Tol Romanı – Özeti - Konusu - Edebiyat Araştırmaları
Son Başlıklar
Loading...

2 Eylül 2020 Çarşamba

Tol Romanı – Özeti - Konusu


Tol, Murat Uyurkulak’ın romanıdır. Uyurkulak Türkiye tarihinin ihtilallere denk gelen dönemlerini Tol eserinde  postmodern bir yaklaşımla gözler önüne sermiştir.

Toplumsal ve siyasal yakın tarihimizin fantastik bir kurguyla ele alındığı Tol romanında, “Tol” Kürtçe “İsyan” anlamına gelmektedir. Tol bir intikam anlatısıdır.  Ayrıca “Tol” sözcüğündeki üç harf, kitabın üç ana bölümünün başlığıdır.

Dört kuşak ve dört kentin iç içe bir kurguda yer aldığı Tol, sıra dışının olağan fantezilerine ya da sıradanın olağandışı düşlerine konu olabilecek ilginç bir öyküdür. Kısacası Tol, 1950’lerden bu yana öldürülen, eziyet çektirilen, teslim alınan, böcekleştirilen tüm kayıp kuşak mensuplarının üzerinde anlaşabileceği fantastik bir anlatıdır.

Genel olarak kurguya bakacak olursak Tol, “Yıllar sonra ben nedense Yusuf’tum. Çok düşünüyor, düşünürken dalıp gidiyordum. Durmadan ne düşündüğümü sorup duruyorlardı bana. Birilerini, bir şeyleri, bir yerleri, diyordum ama yetinmiyorlardı. Aç köpekler gibi soruyorlardı: Kimi, neyi, nereyi? Borçlarımı desem inanmazlardı. Borçlu olmamı yadırgarlardı. Yıllardır aynı ayakkabıyı, aynı gömlekle ceketi giyiyordum. Çaycıya bi rkez çay ısmarlamamıştım, öğlen kazıntılarını simit kemirerek bastırmış, her mesafenin yayası olmuş, yaş günü partilerinin bir tekine bulaşmamıştım. Aynur’un memelerini desem hiç olmazdı. Aynur patronun yüksek lisanslı metresiydi. Ulaşılamayacak kadar pahalı memeleri vardı. Ben de ONU diyordum. O’nu, O olanı. O kimdir diye soracak olduklarında sizin ve benim tanımadığımız O, bir başka O, herkesin O’su diyordum. Gülüyorlardı tabi. Onların gözünde zararsız bir deliydim.” (Uyurkulak, 2003: 11-12) ifadelerin başlangıçta yer bulmasıyla farklılığını ortaya koyar.

Tol romanında anlatı kahramanı Yusuf, bir yayınevinde düzeltmen olarak çalışmaktadır. Aynı trende Diyarbakır’a yolculuk yaptığı Şair ise 60’lı yaşlarda biridir. Bu iki Diyarbakır yolcusu bir müddet sonra içki ve dumanın da etkisiyle geçmişe uzanırlar. Önce 1960’lı yıllar, sonra devrimcilik ve 1980 darbesi birbirlerine anlattıkları öykülerin fonunda durmaktadır. Mektuplardan ve anılardan anlatılan bu iki geçmiş yaşamda da siyasi ve sosyal bir Türkiye’nin yanı sıra kişilerin aşkları, çaresizlikleri, tükenmişlikleri verilir. Şair ve Yusuf farklı iki karakter olmalarına rağmen hiç bitmeyen bir kavganın erleri gibidirler. Onlar nesilden nesle ortaya çıkıp, Cumhuriyet tarihini benliklerinde birleştiren iki kahramandır.

Buna ek olarak Yusuf’un kayıp babası İhtiyar şairin elindeki kitapta yer alan hikâye ile metne katılır. Bu andan itibaren olaylar yitik bir devrimci olan Oğuz’un hayatına odaklanır ve yol boyunca mola verilen istasyonlarda ülkenin dört bir yanında patlayan bombaların, önemli şahsiyetlere düzenlenen suikastların haberleri yayılır.

Kendilerini o vakitler bir ihtimal olan devrime adayan birkaç kuşağın, Oğuz’un Canan’ın, Adnan, Şadi ve diğerlerinin İstanbul’un gecekondu mahallelerinde, Doğu’nun dağlarında, İsmail gibi işkencecilerin ellerinde sönüp giden hayatlarını, parçalanmış bir bilincin içerisinden yansıtan Uyurkulak, Tol romanında zaman zaman yaşanan şiddeti de olduğu gibi yansıtmaktan çekinmemiştir.

Tol, siyasî ve toplumsal olayları, onların mağduru kitlelerin perspektifinden aktarırken, mekân da doğal olarak yoksul mahallelerden, yetimhanelerden, bitirimlerin kol gezdiği meyhane ve randevu evlerinden seçilmiştir. Böylelikle o çok alışılan Beyoğlu manzaralarından ve küçük burjuvaların entelektüel sorunlarından uzaklaşılmış, arka mahalleye göz atılmıştır.

Share with your friends

Add your opinion
Disqus comments
Notification
This is just an example, you can fill it later with your own note.
Done