yaşamın sıkışmış çerçevesi içinde sığınılacak bir nokta olması, sömürü aracı olarak kullanılmasına yol açar. Anadolu halkının içine düştüğü “Yeşil Gece” idealinin kararttığı ruh dünyası, Ali Şahin’in aydınlık bilinci ve devlet okullarındaki laik eğitim ile kurtarılmaya çalışılır.
# Sarıova’da hem softalıkla hem de cahil halk ile mücadele eden Ali Şahin’in karşısında yer alan simge değerlerden olan Kelami Baba türbesi medreselilerin sığınağı konumundadır. Boş inanç ve hurafelere aldanarak türbeyi kutsal bir mekan haline getiren Sarıovalılar burada çıkan bir hırsızlık olayında suçu olayla ilgisi olmadığı halde içki içtiği için yapabileceğinden kuşkulanılan Nihat Efendi’ye yıkmakta tereddüt etmezler. Yozlaşmış değerleri içinde barındıran ve kendisine işaret edilen noktayı/hedefi lanetleyen Anadolu halkı, dini değil kendilerine öğretilen hurafeleri din yerine algılayarak yaşamayı tercih eder. Bu nedenle Sarıova’da Kelami Baba türbesi halkın inançlarını barındırdığı kutsal bir mekan kimliğine bürünür. Kelami Baba türbesi, Anadolu halkının yozlaşan dini değerlerini sembolize etmektedir:
“Kelâmi Baba’nın Sarıovalılar gözünde öyle bir ehemmiyeti vardı ki bulunduğu tarafa yataklarının ucunu çevirmezlerdi. Halk bütün hacetlerini ondan isterler, her başı sıkılan ilk önce onun mukaddes örtüsüne yüzünü sürerdi. (...) Hâsılı, “Kelâmi Baba ” türbesi hükümet üstünde bir hükümetti. ” (s.159)
# Ölen bir kişiye saygı sınırlarını aşan ve ondan isteklerini yerine getirmesini bekleyen Anadolu halkı dini değerleri kendileri öğrenmek yerine başkalarından görerek yaşamaya çalıştıkları için yanılgı içerisindedirler. Roman başkişisi Ali Şahin’in de tespit ettiği, medreselerden yetişerek Anadolu’ya yayılan ve halkı kendi emelleri doğrultusunda bir din dünyası içine sokan softalar bu durumun sorumlularıdır. Bu nedenle romanın temelinde özellikle Anadolu halkı değil onları bu duruma düşüren softalara karşı mücadele ve eleştiri yer alır.
# Romanın temelinde Osmanlı’nın son dönemindeki dini kurumların yozlaşmış değerleri Anadolu halkına bilinçli bir biçimde dayatarak kendi nüfuzlarını artırma ve koruma çabaları eleştirilir. Bununla birlikte anlatıda yalnızca ““din sömürücülüğü” olayının değil 1923’te “maarif müdürünün odasına elini kolunu sallaya sallaya” girip çıkan “koca yarasalar”ın yani imparatorluğun çöküş kadrosuyla kurulanın bir işe yaramadığının kesiti”  de gözler önüne serilir. Böylelikle yozlaşmanın devletin en üst kademesindeki bireylerden başlayarak resmi kurumlara özellikle de okullara ve oradan da gelecek nesillere aktarıldığı gerçeği tespit edilir.
# Sosyal adaletsizlik izleği, anlatıda cehalet ve miskinlik ile birlikte ele alınır. Anadolu insanının sorgulayıcı akıldan uzak kalışı ve softaların kendilerine dayattıkları tembel dünya düzeni içerisinde yaşamlarını sınırlandırması ile sosyal adaletsizlik baş gösterir. OsmanlI’nın gerileme döneminde Batı’ya kapılarını kapatıp kendi skolâstik dünyası içerisinde yaşamaya başladığı andan itibaren sefil bir yaşam düzenine geçiş de hız kazanır. Son dönemde görülen devlet ile halk arasındaki kopuklukla birlikte Anadolu’nun sefaleti gözden uzakta olduğu için “bilinmez ve bildirilemez” bir durum halini alır.
# Softaların kol gezdiği ve halkı aydınlatmaktan ziyade Yeşil Gecenin karanlığı içine boğduğu Anadolu, kendisine dayatılan kadere boyun eğerek sefalet içerisinde kalır. Romanda sefalet ile boğuşan yalnızca Anadolu insanı değildir. Anadolu’yu aydınlatmakla görevli olan cer hocaları da sefil bir yaşantı sürmektedirler. Medreselerde boğaz tokluğuna eğitim görüp Anadolu’ya giden cer hocaları Anadolu insanının da genel görünümünü yansıtır:
"Açlığın, sefaletin Anadolu köylerinden başlarında bir yırtık sarık, sırtlarında birer meşin heybe ile sürüp getirildiği alil, ebleh, mütereddi, yarı meczup çocuklar, karlı havalarda yiyecek aramak için şehirlere inen aç kurtlara benzeyen yalnız sıhhatten, iştihadan ve hayvani sevk-i tabilerinden ibaret birçok iptidai mahlûklar- isimleri, çehreleri karışmış korkunç bir heyula sürüsü halinde- boş hücrelerde, rutubetten taşları yosun bağlamış avluda her günkü hayatlarını yaşıyorlardı. Kimi kaynayan kuru fasulye tenceresinin altındaki çalı çırpı ateşini gözleri durmadan yanarak üflüyor; kimi taş basamakların üstüne oturmuş sökük dikiyor; kimi burada şadırvanın yanında çamaşır yıkıyor...” (s.28)
# Anadolu’nun sefil yaşamından çıkıp medreselere gelen ve tekrar yeşil ordunun neferi olarak Anadolu’ya dönen medrese öğrencileri de ulema tarafından sindirilmiş ve sefil bir yaşam içerisine itilmişlerdir. Bireysel anlamda kişiliklerini ortaya koyamayan ve başkalarının istediği kalıp içerisinde yaşayan talebeler kendilerine dayatılan sistemi halka götüren aracı konumunda görülürler.
# Romanda Anadolu’nun sefalet altında kalması hem kurumsal hem de bireysel anlamda ele alınır. Dinî ve resmi kurumların asıl görevlerinden uzaklaşarak kapalı bir dünya içerisinde yaşamaya başlaması Anadolu insanının da tembellik hastalığı içerisinde nasıl sefalete sürüklendiği gerçeği üzerinde durulur.

Share with your friends

Notification
This is just an example, you can fill it later with your own note.
Done